Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

51

Sûredeki Ayet No: 

44

Ayet No: 

4719

Sayfa No: 

522

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

فَعَتَوْا عَنْ أَمْرِ رَبِّهِمْ فَأَخَذَتْهُمُ الصَّاعِقَةُ وَهُمْ يَنظُرُونَ

Çeviriyazı: 

fe`atev `an emri rabbihim feeḫaẕethümu-ṣṣâ`iḳatü vehüm yenżurûn.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

Onlarsa Rablerinin emrine karşı büyüklük tasladılar. Bunun üzerine kendilerini, bakıp dururlarken yıldırım yakalayıp, çarptı.

Diyanet İşleri: 

Onlar Rablerinin buyruğundan çıkmışlardı; bunun üzerine kendilerini gözleri göre göre yıldırım çarptı.

Abdulbakî Gölpınarlı: 

Derken Rablerinin emrine karşı azgınlıkta bulunmuşlardı da onları bir yıldırımdır, gelip helak edivermişti ve onlar da bakıp duruyorlardı.

Şaban Piriş: 

Rablerinin emrine isyan etmişler ve bakıp dururlarken onları yıldırım çarpmıştı.

Edip Yüksel: 

Rab'lerinin emrine karşı geldiler. Bunun üzerine bakınırlarken onları bir yıldırım çarptı.

Ali Bulaç: 

Ancak Rablerinin emrine baş kaldırdılar; böylece bakıp-dururlarken, onları yıldırım çarpıp-yakaladı.

Suat Yıldırım: 

Onlar Rab'lerinin emrinden uzaklaşıp azıtınca kendileri baka baka, o müthiş yıldırım onları çarpıverdi.

Ömer Nasuhi Bilmen: 

51:43

Yaşar Nuri Öztürk: 

Daha sonra onlar, Rablerinin emrine kafa tuttular da gözleri baka baka yıldırım kendilerini yakaladı.

Bekir Sadak: 

De ki: «Oyleyse Allah´a kosusun

İbni Kesir: 

Onlar ise Rabblarının emrine başkaldırmışlardı, buyruğundan çıkmışlardı. Bunun üzerine kendilerini göz göre göre yıldırım çarpmıştı.

Adem Uğur: 

Rablerinin emrine karşı geldiler. Bu yüzden, bakıp dururlarken onları yıldırım çarpıverdi.

İskender Ali Mihr: 

Fakat Rab´lerinin emrinden çıktılar. Bunun üzerine, onlar bakıyorlarken, kendilerini yıldırım aldı.

Celal Yıldırım: 

Onlar ise azgınlık gösterip, Rablarının emrinin dışına çıkmışlardı. Bu yüzden bakıp dururken yıldırım onları yakalayıvermişti.

Tefhim ul Kuran: 

Ancak Rablerinin emrine baş kaldırdılar

Fransızca: 

Ils défièrent le commandement de leur Seigneur. La foudre les saisit alors qu'ils regardaient.

İspanyolca: 

Pero infringieron la orden de su Señor y les sorprendió el Rayo, viéndolo venir.

İtalyanca: 

Trasgredirono l'ordine del loro Signore. Li colpì una folgore mentre ancora guardavano,

Almanca: 

Dann erhoben sie sich über die Anweisung ihres HERRN, dann erschlug sie der Blitzschlag während sie zuschauten.

Çince: 

他们曾违抗他们主的命令,故疾雷毁灭了他们,同时,他们眼见刑罚降临,

Hollandaca: 

Maar zij schonden onbeschaamd het bevel van hunnen Heer, waardoor hen een vreeselijk onweder van den hemel overviel, terwijl zij daarheen blikten.

Rusça: 

Они ослушались веления своего Господа, и их поразило губительное наказание, пока они наблюдали за этим.

Somalice: 

Waxayna iska kibriyeen amarkii Eebe, waxaana qabtay Qaylo daran iyagoo eegi.

Swahilice: 

Wakaasi amri ya Mola wao Mlezi. Basi uliwanyakua moto wa radi nao wanaona.

Uygurca: 

ئۇلار پەرۋەردىگارىنىڭ ئەمرىگە قارشى چىقتى، ئۇلارنى چاقماق ھالاك قىلدى، ھالبۇكى، ئۇلار (ئازابنىڭ چۈشۈۋاتقانلىقىنى) كۆزلىرى بىلەن كۆرۈپ تۇراتتى

Japonca: 

その時かれらは,主の命令に横柄に背いたので,あれよと見ているまに雷に襲われた。

Arapça (Ürdün): 

«فعتوْا» تكبروا «عن أمر ربهم» أي عن امتثاله «فأخذتهم الصاعقة» بعد مضي الثلاثة أيام أي الصيحة المهلكة «وهم ينظرون» أي بالنهار.

Hintçe: 

तो उन्होने अपने परवरदिगार के हुक्म से सरकशी की तो उन्हें एक रोज़ कड़क और बिजली ने ले डाला और देखते ही रह गए

Tayca: 

แต่พวกเขาได้ท้าทายโอหังต่อพระบัญชาของพระเจ้าของพวกเขา ดังนั้นเสียงกัมปนาทก็ได้คร่าชีวิตพวกเขาขณะที่พวกเขาจ้องมองดูอยู่

İbranice: 

ואולם הם מרדו בצוו ריבונם, על כן היכתה בהם סופת אש בעודם בוהים

Hırvatça: 

Oni se oglušiše o naređenje Gospodara svoga, pa ih uništi strašan glas na oči njihove,

Rumence: 

Ei n-au luat însă în seamă porunca Domnului lor, iar trăsnetul i-a luat pe când priveau.

Transliteration: 

FaAAataw AAan amri rabbihim faakhathathumu alssaAAiqatu wahum yanthuroona

Türkçe: 

Daha sonra onlar, Rablerinin emrine kafa tuttular da gözleri baka baka yıldırım kendilerini yakaladı.

Sahih International: 

But they were insolent toward the command of their Lord, so the thunderbolt seized them while they were looking on.

İngilizce: 

But they insolently defied the Command of their Lord: So the stunning noise (of an earthquake) seized them, even while they were looking on.

Azerbaycanca: 

Onlar öz Rəbbinin əmrinə (tabe olmağa) təkəbbür göstərmiş və onları gözləri baxa-baxa ildırım vurmuşdu.

Süleyman Ateş: 

Rablerinin buyruğuna başkaldırdılar, bu yüzden onlar bakıp dururlarken, onları yıldırım yakaladı.

Diyanet Vakfı: 

Rablerinin emrine karşı geldiler. Bu yüzden, bakıp dururlarken onları yıldırım çarpıverdi.

Erhan Aktaş: 

Fakat Rabb’lerinin emrinden çıktılar. Bunun üzerine bakıp dururlarken yıldırım onları yakalayıverdi.

Kral Fahd: 

Rablerinin emrine karşı geldiler. Bu yüzden, bakıp dururlarken onları yıldırım çarpıverdi.

Hasan Basri Çantay: 

Rablerinin emrinden uzaklaşıb azmışlardı. (Bu yüzden) kendilerine de göre göre, onları yıldırım tutuvermişdi.

Muhammed Esed: 

(çünkü) Rablerinin buyruğuna baş kaldırmışlardı; bunun üzerine, (ümitsizce) bakınıp dururlarken bir ceza şimşeği onları yakalamıştı,

Gültekin Onan: 

Ancak rablerinin buyruğuna baş kaldırdılar

Ali Fikri Yavuz: 

Rablerinin emrinden uzaklaşıb azmışlardı. Bu yüzden bakınıb dururlarken kendilerini yıldırım çarpıvermişti.

Portekizce: 

Porém, desacataram insolentemente a ordem de seu Senhor, e a centelha os fulminou, enquanto observavam.

İsveççe: 

detta sedan de hade satt sig upp emot sin Herres befallning - och så drabbade [straffets] blixtar dem mitt för deras ögon.

Farsça: 

ولی [آنان در آن سه روز هم که مهلت داشتند باز] از فرمان پروردگارشان سرپیچی کردند، پس صاعقه مرگبار آنان را فراگرفت در حالی که آنان با ترس و حیرت به آن می نگریستند.

Kürtçe: 

جا ئەوان سەرکەشیان کرد لەفەرمانی پەروەردگاریان، ئەمجا ھەورە بروسکە لێیدان لەکاتێکدا ئەوان (تیاچوونی خۆیانیان) بەچاو دەبینی

Özbekçe: 

Аллоҳнинг амридан бош тортдилар, бас, қараб турган ҳолларида уларни қаттиқ овоз тутди.

Malayca: 

Maka mereka membesarkan diri terhadap perintah Tuhannya, lalu mereka disambar petir (dengan tidak dapat melarikan diri), sedang mereka melihatnya.

Arnavutça: 

E, u madhështuan ndaj urdhërave të Perëndisë, e pastaj i goditi rrufeja (zëri i tmerrshëm), e ata e shikonin atë (dënimin),

Bulgarca: 

И се възгордяха пред повелята на техния Господ, [затова] мълнията ги порази, както си гледаха.

Sırpça: 

Они се оглушише о наређење свога Господара, па их уништи страшан глас на њихове очи,

Çekçe: 

Však rozkazu Pána svého neposlechli a zemětřesení je postihlo, zatímco se dívali,

Urduca: 

مگر اس تنبیہ پر بھی انہوں نے اپنے رب کے حکم سے سرتابی کی آخر کار ان کے دیکھتے دیکھتے ایک اچانک ٹوٹ پڑنے والے عذاب نے اُن کو آ لیا

Tacikçe: 

Онон аз фармони Парвардигорашон сар боззаданд ва ҳамчунон ки менигаристанд, раъди тунде фурӯ гирифташон.

Tatarca: 

Алар Раббыларының әмереннән баш тарттылар ягъни аятькә вә пәйгамбәргә иман китермәделәр шуның өстенә дөяне дә үтерделәр. Алар ґәзабның килгәнен карап торган вакытларында, аларны бер тавыш тотты һәм һәлак итте.

Endonezyaca: 

Maka mereka berlaku angkuh terhadap perintah Tuhannya, lalu mereka disambar petir dan mereka melihatnya.

Amharca: 

ከጌታቸው ትዕዛዝም ኮሩ፡፡ እነርሱም እያዩ ጩኸት ያዘቻቸው፡፡

Tamilce: 

ஆக, அவர்கள் தங்கள் இறைவனின் கட்டளையை ஏற்காமல் பெருமை அடித்(து மாறு செய்)தனர். ஆக, அவர்களை இடிமுழக்கம் பிடித்தது. அவர்களோ (அந்த தண்டனையை) எதிர்பார்த்துக் கொண்டிருந்தனர்.

Korece: 

그들은 주님의 명령을 거역 하였으매 지켜보던 징벌의 광음이그들을 멸망케 하였더라

Vietnamca: 

Nhưng chúng xấc xược trước Mệnh Lệnh của Thượng Đế, nên sét đã đánh chúng trong lúc chúng đang nhìn.