Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

3

Sûredeki Ayet No: 

121

Ayet No: 

414

Sayfa No: 

65

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

وَإِذْ غَدَوْتَ مِنْ أَهْلِكَ تُبَوِّئُ الْمُؤْمِنِينَ مَقَاعِدَ لِلْقِتَالِ ۗ وَاللَّهُ سَمِيعٌ عَلِيمٌ

Çeviriyazı: 

veiẕ gadevte min ehlike tübevviü-lmü'minîne meḳâ`ide lilḳitâl. vellâhü semî`un `alîm.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

Hani sen sabah erkenden müminleri savaş mevzilerine yerleştirmek için ailenden ayrılmıştın. Allah, hakkıyla işiten ve bilendir.

Diyanet İşleri: 

Sen inananları savaş için duracakları yerlere yerleştirmek üzere, erkenden evinden ayrılmıştın. Allah işitir ve bilir.

Abdulbakî Gölpınarlı: 

An o zamanı, hani insanları savaş yerlerine yerleştirmek için sabahleyin erkenden ailenden ayrılmıştın ve Allah duyuyordu, biliyordu bunu.

Şaban Piriş: 

Hani sen, savaş için müminleri elverişli yerlere yerleştirmek üzere evinden ayrılmıştın. Allah işiten ve bilendir.

Edip Yüksel: 

Hani sen, sabah erkenden ailenden ayrılarak inananları savaşta tutacakları noktalara yerleştiriyordun. Elbette ALLAH İşitir, Bilir.

Ali Bulaç: 

Hani sen, mü'minleri savaşmak için elverişli yerlere yerleştirmek için evinden erkenden ayrılmıştın. Allah işitendir, bilendir.

Suat Yıldırım: 

Hani bir vakit, ey Resulüm, sen ailenden sabah erken ayrılmış, müminlere savaş mevzileri hazırlamak için yola çıkmıştın. Allah, semî ve alîmdir (hakkıyla işitir ve bilir).

Ömer Nasuhi Bilmen: 

Hani bir vakit erkenden ehlinden ayrılmıştın. Mü´minler için savaşa elverişli mevziler hazırlıyordun. Ve Allah Teâlâ ise hakkıyla işiticidir, hakkıyla bilicidir.

Yaşar Nuri Öztürk: 

Hani, sen ailenden erkenden ayrılmıştın da müminleri savaş için tutulması gereken noktalara yerleştiriyordun. Allah her şeyi çok iyi duyar, çok iyi bilir.

Bekir Sadak: 

3:124

İbni Kesir: 

Hani sen

Adem Uğur: 

Hani sen, sabah erkenden müminleri savaş mevzilerine yerleştirmek için ailenden ayrılmıştın...-Allah, hakkıyle işiten ve bilendir.-

İskender Ali Mihr: 

Ve bir sabah erkenden ailenden ayrılmıştın, mü´minlerisavaş için (uygun) mevzilere yerleştiriyordun. Ve Allah en iyi işiten , en iyi bilendir.

Celal Yıldırım: 

Hani sen erkenden ailen arasından çıkıp mü´minleri savaş için uygun yerlere yerleştiriyordun

Tefhim ul Kuran: 

Hani sen, mü´minleri savaşmak için elverişli yerlere yerleştirmek için evinden erkenden ayrılmıştın. Allah işitendir, bilendir.

Fransızca: 

Lorsqu'un matin, tu (Muhammad) quittas ta famille, pour assigner aux croyants les postes de combat et Allah est Audient et Omniscient.

İspanyolca: 

Y cuando dejaste por la mañana temprano a tu familia para asignar a los creyentes sus puestos de combate. Alá todo lo oye, todo lo sabe.

İtalyanca: 

E quando un mattino lasciasti la tua famiglia per schierare i credenti ai posti di combattimento. Allah è Colui che tutto ascolta e conosce.

Almanca: 

Und (erinnere daran), als du dich bei Tagesanbruch von deinen Angehörigen aufgemacht hast, um die Mumin in den Kampfstellungen zu postieren. Und ALLAH ist allhörend, allwissend.

Çince: 

当时,你在早晨从家里出去,把信士们布置在阵地上。真主是全聪的,是全知的。

Hollandaca: 

Herinner u den dag, toen gij met het aanbreken van den dag uwe familie verliet, om de geloovigen een kamp voor den oorlog te bereiden, God hoorde en wist het.

Rusça: 

Вот ты покинул свою семью рано утром, чтобы расставить верующих по местам для сражения при Ухуде. Аллах - Слышащий, Знающий.

Somalice: 

(Xusuuso) markaad ka Kallahday (tagtay) Ehelkaaga adoo u yeeli Mu'miniinta Goob Dagaal Eebana waa Maqle og.

Swahilice: 

Na pale ulipo toka asubuhi, ukaacha ahali zako uwapange Waumini kwenye vituo kwa ajili ya vita - na Mwenyezi Mungu anasikia na anajua.

Uygurca: 

(ئى مۇھەممەد!) ئۆز ۋاقتىدا سەن ئەتىگەندە ئۆيۈڭدىن (ئۇھۇدقا) چىقىپ مۆمىنلەرنى ئۇرۇش سەپلىرىگە ئورۇنلاشتۇردۇڭ، اﷲ (سۆزۈڭلارنى) ئاڭلاپ تۇرغۇچىدۇر، (ئەھۋالىڭلارنى) بىلىپ تۇرغۇچىدۇر

Japonca: 

あなたが早朝に家を出て,信者たちを戦間の配置につかせた時を思え。アッラーは全聴にして全知であられる。

Arapça (Ürdün): 

«و» اذكر يا محمد «إذ غدوت من أهلك» من المدينة «تبوئ» تنزل «المؤمنين مقاعد» مراكز يقفون فيها «للقتال والله سميع» لأقوالكم «عليم» بأحوالكم وهو يوم أحد خرج النبي صلى الله عليه وسلم بألف أو إلا خمسين رجلا والمشركون ثلاثة آلاف ونزل بالشعب يوم السبت سابع شوال سنة ثلاثٍ من الهجرة وجعل ظهره وعسكره إلى أحد وسوى صفوفهم وأجلس جيشا من الرماة وأمَّر عليهم عبد الله ابن جبير بسفح الجبل وقال: انضحوا عنا بالنبل لا يأتونا من ورائنا ولا تبرحوا غُلبنا أو نُصرنا.

Hintçe: 

और (ऐ रसूल) एक वक्त वो भी था जब तुम अपने बाल बच्चों से तड़के ही निकल खड़े हुए और मोमिनीन को लड़ाई के मोर्चों पर बिठा रहे थे और खुदा सब कुछ जानता और सुनता है

Tayca: 

และจงรำลึกถึงขณะที่เจ้าจากครอบครัวของเจ้าไปแต่เช้าตรู่ โดยที่เจ้าจะได้จัดให้บรรดามุมินประจำที่มั่นต่างๆ เพื่อการสู้รบ และอัลลอฮ์นั้นเป็นผู้ทรงได้ยิน ผู้ทรงรอบรู้

İbranice: 

כאשר הקדמת בבוקר לצאת מביתך כדי לקבוע למאמינים עמדות לקרב. ואלוהים שומע הכול יודע הכול

Hırvatça: 

I sjeti se kada si poranio, porodicu svoju ostavio, da vjernicima odrediš mjesta za borbu. A Allah je Onaj Koji sve čuje i Onaj Koji sve zna.

Rumence: 

Când ai plecat dis-de-dimineaţă de la ai tăi ca să le arăţi credincioşilor locurile de luptă. Dumnezeu este Auzitor, Ştiutor.

Transliteration: 

Waith ghadawta min ahlika tubawwio almumineena maqaAAida lilqitali waAllahu sameeAAun AAaleemun

Türkçe: 

Hani, sen ailenden erkenden ayrılmıştın da müminleri savaş için tutulması gereken noktalara yerleştiriyordun. Allah her şeyi çok iyi duyar, çok iyi bilir.

Sahih International: 

And [remember] when you, [O Muhammad], left your family in the morning to post the believers at their stations for the battle [of Uhud] - and Allah is Hearing and Knowing -

İngilizce: 

Remember that morning Thou didst leave Thy household (early) to post the faithful at their stations for battle: And Allah heareth and knoweth all things:

Azerbaycanca: 

(Ya Rəsulum!) Sən müharibədən ötrü mö’minlərə (əlverişli) mövqelər hazırlamaq üçün sübh vaxtı öz ailəndən ayrılıb (Mədinədən Ühüdə) getdiyin vaxtı (yadına sal)! Şübhəsiz ki, Allah (hər şeyi) eşidəndir, biləndir!

Süleyman Ateş: 

Hani sen, erkenden ailenden ayrılmıştın, (Uhud'da) mü'minleri savaş üslerine yerleştiriyordun. Allah da işitendi, bilendi.

Diyanet Vakfı: 

Hani sen, sabah erkenden müminleri savaş mevzilerine yerleştirmek için ailenden ayrılmıştın...-Allah, hakkıyle işiten ve bilendir.

Erhan Aktaş: 

Hani! Sen, Mü’minleri savaş düzenine sokmak için, sabah erkenden ailenden ayrılmıştın. Allah, Her Şeyi Duyan’dır, Her Şeyi Bilen’dir.

Kral Fahd: 

Hani sen, sabah erkenden müminleri savaş mevzilerine yerleştirmek için ailenden ayrılmıştın... Allah, hakkıyle işiten ve bilendir.

Hasan Basri Çantay: 

Hani sen, mü´minleri muhaarebeye elverişli yerlerde ta´biye etmek üzere erkenden ailenden (Medîneden) ayrılmışdın, Allah hakkıyle işidendi, (her şey´i) kemâliyle bilendi.

Muhammed Esed: 

Ve (hatırla o günü ey Peygamber), inananları savaş düzenine sokmak için sabah erkenden evinden çıkmıştın. Allah her şeyi işitiyor, her şeyi biliyordu,

Gültekin Onan: 

Hani sen, inançlıları savaşmak için elverişli yerlere yerleştirmek için ehlinden (ailenden) erkenden ayrılmıştın. Tanrı işitendir, bilendir.

Ali Fikri Yavuz: 

(Ey Rasûlüm), bir vakit erkenden Medîne’deki ailenden çıkmış, savaş için müminleri elverişli yerlere yerleştiriyordun. Allah, sözlerinizi işitir ve niyyetlerinizi bilir.

Portekizce: 

Recordar-te (ó Mensageiro) de quando saíste do teu lar, ao amanhecer, para assinalar aos fiéis a sua posição no campode batalha. Sabe que Deus é Oniouvinte, Sapientíssimo.

İsveççe: 

MINNS [Muhammad] att du en tidig morgon lämnade ditt hem för att gruppera de troende till strid; Gud hör allt, vet allt.

Farsça: 

و [یاد کن] زمانی را که صبحگاهان [برای جنگ احد] از میان خانواده ات بیرون آمدی تا مؤمنان را برای جنگیدن در سنگرهای نظامی جای دهی؛ و خدا شنوا [یِ به گفته ها] و دانا [یِ بهنیّت ها] ست.

Kürtçe: 

وە (بیھێنەوە بیریان) کاتێک کە بەیانی زوو دەرچوویت لەلای ماڵ و خێزانت بڕوادارەکانت نیشتەجێ ئەکرد لە چەند شوێنێکدا بۆ جەنگ کردن وە خوا بیسەر و زانایە

Özbekçe: 

Аҳлингдан эрталаб чиқиб, мўминларни уруш жойларига турғизганингни эсла! Аллоҳ эшитувчи ва билувчи зотдир.

Malayca: 

Dan (ingatlah wahai Muhammad), ketika engkau keluar pada pagi hari dari rumah ahlimu (di Madinah), dengan tujuan menempatkan orang-orang yang beriman pada tempat masing-masing untuk berperang (di medan perang Uhud). Dan (ingatlah), Allah Maha Mendengar, lagi Maha Mengetahui.

Arnavutça: 

Kujtoje (o Muhammed!) atë mëngjes kur dole nga shtëpia jote për t’u caktuar besimtarëvet pozitat luftarake, - Perëndia dëgjon dhe di çdo gjë, -

Bulgarca: 

[Припомни, о, Мухаммад] когато ти потегли от семейството си в зори, за да настаниш вярващите по места за битката... Аллах е всечуващ, всезнаещ.

Sırpça: 

И сети се када си поранио и породицу своју оставио, да верницима одредиш места за борбу. А Аллах је Онај Који све чује и Онај Који све зна.

Çekçe: 

Vzpomeň si, když jsi ráno odešel od rodiny své, abys postavil věřící na místa k boji; a Bůh slyšící je i vševědoucí.

Urduca: 

(اے پیغمبرؐ! مسلمانوں کے سامنے اُس موقع کا ذکر کرو) جب تم صبح سویرے اپنے گھر سے نکلے تھے اور (احد کے میدان میں) مسلمانوں کو جنگ کے لیے جا بجا مامور کر رہے تھے اللہ ساری باتیں سنتا ہے اور وہ نہایت باخبر ہے

Tacikçe: 

Ва бомдодон аз миёни касони хеш берун омадӣ, то мӯъминонро дар он ҷойҳо, ки мебоист биҷанганд, биншонӣ ва Худо шунавову доност!

Tatarca: 

Ий Мухәммәд г-м, өход сугышы көнендә өй әһелеңнән чыгып мөэминнәрне сугыш урыннарына урынлаштырган вакытында, Аллаһ синең догаңны ишетүче вә кәферләрнең эшен белүчедер.

Endonezyaca: 

Dan (ingatlah), ketika kamu berangkat pada pagi hari dari (rumah) keluargamu akan menempatkan para mukmin pada beberapa tempat untuk berperang. Dan Allah Maha Mendengar lagi Maha Mengetahui,

Amharca: 

ለምእምኖቹም ለውጊያ ሥራዎችን የምታዘጋጅ ኾነህ ከቤተሰብህ በማለድክ ጊዜ (አስታውስ)፡፡ አላህም ሰሚ ዐዋቂ ነው፡፡

Tamilce: 

இன்னும், (நபியே!) போருக்காக (அதற்கு பொருத்தமான) இடங்களில் நம்பிக்கையாளர்களை நீர் தங்க வைப்பதற்காக உம் குடும்பத்திலிருந்து காலையில் புறப்பட்ட சமயத்தை நினைவு கூர்வீராக! அல்லாஹ் நன்கு செவியுறுபவன், நன்கறிந்தவன் ஆவான்.

Korece: 

그대가 이른 아침 가족을 떠나 전쟁터에 나가 신도들을 배 치하며 적과 싸웠던 것을 상기하 라 하나님은 들으심과 아심으로 충만하시니라

Vietnamca: 

Ngươi (hỡi Thiên Sứ Muhammad) hãy nhớ lại lúc Ngươi rời gia đình (xuất binh từ Madinah) vào buổi sáng. (Khi đến núi Uhud) Ngươi đã sắp xếp vị trí chiến đấu cho những người có đức tin, tất nhiên (tất cả mọi điều đó) Allah hằng nghe, hằng biết.