Arapça:
وَسَوَاءٌ عَلَيْهِمْ أَأَنذَرْتَهُمْ أَمْ لَمْ تُنذِرْهُمْ لَا يُؤْمِنُونَ
Çeviriyazı:
vesevâün `aleyhim eenẕertehüm em lem tünẕirhüm lâ yü'minûn.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Onları korkutsan da korkutmasan da onlara göre birdir, inanmazlar.
Diyanet İşleri:
Onları uyarsan da uyarmasan da birdir, inanmazlar.
Abdulbakî Gölpınarlı:
Ve birdir onlara korkutsan da, korkutmasan da; onlar, inanmazlar.
Şaban Piriş:
Onları uyarsan da uyarmasan da birdir, iman etmezler.
Edip Yüksel:
Onları uyarsan da uyarmasan da onlar için birdir; inanmazlar.
Ali Bulaç:
Kendilerini uyarsan da, uyarmasan da onlar için birdir; inanmazlar.
Suat Yıldırım:
Kendilerine müsavidir: ha uyardın onları, ha uyarmadın, artık iman etmezler onlar...
Ömer Nasuhi Bilmen:
Ve onları korkutmuş olsan da, korkutmasan da onlara karşı müsavîdir, imân etmezler.
Yaşar Nuri Öztürk:
Sen ha uyarmışsın onları ha uyarmamışsın, fark etmez onlar için; inanmazlar.
Bekir Sadak:
(16-17) Elciler: Dogrusu Rabbimiz bizim size gonderildigimizi bilir
İbni Kesir:
Onları ister korkut, ister korkutma
Adem Uğur:
Onları uyarsan da uyarmasan da onlar için birdir, inanmazlar.
İskender Ali Mihr:
Ve onları uyarsan da uyarmasan da onlar için eşittir. Onlar âmenû olmazlar (Allah´a ulaşmayı dilemezler).
Celal Yıldırım:
(Ey Peygamber!) Onları (tuttukları yolun tehlikesine karşı) uyarsan da uyarmasan da birdir
Tefhim ul Kuran:
Kendilerini uyarıp korkutsan da, uyarmayıp korkutmasan da onlar için birdir
Fransızca:
Cela leur est égal que tu les avertisses et que tu ne les avertisses pas : ils ne croiront jamais.
İspanyolca:
Les da lo mismo que les adviertas o no: no creerán.
İtalyanca:
Che tu li avverta oppure no, per loro sarà la stessa cosa, non crederanno.
Almanca:
Und ihnen ist es gleich, ob du sie warnst oder ob du sie nicht warnst, sie verinnerlichen den Iman nicht.
Çince:
你对他们加以警告与否,这在他们是一样的,他们毕竟不信道。
Hollandaca:
Het zal hun gelijk zijn, hetzij gij al of niet tot hen predikt: zij zullen niet gelooven.
Rusça:
Им все равно, предостерег ты их или не предостерег. Они не веруют.
Somalice:
waxaa isku mid ah hadaad u digto iyo hadaadan udigin (marna) ma rumeeyaan.
Swahilice:
Ni sawa sawa kwao ukiwaonya au usiwaonye, hawataamini.
Uygurca:
ئۇلارنى ئاگاھلاندۇرامسەن، ئاگاھلاندۇرمامسەن، ئۇلارغا بەرىبىر ئوخشاش، ئىمان ئېيتمايدۇ
Japonca:
あなたが警告してもまた警告しなくても,かれらにとって同じで,かれらは信じない。
Arapça (Ürdün):
«وسواء عليهم أأنذرتهم» بتحقيق الهمزتين وإبدال الثانية ألفا وتسهيلها وإدخال ألف بين المسهلة والأخرى وتركه «أم لم تنذرهم لا يؤمنون».
Hintçe:
और (ऐ रसूल) उनके लिए बराबर है ख्वाह तुम उन्हें डराओ या न डराओ ये (कभी) ईमान लाने वाले नहीं हैं
Tayca:
และมีผลเท่ากันแก่พวกเขา เจ้าจะตักเตือนพวกเขาหรือไม่ตักเตือนพวกเขาก็ตาม พวกเขาก็จะไม่ศรัทธา
İbranice:
לכן זה אותו דבר עבורם אם תזהיר אותם או לא תזהיר אותם, כי הם לא יאמינו
Hırvatça:
i njima je svejedno upozoravao ih ti ili ih ne upozoravao, oni neće vjerovati.
Rumence:
Deopotrivă le este lor, fie că-i previi, fie că nu-i previi, căci tot nu vor crede.
Transliteration:
Wasawaon AAalayhim aanthartahum am lam tunthirhum la yuminoona
Türkçe:
Sen ha uyarmışsın onları ha uyarmamışsın, fark etmez onlar için; inanmazlar.
Sahih International:
And it is all the same for them whether you warn them or do not warn them - they will not believe.
İngilizce:
The same is it to them whether thou admonish them or thou do not admonish them: they will not believe.
Azerbaycanca:
(Ya Peyğəmbər!) Sən onları qorxutsan da, qorxutmasan da, onlar çün birdir: iman gətirməzlər!
Süleyman Ateş:
Onları uyarsan da uyarmasan da onlar için birdir, inanmazlar.
Diyanet Vakfı:
Onları uyarsan da uyarmasan da onlar için birdir, inanmazlar.
Erhan Aktaş:
Uyarsan da uyarmasan da onlar için birdir. Onlar îmân etmezler.
Kral Fahd:
Onları uyarsan da uyarmasan da onlar için birdir, iman etmezler.
Hasan Basri Çantay:
Onları (azâb ile) ha korkutmuşsun, ha korkutmamışsın onlarca birdir. İman etmezler.
Muhammed Esed:
artık onları uyarsan da uyarmasan da onlarca birdir, inanmazlar.
Gültekin Onan:
Kendilerini uyarsan da, uyarmasan da onlar için birdir
Ali Fikri Yavuz:
Sen onları korkutsan da, korkutmasan da onlarca birdir
Portekizce:
Tanto se lhes dá que os admoestes ou não; jamais crerão.
İsveççe:
Det är likgiltigt för dem om du varnar dem eller inte varnar dem; de vill inte tro.
Farsça:
و برای آنان یکسان است چه بیمشان دهی یا بیمشان ندهی، ایمان نمی آورند،
Kürtçe:
وە بۆ ئەوان یەکسانە چی بیان ترسێنیت یان نەیان ترسێنیت باوەڕ ناھێنن
Özbekçe:
Уларни огоҳлантирсанг ҳам, огоҳлантирмасанг ҳам, улар учун барибир, иймонга келмаслар.
Malayca:
Dan (dengan sebab itu) sama sahaja kepada mereka, engkau beri amaran atau engkau tidak beri amaran kepadanya - mereka tidak akan beriman.
Arnavutça:
dhe për ata është njëlloj, i paralajmërove oe nuk i paralajmërove, ata nuk besojnë.
Bulgarca:
И е все едно дали ги предупреждаваш или не ги предупреждаваш, те не вярват.
Sırpça:
и њима је свеједно упозоравао их ти или их не упозоравао, они неће да верују.
Çekçe:
A je pro ně jedno, zda varuješ je či nikoliv - beztak neuvěří.
Urduca:
ان کے لیے یکساں ہے، تم انہیں خبردار کرو یا نہ کرو، یہ نہ مانیں گے
Tacikçe:
Фарқашон накунад, чӣ онҳоро битарсонӣ ва чӣ натарсонӣ, имон намеоваранд.
Tatarca:
Инде аларны Аллаһ ґәзабы белән куркытсаң да, куркытмасаң да алар өчен бер тигездер, һич иман китермәсләр.
Endonezyaca:
Sama saja bagi mereka apakah kamu memberi peringatan kepada mereka ataukah kamu tidak memberi peringatan kepada mereka, mereka tidak akan beriman.
Amharca:
ብታሰጠነቅቃቸውም ባታስጠነቅቃቸውም በእነርሱ ላይ እኩል ነው፡፡ አያምኑም፡፡
Tamilce:
நீர் அவர்களை எச்சரித்தாலும் அல்லது அவர்களை நீர் எச்சரிக்கவில்லை என்றாலும் அவர்களுக்கு (இரண்டும்) சமம் தான். அவர்கள் நம்பிக்கை கொள்ள மாட்டார்கள்.
Korece:
그대가 그들에게 경고를 하던 경고를 아니 하던 그들은 마찬가지로 믿지 않노라
Vietnamca:
Cho dù Ngươi (hỡi Thiên Sứ) cảnh báo hay không cảnh báo họ thì họ vẫn không có đức tin.
Ayet Linkleri: