Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

48

Sûredeki Ayet No: 

12

Ayet No: 

4595

Sayfa No: 

512

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

بَلْ ظَنَنتُمْ أَن لَّن يَنقَلِبَ الرَّسُولُ وَالْمُؤْمِنُونَ إِلَىٰ أَهْلِيهِمْ أَبَدًا وَزُيِّنَ ذَٰلِكَ فِي قُلُوبِكُمْ وَظَنَنتُمْ ظَنَّ السَّوْءِ وَكُنتُمْ قَوْمًا بُورًا

Çeviriyazı: 

bel żanentüm el ley yenḳalibe-rrasûlü velmü'minûne ilâ ehlîhim ebedev vezüyyine ẕâlike fî ḳulûbiküm veżanentüm żanne-ssev'. veküntüm ḳavmem bûrâ.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

Aslında siz Peygamber ve müminlerin, ailelerine geri dönmeyeceklerini sanmıştınız. Bu sizin gönüllerinize güzel göründü de kötü zanda bulundunuz ve helâki hak etmiş bir topluluk oldunuz.

Diyanet İşleri: 

Aslında siz, Peygamberin ve inananların, ailelerine bir daha dönmeyeceklerini sanmıştınız. Bu, gönüllerinize güzel görünmüştü de kötü sanıda bulunmuştunuz. Hayırsız bir topluluk oldunuz.

Abdulbakî Gölpınarlı: 

Hatta siz, sandınız ki Peygamber ve inananlar, artık bir daha çoluklarınaçocuklarına dönemeyecekler ve bu zan, gönüllerinizde bezendi ve kötü bir zanna kapıldınız ve hiçbir hayra yaramaz kötü bir topluluk haline geldiniz.

Şaban Piriş: 

Aslında siz Peygamber'in ve müminlerin ailelerine bir daha dönmeyeceklerini sanmıştınız. Bu sizin gönüllerinize güzel göründü de kötü zanda bulundunuz ve helakı mahkum bir topluluk oldunuz.

Edip Yüksel: 

Aslında siz, elçinin ve inananların ebedi olarak ailelerine dönmeyeceklerini sandınız ve bu düşünce gönlünüze hoş gelmişti. Kötü hayaller kurup durdunuz ve sonunda bayağı bir topluluk oldunuz.

Ali Bulaç: 

Hayır, siz Peygamberin ve mü'minlerin, ailelerine ebedi olarak bir daha dönmeyeceklerini zannettiniz; bu, kalplerinizde çekici kılındı ve kötü bir zan ile zanda bulundunuz da, yıkıma uğramış bir topluluk oldunuz.

Suat Yıldırım: 

Aslında siz Peygamberin ve müminlerin ailelerine artık geri dönemeyeceklerini düşündünüz.Bu hayal, gönüllerinizde allanıp pullandı ve yerleşti. Kötü zanlara düştünüz ve helâki hak etmiş kimseler oldunuz.

Ömer Nasuhi Bilmen: 

Hayır. Siz sandınız ki, Peygamber ve mü´minler ailelerine asla dönmeyeceklerdir. Bu kalblerinizde süslenmiş idi ve kötü bir zan ile zanda bulunmuştunuz ve siz helâke mahkûm bir kavim oldunuz.

Yaşar Nuri Öztürk: 

Siz sanmıştınız ki, resul de müminler de ailelerine bir daha asla dönmeyecekler. Bu düşünce kalplerinizde süslendi de çirkin bir sanıya saplandınız ve mahvolmuş bir topluluk haline geldiniz.

Bekir Sadak: 

(18-19) Allah inananlardan, agac altinda sana bas egerek el verirlerken, and olsun ki hosnut olmustur. Gonullerinde olani da bilmis, onlara guvenlik vermis, onlara yakin bir zafer ve ele gecirecekleri bol ganimetler bahsetmistir. Allah, guclu olandir, Hakim olandir.

İbni Kesir: 

Hayır, siz

Adem Uğur: 

Aslında siz Peygamberin ve müminlerin ailelerine bir daha dönmeyeceklerini sanmıştınız. Bu sizin gönüllerinize güzel göründü de kötü zanda bulundunuz ve helâki hak etmiş bir topluluk oldunuz.

İskender Ali Mihr: 

Hayır, siz Resûl ve mü´minlerin, ailelerine ebediyen asla dönmeyeceklerini zannettiniz. Ve bu (zan), kalplerinizde süslendi. Kötü bir zanla zanda bulundunuz. Ve siz helâka müstahak bir kavim oldunuz.

Celal Yıldırım: 

Hayır, siz, Peygamberle mü´minlerin ailelerine bir daha dönemiyeceklerini sanmıştınız. Bu, kalblerinizde size çok cazip görünmüştü de kötü zanda bulunmuştunuz ve yok olmaya yüztutan bir kavim olmuştu nuz.

Tefhim ul Kuran: 

Hayır, siz peygamberin ve mü´minlerin, ailelerine ebedi olarak bir daha dönmeyeceklerini zannettiniz

Fransızca: 

Vous pensiez plutôt que le Messager et les croyants ne retourneraient jamais plus à leur famille. Et cela vous a été embelli dans vos coeurs; et vous avez eu de mauvaises pensées. Et vous fûtes des gens perdus".

İspanyolca: 

¡No! Creíais que el Enviado y los creyentes no iban a regresar nunca a los suyos y la idea os halagó. Pensasteis mal... Sois gente perdida...

İtalyanca: 

Pensavate anzi che il Messaggero e i credenti non sarebbero mai più tornati alla loro famiglia. Questa convinzione è parsa bella ai vostri cuori e avete concepito un cattivo pensiero: foste gente perduta.

Almanca: 

Nein, sondern ihr dachtet, daß der Gesandte und die Mumin niemals zu ihren Familien zurückkehren werden, und dies wurde in euren Herzen schön gemacht, ihr habt das schlechte Denken gedacht, und ihr wart verlorene Leute.

Çince: 

你们猜想使者和信士们永不回家了,你们的心为这猜想所迷惑,你们作不善的猜想,你们是将灭亡的民众。

Hollandaca: 

Waarlijk, gij hebt u verbeeld, dat de gezant en de ware geloovigen nimmer tot hunne gezinnen zouden terugkeeren, en dit was voor uwe harten behagelijk gemaakt; maar gij zijt een verdorven volk.

Rusça: 

Но вы предположили, что Посланник и верующие никогда не вернутся к своим семьям. Это было разукрашено в ваших сердцах, и вы сделали дурные предположения. Вы были пропащими людьми.

Somalice: 

Waxaadse u malayseen inayan Rasuulka iyo Mu'miniinta u soo noqonnaynin ehelkooda waligood, saasaana loogu qurxiyay qalbigiinna, waxaadna ahaateen kuwo halaagsamay.

Swahilice: 

Lakini mlidhani kwamba Mtume na Waumini hawatarudi kabisa kwa ahali zao, na mkapambiwa hayo katika nyoyo zenu, na mkadhania dhana mbaya, na mkawa watu wanao angamia.

Uygurca: 

بەلكى سىلەر، پەيغەمبەر ۋە مۆمىنلەر ئائىلىسىگە مەڭگۈ قايتمايدۇ، دەپ گۇمان قىلدىڭلار، بۇ (گۇمراھلىق) دىللىرىڭلاردا چىرايلىق تۇيۇلدى، سىلەر يامان گۇماندا (يەنى ئۇلار ئۆلتۈرۈلۈپ بىرىمۇ ساق قايتمايدۇ دەيدىغان ئويدا) بولدۇڭلار، سىلەر ھالاك بولغۇچى قەۋم بولدۇڭلار»

Japonca: 

いや,使徒と信者たちは,決してその家族の許に帰らないとあなたがたは考え,得意になって,邪念を抱いていた。あなたがたは破滅する民である。

Arapça (Ürdün): 

«بل» في الموضوعين للانتقال من غرض إلى آخر «ظننتم أن لن ينقلب الرسول والمؤمنون إلى أهليهم أبدا وزُيِّن ذلك في قلوبكم» أي أنهم يستأصلون بالقتل فلا يرجعون «وظننتم ظن السَّوء» هذا وغيره «وكنتم قوما بورا» جمع بائر، أي هالكين عند الله بهذا الظن.

Hintçe: 

(ये फ़क़त तुम्हारे हीले हैं) बात ये है कि तुम ये समझे बैठे थे कि रसूल और मोमिनीन हरगिज़ कभी अपने लड़के वालों में पलट कर आने ही के नहीं (और सब मार डाले जाएँगे) और यही बात तुम्हारे दिलों में भी खप गयी थी और इसी वजह से, तुम तरह तरह की बदगुमानियाँ करने लगे थे और (आख़िरकार) तुम लोग आप बरबाद हुए

Tayca: 

หามิได้พวกเจ้าคิดว่าอัลร่อซูลและบรรดามุอ.มินผู้ศรัทธาจะไม่กลับไปยังครอบครัวของพวกเขาเป็นอันขาดและนั่นได้ถูกทำให้เป็นที่เพริศแพร้วในจิตใจของพวกเจ้าและพวกเจ้าได้คิดร้ายและพวกเจ้าเป็นหมู่ชนที่วิบัติ

İbranice: 

אבל חשבתם כי השליח והמאמינים לא יחזרו אל משפחותיהם, והיה הדבר יפה בלבבותיכם, וחשבתם מחשבה רעה והפך אתכם לעם מושחת

Hırvatça: 

Čak ste mislili da se Poslanik i vjernici nikada neće vratiti porodicama svojim; vaša su srca bila zadovoljna zbog toga i vi ste zlo mislili, vi ste narod propali.

Rumence: 

Ba voi vă închipuiţi că trimisul şi credincioşii nu se vor mai întoarce nicicând la ai lor, iar închipuirea aceasta v-a fost împodobită în inimile voastre. Aţi gândit gând rău despre El şi sunteţi un popor netrebnic.

Transliteration: 

Bal thanantum an lan yanqaliba alrrasoolu waalmuminoona ila ahleehim abadan wazuyyina thalika fee quloobikum wathanantum thanna alssawi wakuntum qawman booran

Türkçe: 

Siz sanmıştınız ki, resul de müminler de ailelerine bir daha asla dönmeyecekler. Bu düşünce kalplerinizde süslendi de çirkin bir sanıya saplandınız ve mahvolmuş bir topluluk haline geldiniz.

Sahih International: 

But you thought that the Messenger and the believers would never return to their families, ever, and that was made pleasing in your hearts. And you assumed an assumption of evil and became a people ruined."

İngilizce: 

Nay, ye thought that the Messenger and the Believers would never return to their families; this seemed pleasing in your hearts, and ye conceived an evil thought, for ye are a people lost (in wickedness).

Azerbaycanca: 

Yoxsa (ey münafiqlər!) siz elə güman edirdiniz ki, Peyğəmbər və mö’minlər (döyüşdə həlak olub) bir daha öz ailələrinə qayıtmayacaqlar? Bu sizin ürəyinizə xoş gəlmiş və siz (Allah barəsində) pis fikrə düşmüşdünüz. Və (elə buna görə də) siz məhvə düçar edilmiş (yaxud xeyirsiz) bir qövm oldunuz!

Süleyman Ateş: 

Herhalde siz sandınız ki Elçi ve mü'minler, bir daha ailelerine dönmeyecekler. Bu (düşünce) gönüllerinizde süslendirildi, (size güzel gösterildi,) kötü zanda bulundunuz ve helaki hak etmiş bir topluluk oldunuz.

Diyanet Vakfı: 

Aslında siz Peygamberin ve müminlerin ailelerine bir daha dönmeyeceklerini sanmıştınız. Bu sizin gönüllerinize güzel göründü de kötü zanda bulundunuz ve helaki hak etmiş bir topluluk oldunuz.

Erhan Aktaş: 

Hayır! Siz, Resûl’ün ve Îmân Edenlerin asla ailelerine dönemeyeceklerini sanmıştınız. Bu zan, kalplerinize güzel göründü. Kötü bir zanla, zanda bulundunuz. Siz, yok olmayı hak eden bir halk oldunuz.

Kral Fahd: 

Aslında siz Peygamberin ve müminlerin ailelerine bir daha dönmeyeceklerini sanmıştınız. Bu sizin gönüllerinize güzel göründü de kötü zanda bulundunuz ve helaki hak etmiş bir topluluk oldunuz.

Hasan Basri Çantay: 

Daha doğrusu siz peygamberin de, mü´minlerin de ailelerine temelli dönemeyeceklerini sandınız. Bu, sizin kalblerinizde süslen (ib kökleş) di. Kötü zanda bulundunuz. (Bu yüzden Allah indinde) helake mahkûm bir kavm oldunuz.

Muhammed Esed: 

Siz zannettiniz ki Elçi ve müminler bir daha ailelerine ve akrabalarına dönemeyecekler ve bu, kalplerinize güzel göründü. Siz (bu tür) haince düşüncelere kapıldınız, çünkü her zaman güzelliklerden yoksun bir topluluk oldunuz!"

Gültekin Onan: 

Hayır, siz Peygamberin ve inançlıların ehline (ailelerine) ebediyen dönmeyeceklerini (yenkalib) zannettiniz

Ali Fikri Yavuz: 

Daha doğrusu siz (ey münafıklar), zannettiniz ki, Peygamber ve müminler bir daha ailelerine dönmiyecekler. Bu zan da kalblerinizde yerleşti. (Allah, Peygambere zafer vermez diye), kötü zanda bulundunuz da helâke düşen bir kavim oldunuz.

Portekizce: 

Qual! Imagináveis que o Mensageiro e os fiéis jamais voltariam às suas famílias; tal pensamento desenvolvia-se nosvossos corações! E pensáveis maldosamente, porque sois um povo desventurado.

İsveççe: 

Ja, det gick så långt att ni frågade er om Profeten och de troende alls skulle komma tillbaka till de sina, vilket innerst inne föreföll er vara det bästa [som kunde hända]. Och i ert stilla sinne tänkte ni onda tankar eftersom ni är onda människor!"

Farsça: 

[تخلف شما از جنگ، ربطی به اموال و خانواده تان نداشت] بلکه پنداشتید پیامبر و مؤمنان هرگز به کسان خود باز نمی گردند، و این پندار باطل در دل هایتان آراسته شد، و گمان بد بردید [که خدا پیامبر و مؤمنان را یاری نخواهد کرد] و شما [به سبب این پندار باطل و گمان بد] قومی نابودشدنی هستید.

Kürtçe: 

بەڵکو وا گومانتان دەبرد کە پێغەمبەر وئیمانداران ھەرگیز ناگەڕێنەوە بۆ ناو کەس وکاری خۆیان (و شەھید دەبن) ئەو گومانە لەدڵتاندا ڕازێنرابوویەوە وە گومانی خراپتان دەبرد وبەڕاستی ئێوە گەلێکن لەناو دەچن

Özbekçe: 

Балки сизлар Расул ва мўминлар абадий ўз аҳлларига қайтиб келмаслар, деб гумон қилдингиз ва бу нарса қалбингизда зийнатланди, ёмон гумон қилдингиз ва ёмон қавм бўлдингиз.

Malayca: 

"(Itu bukanlah sebabnya) bahkan sebabnya kamu telah menyangka bahawa Rasulullah dan orang-orang yang beriman (yang pergi berperang akan binasa semuanya dan) tidak akan kembali lagi kepada akan isteri dan keluarga masing-masing selama- lamanya; dan sangkaan yang demikian itu diperelokkan (oleh Syaitan) di dalam hati kamu (serta menerimanya); dan lagi kamu telah menyangka berbagai-bagai sangkaan yang buruk (terhadap ugama Allah yang dibawa oleh RasulNya); dan (dengan itu) menjadilah kamu kaum yang rosak binasa".

Arnavutça: 

Jo, por ju keni menduar se Pejgamberi dhe besimtarët nuk do të kthehen kurrë te familjet e tyre, kjo ju ka zbukuruar juve në zemrat tuaja dhe ju keni menduar në mënyrën më të shëmtuar, dhe jeni bërë popull që do të zhdukeni.

Bulgarca: 

Но вие мислехте, че Пратеника и вярващите никога не ще се върнат при своите семейства. И бе разкрасено това в сърцата ви. И допуснахте лоша догадка. И станахте погубени хора.

Sırpça: 

Ви сте мислили да се Посланик и верници никад неће вратити породицама својим; ваша су срца била задовољна због тога и ви сте на најгоре помишљали, ви сте народ у души покварен.

Çekçe: 

Naopak, vy jste se domnívali, že posel a věřící se již nikdy k rodinám svým nevrátí! A bylo vám to okrášleno v srdcích vašich, leč domnívali jste se špatnými domněnkami! A vy jste věru lid nevědomý!'

Urduca: 

(مگر اصل بات وہ نہیں ہے جو تم کہہ رہے ہو) بلکہ تم نے یوں سمجھا کہ رسول اور مومنین اپنے گھر والوں میں ہرگز پلٹ کر نہ آ سکیں گے اور یہ خیال تمہارے دلوں کو بہت بھلا لگا اور تم نے بہت برے گمان کیے اور تم سخت بد باطن لوگ ہو"

Tacikçe: 

Ё мепиндоштед, ки паёмбар ва мӯъминон ҳаргиз назди касонашен боз нахоҳанд гашт ва дил ба ин хуш карда будед. Пиндори баде доштаед ва мардуме сазовори ҳалокат будаед.

Tatarca: 

Бәлки сез уйладыгыз пәйгамбәр һәм мөэминнәр Хөдәйбиядән кире Мәдинәгә вә өй җәмәгатьләренә мәңге кайтмаслар, ягъни кәферләр үтереп бетерерләр дип, шул уегыз сезнең күңелегездә шайтан тарафыннан яхшы уй итеп күрсәтелде, янә явызлыкны зан кылдыгыз, ягъни исламның җимерелүен, мөселманнарның һәлак булуын теләдегез, вә күңелегезнең бозыклыгы белән һәлак буласы кавем булдыгыз.

Endonezyaca: 

Tetapi kamu menyangka bahwa Rasul dan orang-orang mukmin tidak sekali-kali akan kembali kepada keluarga mereka selama-lamanya dan syaitan telah menjadikan kamu memandang baik dalam hatimu persangkaan itu, dan kamu telah menyangka dengan sangkaan yang buruk dan kamu menjadi kaum yang binasa.

Amharca: 

ይልቁንም መልክተኛውና ምእመናኖቹ ወደ ቤተሰቦቻቸው ፈጽሞ አለመመለሳቸውን ጠረጠራችሁ፡፡ ይህም በልቦቻችሁ ውስጥ ተሸለመላችሁ፡፡ መጥፎንም መጠርጠር ጠረጠራችሁ፡፡ ጠፊዎች ሕዝቦችም ኾናችሁ፡፡

Tamilce: 

மாறாக, தூதரும், நம்பிக்கையாளர்களும் தங்கள் குடும்பங்களுக்கு ஒருபோதும் திரும்பவே மாட்டார்கள் என்று நீங்கள் எண்ணினீர்கள். இ(ந்த எண்ணமான)து உங்கள் உள்ளங்களில் அலங்கரிக்கப்பட்டு விட்டது. (அல்லாஹ், தன் தூதருக்கு உதவமாட்டான் என்று அல்லாஹ்வின் மீது) நீங்கள் கெட்ட எண்ணம் எண்ணினீர்கள். (இந்த தீய எண்ணத்தால் அல்லாஹ்வின் தண்டனையில்) நீங்கள் அழிந்து நாசமாகக்கூடிய மக்களாக இருக்கின்றீர்கள்.

Korece: 

선지자와 믿는 신도들이 결 코 그들의 가족으로 돌아갈 수 없 으리라 너희가 생각했으나 그렇 지 아니 했노라 그러한 방황이 그 들 마음속에 장식되어 너희가 사 악한 생각을 하였으니 실로 너희 는 멸망할 백성이라

Vietnamca: 

Không, các ngươi (hỡi những người không tham chiến cùng với Thiên Sứ Muhammad) nghĩ rằng Thiên Sứ (của Allah) và những người có đức tin sẽ không bao giờ trở về với gia đình của họ lần nữa. Điều đó làm cho các ngươi cảm thấy khoan khoái trong lòng và các ngươi đã có suy nghĩ xấu; quả thật các ngươi là một đám người sắp bị hủy diệt.