Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

43

Sûredeki Ayet No: 

54

Ayet No: 

4379

Sayfa No: 

493

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

فَاسْتَخَفَّ قَوْمَهُ فَأَطَاعُوهُ ۚ إِنَّهُمْ كَانُوا قَوْمًا فَاسِقِينَ

Çeviriyazı: 

festeḫaffe ḳavmehû feeṭâ`ûh. innehüm kânû ḳavmen fâsiḳîn.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

Firavun kavmini küçümsedi. Onlar da O'na itaat ettiler. Çünkü onlar fâsık bir kavimdi.

Diyanet İşleri: 

Firavun, milletini küçümsedi ama, onlar kendisine yine de itaat ettiler. Doğrusu onlar yoldan çıkmış bir milletti.

Abdulbakî Gölpınarlı: 

Derken kavminin aklını çeldi de ona itaat ettiler, şüphe yok ki onlar, yoldan çıkmış bir topluluktu.

Şaban Piriş: 

Firavun, halkını küçümsemiş, onlar da kendisine boyun eğdiler. Gerçekten onlar fasık/yoldan çıkmış bir toplum idi.

Edip Yüksel: 

Böylece halkını yanılttı ve onlar da ona uydular. Onlar bayağı insanlardı.

Ali Bulaç: 

Böylelikle kendi kavmini küçümsedi, onlar da ona boyun eğdiler. Gerçekten onlar, fasık olan bir kavimdi.

Suat Yıldırım: 

O halkını küçümsedi, onlar da ona itaat ettiler. Doğrusu onlar yoldan iyice çıkmış bir toplum idi.

Ömer Nasuhi Bilmen: 

Artık kavmine hakaretle baktı. Derken onlar da ona itaat ediverdiler. Şüphe yok ki onlar, fasıklar olan bir kavim olmuş idiler.

Yaşar Nuri Öztürk: 

İşte toplumunu böyle küçümsedi, onlar da ona itaat ettiler. Çünkü onlar yoldan sapmış bir toplum idiler.

Bekir Sadak: 

Eger dileseydik, size bedel yeryuzunde sizin yerinizi tutacak melekler var ederdik.

İbni Kesir: 

Firavun, kavmini küçümsedi, ama onlar yine de kendisine itaat ettiler. Çünkü onlar, fasık olan bir kavim idi.

Adem Uğur: 

Firavun kavmini aldattı

İskender Ali Mihr: 

Böylece (firavun) kavmini hafife aldı (küçümsedi). Bunun üzerine (kavmi) ona itaat etti. Muhakkak ki onlar fasık bir kavim oldular.

Celal Yıldırım: 

Böylece o, kendi milletini hafife aldı (da aldatıcı sözler söyledi). Bu sebeple ona itaat ettiler. Şüphesiz ki onlar hakkın yolundan çıkmış ahlâksız bir milletti.

Tefhim ul Kuran: 

Böylelikle kendi kavmini küçümsedi, onlar da ona boyun eğdiler. Gerçekten onlar, fasık olan bir kavimdi.

Fransızca: 

Ainsi chercha-t-il à étourdir son peuple et ainsi lui obéirent-ils car ils étaient des gens pervers.

İspanyolca: 

Extravió a su pueblo y éste le obedeció: era un pueblo perverso.

İtalyanca: 

Cercò così di confondere il suo popolo ed essi gli obbedirono: era gente malvagia.

Almanca: 

So forderte er von seinen Leuten Unbesonnenheit, dann gehorchten sie ihm. Gewiß, sie waren fisqbetreibende Leute.

Çince: 

他曾鼓动他的百姓,他们就服从他;他们确是悖逆者。

Hollandaca: 

En Pharao haalde zijn volk tot een lichtvaardig gedrag over, en het gehoorzaamde hem; want zij waren zondaren.

Rusça: 

Он обманул свой народ (или счел свой народ легкомысленным), и они подчинились ему. Воистину, они были людьми нечестивыми.

Somalice: 

Wuxuu fudaysaday (Fircoon) qoomkiisii wayna adeeceen waxayna ahaayeen Qoom faasiqiin ah.

Swahilice: 

Basi aliwachezea watu wake, na wakamt'ii. Kwa hakika hao walikuwa watu wapotovu.

Uygurca: 

پىرئەۋن قەۋمىنى گوللىغانلىقتىن، قەۋمى ئۇنىڭغا ئىتائەت قىلدى، ئۇلار ھەقىقەتەن پاسىق قەۋم ئىدى

Japonca: 

このようにかれはその民を扇動し,民はかれに従った。本当にかれらは,アッラーの掟に背く者たちであった。

Arapça (Ürdün): 

«فاستخف» استفز فرعون «قومه فأطاعوه» فيما يريد من تكذيب موسى «إنهم كانوا قوماً فاسقين».

Hintçe: 

ग़रज़ फिरऔन ने (बातें बनाकर) अपनी क़ौम की अक़ल मार दी और वह लोग उसके ताबेदार बन गये बेशक वह लोग बदकार थे ही

Tayca: 

ด้วยเหตุนี้เขา (ฟิรเอานฺ) ได้หลอกลวงหมู่ชนของเขา แล้วพวกเขาก็เชื่อฟังเขา แท้จริงพวกเขาเป็นหมู่ชนผู้ฝ่าฝืน

İbranice: 

וכך הוא זלזל בבני עמו ושמעו לקולו כי היו מושחתים

Hırvatça: 

I on lahkoumnim učini narod svoj, pa mu se pokoriše; oni su, doista, bili narod buntovni.

Rumence: 

El a făcut poporul uşuratic să-i dea ascultare. Ei erau un popor desfrânat!

Transliteration: 

Faistakhaffa qawmahu faataAAoohu innahum kanoo qawman fasiqeena

Türkçe: 

İşte toplumunu böyle küçümsedi, onlar da ona itaat ettiler. Çünkü onlar yoldan sapmış bir toplum idiler.

Sahih International: 

So he bluffed his people, and they obeyed him. Indeed, they were [themselves] a people defiantly disobedient [of Allah].

İngilizce: 

Thus did he make fools of his people, and they obeyed him: truly were they a people rebellious (against Allah).

Azerbaycanca: 

Beləliklə, (Fir’on) öz qövmünü yelbeyin (yüngül) yerinə qodu, onlar da ona itaət etdilər (anlamadılar ki, padşahlıq allahlığa dəlalət etməz və yoxsulluq da peyğəmbərliyə mane ola bilməz). Həqiqətən, onlar (Allahın itaətindən çıxmış) fasiq bir qövm idilər!

Süleyman Ateş: 

Kavmini küçümsedi, onlar da ona boyun eğdiler. Çünkü onlar yoldan çıkmış bir kavim idiler.

Diyanet Vakfı: 

Firavun kavmini aldattı; onlar da kendisine boyun eğdiler. Onlar yoldan çıkmış bir kavimdir.

Erhan Aktaş: 

Firavun halkını etkisi altına aldı. Bunun üzerine halkı ona itaat etti. Onlar fâsık bir toplum oldular.

Kral Fahd: 

Firavun kavmini aldattı onlar da kendisine boyun eğdiler. Onlar yoldan çıkmış bir kavimdir.

Hasan Basri Çantay: 

Bu suretle kavmini küçümsedi. Onlar da kendisine itaat etdiler. Hakıykat onlar faasıklar güruhu idi.

Muhammed Esed: 

Firavun, böylece halkını ahmaklaştırdı ve onlar da sonunda boyun eğdiler, çünkü onlar aldatılmış, ayartılmış bir halktı!

Gültekin Onan: 

Böylelikle kendi kavmini küçümsedi, onlar da ona boyun eğdiler. Gerçekten onlar fasıklar kavmiydi.

Ali Fikri Yavuz: 

Böylece (Firavun) kavmini küçümsedi. Onlar da ona itaat ettiler. Çünkü onlar dinden çıkmış, fâsık bir kavim idiler.

Portekizce: 

E ludibriou o seu povo, que o acatou, porque era um povo depravado.

İsveççe: 

Så visade Farao hur han föraktade sitt folk, men de följde honom - de var ett folk av hårdnackade syndare.

Farsça: 

پس او قومش را سبک مغز شمرد [و آنان را با وسوسه و اغواگری فریفت و خوارشان کرد] در نتیجه از او اطاعت کردند؛ زیرا آنان مردمی فاسق و نافرمان بودند.

Kürtçe: 

جا بەم قسانە گەلەکەی ھەڵخەڵەتان وئەوانیش گوێرایەڵیان کرد، بێگومان ئەوان ھەمیشە گەلێکی لە سنوور دەرچووبوون

Özbekçe: 

Бас, у қавмини лақиллатди ва улар унга итоат қилдилар. Чунки улар фосиқ қавм эдилар.

Malayca: 

(Dengan yang demikian), maka Firaun memperbodohkan kaumnya, lalu mereka mematuhinya; sesungguhnya mereka itu adalah kaum yang fasik - derhaka.

Arnavutça: 

Dhe, ai e mashtroi popullin e vet, e iu nënshtruan atij; ata, me të vërtetë, ishin popull ngatërrestar.

Bulgarca: 

И така подведе той своя народ, и те му се покориха. Наистина бяха нечестиви хора.

Sırpça: 

И он заведе свој народ па му се покорише; они су, заиста, били народ грешни.

Çekçe: 

A svedl svůj lid k lehkomyslnosti a uposlechli jej, neboť to lidé hanební byli.

Urduca: 

اُس نے اپنی قوم کو ہلکا سمجھا اور انہوں نے اس کی اطاعت کی، در حقیقت وہ تھے ہی فاسق لوگ

Tacikçe: 

Пас Фиръавн қавми худро гумроҳ сохт, то ба ӯ итоъат карданд, ки мардуме табаҳ кор буданд!

Tatarca: 

Фиргаун әнә шундый сүзләр белән кавемен алдады, кавеме аңа итагать иттеләр. Тәхкыйк алар Аллаһуга вә расүлгә каршы барып бик яман фәсыйк кавем булдылар.

Endonezyaca: 

Maka Fir'aun mempengaruhi kaumnya (dengan perkataan itu) lalu mereka patuh kepadanya. Karena sesungguhnya mereka adalah kaum yang fasik.

Amharca: 

ሕዝቦቹንም አቄላቸው፡፡ ታዘዙትም፡፡ እነርሱ አመጸኞች ሕዝቦች ነበሩና፡፡

Tamilce: 

ஆக, அவன் தனது மக்களை (மிகவும்) அற்பமாகக் கருதினான். ஆக, அவர்கள் அவனுக்கு கீழ்ப்படிந்தனர். நிச்சயமாக அவர்கள் பாவிகளான மக்களாக இருந்தனர்.

Korece: 

이렇듯 그는 그의 백성들을 어리석게 하니 그들은 그에게 복 종하였으매 실로 그들은 죄지은 백성들이었노라

Vietnamca: 

(Pha-ra-ông) đã đánh lừa người dân của hắn khiến chúng theo hắn. Quả thật, chúng là một đám người bất tuân và nổi loạn.