Arapça:
فَلَمَّا كَشَفْنَا عَنْهُمُ الْعَذَابَ إِذَا هُمْ يَنكُثُونَ
Çeviriyazı:
felemmâ keşefnâ `anhümü-l`aẕâbe iẕâ hüm yenküŝûn.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Fakat azabı kendilerinden kaldırdığımız zaman hemen sözlerinden dönüverdiler.
Diyanet İşleri:
Ama, azabı üzerlerinden kaldırdığımızda hemen sözlerinden döndüler.
Abdulbakî Gölpınarlı:
Derken onlardan azabı kaldırdık mı sözlerinden döndüler.
Şaban Piriş:
Onlardan azabı kaldırdığımız zaman da hemen sözlerini bozuyorlardı.
Edip Yüksel:
Fakat, onlardan felaketi kaldırdığımızda, sözlerinden hemen dönüverdiler.
Ali Bulaç:
Fakat onlardan azabı çekip-giderince, bir de görürsün ki onlar andlarını bozuyorlar.
Suat Yıldırım:
Fakat Biz, onlardan azabı giderince, hemen sözlerinden caydılar. [7,133-135]
Ömer Nasuhi Bilmen:
Vaktâ ki, onlardan o azabı açıverdik, o zaman onlar sözlerinden geri döner oldular.
Yaşar Nuri Öztürk:
Fakat kendilerinden azabı kaldırdığımızda hemen yan çizmeye başladılar.
Bekir Sadak:
Onlara, sonradan gelecek inkarcilara ibret alinacak bir gecmis kildik. *
İbni Kesir:
Azabı üzerlerinden kaldırınca, hemen sözlerinden caydılar.
Adem Uğur:
Fakat biz onlardan azabı kaldırınca, sözlerinden dönüverdiler.
İskender Ali Mihr:
Fakat onlardan azabı kaldırınca, o zaman onlar (verdikleri sözleri) bozuyorlar.
Celal Yıldırım:
Kendilerinden o azabı kaldırdığımızda, birden verdikleri sözü bozdular (yerine getirmediler).
Tefhim ul Kuran:
Fakat onlardan azabı çekip giderince, bir de görürsün ki onlar andlarını bozuyorlar.
Fransızca:
Puis quand Nous eûmes écarté d'eux le châtiment, voilà qu'ils violèrent leurs engagements.
İspanyolca:
Pero, cuando retiramos de ellos el castigo, he aquí que quebrantaron su promesa.
İtalyanca:
Quando poi allontanammo il castigo da loro, vennero meno [al giuramento].
Almanca:
Und als WIR ihnen die Peinigung wegnahmen, da waren sie wortbrüchig.
Çince:
当我解除他们所遭的刑罚的时候,他们立刻爽约。
Hollandaca:
Maar toen wij de plaag van hen afnamen, ziet, toen braken zij hunne belofte.
Rusça:
Когда же Мы спасли их от мучений, они тотчас нарушили данное слово.
Somalice:
Markaan ka faydnay xaggooda cadaabkii waxay soo bexeen kuwo buriya (ballankii).
Swahilice:
Basi tulipo waondolea adhabu hiyo, mara wakaingia kuvunja ahadi.
Uygurca:
(مۇسانىڭ دۇئاسى بىلەن) ئۇلاردىن ئازابنى كۆتۈرۈۋەتكىنىمىزدە، ناگاھان ئۇلار (ئەھدىنى) بۇزۇپ (كۇفرىدا) چىڭ تۇردى
Japonca:
だが,われがかれらから懲罰を取り除くと,同時にかれらはその約束を破ってしまった。
Arapça (Ürdün):
«فلما كشفنا» بدعاء موسى «عنهم العذاب إذا هم ينكثون» ينقضون عهدهم ويصرون على كفرهم.
Hintçe:
(अगर अब की छूटे) तो हम ज़रूर ऊपर आ जाएँगे फिर जब हमने उनसे अज़ाब को हटा दिया तो वह फौरन (अपना) अहद तोड़ बैठे
Tayca:
ครั้งเมื่อเราได้ปลดเปลื้องการลงโทษให้พ้นไปจากพวกเขาแล้ว เมื่อนั้นพวกเขาก็ผิดสัญญา
İbranice:
ואולם כאשר הסרנו את העונש מעליהם, הפרו את הבטחתם
Hırvatça:
A čim bismo ih nevolje oslobodili, začas bi obavezu prekršili.
Rumence:
Când îndepărtăm însă de la ei osânda, îşi calcă jurămintele.
Transliteration:
Falamma kashafna AAanhumu alAAathaba itha hum yankuthoona
Türkçe:
Fakat kendilerinden azabı kaldırdığımızda hemen yan çizmeye başladılar.
Sahih International:
But when We removed from them the affliction, at once they broke their word.
İngilizce:
But when We removed the Penalty from them, behold, they broke their word.
Azerbaycanca:
Biz onları əzabdan qurtaran kimi sözlərindən döndülər.
Süleyman Ateş:
Fakat biz onlardan azabı kaldırınca sözlerinden dönmeğe başladılar.
Diyanet Vakfı:
Fakat biz onlardan azabı kaldırınca, sözlerinden dönüverdiler.
Erhan Aktaş:
Fakat onları azâptan kurtarınca da hemen sözlerinden döndüler.
Kral Fahd:
Fakat biz onlardan azabı kaldırınca, sözlerinden dönüverdiler.
Hasan Basri Çantay:
Fakat biz onlardan azâbı giderince bir de ne bakarsın: Onlar verdikleri sözü bozuyorlar bile!
Muhammed Esed:
Ama azaptan kurtarır kurtarmaz, bir bakarsın ki hemen sözlerinden dönüvermişler!
Gültekin Onan:
Fakat onlardan azabı çekip giderince, bir de görürsün ki onlar andlarını bozuyorlar.
Ali Fikri Yavuz:
Bunun üzerine kendilerinden azabı kaldırdığımız vakit, (yola geleceğiz, iman edeceğiz sözlerinden) hemen caydılar.
Portekizce:
E quando os libertamos do castigo, eis que perjuraram.
İsveççe:
Men när Vi befriade dem från straffet, bröt de sitt ord.
Farsça:
هنگامی که عذاب را از آنان برطرف می کردیم، ناگاه پیمان می شکستند.
Kürtçe:
جا کاتی بەڵاو سزاکەمان لەسەریان لابرد کتوپڕ پەیمانەکەیان ھەڵدەوەشاندەوە
Özbekçe:
Бас, қачонки улардан азобни аритсанг, тўсатдан улар (аҳдни) бузарлар.
Malayca:
Setelah Kami hapuskan azab itu daripada mereka, mereka terus mencabuli janjinya.
Arnavutça:
E, posa i liruam prej vuajtjeve, ata e shkelën premtimin.
Bulgarca:
И когато отмахнахме от тях мъчението, ето ги - нарушиха обещанието!
Sırpça:
А чим бисмо их ослободили невоље, зачас би прекршили обавезу.
Çekçe:
A když jsme je trestu zbavili, hle, oni přísahu porušili
Urduca:
مگر جوں ہی کہ ہم ان پر سے عذاب ہٹا دیتے وہ اپنی بات سے پھر جاتے تھے
Tacikçe:
Чун азобро аз онҳо бардоштем, паймони худро шикастанд.
Tatarca:
Мусаның догасы сәбәбе белән алардан ґәзабны җибәргән идек, шулвакыт алар вәгъдәләрен, әйткән сүзләрен боздылар.
Endonezyaca:
Maka tatkala Kami hilangkan azab itu dari mereka, dengan serta merta mereka memungkiri (janjinya).
Amharca:
ስቃዩን ከእነርሱ ላይ በገለጥንም ጊዜ ወዲያውኑ ኪዳናቸውን ያፈርሳሉ፡፡
Tamilce:
ஆக, அவர்களை விட்டும் நாம் தண்டனையை அகற்றும்போது அப்போது அவர்கள் (மூஸாவிற்குக் கொடுத்த வாக்கை) முறித்து விடுகிறார்கள்.
Korece:
하나님께서 그들로부터 벌을거두어 주니 보라 그들은 약속을 깨뜨리노라
Vietnamca:
Tuy nhiên, khi TA lấy đi khỏi chúng sự trừng phạt thì chúng phá vỡ lời hứa (của chúng).
Ayet Linkleri: