Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

5

Sûredeki Ayet No: 

13

Ayet No: 

682

Sayfa No: 

109

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

فَبِمَا نَقْضِهِم مِّيثَاقَهُمْ لَعَنَّاهُمْ وَجَعَلْنَا قُلُوبَهُمْ قَاسِيَةً ۖ يُحَرِّفُونَ الْكَلِمَ عَن مَّوَاضِعِهِ ۙ وَنَسُوا حَظًّا مِّمَّا ذُكِّرُوا بِهِ ۚ وَلَا تَزَالُ تَطَّلِعُ عَلَىٰ خَائِنَةٍ مِّنْهُمْ إِلَّا قَلِيلًا مِّنْهُمْ ۖ فَاعْفُ عَنْهُمْ وَاصْفَحْ ۚ إِنَّ اللَّهَ يُحِبُّ الْمُحْسِنِينَ

Çeviriyazı: 

febimâ naḳḍihim mîŝâḳahüm le`annâhüm vece`alnâ ḳulûbehüm ḳâsiyeh. yüḥarrifûne-lkelime `am mevâḍi`ihî venesû ḥażżam mimmâ ẕükkirû bih. velâ tezâlü teṭṭali`u `alâ ḫâinetim minhüm illâ ḳalîlem minhüm fa`fü `anhüm vaṣfaḥ. inne-llâhe yüḥibbü-lmuḥsinîn.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

Sözlerini bozdukları için onları lanetledik ve kalblerini katılaştırdık. Kelimeleri yerlerinden değiştiriyorlar. Uyarıldıkları şeyden pay almayı unuttular. İçlerinden pek azı hariç, daima onlardan hainlik görürsün. Yine de onları affet, aldırma. Çünkü Allah güzel davrananları sever.

Diyanet İşleri: 

Sözlerini bozdukları için onlara lanet ettik, kalblerini katılaştırdık. Onlar sözleri yerlerinden değiştirirler. Kendilerine belletilenin bir kısmını unuttular. İçlerinden pek azından başkasının daima hainliklerini görürsün, onları affet ve geç. Allah iyilik yapanları şüphesiz sever.

Abdulbakî Gölpınarlı: 

Ahitlerini bozdukları, verdikleri sözden döndükleri için lanet ettik onlara ve kalplerini katılaştırdık. Onlar, sözlerin yerini değiştirirler, kendilerine verilen öğütten bir hisse de almazlar. Pek azı müstesna daima hainliklerini duyarsın, gene de bağışla onları, geç suçlarından. Şüphe yok ki Allah, iyilik edenleri sever.

Şaban Piriş: 

Sözlerini bozdukları için onları lanetledik, kalplerini katılaştırdık. Kelimelerin kullanıldıkları anlamlarını tahrif ediyorlar, kendilerine hatırlatılandan bir pay çıkarmayı unuttular. İçlerinden çok azı dışında onların daima hainliklerini görürsün. Yine de sen onları affet ve aldırış etme. Allah, iyilik yapanları sever.

Edip Yüksel: 

Sözlerini bozdukları için onları lanetledik, kalplerini katılaştırdık. Sözlerin anlamını bağlamından kaydırırlar. Uyarıldıkları şeylerin bir kısmını unuttular. Onların çoğundan sürekli ihanet göreceksin. Onları affet ve aldırma. ALLAH güzel davrananları sever.

Ali Bulaç: 

Sözleşmelerini bozmaları nedeniyle, onları lanetledik ve kalplerini kaskatı kıldık. Onlar, kelimeleri konuldukları yerlerden saptırırlar. (Sık sık) Kendilerine hatırlatılan şeyden (yararlanıp) pay almayı unuttular. İçlerinden birazı dışında, onlardan sürekli ihanet görür durursun. Yine de onları affet, aldırış etme. Şüphesiz Allah, iyilik yapanları sever.

Suat Yıldırım: 

İşte o Yahudileri, verdikleri kesin sözü bozduklarındandır ki lânetledik, onların kalplerini katılaştırdık. Böylece onlar kelimeleri yerlerinden oynatarak tahrif ederler.Kendilerine tebliğ edilen hususlardan pek çoğunu unuttular.Onların pek azı hariç olmak üzere, onlar tarafından devamlı olarak hainlik görürsün.Yine de sen onları affet, aldırma. Çünkü Allah iyilik edenleri sever. [2,75; 3,7; 4,46]

Ömer Nasuhi Bilmen: 

Sonra ahdlerini bozmaları sebebiyle onlara lânet ettik, ve kalblerini kaskatı yaptık, onlar kelimeleri mevzilerinden tağyir ederler. Ve tezkir olundukları şeylerden bir nâsib almayı da unutmuş bulunurlar. Ve onlardan birazı müstesna olmak üzere daima bir hainliğe muttali olursun. Maahaza onlardan affet, iğrazda bulun, şüphe yok ki, Allah Teâlâ muhsin olanları sever.

Yaşar Nuri Öztürk: 

Sonunda, verdikleri mîsakı bozdukları için onları lanetledik de kalplerini kaskatı yaptık. Kelimeleri yerlerinden kaydırıyorlar. Öğütlenmek üzere çağırıldıkları şeyden nasiplenmeyi unuttular. İçlerinden çok azı hariç, sen onlardan hep hainlik görürsün. Bununla birlikte onları affet, ellerini tut. Çünkü Allah güzellik sergileyenleri sever.

Bekir Sadak: 

«Allah ancak Meryem oglu Mesih´tir» diyenler and olsun ki kafir olmuslardir. De ki: «Allah ancak Meryem oglu Mesih´i, anasini ve yeryuzunde olanlarin hepsini yok etmeyi dilerse kim O´na karsi koyabilir?» Goklerin, yerin ve arasindakilerin hukumranligi Allah´indir, diledigini yaratir. Allah her seye Kadir´dir.

İbni Kesir: 

Ahidlerini bozmalarından ötürü onlara la´net ettik, kalblerini de katılaştırdık. Onlar, kelimeleri yerlerinden değiştiriyorlar. Kendilerine öğretilenlerin bir kısmını unuttular. İçlerinden pek azı müstesna daima hainliklerini görürsün. Sen

Adem Uğur: 

Sözlerini bozmaları sebebiyle onları lânetledik ve kalplerini katılaştırdık. Onlar kelimelerin yerlerini değiştirirler (kitaplarını tahrif ederler). Kendilerine öğretilen ahkâmın (Tevrat´ın) önemli bir bölümünü de unuttular. İçlerinden pek azı hariç, onlardan daima bir hainlik görürsün. Yine de sen onları affet ve aldırış etme. Şüphesiz Allah iyilik edenleri sever.

İskender Ali Mihr: 

Misaklarını bozmaları sebebiyle biz de onları lânetledik, kalplerini de (kapkaranlık) yaptık. Onlar, kelimeleri yerlerinden tahrif ederler (değiştirirler). Nasihat olundukları şeylerden nasiplerini almayı unuttular. Onlardan pek azı hariç, devamlı onların hâinliklerine maruz kalırsın.Yine de onları affet ve hoşgör.Muhakkak ki Allah muhsinleri sever.

Celal Yıldırım: 

Verdikleri kesin sözü bozmaları sebebiyle onları lanetledik, kalblerini de kaskatı yaptık. Kelimeleri (asıl konuldukları) yerlerinden oynatıp değiştirirler. Uyarıldıkları hususlardan nasiplerini unuttular. İçlerinden pek azı müstesna, onlardan sürekli olarak hainlik görürsün. (Bununla beraber) sen onları affet ve (geçmiş kusurlarından) geç.. Şüphesiz ki Allah iyilikte bulunan yararlı kişileri sever.

Tefhim ul Kuran: 

Sözlerini bozmaları nedeniyle, onları lanetledik ve kalplerini kaskatı kıldık. Onlar, kelimeleri konuldukları yerlerden saptırırlar. (Sık sık) Kendilerine hatırlatılan şeyden (yararlanıp) pay almayı unuttular. İçlerinden birazı dışında, onlardan sürekli ihanet görür durursun. Yine de onları affet, aldırış etme. Şüphesiz Allah, iyilik yapanları sever.

Fransızca: 

Et puis, à cause de leur violation de l'engagement, Nous les avons maudits et endurci leurs coeurs : ils détournent les paroles de leur sens et oublient une partie de ce qui leur a été rappelé . Tu ne cesseras de découvrir leur trahison, sauf d'un petit nombre d'entre eux. Pardonne-leur donc et oublie [leurs fautes]. Car Allah aime, certes, les bienfaisants.

İspanyolca: 

Por haber violado su pacto les hemos maldecido y hemos endurecido sus corazones. Alteran el sentido de las palabras; olvidan parte de lo que se les recordó. Siempre descubrirás en ellos alguna traición, salvo en unos pocos. ¡Borra sus faltas, perdónales! Alá ama a quienes hacen el bien.

İtalyanca: 

Ma essi ruppero l'alleanza e Noi li maledicemmo e indurimmo i loro cuori: stravolgono il senso delle parole e dimenticano gran parte di quello che è stato loro rivelato. Non cesserai di scoprire tradimenti da parte loro, eccetto alcuni. Sii indulgente con loro e dimentica. Allah ama i magnanimi.

Almanca: 

Infolge ihrer Verletzung ihres Gelöbnisses haben WIR sie verflucht und ihre Herzen hart gemacht. Sie verdrehen die Worte (der Schrift) und haben einen Teil von dem vergessen, woran sie erinnert wurden. Und du wirst immer wieder einen Verrat von ihnen aufdecken, außer von wenigen von ihnen, so verzeihe ihnen und sei nachsichtig! Gewiß, ALLAH liebt die Muhsin.

Çince: 

只为他们破坏盟约,我弃绝了他们,并使他们的心变成坚硬的;他们篡改经文,并抛弃自己所受的一部分劝戒。除他们中的少数人外,你常常发见他们奸诈,故你当饶恕他们,原谅他们。真主确是喜爱行善者的。

Hollandaca: 

Maar omdat zij hun verbond hebben geschonden, hebben wij hen gevloekt en hunne harten versteend; zij rukken de woorden van den Pentateuches van hunne plaats, en hebben een deel vergeten van hetgeen hun werd onderwezen; en gij zult niet ophouden slechte daden bij hen te ontdekken, bij eenigen van hen uitgezonderd; maar vergeef hun en schenk hun daarvoor genade; want God bemint den milde.

Rusça: 

За то, что они нарушили завет, Мы прокляли их и ожесточили их сердца. Они искажают слова, меняя их местами, и забыли долю из того, чему их научили. Ты всегда будешь обнаруживать их измену, за исключением некоторых из них. Прости же их и будь великодушен, ведь Аллах любит творящих добро.

Somalice: 

Burintooda Ballankooda (Yuhuud) yaan u Lacnadnay kana Yeellay Quluubtooda mid Ingagan, iyagoo ka leexin Kalimada meejeeda waxayna halmaameen qayb ka mid wixii lagu waaniyey kamana waydid Xaggooda inaad ku aragtid Khayaamo wax yar mooyee ee iska Cafi iskana Saamax Eebe wuxuu Jecelyahay samo Falayaashee.

Swahilice: 

Basi kwa sababu ya kuvunja agano lao tuliwalaani, na tukazifanya nyoyo zao kuwa ngumu. Wanayabadilisha maneno kutoka pahala pake, na wamesahau sehemu ya yale waliyo kumbushwa. Na huachi kuvumbua khiana kutokana nao, isipo kuwa wachache miongoni mwao. Basi wasamehe na waache. Hakika Mwenyezi Mungu huwapenda wafanyao wema.

Uygurca: 

ئەھدىنى بۇزغانلىقلىرى ئۈچۈن ئۇلارنى رەھمىتىمىزدىن يىراق قىلدۇق، ئۇلارنىڭ دىللىرىنى (ئىماننى قوبۇل قىلىشقا يۇمشىمايدىغان دەرىجىدە) قاتتىق قىلدۇق، ئۇلار (تەۋراتنىڭ) سۆزلىرىنى ئۆزگەرتىۋېتىدۇ، ئۇلار (تەۋراتتا) ئۆزلىرى ئۈچۈن قىلىنغان نەسىھەتنىڭ بىر قىسمىنى ئۇنتۇدى. (ئى مۇھەممەد!) ئۇلارنىڭ ئازغىنىسىدىن باشقىسىنىڭ خىيانەت قىلغانلىقىنى بايقاپ تۇرىسەن، (ئەگەر تەۋبە قىلسا) ئۇلارنى ئەپۇ قىلغىن، (ئەگەر ئىمان ئېيتسا) ئۇلارنى كەچۈرگىن، اﷲ ھەقىقەتەن ياخشىلىق قىلغۇچىلارنى دوست تۇتىدۇ

Japonca: 

しかしかれらはこの約束を破ったので,われは見限って,かれらの心を頑なにした。かれらは(啓典の中の)字句の位置を変え,与えられた訓戒の一部分を忘れてしまった。それでかれらの中の少数の者以外は,いつも契約を破棄し,裏切りに出るであろう。だがかれらを許して見逃しなさい。」本当にアッラーは善い行いをする者を御好みになられる。

Arapça (Ürdün): 

«فبما نقضهم» ما زائدة «ميثاقهم لعناهم» أبعدناهم عن رحمتنا «وجعلنا قلوبهم قاسية» لا تلين لقبول الإيمان «يحرِّفون الكلم» الذي في التوراة من نعت محمد صلى الله عليه وسلم وغيره «عن مواضعه» التي وضعه الله عليها أي يبدلونه «ونسوا» تركوا «حظّاً» نصيبا «مما ذكروا» أمروا «به» في التوراة من اتباع محمد «ولا تزال» خطاب للنبي صلى الله علي وسلم «تطَّلع» تظهر «على خائنة» أي خيانة «منهم» بنقض العهد وغيره «إلا قليلا منهم» ممن أسلم «فاعف عنهم واصفح إن الله يحب المحسنين» وهذا منسوخ بآيه السيف.

Hintçe: 

पस हमने उनकीे एहद शिकनी की वजह से उनपर लानत की और उनके दिलों को (गोया) हमने ख़ुद सख्त बना दिया कि (हमारे) कलमात को उनके असली मायनों से बदल कर दूसरे मायनो में इस्तेमाल करते हैं और जिन जिन बातों की उन्हें नसीहत की गयी थी उनमें से एक बड़ा हिस्सा भुला बैठे और (ऐ रसूल) अब तो उनमें से चन्द आदमियों के सिवा एक न एक की ख्यानत पर बराबर मुत्तेला होते रहते हो तो तुम उन (के क़सूर) को माफ़ कर दो और (उनसे) दरगुज़र करो (क्योंकि) ख़ुदा एहसान करने वालों को ज़रूर दोस्त रखता है

Tayca: 

แต่เนื่องจากการที่พวกเขาทำลายสัญญาของพวกเขา เราจึงได้ให้พวกเขาห่างไกลจากความกรุณาเมตตาของเราและให้หัวใจของพวกเขาแข็งกระด้าง พวกเขากระทำการบิดเบือน บรรดาถ้อยคำให้เฉออกจากตำแหน่งของมัน และลืมส่วนหนึ่งจากสิ่งที่พวกเขาถูกเตือนไว้ และเจ้า ก็ยังคงมองเห็นอยู่ในการคดโกงจากพวกเขานอกจากเพียงเล็กน้อยในหมู่พวกเขาเท่านั้น จงอภัยให้แก่พวกเขาเถิด และเมินหน้าเสีย แท้จริงอัลลอฮ์นั้นทรงชอบผู้ทำดีทั้งหลาย

İbranice: 

כיוון שהפרו את בריתם, קיללנו אותם וחתמנו את לבבם. הם מעוותים את האותות (משפטי הקוראן) ומוציאים אותם מהקשרם. הם שכחו חלק ממה שהוזכר להם, ולא תחדל מלראות שהם בוגדים, חוץ ממעטים מהם. אך סלח להם והיה סבלן כלפיהם. כי אלוהים אוהב את המיטיבים

Hırvatça: 

Ali, zato što su zavjet svoj prekršili, Mi smo ih prokleli i srca njihova okrutnim učinili. Oni su riječi s mjesta na kojima su bile uklanjali, a dobar dio onoga čime su bili opominjani izostavili. I ti ćeš, osim u slučaju malo njih, neprestano njihovo vjerolomstvo otkrivati, ali ti pređi preko toga i oprosti im! Allah, uistinu, voli one koji čine dobro.

Rumence: 

Fiindcă ei au încălcat legământul, Noi i-am blestemat şi le-am împietrit inimile. Ei răstălmăcesc Cuvintele pogorâte şi dau uitării o parte din ceea ce le-a fost amintit. Tu întotdeauna vei descoperi trădarea lor, în afara puţinora dintre ei. Îngăduie-le

Transliteration: 

Fabima naqdihim meethaqahum laAAannahum wajaAAalna quloobahum qasiyatan yuharrifoona alkalima AAan mawadiAAihi wanasoo haththan mimma thukkiroo bihi wala tazalu tattaliAAu AAala khainatin minhum illa qaleelan minhum faoAAfu AAanhum waisfah inna Allaha yuhibbu almuhsineena

Türkçe: 

Sonunda, verdikleri mîsakı bozdukları için onları lanetledik de kalplerini kaskatı yaptık. Kelimeleri yerlerinden kaydırıyorlar. Öğütlenmek üzere çağırıldıkları şeyden nasiplenmeyi unuttular. İçlerinden çok azı hariç, sen onlardan hep hainlik görürsün. Bununla birlikte onları affet, ellerini tut. Çünkü Allah güzellik sergileyenleri sever.

Sahih International: 

So for their breaking of the covenant We cursed them and made their hearts hard. They distort words from their [proper] usages and have forgotten a portion of that of which they were reminded. And you will still observe deceit among them, except a few of them. But pardon them and overlook [their misdeeds]. Indeed, Allah loves the doers of good.

İngilizce: 

But because of their breach of their covenant, We cursed them, and made their hearts grow hard; they change the words from their (right) places and forget a good part of the message that was sent them, nor wilt thou cease to find them- barring a few - ever bent on (new) deceits: but forgive them, and overlook (their misdeeds): for Allah loveth those who are kind.

Azerbaycanca: 

Sonra əhdlərini pozduqları üçün onları lə’nətlədik və ürəklərini sərtləşdirdik. Onlar sözlərin (Tövratda peyğəmbərin vəsfinə dair kəlmələrin və bə’zi başqa ayələrin) yerlərini dəyişib təhrif edir və xəbərdar edildikləri şeylərin bir hissəsini (Muhəmməd peyğəmbərə iman gətirməyi) unudurlar. Onların az bir qismi müstəsna olmaqla, sən onlardan həmişə xəyanət görəcəksən. Bununla belə, onları bağışla, ğünahlarından keç. Şübhəsiz ki, Allah yaxşılıq edənləri sevər!

Süleyman Ateş: 

Sözlerini bozdukları için onları la'netledik ve kalblerini katılaştırdık. Kelimeleri yerlerinden kaydırıyorlar. Kendilerine öğütlenen şeyden pay almayı unuttular. İçlerinden pek azı hariç, daima onlardan hainlik görürsün. Yine de onları affet, aldırma, çünkü Allah güzel davrananları sever.

Diyanet Vakfı: 

Sözlerini bozmaları sebebiyle onları lanetledik ve kalplerini katılaştırdık. Onlar kelimelerin yerlerini değiştirirler (kitaplarını tahrif ederler). Kendilerine öğretilen ahkamın (Tevrat'ın) önemli bir bölümünü de unuttular. İçlerinden pek azı hariç, onlardan daima bir hainlik görürsün. Yine de sen onları affet ve aldırış etme. Şüphesiz Allah iyilik edenleri sever.

Erhan Aktaş: 

Anlaşmalarını bozmalarından dolayı onlara lânet ettik ve kalplerini katılaştırdık. Kelimeleri bağlamlarından kopararak çarpıtıyorlar, öğütlendikleri şeyden nasiplenmeyi unuturlar, içlerinden çok azı hariç, daima onların hainlik ettiklerini görürsün. Yine de vazgeç ve yaptıklarına aldırma. Kuşkusuz Allah, iyi davrananları sever.

Kral Fahd: 

Sözlerini bozmaları sebebiyle onları lânetledik ve kalplerini katılaştırdık. Onlar kelimelerin yerlerini değiştirirler (kitaplarını tahrif ederler). Kendilerine öğretilen ahkâmın (Tevrat’ın) önemli bir bölümünü de unuttular. İçlerinden pek azı hariç, onlardan daima bir hainlik görürsün. Yine de sen onları affet ve aldırış etme. Şüphesiz Allah iyilik edenleri sever.

Hasan Basri Çantay: 

(Buna rağmen) onlar (verdikleri) o kat´î te´mînâtı çözüb bozmuş oldukları içindir ki biz kendilerini rahmetimizden koğduk, kalblerini kaskatı yapdık. Onlar kelimeleri (Allah tarafından) konulan yerlerinden (kaldırıb) değişdirirler. Onlar nasıyhat ve ihtaar edildikleri şeylerden (hakıykatlerden) bir nasıyb almayı da unutdular. İçlerinden birazı müstesna olmak üzere sen, onlardan dâima bir haainliğe muttali olub duracaksın. Sen yine onların suçundan geç, aldırış etme. Şübhe yok ki Allah, iyilik edenleri sever.

Muhammed Esed: 

Daha sonra, kesin taahhütlerinden caydıkları için onları lanetledik ve kalplerini katılaştırdık; (öyle ki, şimdi) onlar, (vahyedilmiş) sözleri, asıl bağlamlarından kopararak çarpıtıyorlar; ve onlar, akıllarından çıkarmamaları emredilen şeylerin çoğunu unutmuşlar; birkaçı dışında onların hepsinden daima ihanet göreceksin. Ama onları bağışla ve (yaptıklarına) katlan: şüphe yok ki Allah iyilik yapanları sever.

Gültekin Onan: 

Sözleşmelerini bozmaları nedeniyle onları lanetledik ve kalplerini kaskatı kıldık. Onlar, kelimeleri konuldukları yerden saptırırlar. (Sık sık) Kendilerine hatırlatılan şeyden (yararlanıp) pay almayı unuttular. İçlerinden birazı dışında, onlardan sürekli ihanet görürsün. Yine de onları affet, aldırış etme. Kuşkusuz Tanrı iyilik yapanları sever.

Ali Fikri Yavuz: 

Sonra bu misâklarını (ahd ve sözlerini) bozdukları içindir ki, biz, onları lânetledik (rahmetimizden kovduk) ve kalblerini kaskatı ettik. Onlar, kelimeleri (Tevrat’taki Peygambere ait vasıfları ve bazı âyetleri) yerlerinden oynatarak değiştirir tahrif ederler

Portekizce: 

Porém, pela violação de sua promessa, amaldiçoamo-los e endurecemos os seus corações. Eles deturparam as palavras(do Livro) e se esqueceram de grande parte que lhes foi revelado; não cessas de descobrir a perfídia de todos eles, salvo deuma pequena parte; porém, indulta-os e perdoa-lhes os erros, porque Deus aprecia os benfeitores.

İsveççe: 

När de sedan svek sina löften, fördömde Vi dem och lät deras hjärtan hårdna. De förvränger [uppenbarelsens] ord och bryter ut dem ur deras sammanhang och de har glömt en del av det som de förmanades att lägga på minnet. Och du kommer om och om igen att möta trolöshet och svek från deras sida, utom hos ett fåtal, men förlåt dem och glöm [vad de gjort]. Gud älskar dem som gör gott [mot andra].

Farsça: 

پس آنان را به سبب پیمان شکستنشان لعنت کردیم، و دل هایشان را بسیار سخت گردانیدیم، [تا جایی که] کلمات خدا را از جایگاه اصلی اش و معنای حقیقی اش تغییر می دهند، و بخشی از آنچه را [از معارف و احکام تورات واقعی] که به وسیله آن پند داده شدند، از یاد بردند [و نادیده گرفتند] ، و همواره از اعمال خائنانه آنان جز اندکی از ایشان [که وفادار به پیمان خدایند] آگاه می شوی؛ پس [تا نزول حکم جهاد] از آنان درگذر و [از می ازاتشان] روی گردان؛ زیرا خدا نیکوکاران را دوست دارد.

Kürtçe: 

ئەمجا بەھۆی (پاش گەز بوونەوەو) ھەڵوەشاندنەوەیان بۆ پەیمانەکەیان نەفرەتمان لێ کردن وەدڵەکانیانمان گێڕا بەدڵێکی ڕەق و ووشک ووتە و فەرموودەی خوا لادەدەن ودەیگۆڕن لە شوێنەکانی خۆی وە لەبیریان کرد بەشێکی زۆرلەوەی کەئامۆژگاری کرابوون پێی بێ کۆتایی ودواھاتن (بەردەوام) ئاگادار ئەبی بەسەر ناپاکی وکردەوەی ناپاکیانەوە (وبەردەوام خەریکی فڕ وفێڵ وناپاکین) مەگەر کەمێک لەوان نەبێت ( کە ئەمە پیشەیان نیە) جا ببورە لێیان و چاو پۆشی بکە بەڕاستی خوا چاکەکەرانی خۆش دەوێت

Özbekçe: 

Аҳдларини бузганлари учун уларни лаънатладик ва қалбларини қаттиқ қилдик. Улар калималарни ўз ўрнидан ўзгартирдилар. Ўзларига эслатма бўлган нарсадан кўп насибани унутдилар. Уларнинг озгиналаридан бошқаларидан мудом хиёнат кўрасан. Бас, уларни авф эт ва айбларини ўтиб юбор. Албатта, Аллоҳ яхшилик қилувчиларни севади. (Бани Исроил яҳудийлигига борди. Ҳатто Аллоҳ таоло билан бўлган аҳдномани ҳам бузди. Уни бажо келтирмади. Намозни қоим қилмади. Намоз деб аталмиш улуғ ибодатни Аллоҳ айтганидек эмас, ўзлари хоҳлаганларидек бузиб адо этадиган бўлишди. Закот бериш у ёқда турсин, ҳамма иқтисодий алоқаларга ҳаром-харишни қўшдилар. Одамларнинг молини ботил йўл билан ейишни жорий қилдилар. Аллоҳнинг барча Пайғамбарларига бирдай иймон келтиришмади, аксинча, уларнинг кўпчилигини ҳақорат қилдилар. Ҳатто Закариё, Яҳё алайҳиссаломларга ўхшашларини ўлдиришгача бориб етдилар. Исо алайҳиссаломни ўлдирдик деб даъво қилдилар. Охирги Пайғамбар Муҳаммадни (с. а. в.) ҳам ўлдиришга ҳаракат қилдилар. Аллоҳга яхши қарз бериш тугул, бандага ҳам яхши қарз бермадилар. Қарз беришда рибохўрликни бутун дунё бўйича йўлга қўйдилар.)

Malayca: 

Maka dengan sebab mereka mencabuli perjanjian setia mereka, Kami laknatkan mereka, dan Kami jadikan hati mereka keras membatu (tidak mahu menerima kebenaran). Mereka sentiasa mengubah Kalimah-kalimah (yang ada di dalam kitab Taurat dengan memutarnya) dari tempat-tempatnya (dan maksudnya) yang sebenar, dan mereka melupakan (meninggalkan) sebahagian dari apa yang diperingatkan mereka mereka dengannya. Dan engkau (wahai Muhammad) sentiasa dapat melihat perbuatan khianat yang mereka lakukan, kecuali sedikit dari mereka (yang tidak berlaku khianat). Oleh itu, maafkanlah mereka (jika mereka sedia bertaubat) dan janganlah dihiraukan, kerana sesungguhnya Allah suka kepada orang-orang yang berusaha supaya baik amalannya.

Arnavutça: 

Për shkak se ata e thyen obligimin e tyre, Na i mallkuam ata dhe ua forcuam (si gur) zemrat e tyre. Ata ngatërrojnë rendin e fjalëve nga vendet e tyre, duke harruar një pjesë nga ato këshilla. Ti përherë do të vërejsh tradhëtinë e tyre, përpos një pakice të tyre, pra, falju atyre fajet dhe mos i qorto! Se, Perëndia, i don bamirësat.

Bulgarca: 

И защото нарушиха своя обет, Ние ги проклехме и сторихме сърцата им да закоравеят. Те преиначават словата, размествайки ги. И забравиха част от онова, което им бе напомнено. И не преставаш да откриваш тяхна измяна освен у малцина от тях. Но ги извини и п

Sırpça: 

Али, зато што су прекршили свој завет, Ми смо их проклели и њихова срца смо учинили окрутним. Они су уклањали речи са места на којима су биле, а изоставили су добар део онога чиме су били опомињани. И ти ћеш, осим у случају мало њих, непрестано да наилазиш на њихово вероломство, али ти пређи преко тога и опрости им! Аллах, уистину, воли оне који чине добро.

Çekçe: 

Protože však porušili svou úmluvu, prokleli jsme je a zatvrdili jsme srdce jejich, takže přemísťují slova z jejich míst a zapomněli na část toho, co jim bylo připomenuto. A stále se budeš dovídat, jak zrazují - až na několik málo z nich. Odpusť jim a pro

Urduca: 

پھر یہ اُن کا اپنے عہد کو توڑ ڈالنا تھا جس کی وجہ سے ہم نے ان کو اپنی رحمت سے دور پھینک دیا اور ان کے دل سخت کر دیے اب ان کا حال یہ ہے کہ الفاظ کا الٹ پھیر کر کے بات کو کہیں سے کہیں لے جاتے ہیں، جو تعلیم انہیں دی گئی تھی اُس کا بڑا حصہ بھول چکے ہیں، اور آئے دن تمہیں ان کی کسی نہ کسی خیانت کا پتہ چلتا رہتا ہے ان میں سے بہت کم لوگ اس عیب سے بچے ہوئے ہیں (پس جب یہ اِس حال کو پہنچ چکے ہیں تو جو شرارتیں بھی یہ کریں وہ ان سے عین متوقع ہیں) لہٰذا انہیں معاف کرو اور ان کی حرکات سے چشم پوشی کرتے رہو، اللہ اُن لوگوں کو پسند کرتا ہے جو احسان کی روش رکھتے ہیں

Tacikçe: 

Ва аҳли китоб, ҷуз андаке аз онҳо, чун паймонашонро шикастанд, лаънаташон кардем ва дилҳояшонро сахт гардонидем. Калимотро аз маънии худ тағйир месозанд ва аз он панд, ки ба онҳо дода шуда буд, насиби хеш фаромӯш кардаанд ва ҳамеша аз корҳои хоинонаашон огоҳ мешавӣ. Афвашон кун ва аз гуноҳашон даргузар, ки Худо некӯкоронро дӯст медорад.

Tatarca: 

Ґәһедләрен сындырулары сәбәпле без аларны ләгънәт кылдык һәм күңелләрен таш кеби каты кылдык. Алар Тәүраттагы Аллаһ сүзләрен урыныннан үзгәртәләр яки алып ташлыйлар һәм китапларында йөкләтелгән зур бурычларын үтәүне оныталар. Ий Мухәммәд г-м, белерсең, алар һаман хыянәттәләр, аларның хыянәте ата-бабадан килгән хыянтәдер, мәгәр аларның бик азлары хыянәт итмәс. Син аларны гафу ит, иман китереп тәүбә итсәләр һәм аларга җәза бирүдән баш тарт! Бит Аллаһ яхшыларны сөядер.

Endonezyaca: 

(Tetapi) karena mereka melanggar janjinya, Kami kutuki mereka, dan Kami jadikan hati mereka keras membatu. Mereka suka merubah perkataan (Allah) dari tempat-tempatnya, dan mereka (sengaja) melupakan sebagian dari apa yang mereka telah diperingatkan dengannya, dan kamu (Muhammad) senantiasa akan melihat kekhianatan dari mereka kecuali sedikit diantara mereka (yang tidak berkhianat), maka maafkanlah mereka dan biarkan mereka, sesungguhnya Allah menyukai orang-orang yang berbuat baik.

Amharca: 

ቃል ኪዳናቸውንም በማፍረሳቸው ረገምናቸው፡፡ ልቦቻቸውንም ደረቆች አደረግን፡፡ ቃላትን ከቦታዎቻቸው ይለውጣሉ፡፡ በርሱም ከታዘዙበት ነገር ፈንታን ተው፡፡ ከእነሱም ጥቂቶች ሲቀሩ ከነርሱ የኾነን ክዳት የምታውቅባቸው ከመኾን አትወገድም፡፡ ከእነርሱም ይቅርታ አድርግ እለፋቸውም፡፡ አላህ መልካም ሠሪዎችን ይወዳልና፡፡

Tamilce: 

ஆக, அவர்கள் தங்கள் உறுதிமொழியை முறித்த காரணத்தால் அவர்களைச் சபித்தோம்; இன்னும், அவர்களுடைய உள்ளங்களை இறுகியதாக (கடினமானதாக) ஆக்கினோம். அவர்கள் (இறை) வசனங்களை அதன் (உண்மையான) இடங்களிலிருந்து(ம் கருத்துகளிலிருந்தும்) புரட்டுகிறார்கள். இன்னும், அவர்களுக்கு உபதேசிக்கப்பட்டதில் ஒரு பகுதியை மறந்தார்கள். இன்னும், அவர்களில் சிலரைத் தவிர அவர்களிடம் மோசடியை (நீர்) தொடர்ந்து பார்ப்பவராக இருப்பீர். ஆக, அவர்களை மன்னிப்பீராக; இன்னும், புறக்கணிப்பீராக. நிச்சயமாக அல்லாஹ் நற்பண்பாளர்கள் மீது அன்பு வைக்கிறான்.

Korece: 

그들이 그들의 성약을 깨뜨 림으로 말미암아 하나님은 그들 을 저주하였고 그들의 마음을 거 칠게 하였노라 그들은 말씀을 위 조하고 그들에게 계시된 진실의 말씀을 망각하고 있나니 너희는 그들 가운데 소수를 제외하고는 모든 것이 위조됨을 발견하리라 그러나 그들을 용서하고 관대할지 니 하나님은 사랑을 베푸는자를 사랑하심이라

Vietnamca: 

Bởi vì họ đã phá vỡ giao ước nên TA đã nguyền rủa họ và TA đã làm cho con tim của họ trở nên chai cứng. Họ bóp méo các lời (của Allah trong Kinh Sách bằng lời lẽ của riêng họ) và họ đã quên mất một phần mà họ được nhắc nhở trong đó. Và Ngươi (hỡi Thiên Sứ) sẽ vẫn thấy sự gian dối của họ ngoại trừ một số ít. Nhưng thôi, Ngươi hãy bỏ qua và đừng tính toán với họ; quả thật, Allah yêu thương những người làm điều tốt.