Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

43

Sûredeki Ayet No: 

50

Ayet No: 

4375

Sayfa No: 

493

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

فَلَمَّا كَشَفْنَا عَنْهُمُ الْعَذَابَ إِذَا هُمْ يَنكُثُونَ

Çeviriyazı: 

felemmâ keşefnâ `anhümü-l`aẕâbe iẕâ hüm yenküŝûn.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

Fakat azabı kendilerinden kaldırdığımız zaman hemen sözlerinden dönüverdiler.

Diyanet İşleri: 

Ama, azabı üzerlerinden kaldırdığımızda hemen sözlerinden döndüler.

Abdulbakî Gölpınarlı: 

Derken onlardan azabı kaldırdık mı sözlerinden döndüler.

Şaban Piriş: 

Onlardan azabı kaldırdığımız zaman da hemen sözlerini bozuyorlardı.

Edip Yüksel: 

Fakat, onlardan felaketi kaldırdığımızda, sözlerinden hemen dönüverdiler.

Ali Bulaç: 

Fakat onlardan azabı çekip-giderince, bir de görürsün ki onlar andlarını bozuyorlar.

Suat Yıldırım: 

Fakat Biz, onlardan azabı giderince, hemen sözlerinden caydılar. [7,133-135]

Ömer Nasuhi Bilmen: 

Vaktâ ki, onlardan o azabı açıverdik, o zaman onlar sözlerinden geri döner oldular.

Yaşar Nuri Öztürk: 

Fakat kendilerinden azabı kaldırdığımızda hemen yan çizmeye başladılar.

Bekir Sadak: 

Onlara, sonradan gelecek inkarcilara ibret alinacak bir gecmis kildik. *

İbni Kesir: 

Azabı üzerlerinden kaldırınca, hemen sözlerinden caydılar.

Adem Uğur: 

Fakat biz onlardan azabı kaldırınca, sözlerinden dönüverdiler.

İskender Ali Mihr: 

Fakat onlardan azabı kaldırınca, o zaman onlar (verdikleri sözleri) bozuyorlar.

Celal Yıldırım: 

Kendilerinden o azabı kaldırdığımızda, birden verdikleri sözü bozdular (yerine getirmediler).

Tefhim ul Kuran: 

Fakat onlardan azabı çekip giderince, bir de görürsün ki onlar andlarını bozuyorlar.

Fransızca: 

Puis quand Nous eûmes écarté d'eux le châtiment, voilà qu'ils violèrent leurs engagements.

İspanyolca: 

Pero, cuando retiramos de ellos el castigo, he aquí que quebrantaron su promesa.

İtalyanca: 

Quando poi allontanammo il castigo da loro, vennero meno [al giuramento].

Almanca: 

Und als WIR ihnen die Peinigung wegnahmen, da waren sie wortbrüchig.

Çince: 

当我解除他们所遭的刑罚的时候,他们立刻爽约。

Hollandaca: 

Maar toen wij de plaag van hen afnamen, ziet, toen braken zij hunne belofte.

Rusça: 

Когда же Мы спасли их от мучений, они тотчас нарушили данное слово.

Somalice: 

Markaan ka faydnay xaggooda cadaabkii waxay soo bexeen kuwo buriya (ballankii).

Swahilice: 

Basi tulipo waondolea adhabu hiyo, mara wakaingia kuvunja ahadi.

Uygurca: 

(مۇسانىڭ دۇئاسى بىلەن) ئۇلاردىن ئازابنى كۆتۈرۈۋەتكىنىمىزدە، ناگاھان ئۇلار (ئەھدىنى) بۇزۇپ (كۇفرىدا) چىڭ تۇردى

Japonca: 

だが,われがかれらから懲罰を取り除くと,同時にかれらはその約束を破ってしまった。

Arapça (Ürdün): 

«فلما كشفنا» بدعاء موسى «عنهم العذاب إذا هم ينكثون» ينقضون عهدهم ويصرون على كفرهم.

Hintçe: 

(अगर अब की छूटे) तो हम ज़रूर ऊपर आ जाएँगे फिर जब हमने उनसे अज़ाब को हटा दिया तो वह फौरन (अपना) अहद तोड़ बैठे

Tayca: 

ครั้งเมื่อเราได้ปลดเปลื้องการลงโทษให้พ้นไปจากพวกเขาแล้ว เมื่อนั้นพวกเขาก็ผิดสัญญา

İbranice: 

ואולם כאשר הסרנו את העונש מעליהם, הפרו את הבטחתם

Hırvatça: 

A čim bismo ih nevolje oslobodili, začas bi obavezu prekršili.

Rumence: 

Când îndepărtăm însă de la ei osânda, îşi calcă jurămintele.

Transliteration: 

Falamma kashafna AAanhumu alAAathaba itha hum yankuthoona

Türkçe: 

Fakat kendilerinden azabı kaldırdığımızda hemen yan çizmeye başladılar.

Sahih International: 

But when We removed from them the affliction, at once they broke their word.

İngilizce: 

But when We removed the Penalty from them, behold, they broke their word.

Azerbaycanca: 

Biz onları əzabdan qurtaran kimi sözlərindən döndülər.

Süleyman Ateş: 

Fakat biz onlardan azabı kaldırınca sözlerinden dönmeğe başladılar.

Diyanet Vakfı: 

Fakat biz onlardan azabı kaldırınca, sözlerinden dönüverdiler.

Erhan Aktaş: 

Fakat onları azâptan kurtarınca da hemen sözlerinden döndüler.

Kral Fahd: 

Fakat biz onlardan azabı kaldırınca, sözlerinden dönüverdiler.

Hasan Basri Çantay: 

Fakat biz onlardan azâbı giderince bir de ne bakarsın: Onlar verdikleri sözü bozuyorlar bile!

Muhammed Esed: 

Ama azaptan kurtarır kurtarmaz, bir bakarsın ki hemen sözlerinden dönüvermişler!

Gültekin Onan: 

Fakat onlardan azabı çekip giderince, bir de görürsün ki onlar andlarını bozuyorlar.

Ali Fikri Yavuz: 

Bunun üzerine kendilerinden azabı kaldırdığımız vakit, (yola geleceğiz, iman edeceğiz sözlerinden) hemen caydılar.

Portekizce: 

E quando os libertamos do castigo, eis que perjuraram.

İsveççe: 

Men när Vi befriade dem från straffet, bröt de sitt ord.

Farsça: 

هنگامی که عذاب را از آنان برطرف می کردیم، ناگاه پیمان می شکستند.

Kürtçe: 

جا کاتی بەڵاو سزاکەمان لەسەریان لابرد کتوپڕ پەیمانەکەیان ھەڵدەوەشاندەوە

Özbekçe: 

Бас, қачонки улардан азобни аритсанг, тўсатдан улар (аҳдни) бузарлар.

Malayca: 

Setelah Kami hapuskan azab itu daripada mereka, mereka terus mencabuli janjinya.

Arnavutça: 

E, posa i liruam prej vuajtjeve, ata e shkelën premtimin.

Bulgarca: 

И когато отмахнахме от тях мъчението, ето ги - нарушиха обещанието!

Sırpça: 

А чим бисмо их ослободили невоље, зачас би прекршили обавезу.

Çekçe: 

A když jsme je trestu zbavili, hle, oni přísahu porušili

Urduca: 

مگر جوں ہی کہ ہم ان پر سے عذاب ہٹا دیتے وہ اپنی بات سے پھر جاتے تھے

Tacikçe: 

Чун азобро аз онҳо бардоштем, паймони худро шикастанд.

Tatarca: 

Мусаның догасы сәбәбе белән алардан ґәзабны җибәргән идек, шулвакыт алар вәгъдәләрен, әйткән сүзләрен боздылар.

Endonezyaca: 

Maka tatkala Kami hilangkan azab itu dari mereka, dengan serta merta mereka memungkiri (janjinya).

Amharca: 

ስቃዩን ከእነርሱ ላይ በገለጥንም ጊዜ ወዲያውኑ ኪዳናቸውን ያፈርሳሉ፡፡

Tamilce: 

ஆக, அவர்களை விட்டும் நாம் தண்டனையை அகற்றும்போது அப்போது அவர்கள் (மூஸாவிற்குக் கொடுத்த வாக்கை) முறித்து விடுகிறார்கள்.

Korece: 

하나님께서 그들로부터 벌을거두어 주니 보라 그들은 약속을 깨뜨리노라

Vietnamca: 

Tuy nhiên, khi TA lấy đi khỏi chúng sự trừng phạt thì chúng phá vỡ lời hứa (của chúng).