Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

46

Sûredeki Ayet No: 

22

Ayet No: 

4532

Sayfa No: 

505

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

قَالُوا أَجِئْتَنَا لِتَأْفِكَنَا عَنْ آلِهَتِنَا فَأْتِنَا بِمَا تَعِدُنَا إِن كُنتَ مِنَ الصَّادِقِينَ

Çeviriyazı: 

ḳâlû eci'tenâ lite'fikenâ `an âlihetinâ. fe'tinâ bimâ te`idünâ in künte mine-ṣṣâdiḳîn.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

Onlar: "Sen bizi ilâhlarımızdan çevirmek için mi geldin? Eğer doğru söyleyenlerden isen o bize vaad edip durduğun azabı haydi getir." dediler.

Diyanet İşleri: 

Bize, bizi tanrılarımızdan alıkoymak için mi geldin? Doğru sözlülerden isen, bizi tehdit ettiğin şeyi başımıza getir dediler.

Abdulbakî Gölpınarlı: 

Onlar, sen demişlerdi, bizi mabutlarımızdan vaz geçirmeye mi geldin, doğru söyleyenlerdensen bize vaadettiğini getir başımıza artık.

Şaban Piriş: 

Onlar da: Bizi ilahlarımızdan ayırmak için mi geldin? Eğer doğru sözlülerden isen haydi bize getir, bizi tehdit ettiğin şeyi, demişlerdi.

Edip Yüksel: 

"Bizi tanrılarımızdan saptırmak için mi bize geldin? Doğru sözlü isen bize söz verdiğini getir bakalım," dediler.

Ali Bulaç: 

Dediler ki: "Sen, bizi ilahlarımızdan çevirmek için mi bize geldin? Şu halde eğer doğru söylüyorsan, tehdit ettiğin şeyi, bize getir."

Suat Yıldırım: 

Onlar: “Sen bizi tanrılarımızdan vazgeçirmeye mi geldin!Haydi, iddianda tutarlı isen, geleceğini bildirerek bizi tehdit ettiğin azabı başımıza getir bakalım!” dediler.

Ömer Nasuhi Bilmen: 

Dediler ki: «Sen bize geldin mi ki, bizi ilâhlarımızdan geri döndüresin? İmdi bize vaadettiğin şeyleri getiriver, eğer sen sâdıklardan oldu isen.»

Yaşar Nuri Öztürk: 

Dediler: "Sen bizi, tanrılarımızdan yüz geri etmek için mi geldin? Eğer doğru sözlülerden isen, bizi tehdit ettiğin şeyi ortaya getir."

Bekir Sadak: 

O zamanlar, Allah´i birakip da O´na yakinlik peyda etmek icin edindikleri tanrilar kendilerine yardim etmeli degil miydi? Ama tanrilari onlardan uzaklastilar. Bu, onlarin yalani ve uydurup durduklari seydir.

İbni Kesir: 

Onlar da: Sen, bizi tanrılarımızdan döndürmek için mi geldin? Doğru söyleyenlerden isen

Adem Uğur: 

Sen bizi tanrılarımızdan çevirmek için mi bize geldin? Hadi, doğru söyleyenlerden isen, bizi tehdit ettiğin şeyi başımıza getir dediler.

İskender Ali Mihr: 

Sen bizi ilâhlarımızdan döndürmek için mi bize geldin? Eğer sen sadıklardan (doğru söyleyenlerden) isen, o zaman bize vaadettiğin şeyi (azabı) getir.” dediler.

Celal Yıldırım: 

Onlar da, «sen bizi tanrılarımızdan döndürmek için mi geldin ? Eğer doğrulardan isen, tehdîd edip durduğun azabı getir» dediler.

Tefhim ul Kuran: 

Dediler ki: «Sen, bizi ilahlarımızdan çevirmek için mi bize geldin? Şu halde eğer doğru söylüyorsan, tehdit ettiğin şeyi, bize getir.»

Fransızca: 

Ils dirent : "Es-tu venu à nous détourner de nos divinités ? Eh bien, apporte-nous ce que tu nous promets si tu es du nombre des véridiques".

İspanyolca: 

Dijeron: «¿Has venido a nosotros para desviarnos de nuestros dioses? ¡Tráenos, pues, aquello con que nos amenazas, si es verdad lo que dices!»

İtalyanca: 

Dissero: «Sei venuto per allontanarci dai nostri dèi? Fa' venire ciò di cui ci minacci, se sei sincero».

Almanca: 

Sie sagten: "Kamst du zu uns, um uns von unseren Göttern abzuhalten? Dann bringe uns, was du uns androhst, solltest du von den Wahrhaftigen sein."

Çince: 

他们说:你来阻止我们崇拜我们的众神灵吗?你昭示我们你所用以恫吓我们的刑罚吧!如果你是说实话的!

Hollandaca: 

Zij antwoordden: Zijt gij tot ons gekomen, om ons van de vereering onzer goden af te wenden? Breng ons thans de straf, waarmede gij ons bedreigt, indien gij een waarachtig mensch zijt.

Rusça: 

Они сказали: "Неужели ты пришел для того, чтобы отвратить нас от наших богов? Яви же нам то, чем ты нам угрожаешь, если ты являешься одним из тех, кто говорит правду".

Somalice: 

Waxay ku dheheen ma waxaad noola timid inaad naga iisho Ilaahyadannada, noo keen waxaad noogu doogiyayso haddaad run sheegeyso,

Swahilice: 

Wakasema: Je! Umetujia ili ututenge mbali na miungu yetu? Basi tuletee hayo unayo tuahidi ikiwa wewe ni miongoni mwa wasemao kweli.

Uygurca: 

ئۇلار: «(ئى ھۇد!) سەن بىزنى ئىلاھلىرىمىزدىن توسقىلى كەلدىڭمۇ؟ ئەگەر سەن (سۆزۈڭدە) راستچىللاردىن بولساڭ، بىزگە بىزنى قورقۇتقان ئازابنى كەلتۈرگىن» دېدى

Japonca: 

かれらは言った。「あなたは,わたしたちを神々から背かせるために来たのですか。もしあなたの言葉が本当なら,わたしたちを威しているものを(湾?)しなさい。」

Arapça (Ürdün): 

«قالوا أجئتنا لتأفكنا عن آلهتنا» لتصرفنا عن عبادتها «فأتنا بما تعدنا» من العذاب على عبادتها «إن كنت من الصادقين» في أنه يأتينا.

Hintçe: 

वह बोले क्या तुम हमारे पास इसलिए आए हो कि हमको हमारे माबूदों से फेर दो तो अगर तुम सच्चे हो तो जिस अज़ाब की तुम हमें धमकी देते हो ले आओ

Tayca: 

พวกเขากล่าวว่า ท่านมาหาพวกเราเพื่อจะหันห่างพวกเรา จากการเคารพสักการะพระเจ้าทั้งหลายของเรากระนั้นหรือ ? ดังนั้นจงนำ (การลงโทษ) ตามที่ท่านได้สัญญากับเราไว้ หากท่านอยู่ในหมู่ผู้สัตย์จริง

İbranice: 

אמרו: 'האם באת להעבירנו מעבודת אלוהינו? אז הבא עלינו את העונש גבעות החול אשר אתה מבטיח לנו, אם דובר אמת אתה

Hırvatça: 

Oni su odgovarali: "Zar si nam došao da nas od božanstava naših odvratiš? Pa daj nam ono što nam prijeteći obećavaš, ako istinu govoriš!"

Rumence: 

Ei spuseră: “Ai venit la noi ca să ne întorci de la zeii noştri? Adu-ne-o pe cea cu care ne amininţi, dacă spui adevărul!”

Transliteration: 

Qaloo ajitana litafikana AAan alihatina fatina bima taAAiduna in kunta mina alssadiqeena

Türkçe: 

Dediler: "Sen bizi, tanrılarımızdan yüz geri etmek için mi geldin? Eğer doğru sözlülerden isen, bizi tehdit ettiğin şeyi ortaya getir."

Sahih International: 

They said, "Have you come to delude us away from our gods? Then bring us what you promise us, if you should be of the truthful."

İngilizce: 

They said: "Hast thou come in order to turn us aside from our gods? Then bring upon us the (calamity) with which thou dost threaten us, if thou art telling the truth?"

Azerbaycanca: 

Onlar: “Sən bizi tanrılarımızdan döndərməyəmi gəldin? Əgər doğru danışanlardansansa, bizə və’d etdiyini (əzabı) gətir görək!” – deyə cavab vermişdilər.

Süleyman Ateş: 

Dediler: "Sen bizi tanrılarımızdan çevirmek için mi geldin? Doğrulardan isen bizi tehdidettiğin şeyi bize getir."

Diyanet Vakfı: 

"Sen bizi tanrılarımızdan çevirmek için mi bize geldin? Hadi, doğru söyleyenlerden isen, bizi tehdit ettiğin şeyi başımıza getir" dediler.

Erhan Aktaş: 

“Sen bizi ilahlarımızdan vazgeçirmek için mi geldin? Eğer doğru söyleyenlerden isen, haydi bizi tehdit ettiğin şeyi hemen getir.” dediler.

Kral Fahd: 

«Sen bizi ilahlarımızdan çevirmek için mi bize geldin? Hadi, doğru söyleyenlerden isen, bizi tehdit ettiğin şeyi başımıza getir.» dediler.

Hasan Basri Çantay: 

Dediler ki: «Sen bize, bizi Tanrılarımız (a tapmak) dan döndürmen için mi geldin? öyleyse bizi tehdîd etmekde olduğun şey´i, eğer (iddianda) doğru söyleyenlerdensen, getir bize».

Muhammed Esed: 

Onlar, "Sen," dediler, "Bizi tanrılarımızdan soğutup vazgeçirmek için mi geldin? Öyleyse, eğer hakikat erbabı isen, bizi tehdit edip durduğun şu (akibeti) gerçekleştir bakalım!"

Gültekin Onan: 

Dediler ki: &quot

Ali Fikri Yavuz: 

Onlar (Hûd’a) dediler ki: “- Sen, ibadet ettiğimiz putlarımızdan bizi çevirmek için mi bize geldin? Haydi, eğer doğru söyliyenlerdensen, bize vaad edib korkuttuğun azabı, getir bize!...”

Portekizce: 

Disseram-lhe: Vieste, acaso, para desviar-nos das nossas divindades? Se és um dos verazes, envia-nos a calamidadecom que nos ameaças!

İsveççe: 

De svarade: "Har du kommit för att förmå oss att överge våra gudar? Låt då det som du hotar oss med drabba oss, om du talar sanning!"

Farsça: 

گفتند: آیا آمده ای تا ما را از [پرستش] معبودانمان بر گردانی، پس اگر راستگویی عذابی که ما را تهدید می کنی بیاور!

Kürtçe: 

(گەلەکەی) ووتیان ئایا تۆ (ئەی ھود) ھاتوویت ھەتا لامان بدەیت لە(پەرستنی) پەرستراوەکانمان دەی بۆمان بھێنە ئەو (سزایەی) بەڵێنت پێ داووین ئەگەر لە ڕاست گۆیانیت

Özbekçe: 

Улар: «Бизни худоларимиздан оздиришга келдингми? Агар ростгўйлардан бўлсанг, бизга ваъда қилаётган нарсангни келтир», дедилар.

Malayca: 

Mereka menjawab: "Adakah engkau datang kepada kami untuk memesongkan kami dari menyembah tuhan-tuhan kami? Maka bawalah azab seksa yang engkau janjikan kepada kami itu jika betul engkau dari orang-orang yang benar!"

Arnavutça: 

ata u përgjegjën: “Vallë, a ke ardhur të na shmangësh neve prej hyjnive tona. Sillna atë (dënim) që po na premton, nëse thua të vërtetën!” -

Bulgarca: 

Рекоха: “Нима дойде при нас да ни отлъчиш от нашите богове? Донеси ни онова, което ни обещаваш, ако говориш истината!”

Sırpça: 

Они су одговарали: „Зар си нам дошао да нас одвратиш од наших божанстава? Нека се, ето, остваре претње твоје, ако истину говориш!”

Çekçe: 

Odpověděli: 'Přišels k nám kvůli tomu, abys nás lživě odvrátil od božstev našich? Přines nám tedy to, čím nám hrozíš, jsi-li pravdomluvný!'

Urduca: 

انہوں نے کہا "کیا تو اِس لیے آیا ہے کہ ہمیں بہکا کر ہمارے معبودوں سے برگشتہ کر دے؟ اچھا تو لے آ اپنا وہ عذاب جس سے تو ہمیں ڈراتا ہے اگر واقعی تو سچا ہے"

Tacikçe: 

Гуфтанд: «Оё омадаӣ, то моро аз худоёнамон рӯйгардон созӣ? Агар рост мегӯӣ, ҳар чӣ ба мо ваъда додаӣ, биёвар».

Tatarca: 

Алар пәйгамбәргә әйттеләр: "Әйә син безне үзебезнең Илаһәләребездән тыяр өчен килдеңме, әгәр сүзең дөрес булса, вәгъдә кылган олугъ ґәзабыңны безгә хәзер китер", – дип.

Endonezyaca: 

Mereka menjawab: "Apakah kamu datang kepada kami untuk memalingkan kami dari (menyembah) tuhan-tuhan kami? Maka datangkanlah kepada kami azab yang telah kamu ancamkan kepada kami jika kamu termasuk orang-orang yang benar".

Amharca: 

«ከአማልክቶቻችን ልታዞረን መጣህብን? ከውነተኞቹም እንደኾንክ የምትዝትብንን (ቅጣት) አምጣው» አሉ፡፡

Tamilce: 

அவர்கள் கூறினார்கள்: “நீர் எங்களை எங்கள் தெய்வங்களை விட்டு திருப்புவதற்காக எங்களிடம் வந்தீரா? ஆக, நீர் உண்மையாளர்களில் இருந்தால் எங்களுக்கு எதை எச்சரிக்கிறீரோ அதை எங்களிடம் கொண்டு வருவீராக!”

Korece: 

이때 그들이 대답하길 우리 를 우리의 신으로부터 멀리하게 하고자 당신이 왔느뇨 당신이 진 실이라면 우리에게 약속한 것을 보이라 하니

Vietnamca: 

Họ trả lời (với Hud): “Ngươi đến gặp bọn ta để bắt bọn ta bỏ các thần linh của bọn ta ư? Vậy ngươi hãy mang đến điều mà ngươi đã hăm dọa bọn ta xem nào, nếu ngươi nói thật!”