Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

40

Sûredeki Ayet No: 

85

Ayet No: 

4218

Sayfa No: 

476

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

فَلَمْ يَكُ يَنفَعُهُمْ إِيمَانُهُمْ لَمَّا رَأَوْا بَأْسَنَا ۖ سُنَّتَ اللَّهِ الَّتِي قَدْ خَلَتْ فِي عِبَادِهِ ۖ وَخَسِرَ هُنَالِكَ الْكَافِرُونَ

Çeviriyazı: 

felem yekü yenfe`uhüm îmânühüm lemmâ raev be'senâ. sünnete-llâhi-lletî ḳad ḫalet fî `ibâdih. veḫasira hünâlike-lkâfirûn.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

Ama hışmımızı gördükleri zamanki imanları kendilerine fayda verecek değildi. Allah'ın, kulları hakkındaki geçe gelen kanunu budur. İşte kâfirler bu noktada hüsrana düştüler.

Diyanet İşleri: 

Ama, Bizim şiddetli azabımızı görüp de öyle inanmaları kendilerine fayda vermedi. Bu, Allah'ın kulları hakkında, öteden beri yürürlükte olan yasasıdır. İşte inkarcılar o zaman hüsranda kaldılar.

Abdulbakî Gölpınarlı: 

Fakat azabımızı gördükleri zaman inanmaları, onlara bir fayda vermez; Allah'ın, kulları hakkında icra edilegelen yoluyoradamıdır bu ve işte buracıkta kafirler, ziyan edip giderler.

Şaban Piriş: 

Azabımızı gördükleri zaman iman etmeleri onlara bir yarar sağlamadı. (Bu,) Allah'ın kulları arasında sürüp gitmekte olan sünnetidir. İşte kâfirler orada hüsrana uğramışlardır.

Edip Yüksel: 

Azabımızı gördüklerinde inanmaları kendilerine bir yarar sağlamaz. Bu, daha önceki kulları hakkında sürekli uygulanan ALLAH'ın sünneti (yasası) dır. İşte o zaman inkarcılar hüsrana uğramışlardır.

Ali Bulaç: 

Ama Bizim dayanılmaz-azabımızı gördükleri zaman, imanları kendilerine hiçbir yarar sağlamadı. (Bu,) Allah'ın kulları arasında sürüp-giden sünnetidir. İşte kafirler burada hüsrana uğramışlardır.

Suat Yıldırım: 

Fakat şiddetimizi gördüklerinde iman etmeleri kendilerine fayda sağlamadı.Allah'ın kulları hakkında carî olan uygulaması hep böyle olmuştur.İşte kâfirler burada hüsrana uğramışlardır.

Ömer Nasuhi Bilmen: 

Artık onlara Bizim azabımızı gördükleri zaman imân etmeleri bir fâide vermiş olmadı. (Bu) Allah´ın kulları hakkında cari olan adetidir. İşte kâfirler orada helâke uğramış oldu.

Yaşar Nuri Öztürk: 

Ne var ki, şiddetimizi gördüklerinde, ettikleri iman kendilerine yarar sağlamadı. Allah'ın, kulları hakkında işleyip duran yolu-yöntemidir bu. İnkârcılar orada hüsrana uğradılar.

Bekir Sadak: 

Onlara soyle: «Ben de ancak sizin gibi bir insanim. Bana, tanrinizin tek bir Tanri oldugu vahyolunuyor. Artik O´na yonelin, O´ndan bagislanma dileyin

İbni Kesir: 

Ama baskınımızı görüp de öylece inanmaları kendilerine fayda vermedi. Bu

Adem Uğur: 

Fakat azabımızı gördükleri zaman imanları kendilerine bir fayda vermeyecektir. Allah´ın kulları hakkında süregelen âdeti budur. İşte o zaman kâfirler hüsrana uğrayacaklardır.

İskender Ali Mihr: 

Şiddetli azabımızı gördükleri zaman artık onların îmânı, onlara bir fayda vermedi. Allah´ın, kulları hakkındaki gelip geçen sünneti (kanunu) budur. Kâfirler orada hüsrana uğradılar.

Celal Yıldırım: 

Ne var ki, hışım ve şiddetimizi gördükleri vakitteki imânları kendilerine bir fayda vermedi. (Bu), Allah´ın kulları arasında süregelen sünnetidir ve işte kâfirler burada hüsrana uğradılar.

Tefhim ul Kuran: 

Ama bizim dayanılmaz azabımızı gördükleri zaman, imanları kendilerine hiçbir yarar sağlamadı. (Bu,) Allah´ın kulları arasında sürüp gitmekte olan sünnetidir. İşte kâfirler burada hüsrana uğramışlardır.

Fransızca: 

Mais leur croyance, au moment où ils eurent constaté Notre rigueur, ne leur profita point; Telle est la règle d'Allah envers Ses serviteurs dans le passé. Et c'est là que les mécréants se trouvèrent perdants.

İspanyolca: 

Pero, entonces, su fe no les sirvió de nada, después de haber visto Nuestro rigor. Tal es la práctica de Alá, que ya se había aplicado a Sus siervos. Y entonces salieron perdiendo los infieles.

İtalyanca: 

Ma la loro [tardiva] fede non fu loro di nessuna utilità, dopo che ebbero visto la Nostra severità. Questa è la consuetudine di Allah nei confronti dei Suoi servi. Saranno perduti i miscredenti!

Almanca: 

Doch ihr Iman nützte ihnen nicht, als sie Unsere Peinigung sahen. Dies ist ALLAHs Handlungsweise, die bei Seinen Dienern bereits angewandt wurde. Und verloren haben dort die Kafir!

Çince: 

当他们看见我的刑罚的时候,他们的正信,对他们毫无裨益。真主以此为众仆的已逝去的常道。那时,不信道者,遭受亏折。

Hollandaca: 

Maar hun geloof baatte hen niet, nadat zij onze wraak hadden gezien. Dit was het bevel van God, dat vroeger in acht genomen werd, nopens zijne dienaren, en de ongeloovigen deed te gronde gaan.

Rusça: 

Но не помогла им вера, когда они увидели Наше наказание. Таким всегда было установление Аллаха для Его рабов. Вот тогда неверующие оказались в убытке.

Somalice: 

Mana aha kuu anfici iimaankoodu markay Arkaan cadaabkanaga, waa sunnada (dariqada) Eebe ee u horaysay adoomadiisa, waxaana ku khasaaray halkaas gaalada.

Swahilice: 

Lakini imani yao haikuwa yenye kuwafaa kitu wakati ambao wamekwisha iona adhabu yetu. Huu ndio mwendo wa Mwenyezi Mungu ulio kuwa kwa waja wake. Na hapo walio kufuru walikhasiri.

Uygurca: 

بىزنىڭ ئازابىمىزنى كۆرگەن چاغدا ئېيتقان ئىماننىڭ ئۇلارغا پايدىسى بولمىدى، بۇ (يەنى ئازابنى كۆرگەندە ئېيتقان ئىماننىڭ پايدىلىق بولماسلىقى) اﷲ نىڭ بەندىلىرى ئارىسىدا تۇتقان يولىدۇر، بۇ چاغدا كاپىرلار زىيان تارتقۇچى بولدى

Japonca: 

しかしわれの懲罰を見てからの信仰(の告白)は,かれらの役には立たない。(これは)アッラーのしもべに対してなされたかれの慣行であった。そして,不信者たちは滅び去った。

Arapça (Ürdün): 

«فلم يكُ ينفعهم إيمانهم لما رأوْا بأسنا سُنَّتَ الله» نصبه على المصدر بفعل مقدِّر من لفظه «التي قد خلت في عباده» في الأمم أن لا ينفعهم الإيمان وقت نزول العذاب «وخسر هنالك الكافرون» تبين خسرانهم لكل أحد وهم خاسرون في كل وقت قبل ذلك.

Hintçe: 

तो जब उन लोगों ने हमारा (अज़ाब) आते देख लिया तो अब उनका ईमान लाना कुछ भी फायदेमन्द नहीं हो सकता (ये) ख़ुदा की आदत (है) जो अपने बन्दों के बारे में (सदा से) चली आती है और काफ़िर लोग इस वक्त घाटे मे रहे

Tayca: 

แต่การศรัทธาของพวกเขาจะไม่อำนวยประโยชน์แก่พวกเขาเลยในเมื่อพวกเขาได้เห็นการลงโทษอย่างหนักของเรา นี่คือแนวทางของอัลลอฮฺที่ได้มีมาแต่ในอดีตในปวงบ่าวของพระองค์ และขณะนั้นบรรดาผู้ปฏิเสธศรัทธาก็ได้ขาดทุนอย่างย่อยยับ

İbranice: 

אך לא הועילה להם אמונתם כאשר ראו את עונשנו. זאת הדרך שבה אלוהים מטפל בברואיו, ולכן הכופרים הם המפסידים

Hırvatça: 

Ali im vjerovanje njihovo, kada bi kaznu Našu vidjeli, ne bi nimalo koristilo. To je prema Allahovom zakonu koji je primijenjen za sve robove Njegove - i tada bi nevjernici stradali.

Rumence: 

Credinţa nu le va mai sluji la nimic, după ce vor vedea urgia Noastră. Acesta este obiceiul lui Dumnezeu faţă de robii Săi. Tăgăduitorii vor pieri acolo!

Transliteration: 

Falam yaku yanfaAAuhum eemanuhum lamma raaw basana sunnata Allahi allatee qad khalat fee AAibadihi wakhasira hunalika alkafiroona

Türkçe: 

Ne var ki, şiddetimizi gördüklerinde, ettikleri iman kendilerine yarar sağlamadı. Allah'ın, kulları hakkında işleyip duran yolu-yöntemidir bu. İnkârcılar orada hüsrana uğradılar.

Sahih International: 

But never did their faith benefit them once they saw Our punishment. [It is] the established way of Allah which has preceded among His servants. And the disbelievers thereupon lost [all].

İngilizce: 

But their professing the Faith when they (actually) saw Our Punishment was not going to profit them. (Such has been) Allah's Way of dealing with His Servants (from the most ancient times). And even thus did the Rejecters of Allah perish (utterly)!

Azerbaycanca: 

Amma əzabımızı gördükləri zaman iman gətirmələri – Allahın Öz bəndələri barəsində öncə olub-keçmiş (tətbiq edilmiş) adətinə (qayda-qanununa) müvafiq olaraq heç bir fayda vermədi. (Əzab gəlməmişdən əvvəl iman gətirmək lazımdır, əzabı gördükdə gətirilən imanın heç bir faydası olmaz). Kafirlər elə oradaca ziyana uğradılar (məhv oldular).

Süleyman Ateş: 

Fakat hışmımızı gördükleri zaman inanmaları, kendilerine bir fayda sağlamadı. Allah'ın kulları hakkında eskiden beri yürürlükte olan yasası budur. İşte o zaman kafirler ziyana uğramışlardır.

Diyanet Vakfı: 

Fakat azabımızı gördükleri zaman imanları kendilerine bir fayda vermeyecektir. Allah'ın kulları hakkında süregelen adeti budur. İşte o zaman kafirler hüsrana uğrayacaklardır.

Erhan Aktaş: 

Cezamızı görünce îmân etmeleri onlara bir fayda vermedi. Allah’ın kulları hakkındaki geçmişten bugüne uyguladığı yasası(1) budur. Kâfirler orada zarara uğradılar.

Kral Fahd: 

Fakat azabımızı gördükleri zaman imanları kendilerine bir fayda vermeyecektir. Allah'ın kulları hakkında süregelen âdeti budur. İşte o zaman kâfirler hüsrana uğrayacaklardır. 

Hasan Basri Çantay: 

Fakat hışmımızı gördükleri zaman îmanları fâide verecek değildi. Allahın, kulları hakkında carî olagelen âdeti (budup). İşte kâfirler burada hüsrana uğradı.

Muhammed Esed: 

Fakat cezamızın farkına vardıktan sonra iman etmiş olmaları kendilerine bir fayda sağlamayacaktır. Allah´ın kulları için her zaman uyguladığı yol yöntem budur. İşte, hakikati inkar etmiş olanlar, o zaman ve orada, ziyana uğramış olacaklardır.

Gültekin Onan: 

Ama bizim dayanılmaz azabımızı gördükleri zaman inançları kendilerine hiçbir yarar sağlamadı. (Bu,) Tanrı´nın kulları arasında sürüp giden sünnetidir. İşte kafirler burada hüsrana uğramışlardır.

Ali Fikri Yavuz: 

Fakat azabımızı gördükleri vakit, imanları kendilerine fayda verecek değildi. Allah’ın kulları hakkında olagelen sünneti (nizamı) budur. İşte kâfirler burada aldanmışlar, ziyana uğramışlardır.

Portekizce: 

Porém, de nada lhes valerá a sua profissão de fé quando presenciarem o Nosso castigo. Tal é a Lei de Deus para comSeus servos. Assim, então perecerão os incrédulos.

İsveççe: 

Men den tro de gav uttryck för när de fick se Vårt straff, var dem till ingen nytta - så har Gud alltid gått till väga gentemot Sina tjänare. Och så var de i denna stund förlorade, de som hade förnekat sanningen.

Farsça: 

ولی زمانی که عذاب سخت ما را دیدند، ایمانشان سودی به آنان نداد. سنت خداست که از دیرباز نسبت به بندگانش جاری شده است [که ایمانشان را پس از دیدن عذاب نمی پذیرد] و آنجاست که کافران زیانکار شدند.

Kürtçe: 

جا باوەڕ ھێنانەکەیان ھیچ سوودی نەبوو بۆیان لەکاتێکدا سزای ئێمەیان بینی باوو سوننەتی خوا ھەر وا بووە پێشتر لەگەڵ بەندەکانیدا وە لەوێدا بێ باوەڕان زەرەرۆمەند بوون

Özbekçe: 

Бизнинг азобимизни кўрганларидаги иймонлари уларга мафаат бера олмас эди. Аллоҳнинг бандаларига жорий бўлиб келган суннати шу. Ана ўшанда кофирлар зиён кўрдилар. (Аллоҳ таолонинг жорий этган суннати– қоидаси бўйича, азобни кўрганидан кейин қилинган тавба, келтирилган иймон қабул этилмас. Фурсатнинг борида иймон келтириб, амал қилиб қолиш керак.)

Malayca: 

Maka iman yang mereka katakan semasa melihat azab Kami, tidak berguna lagi kepada mereka; yang demikian adalah menurut "Sunnatullah" (undang-undang peraturan Allah) yang telah berlaku kepada hamba-hambaNya. Dan pada saat itu rugilah orang-orang yang kufur ingkar.

Arnavutça: 

Por besimi i tyre, nuk u sjell kurrfarë dobie, pasi e panë dënimin Tonë. Kjo është dispozita e Perëndisë, e cila është zbatuar te robërit e Tij – dhe mohuesit (atëherë) do të humbin.

Bulgarca: 

Но не им бе от полза вярата им, когато виждаха Нашето наказание. Такъв бе обичаят на Аллах спрямо Неговите раби и преди. Неверниците губят.

Sırpça: 

Али им веровање њихово, кад би казну Нашу доживели, не би нимало било од користи, према Божјем закону који је вредео за све слуге Његове које су биле и нестале – и тад би неверници страдали.

Çekçe: 

Však neprospěla jim pozdní víra jejich poté, co přísnost Naši spatřili, v souladu se zvyklostí Boží, kterou on vůči služebníkům Svým vždy dodrží. A tehdy nevěřící ztrátu utrpí!

Urduca: 

مگر ہمارا عذاب دیکھ لینے کے بعد ان کا ایمان اُن کے لیے کچھ بھی نافع نہ ہو سکتا تھا، کیونکہ یہی اللہ کا مقرر ضابطہ ہے جو ہمیشہ اس کے بندوں میں جاری رہا ہے، اور اس وقت کافر لوگ خسارے میں پڑ گئے

Tacikçe: 

Аммо ба он ҳангом, ки азоби Моро диданд, дигар имонашон барояшон суде набахшид, Ин суннати Худост дар рафтор бо бандагонаш. Ва кофирон дар он рӯз зиён карданд!

Tatarca: 

Ләкин Безнең каты ґәзабыбызны күргәч кенә китергән иманнары асъла файда бирмәде, кешеләрнең Аллаһ ґәзабын күргәч кенә китергән иманнары файдасыз булуы әүвәлдән үк килгән Аллаһуның гадел гадәтедер, ґәзаб иңгән вакытта һәрбер кәфергә алданганлыгы һәм һәлак булганлыгы мәгълүм буладыр.

Endonezyaca: 

Maka iman mereka tiada berguna bagi mereka tatkala mereka telah melihat siksa Kami. Itulah sunnah Allah yang telah berlaku terhadap hamba-hamba-Nya. Dan di waktu itu binasalah orang-orang kafir.

Amharca: 

ብርቱ ቅጣታችንን ባዩ ጊዜ ማመናቸውም የሚጠቅማቸው አልነበረም፡፡ የአላህን ደንብ ያችን በባሮቹ ውስጥ ያለፈችውን (ተጠንቀቁ) በዚያ ጊዜም ከሓዲዎች ከሰሩ፡፡

Tamilce: 

ஆக, அவர்கள் நமது தண்டனையைப் பார்த்தபோது அவர்கள் நம்பிக்கை கொண்டது அவர்களுக்கு பலன் தரக்கூடியதாக இருக்கவில்லை. அவனது அடியார்கள் விஷயத்தில் அல்லாஹ்வின் நடைமுறை எது (முன்னர்) சென்றதோ அதே நடைமுறைதான் (இவர்களுடனும் பின்பற்றப்படும்). அப்போது நிராகரிப்பாளர்கள் நிச்சயம் நஷ்டமடைவார்கள்.

Korece: 

하나님의 벌이 임하였을 때 그들이 믿는 것은 그들을 유용케 하지 못하니라 이것이 하나님의 율법으로 이것은 그분의 종들에게행하셨던 것이니 불신자들에게는 멸망만이 있을 뿐이라

Vietnamca: 

Tuy nhiên, đức tin của họ vào lúc họ nhìn thấy sự trừng phạt của TA chẳng thể giúp ích được gì cho họ. (Đó là) đường lối của Allah (trong việc) đối xử với đám bầy tôi (vô đức tin và bất tuân) của Ngài. (Cho nên), những kẻ vô đức tin cuối cùng sẽ thất bại và thua thiệt.