Arapça:
فَمَا اسْتَطَاعُوا مِن قِيَامٍ وَمَا كَانُوا مُنتَصِرِينَ
Çeviriyazı:
feme-steṭâ`û min ḳiyâmiv vemâ kânû münteṣirîn.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Artık onlar, ne kendi kendilerine ayağa kalkabildiler, ne de yardım gördüler.
Diyanet İşleri:
Ayağa kalkacak güçleri kalmadı, yardım da görmediler.
Abdulbakî Gölpınarlı:
Derken ne ayakta durmıya güçleri kalmıştı, ne de bir yardım görmüşlerdi.
Şaban Piriş:
Ne ayakta durmaya güçleri yetmiş, ne de yardım edilenler olmuşlardı.
Edip Yüksel:
Ne kalkabildiler, ne de yardım görebildiler.
Ali Bulaç:
Artık ne ayağa kalkmaya güç yetirebildiler, ne yardım bulabildiler.
Suat Yıldırım:
Oldukları yerde çöke kaldılar, ne doğrulabildiler, ne de yardım gördüler.
Ömer Nasuhi Bilmen:
(45-47) Artık bir kalkınmaya da güç yetiremediler ve yardım görücüler de olmadılar. Nûh kavmini de evvelce (helâk ettik). Şüphe yok ki, onlar fâsıklar olan bir kavim olmuşlardı. Ve göğü bir kuvvetle bina ettik ve şüphe yok ki, biz elbette kâdirleriz.
Yaşar Nuri Öztürk:
Ne kalkıp kaçabildiler ne de kendilerine yardım eden oldu.
Bekir Sadak:
«Allah´in yaninda baskasini tanri kilmayin
İbni Kesir:
Ayağa kalkacak güçleri kalmamış, yardım da görmemişlerdi.
Adem Uğur:
Ayağa kalkacak güçleri kalmamış, yardım edenleri de olmamıştı.
İskender Ali Mihr:
O zaman ayağa kalkmaya muktedir olamadılar. Ve onlar “yardım edilenler” olmadılar.
Celal Yıldırım:
Artık ayağa kalkmaya güç getiremediler, yardım da göremediler.
Tefhim ul Kuran:
Artık ne ayağa kalkmaya güç yetirebildiler, ne de yardım bulabildiler.
Fransızca:
Ils ne purent ni se mettre debout ni être secourus.
İspanyolca:
No pudieron tenerse en pie, ni defenderse.
İtalyanca:
e non poterono restare in piedi né essere soccorsi.
Almanca:
Dann konnten sie weder aufstehen, noch wurde ihnen beigestanden.
Çince:
他们未能站起,他们也未能自卫。
Hollandaca:
Zij waren niet in staat op hunne voeten te staan, evenmin als zij zich van de verdediging konden redden.
Rusça:
Они не смогли даже подняться, и никто не помог им.
Somalice:
Mana ayna karin kicid, isumana ayna gargaarin.
Swahilice:
Basi hawakuweza kusimama wala hawakuwa wenye kujitetea.
Uygurca:
ئۇلار (ئازاب چۈشكەن ۋاقىتتا) ئورۇنلىرىدىن تۇرۇشقىمۇ، ئۆزلىرىنى قوغداشقىمۇ قادىر بولالمىدى
Japonca:
最早かれらは起き上ることも出来ず,また守ることも出来なかった。
Arapça (Ürdün):
«فما استطاعوا من قيام» أي ما قدروا على النهوض حين نزول العذاب «وما كانوا منتصرين» على من أهلكهم.
Hintçe:
फिर न वह उठने की ताक़त रखते थे और न बदला ही ले सकते थे
Tayca:
แล้วพวกเขาไม่สามารถจะลุกขึ้นยืนได้ และพวกเขาก็ไม่สามารถช่วยเหลือตัวเองได้
İbranice:
ולא יכלו יותר לקום ולא היה להם כל חילוץ
Hırvatça:
i ne mogaše se ni dići ni od kazne odbraniti.
Rumence:
Atunci nu s-au putut ţine pe picioare şi nici ajuta.
Transliteration:
Fama istataAAoo min qiyamin wama kanoo muntasireena
Türkçe:
Ne kalkıp kaçabildiler ne de kendilerine yardım eden oldu.
Sahih International:
And they were unable to arise, nor could they defend themselves.
İngilizce:
Then they could not even stand (on their feet), nor could they help themselves.
Azerbaycanca:
Onların nə (yıxıldıqları yerdən) qalxmağa gücləri çatmış, nə də (bir kimsədən özlərinə) kömək istəyə bilmişdilər (yaxud nə də özlərinə cəza verəndən intiqam ala bilmişdilər).
Süleyman Ateş:
(Yurtlarında çöküverdiler) Ne kalkabildiler, ne de (bu duruma) engel olabildiler.
Diyanet Vakfı:
Ayağa kalkacak güçleri kalmamış, yardım edenleri de olmamıştı.
Erhan Aktaş:
Ayağa kalkmaya güçleri yetmedi. Yardım görenler de olmadılar.
Kral Fahd:
Ayağa kalkacak güçleri kalmamış, yardım edenleri de olmamıştı.
Hasan Basri Çantay:
İşte (bu sebeble) ayakda durmıya güç yetiremediler, yardım edenleri de olmadı.
Muhammed Esed:
çünkü yerlerinden kalkacak durumda bile değillerdi ve kendilerini savunamazlardı.
Gültekin Onan:
Artık ne ayağa kalkmaya güç yetirebildiler, ne yardım bulabildiler.
Ali Fikri Yavuz:
O vakit (bu azabdan kurtulub) kalkmağa güç yetiremediler, bir yardım da görmediler.
Portekizce:
E não puderam manter-se de pé, nem socorrer-se mutuamente.
İsveççe:
De kunde inte resa sig på nytt och ingen fanns som kunde hjälpa dem.
Farsça:
پس [با آمدن عذاب و به سبب اینکه هیچ مهلتی نیافتند] نه قدرت برخاستن از جای خود را داشتند و نه دادخواهی کردند.
Kürtçe:
ئیتر نەیانتوانی ھەستنەوە وە سەرکەوتوویش نەبوون
Özbekçe:
Бас, улар ўринларидан туролмадилар ва ёрдам ҳам ололмадилар.
Malayca:
Dengan yang demikian, mereka tidak dapat bangun lagi, dan mereka juga tidak mendapat pertolongan.
Arnavutça:
dhe nuk mundën as të ngritën, as të mbrohen prej dënimit.
Bulgarca:
И не можаха да се изправят, и не им се помогна.
Sırpça:
и не могаше ни да се дигну ни одбране од казне.
Çekçe:
a nebyli schopni se zpříma postavit a nebylo jim pomoci.
Urduca:
پھر نہ اُن میں اٹھنے کی سکت تھی اور نہ وہ اپنا بچاؤ کر سکتے تھے
Tacikçe:
Истодан натавонистанд ва тавони интиқом надоштанд.
Tatarca:
Урыннарыннан торырга көчләре җитмәде һәм бер-берсенә ярдәм дә итә алмадылар.
Endonezyaca:
Maka mereka sekali-kali tidak dapat bangun dan tidak pula mendapat pertolongan,
Amharca:
መቆምንም ምንም አልቻሉም፡፡ የሚርረዱም አልነበሩም፡፡
Tamilce:
ஆக, (அல்லாஹ்வின் தண்டனைக்கு முன் எதிர்த்து) நிற்பதற்கு அவர்கள் ஆற்றல் பெறவில்லை. அவர்கள் (நம்மிடம்) பழிதீர்ப்பவர்களாகவும் இருக்கவில்லை.
Korece:
그들은 일어설 수도 없었고 스스로를 보호할 수도 없었노라
Vietnamca:
Chúng bất lực và không thể cứu lấy mình.
Ayet Linkleri: