Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

40

Sûredeki Ayet No: 

22

Ayet No: 

4155

Sayfa No: 

469

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

ذَٰلِكَ بِأَنَّهُمْ كَانَت تَّأْتِيهِمْ رُسُلُهُم بِالْبَيِّنَاتِ فَكَفَرُوا فَأَخَذَهُمُ اللَّهُ ۚ إِنَّهُ قَوِيٌّ شَدِيدُ الْعِقَابِ

Çeviriyazı: 

ẕâlike biennehüm kânet te'tîhim rusülühüm bilbeyyinâti fekeferû feeḫaẕehümü-llâh. innehû ḳaviyyün şedîdü-l`iḳâb.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

O, şundandı: Onlara peygamberleri apaçık delillerle geliyorlardı. Ama onlar inkâr ettiler. Allah da tuttu kendilerini alıverdi. Çünkü O'nun kuvveti çok, azabı şiddetlidir.

Diyanet İşleri: 

Bu, kendilerine açık belgelerle gelen peygamberlerini inkar etmelerinden ötürüdür. Allah da onları bunun için yakalamıştır. Doğrusu O, kuvvetlidir, cezalandırması da şiddetlidir.

Abdulbakî Gölpınarlı: 

Bu da, peygamberleri, onlara apaçık delillerle geldi mi, inkar etmelerindendir, derken Allah onları helak edivermiştir; şüphe yok ki o, kuvvetlidir, azabı da çetindir onun.

Şaban Piriş: 

İşte bu, onlara peygamberlerin apaçık deliller getirmesine rağmen, onların kâfir olmasındandır. Allah da onları hemen yakalamıştır. Şüphesiz o çok güçlü ve şiddetle cezalandırandır.

Edip Yüksel: 

Çünkü, elçiler onlara apaçık delillerle gittiklerinde inkar ediyorlardı. Sonunda ALLAH onları yakaladı. O Güçlüdür, Cezalandırması Şiddetlidir.

Ali Bulaç: 

Çünkü gerçekten onlar, Resulleri kendilerine apaçık belgeler getirirdi; fakat onlar inkar ederlerdi. Bu yüzden Allah, onları (azapla) yakalayıverdi. Şüphesiz O, kuvvetli olandır, cezalandırması şiddetlidir.

Suat Yıldırım: 

Böyle oldu... Zira peygamberleri kendilerine açık açık delillerle geldikleri halde bunlar onları red ve inkâr ettiler.Allah da onları yakalayıp cezalandırdı. Çünkü O pek kuvvetlidir, cezası da çetindir.

Ömer Nasuhi Bilmen: 

Bunun sebebi ise şüphe yok ki, onlara peygamberleri apaçık âyetler ile gelir olmuşlardı. Onlar ise hemen inkâr etmişlerdi. Artık Allah onları yakaladı. Muhakkak ki, çok kuvvetlidir, ikabı çok şiddetlidir.

Yaşar Nuri Öztürk: 

Sebep şuydu: Resulleri onlara açık-seçik mesajlar getirirdi de onlar inkâr ederlerdi. Sonunda Allah hepsini yakaladı. O çok güçlüdür, azabı da şiddetlidir.

Bekir Sadak: 

Firavun ailesinden olup da, inandigini gizleyen bir adam dedi ki: «Rabbim Allah´tir diyen bir adami mi oldureceksiniz? Oysa size Rabbinizden belgelerle gelmistir. Eger yalanciysa, yalani kendisinedir

İbni Kesir: 

Bu

Adem Uğur: 

Bunun sebebi, peygamberleri kendilerine apaçık mucizeler getirdikleri halde, inkâr etmeleri idi. Allah da kendilerini tutup yakalayıverdi. Doğrusu O, kuvvetlidir

İskender Ali Mihr: 

İşte bu, onlara resûller beyyinelerle gelmiş olduğu halde, inkâr etmeleri sebebiyledir. Böylece Allah onları yakaladı. Muhakkak ki O, kuvvetlidir ve ikabı (cezası) şiddetlidir.

Celal Yıldırım: 

Bu böyledir

Tefhim ul Kuran: 

Çünkü gerçekten onlar, peygamberleri kendilerine apaçık belgeler getirirdi

Fransızca: 

Ce fut ainsi, parce que leurs Messagers leur avaient apporté les preuves, mais ils se montrèrent mécréants. Allah donc les saisit, car Il est fort et redoutable dans Son châtiment.

İspanyolca: 

Es que cuando los enviados vinieron a ellos con las pruebas claras, no creyeron y Alá les sorprendió. Es fuerte y castiga severamente.

İtalyanca: 

Così [avvenne] perché non credettero nonostante i loro messaggeri avessero recato loro prove inequivocabili. Allora Allah li afferrò. In verità Egli è il Forte, il Severo nel castigo.

Almanca: 

Dies, weil zu ihnen ihre Gesandten mit den klaren Zeichen zu kommen pflegten, dann betrieben sie Kufr, dann richtete ALLAH sie zugrunde. Gewiß, ALLAH ist allkräftig, hart im Bestrafen.

Çince: 

那是因为我的众使者曾带着许多明证来临他们,但他们不归信,故真主惩罚了他们。他确是至刚的。他的刑罚确是严厉的,

Hollandaca: 

Dit ondergingen zij, omdat hunne apostelen met duidelijke teekens tot hen waren gekomen en zij niet geloofden: daarom kastijdde God hen: want hij is sterk en gestreng in het straffen.

Rusça: 

Это произошло потому, что они не веровали, когда их посланники приходили к ним с ясными знамениями. Аллах схватил их, ведь Он - Всесильный, Суровый в наказании.

Somalice: 

Waxaana saas ugu wacan inay ahayd xujooyin, oy ka gaaloobeen markaas Eebe qabtay maxaa yeelay waa xoogbadane ay darantahay ciqaabtiisu.

Swahilice: 

Hayo ni kwa sababu walikuwa wanawajia Mitume wao kwa hoja zilizo wazi, lakini wakawakataa, ndipo Mwenyezi Mungu akawakamata. Bila ya shaka Yeye ni Mwenye nguvu, Mkali wa kuadhibu.

Uygurca: 

بۇ شۇنىڭ ئۈچۈندۇركى، ئۇلارغا پەيغەمبەرلىرى روشەن مۆجىزىلەرنى ئېلىپ كەلگەن ئىدى، ئۇلار ئىشەنمىدى، شۇنىڭ بىلەن اﷲ ئۇلارنى جازالىدى. اﷲ ھەقىقەتەن كۈچلۈكتۇر، (اﷲ نىڭ) ئازابى قاتتىقتۇر

Japonca: 

かれらの使徒たちが,明証を(打?)した時,かれらはそれを拒否した。それでアッラーはかれらを捕えられたのである。本当にかれは強力で,懲罰に厳重であられる。

Arapça (Ürdün): 

«ذلك بأنهم كانت تأتيهم رسلهم بالبينات» بالمعجزات الظاهرات «فكفروا فأخذهم الله إنه قويٌ شديد العقاب».

Hintçe: 

ये इस सबब से कि उनके पैग़म्बरान उनके पास वाज़ेए व रौशन मौजिज़े ले कर आए इस पर भी उन लोगों ने न माना तो ख़ुदा ने उन्हें ले डाला इसमें तो शक ही नहीं कि वह क़वी (और) सख्त अज़ाब वाला है

Tayca: 

นั่นก็เพราะว่าเมื่อบรรดาร่อซูลของพวกเขาได้มายังพวกเขาได้มายังพวกเขาพร้อมด้วยหลักฐานต่าง ๆ อันชัดแจ้งพวกเขาก็ได้ปฏิเสธศรัทธา ดังนั้นอัลลอฮฺจึงทรงลงโทษพวกเขา แท้จริงพระองค์เป็นผู้ทรงพลัง ผู้ทรงรุนแรงในการลงโทษ

İbranice: 

משום שהשליחים אשר נשלחו אליהם הביאו אליהם אותות בהירים, והם כפרו, על כן היכה בהם אלוהים, כי הוא חזק ועונש בחומרה

Hırvatça: 

Allah ih je kaznio zato što su poricali jasne dokaze koje su im poslanici njihovi donosili; On je, zaista, Moćni, On žestoko kažnjava.

Rumence: 

Şi aceasta, căci au rămas tăgăduitori, pe când trimişii lor le aduceau dovezi vădite! Atunci, Dumnezeu i-a luat. El este Puternic, Aprig la pedeapsă!

Transliteration: 

Thalika biannahum kanat tateehim rusuluhum bialbayyinati fakafaroo faakhathahumu Allahu innahu qawiyyun shadeedu alAAiqabi

Türkçe: 

Sebep şuydu: Resulleri onlara açık-seçik mesajlar getirirdi de onlar inkâr ederlerdi. Sonunda Allah hepsini yakaladı. O çok güçlüdür, azabı da şiddetlidir.

Sahih International: 

That was because their messengers were coming to them with clear proofs, but they disbelieved, so Allah seized them. Indeed, He is Powerful and severe in punishment.

İngilizce: 

That was because there came to them their messengers with Clear (Signs), but they rejected them: So Allah called them to account: for He is Full of Strength, Strict in Punishment.

Azerbaycanca: 

Bu (əzab) ona görə idi ki, peyğəmbərləri onlara açıq-aydın mö’cüzələr gətirmiş, onlar isə (peyğəmbərləri) inkar etmişdilər. Buna görə də Allah onları məhv etdi. Həqiqətən, Allah qüvvətlidir, cəzası şiddətlidir!

Süleyman Ateş: 

Çünkü onlar (öyle kimselerdi ki) elçileri onlara açık kanıtlar getirirdi ama kabul etmezlerdi. Bu yüzden Allah onları yakaladı. Zira O güçlüdür, cezası çetin olandır.

Diyanet Vakfı: 

Bunun sebebi, peygamberleri kendilerine apaçık mucizeler getirdikleri halde, inkar etmeleri idi. Allah da kendilerini tutup yakalayıverdi. Doğrusu O, kuvvetlidir; azabı da pek çetindir.

Erhan Aktaş: 

Bu, Resûller kendilerine kanıt içeren belgelerle geldikleri halde onları yalanlamaları nedeniyledir. Bunun üzerine Allah onları cezalandırdı. O, Mutlak Güç Sahibi’dir, Cezalandırması Çok Şiddetli Olan’dır.

Kral Fahd: 

Bunun sebebi, peygamberleri kendilerine apaçık mucizeler getirdikleri halde, inkâr etmeleri idi. Allah da kendilerini tutup yakalayıverdi. Doğrusu O, kuvvetlidir; azabı da pek çetindir.

Hasan Basri Çantay: 

Bunun sebebi şu idi: (Çünkü) peygamberleri kendilerine apaçık mu´cizeler getire dursun, onlar küfretdiler. Allah da kendilerini tutub yakalayıverdi. Çünkü O, herşey´e kaadirdir, azâbı pek çetindir.

Muhammed Esed: 

Çünkü onlar, elçileri kendilerine hakikatin bütün kanıtlarıyla gelmiş olmalarına rağmen onu reddetmişlerdi, bu yüzden Allah onları hesaba çekti, çünkü Allah güçlüdür, intikamında şiddetlidir.

Gültekin Onan: 

Çünkü gerçekten onlar Resulleri kendilerine apaçık belgeler getirirdi

Ali Fikri Yavuz: 

Dünyadaki azabın sebebi şu: Çünkü onlara peygamberleri mucizelerle geliyorlardı da, (onları) inkâr ettiler. Allah da onları (azabı ile) yakalayıverdi. Muhakkak ki O, çok kuvvetlidir, azabı şiddetlidir.

Portekizce: 

Sucedeu-lhes isto, porque os seus mensageiros lhes apresentaram as evidências e eles as negaram. Então Deus osexterminou, porque é Poderoso, Severíssimo no castigo.

İsveççe: 

Detta [skedde] därför att sändebuden hade kommit till dem med klara vittnesbörd som de förkastade, och då drabbades de av Guds straff. Han är mäktig och Hans straff är strängt.

Farsça: 

این [کیفر دردناک] برای این بود که پیامبرانشان همواره دلایل روشن برای آنان می آوردند و آنان [از روی تکبّر و عناد] کفر می ورزیدند، پس خدا هم همه آنان را [به عذابی سخت] گرفت؛ زیرا او توانا و سخت کیفر است؛

Kürtçe: 

ئەمە لەبەر ئەوە بوو کەبێگومان ئەوان پێغەمبەرەکانیان بۆ دەھات بەنیشانە ئاشکراکانەوە کەچی باوەڕیان نەھێنا ئەمجا خوا قاری لێ گرتن و سزای دان بەڕاستی خوا بەھێزی تۆڵەسێنی بەتینە

Özbekçe: 

Бундай бўлишининг сабаби шуки, уларга Пайғамбарлари келар эдилар, улар эса, куфр келтирдилар. Бас, Аллоҳ уларни тутди. Албатта, у кучли ва иқоби шиддатли зотдир.

Malayca: 

(Kebinasaan mereka) yang demikian ialah kerana mereka sentiasa didatangi Rasul- rasul yang diutuskan kepada mereka dengan membawa keterangan-keterangan (hukum- hukum dan mukjizat) yang jelas nyata, maka mereka kufur ingkar, lalu Allah menyeksa mereka, sesungguhnya Allah adalah Maha Kuat lagi Maha berat azab seksaNya.

Arnavutça: 

Ky (dënim) është, ngase atyre u vinin pejgamberët me dokumente të qarta, e ata nuk u besonin, prandaj Perëndia i dënoi. Me të vërtetë, Ai është i fuqishëm dhe ndëshkon ashpër.

Bulgarca: 

Това е, защото техните пратеници им донасяха ясните знаци, а те не повярваха и затова Аллах ги сграбчи. Той е всесилен, строг в наказанието.

Sırpça: 

Аллах их је казнио зато што су порицали јасне доказе које су им доносили њихови посланици; Он је, заиста, Моћни, Он жестоко кажњава.

Çekçe: 

A toto je trest za to, že když k nim přišli poslové jejich s jasnými důkazy, neuvěřili. A uchvátil je Bůh a On věru silný je i strašný v trestání.

Urduca: 

یہ ان کا انجام اس لیے ہوا کہ ان کے پاس اُن کے رسول بینات لے کر آئے اور انہوں نے ماننے سے انکار کر دیا آخر کار اللہ نے ان کو پکڑ لیا، یقیناً وہ بڑی قوت والا اور سزا دینے میں بہت سخت ہے

Tacikçe: 

Ин ба он сабаб буд, ки паёмбаронашон бо далелҳои равшан наздашон омаданд, вале инкор карданд ва Худо ҳам ононро фурӯ гирифт. Ва Худо нерӯманд аст ва ба сахтӣ уқубат мекунад!

Tatarca: 

Бу әйтелгән ґәзаблар аларга тиешле булды, төрле могъҗиза вә аятьләр белән аларга пәйгамбәрләр килгәннәр иде, ләкин аларны ялганга тоттылар, шуннан соң Аллаһ аларны ґәзаб белән тотты. Чөнки Ул – Аллаһ куәт иясе вә каты ґәзаб белән үч алучыдыр.

Endonezyaca: 

Yang demiklan itu adalah karena telah datang kepada mereka rasul-rasul mereka dengan membawa bukti-bukti yang nyata lalu mereka kafir; maka Allah mengazab mereka. Sesungguhnya Dia Maha Kuat lagi Maha Keras hukuman-Nya.

Amharca: 

ይህ (መያዝ) እነርሱ መልክተኞቻቸው በተዓምራቶች ይመጡባቸው ስለነበሩና ስለ ካዱ ነው፡፡ አላህም ያዛቸው፡፡ እርሱ ኀያል ቅጣተ ብርቱ ነውና፡፡

Tamilce: 

அதற்கு காரணம், நிச்சயமாக அவர்கள் - அவர்களின் தூதர்கள் தெளிவான அத்தாட்சிகளுடன் அவர்களிடம் வந்து கொண்டிருந்தார்கள். ஆக, அவர்கள் நிராகரித்தார்கள். ஆகவே, அல்லாஹ் அவர்களை தண்டித்தான். நிச்சயமாக அவன் வலிமை மிக்கவன், தண்டிப்பதில் கடுமையானவன்.

Korece: 

그것은 그들에게 선지자들이 예중과 더불어 도래하였을 때 그 들이 그것을 거역하였기 때문이라 그리하여 하나님은 그들을 멸망케 하였으니 실로 그분은 벌하심에 강하시고 엄하시니라

Vietnamca: 

Đó là bởi vì các Sứ Giả của họ đã đến gặp họ với những bằng chứng rõ ràng, nhưng họ đã không tin, cho nên Allah đã bắt phạt họ. Quả thật, Ngài mạnh mẽ và nghiêm khắc trong việc trừng phạt.