Arapça:
وَجَعَلْنَا مِن بَيْنِ أَيْدِيهِمْ سَدًّا وَمِنْ خَلْفِهِمْ سَدًّا فَأَغْشَيْنَاهُمْ فَهُمْ لَا يُبْصِرُونَ
Çeviriyazı:
vece`alnâ mim beyni eydîhim seddev vemin ḫalfihim sedden feagşeynâhüm fehüm lâ yübṣirûn.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Hem önlerinden bir sed, arkalarından bir sed çekmişiz, kendilerini sarmışızdır. Baksalar da görmezler.
Diyanet İşleri:
Önlerine ve arkalarına sed çekmişizdir. Gözlerini perdelediğimizden artık göremezler.
Abdulbakî Gölpınarlı:
Ve önlerine bir set çektik, arkalarına bir set ve gözlerini bağladık da bu yüzden onlar, görmezler.
Şaban Piriş:
Önlerine bir set, arkalarına da bir set çekerek onları bürüdük de artık göremezler.
Edip Yüksel:
Önlerinden bir set ve arkalarından bir set çekerek onları perdeledik; artık göremezler.
Ali Bulaç:
Biz önlerinde bir sed, arkalarında bir sed çektik. Böylelikle onları örtüverdik, artık görmezler.
Suat Yıldırım:
Hem önlerinden hem arkalarından bir set yaparak, öylesine çepeçevre sardık ki,artık hiç göremezler onlar...
Ömer Nasuhi Bilmen:
Ve Biz onların önlerinde bir sed ve arkalarında bir sed vücuda getirdik, öylece onları sarıverdik. Artık onlar göremezler.
Yaşar Nuri Öztürk:
Önlerine bir set, arkalarına da başka bir set çektik. Böylece onları kuşatıp sardık; artık onlar görmezler.
Bekir Sadak:
Kasabalilar: «Siz de ancak bizim gibi birer insansiniz. Rahman da bir sey indirmemistir. Sadece yalan soyluyorsunuz» demislerdi.
İbni Kesir:
Önlerinden bir sed ve arkalarından da bir sed çekmişizdir. Gözlerini perdelemişizdir. Bu yüzden artık göremezler.
Adem Uğur:
Önlerinden bir set ve arkalarından bir set çektik de onları kapattık, artık göremezler.
İskender Ali Mihr:
Ve onların önlerine ve arkalarına set kılarak (çekerek) böylece onları perdeledik. Artık onlar görmezler.
Celal Yıldırım:
Önlerine de, arkalarına da bir sed koyduk, gözlerini de bir perdeyle örtüverdik, artık onlar görmezler.
Tefhim ul Kuran:
Biz onların önlerinde bir sed, arkalarında da bir sed çektik. Böylelikle onları örtüverdik, artık görmezler.
Fransızca:
et Nous mettrons une barrière devant eux et une barrière derrière eux; Nous les recouvrirons d'un voile : et voilà qu'ils ne pourront rien voir.
İspanyolca:
Les hemos puesto una barrera por delante y otra por detrás, cubriéndoles de tal modo que no pueden ver.
İtalyanca:
E metteremo una barriera davanti a loro e una barriera dietro di loro, poi li avvilupperemo affinché non vedano niente.
Almanca:
Und WIR errichteten vor ihnen Trennendes und hinter ihnen Trennendes, dann umhüllten wir sie, so sehen sie nicht.
Çince:
我在他们的前面安置一个障碍,在他们的后面安置一个障碍,蒙蔽了他们,所以他们看不见。
Hollandaca:
En wij hebben een staak vóór hen, en een staak achter hen geplaatst, en wij hebben hen met duisternis bedekt; daarom zullen zij niet zien.
Rusça:
Мы установили преграду перед ними и преграду позади них и накрыли их покрывалом, и они не видят.
Somalice:
Waxaana yeelay hortooda jidaar gadaashoodana jidaar waana indha tiray waxna ma arkaan.
Swahilice:
Tumeweka kizuizi mbele yao, na kizuizi nyuma yao, na tumewafunika macho yao; kwa hivyo hawaoni.
Uygurca:
ئۇلارنىڭ ئالدىدا بىر توسۇق، كەينىدە بىر توسۇق قىلدۇق، ئۇلارنىڭ كۆزلىرىنى پەردىلىدۇق، شۇنىڭ ئۈچۈن ئۇلار (ئىماننىڭ يوللىرى توسۇلۇپ كەتكەنلىكى ئۈچۈن) ھېچ نەرسىنى كۆرەلمەيدۇ
Japonca:
またわれは,かれらの前面に陣壁を置き,また背面にも障壁を置き,そのうえかれらに覆いをした。それでかれらは見ることも出来ない。
Arapça (Ürdün):
«وجعلنا من بين أيديهم سدا ومن خلفهم سدا» بفتح السين وضمها في الموضعين «فأغشيناهم فهم لا يبصرون» تمثيل أيضا لسدّ طرق الإيمان عليهم.
Hintçe:
हमने एक दीवार उनके आगे बना दी है और एक दीवार उनके पीछे फिर ऊपर से उनको ढाँक दिया है तो वह कुछ देख नहीं सकते
Tayca:
และเราได้ทำเครื่องกีดขวางไว้ข้างหน้าพวกเขา และเครื่องกีดขวางไว้ข้างหลังพวกเขา
İbranice:
והצבנו חוצץ לפניהם וחוצץ מאחוריהם, וכיסינו את עיניהם כך שהם אינם רואים
Hırvatça:
ispred i iza njih smo pregradu metnuli i na oči im koprenu stavili - pa oni ne vide,
Rumence:
Noi le vom pune o stavilă înainte şi o stavilă după, ca să-i învăluim şi ei să nu mai vadă.
Transliteration:
WajaAAalna min bayni aydeehim saddan wamin khalfihim saddan faaghshaynahum fahum la yubsiroona
Türkçe:
Önlerine bir set, arkalarına da başka bir set çektik. Böylece onları kuşatıp sardık; artık onlar görmezler.
Sahih International:
And We have put before them a barrier and behind them a barrier and covered them, so they do not see.
İngilizce:
And We have put a bar in front of them and a bar behind them, and further, We have covered them up; so that they cannot see.
Azerbaycanca:
Biz onların önlərinə və arxalarına sədd çəkib (gözlərini) bağlamışıq. Buna görə də (Allahın qüdrətinə dəlalət edən əlamətləri) görmürlər. (Kafirlərin qəlb gözü kor edilmiş, bütün iman yolları üzlərinə bağlanmışdır. Onlar zahirən görsələr də, mə’nən kordurlar).
Süleyman Ateş:
Önlerinden bir sed ve arkalarından bir sed çektik de onları kapattık; artık görmezler.
Diyanet Vakfı:
Önlerinden bir set ve arkalarından bir set çektik de onları kapattık, artık göremezler.
Erhan Aktaş:
Önlerine ve arkalarına birer set çektik(1). Böylece onları perdeledik. Artık gerçeği görmezler(2).
Kral Fahd:
Önlerinden bir set ve arkalarından bir set çektik de onları kapattık, artık göremezler.
Hasan Basri Çantay:
Biz hem önlerinden bir sed, hem arkalarından bir sed çektik. Böylece onları sarıverdik. Artık görmezler.
Muhammed Esed:
önlerine ve arkalarına setler çektik ve göremesinler diye üzerlerine perdeler geçirdik:
Gültekin Onan:
Biz önlerinde bir sed, arkalarında bir sed çektik. Böylelikle onları örtüverdik, artık görmezler.
Ali Fikri Yavuz:
Biz onların önlerine (ahiret işlerine) bir engel, arkalarına (dünya işlerine) bir engel çekip kendilerini sarmışız da artık onlar (hakkı) göndermezler.
Portekizce:
E lhes colocaremos uma barreira pela frente e uma barreira por trás, e lhes ofuscaremos os olhos, para que não possamver.
İsveççe:
och Vi har satt ett hinder framför dem och ett hinder bakom dem, och Vi har täckt över deras [ansikten] så att de inte kan se.
Farsça:
و از پیش رویشان حایلی و از پشت سرشان [نیز] حایلی قرار داده ایم، و به صورت فراگیر دیدگانشان را فرو پوشانده ایم، به این خاطر حقایق را نمی بینند،
Kürtçe:
وە بەربەستمان لەبەردەم و پشتیانەوە داناوە پەردەشمان داوە بەسەر چاویاندا بۆیە ئەوان (ڕاستی) نابینن
Özbekçe:
Ва Биз уларнинг олдиларидан ҳам тўсиқ қилдик, орқаларидан ҳам тўсиқ қилдик, кўзларига парда тортдик. Бас, улар кўрмаслар. ( Бўйнига қўлини қўшиб, кишанланган, кўзи юмуқ ҳолда осмонга қаратиб, ғўдайтириб қўйилган одамнинг бирор нарсани кўрмаслиги учун олдидан ҳам, ортидан ҳам тўсиқ қўйилган. Камига, яна кўзига ҳам парда қўйилган. Шундай ҳолатдаги одамнинг бирор нарсани кўра олишига умид бўлмаганидек, ҳалиги кофирларнинг ҳам иймонга келишидан умид йўқ.)
Malayca:
Dan Kami jadikan (sifat tamak dan gila mereka kepada harta benda dan pangkat itu sebagai) sekatan (yang menghalang mereka daripada memandang kepada keburukan dan kesingkatan masa dunia yang ada) di hadapan mereka, dan sekatan (yang menghalang mereka daripada memikirkan azab yang ada) di belakang mereka (pada hari kiamat). lalu Kami tutup pandangan mereka; maka dengan itu, mereka tidak dapat melihat (jalan yang benar).
Arnavutça:
dhe Ne, vumë perde para tyre dhe perde pas tyre, e i mbuluam, e ata nuk shohin,
Bulgarca:
И сложихме пред тях ограда, и зад тях - ограда, и ги затулихме, та не виждат.
Sırpça:
и као они испред којих и иза којих смо преграду ставили и на очи им копрену ставили. Зато они не виде.
Çekçe:
a před ně i za ně jsme přehradu umístili a přikryli jsme je, takže nevidí.
Urduca:
ہم نے ایک دیوار اُن کے آگے کھڑی کر دی ہے اور ایک دیوار اُن کے پیچھے ہم نے انہیں ڈھانک دیا ہے، انہیں اب کچھ نہیں سوجھتا
Tacikçe:
Дар баробарашон деворе кашидем ва дар пушти сарашон деворе. Ва бар чашмонашон низ пардае афкандем, то натавонанд дид.
Tatarca:
Янә аларның алларына да артларына да пәрдә кордык һәм күзләрен капладык, алар үткән гомерләреннән һәм калган гомерләреннән гафилләр, хак белән батылны һич аермаслар һәм туры юлны күрмәсләр.
Endonezyaca:
Dan Kami adakan di hadapan mereka dinding dan di belakang mereka dinding (pula), dan Kami tutup (mata) mereka sehingga mereka tidak dapat melihat.
Amharca:
ከስተፊታቸውም ግርዶን ከስተኋላቸውም ግርዶን አደረግን፡፡ ሸፈንናቸውም፡፡ ስለዚህ እነሱ አያዩም፡፡
Tamilce:
அவர்களுக்கு முன்னர் ஒரு தடுப்பையும் அவர்களுக்கு பின்னர் ஒரு தடுப்பையும் நாம் ஆக்கினோம். ஆகவே, நாம் அவர்க(ளின் பார்வைக)ளை மறைத்து விட்டோம் (-குருடாக்கி விட்டோம்). ஆகவே, அவர்கள் பார்க்கமாட்டார்கள்.
Korece:
하나님이 그들 앞에 장애물을놓고 그들 뒤에도 장애물을 두며 그들 위에 덮개를 씌우니 그들은 보지 뭇하더라
Vietnamca:
Và TA đã đặt một bức chắn trước mặt và sau lưng họ nên họ không nhìn thấy (chân lý).
Ayet Linkleri: