Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

34

Sûredeki Ayet No: 

32

Ayet No: 

3638

Sayfa No: 

432

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

قَالَ الَّذِينَ اسْتَكْبَرُوا لِلَّذِينَ اسْتُضْعِفُوا أَنَحْنُ صَدَدْنَاكُمْ عَنِ الْهُدَىٰ بَعْدَ إِذْ جَاءَكُم ۖ بَلْ كُنتُم مُّجْرِمِينَ

Çeviriyazı: 

ḳâle-lleẕîne-stekberû lilleẕîne-stuḍ`ifû enaḥnü ṣadednâküm `ani-lhüdâ ba`de iẕ câeküm bel küntüm mücrimîn.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

Diğer taraftan büyüklük taslayanlar, zayıf düşürülenlere: "Size hidayet geldikten sonra, sizi ondan biz mi çevirdik? Hayır, siz kendiniz suçluydunuz." derler.

Diyanet İşleri: 

Büyüklük taslayanlar, Güçsüz sayılanlara: "Size doğruluk rehberi geldikten sonra ondan sizi biz mi alıkoyduk? Hayır; zaten suçlu kimselerdiniz" derler.

Abdulbakî Gölpınarlı: 

Ululuk satanlarsa aşağılık sanılanlara biz mi derler, sizi doğru yoldan çıkardık, o doğru yol, size bildirildikten sonra? Hayır, siz suçlusunuz.

Şaban Piriş: 

Büyüklük taslayanlar da zayıflara: Size, hidayet geldikten sonra biz mi engel olduk? Hayır, siz zaten günahkârlar idiniz, derler.

Edip Yüksel: 

Büyüklenenler, güçsüzleştirilen izleyicilerine, "Size hidayet geldikten sonra biz mi sizi saptırdık? Hayır, suçlu olanlar sizdiniz," derler.

Ali Bulaç: 

Büyüklük taslayanlar, za'fa uğratılan (müstaz'af)lara dediler ki: "Size hidayet geldikten sonra, sizi biz mi ondan alıkoyduk? Hayır, siz (zaten) suçlu-günahkarlardınız."

Suat Yıldırım: 

Öte yandan dünyada iken kibirlenenler o zebûn edilenlere, ezilenlere:“Size hidâyet geldikten sonra, biz mi sizi ondan uzaklaştırdık.Bilakis, siz zaten suçlu kimselerdiniz!” [7,38-39; 14,21; 40,47-48]

Ömer Nasuhi Bilmen: 

Kendilerini büyük görmüş olanlar da zayıf sayılmış olanlara der ki: «Biz mi sizi hidâyetten alıkoyduk, size geldiği vakit? Hayır. Siz günahkârlar idiniz.»

Yaşar Nuri Öztürk: 

Büyüklük taslayanlar ise basit görülüp horlananlara şöyle derler: "Hidayet size geldikten sonra, sizi ondan biz mi geri çevirdik? Hayır, siz kendiniz günahkârlardınız!"

Bekir Sadak: 

Ayetlerimizde Bizi aciz birakmaga yeltenenler, iste onlar, azabla yuz yuze birakilirlar.

İbni Kesir: 

Büyüklük taslayanlar da güçsüz sayılanlara dediler ki: Size hidayet geldikten sonra biz mi sizi ondan alıkoyduk? Bilakis siz, suçlular idiniz.

Adem Uğur: 

Büyüklük taslayanlar, zayıf sayılanlara (kıyamet gününde): Size hidayet geldikten sonra sizi ondan biz mi çevirdik? Bilakis siz suç işliyordunuz, derler.

İskender Ali Mihr: 

Kibirlenenler, zaafa uğratılanlara: &quot

Celal Yıldırım: 

Büyüklük taslayanlar, âciz ve zayıf olanlara, «size doğru yolu gösteren geldikten sonra biz mi sizi alıkoyduk ? Hayır, siz esasen suçlu günahkârlar idiniz,» derler.

Tefhim ul Kuran: 

Büyüklük taslayanlar, za´fa uğratılan (müstaz´af)lara dediler ki: «Size hidayet geldikten sonra, sizi biz mi ondan alıkoyduk? Hayır, siz (zaten) suçlu günahkarlardınız.»

Fransızca: 

Ceux qui s'enorgueillissaient diront à ceux qu'ils considéraient comme faibles : "Est-ce nous qui vous avons repoussés de la bonne direction après qu'elle vous fut venue ? Mais vous étiez plutôt des criminels".

İspanyolca: 

Los que fueron altivos dirán a los que fueron débiles: «¿Somos, acaso, nosotros los que os desviaron de la Dirección cuando se os indicó ésta? ¡No, fuisteis culpables!»

İtalyanca: 

E quelli che erano tronfi d'orgoglio diranno a coloro che consideravano deboli: «Vi abbiamo forse impedito [di seguire] la retta via dopo che essa vi giunse? No, anche voi siete stati colpevoli».

Almanca: 

Diejenigen, die sich in Arroganz erhoben, sagten denjenigen, die unterdrückt wurden: "Waren wir etwa diejenigen, die euch von der Rechtleitung abhielten, nachdem sie zu euch gekommen war?! Nein, sondern ihr wart schwer Verfehlende!"

Çince: 

骄傲的人们将对被欺负的人们说:当正道来临你们的时候,我们曾妨碍你们遵循正道吗?不然,你们自愿做犯罪。

Hollandaca: 

De machtigen zullen tot de zwakken zeggen: Zijn wij het, die u belet hebben, de ware richting te volgen, toen zij u aangewezen werd? Gij zelven draagt de schuld er van.

Rusça: 

Те, которые превозносились, скажут тем, которые были слабыми: "Разве мы удержали вас от верного руководства после того, как оно явилось к вам? Нет, вы сами были грешниками".

Somalice: 

Kuwii iskibriyey (Madaxdii) waxay ku dhaheen kuwii tabarta yaraa (Raaciyaddii) ma anagaa idinka celinay hanuunka markuu idiinyimid saas ma ah ee idinkaa danbiilayaal ahaa.

Swahilice: 

Walio takabari watawaambia wanyonge: Kwani sisi ndio tulio kuzuieni na uwongofu baada ya kukujieni? Bali nyinyi wenyewe ni wakosefu.

Uygurca: 

چوڭچىلىق قىلغانلار بوزەك قىلىنغانلارغا: «سىلەرگە ھىدايەت كەلگەندىن كېيىن بىز سىلەرنى ئۇنىڭدىن توستۇقمۇ؟ ھەرگىز توسمىدۇق، سىلەر ئۆزۈڭلار گۇناھ قىلغۇچى بولدۇڭلار» دەيدۇ

Japonca: 

倣慢であった者は,無力であった者に言う。「導きがあなたがたに届いた後,あなたがたをそれらから背かせたのは,わたしたちであったというのか,いや,あなたがたこそ罪作りであった。」

Arapça (Ürdün): 

«قال الذين استكبروا للذين استضعفوا أنحن صددناكم عن الهدى بعد إذ جاءكم» لا «بل كنتم مجرمين» في أنفسكم.

Hintçe: 

तो सरकश लोग कमज़ोरों से (मुख़ातिब होकर) कहेंगे कि जब तुम्हारे पास (खुदा की तरफ़ से) हिदायत आयी तो थी तो क्या उसके आने के बाद हमने तुमको (ज़बरदस्ती अम्ल करने से) रोका था (हरगिज़ नहीं) बल्कि तुम तो खुद मुजरिम थे

Tayca: 

บรรดาผู้หยิ่งยะโส (หัวหน้า) ก็กล่าวแก่บรรดาผู้อ่อนแอ (ลูกน้อง) ว่า “พวกเรานะหรือที่ได้หน่วงเหนี่ยวพวกท่านจากแนวทางที่ถูกต้องหลังจากที่มันได้มีมายังพวกท่าน มิใช่เช่นนั้น แต่พวกท่านเองเป็นผู้กระทำผิด”

İbranice: 

אמרו אלה אשר התנשאו לאלה שהוחלשו: 'האם אנו הרחקנו אתכם מדרך הישר כאשר הוצגה שבא לכם? אבל, אכן הייתם כופרים מכחשים

Hırvatça: 

"A zar smo vas mi od Upute odvratili nakon što vam je ona došla?! Ne, sami ste vi prestupnici bili", reći će oni koji su bili oholi onima koji su bili tlačeni.

Rumence: 

Cei care s-au îngâmfat vor spune celor umiliţi: “Noi v-am oprit de la călăuzire după ce v-a fost arătată?” Ba nu!... Voi înşivă sunteţi nelegiuiţi!”

Transliteration: 

Qala allatheena istakbaroo lillatheena istudAAifoo anahnu sadadnakum AAani alhuda baAAda ith jaakum bal kuntum mujrimeena

Türkçe: 

Büyüklük taslayanlar ise basit görülüp horlananlara şöyle derler: "Hidayet size geldikten sonra, sizi ondan biz mi geri çevirdik? Hayır, siz kendiniz günahkârlardınız!"

Sahih International: 

Those who were arrogant will say to those who were oppressed, "Did we avert you from guidance after it had come to you? Rather, you were criminals."

İngilizce: 

The arrogant ones will say to those who had been despised: "Was it we who kept you back from Guidance after it reached you? Nay, rather, it was ye who transgressed.

Azerbaycanca: 

(Dünyada) özlərini yuxarı tutanlar da acizlərə belə cavab verərlər: “Əcaba, sizə doğru yol göstərən rəhbər gəldikdən sonra sizi ondan bizmi döndərdik? Xeyr, siz özünüz günahkar idiniz (könüllü surətdə küfrü qəbul etdiniz)”

Süleyman Ateş: 

Büyüklük taslayanlar da zayıf düşürülenlere dediler ki: "Size hidayet geldiği zaman sizi ondan biz mi engelledik? Hayır, zaten siz kendiniz suç işliyordunuz."

Diyanet Vakfı: 

Büyüklük taslayanlar, zayıf sayılanlara (kıyamet gününde): Size hidayet geldikten sonra sizi ondan biz mi çevirdik? Bilakis siz suç işliyordunuz, derler.

Erhan Aktaş: 

Büyüklük taslayanlar, mus’tezaflara(1): “Size doğru yol gösterildiğinde, sizi o yoldan biz mi alıkoyduk? Hayır! Siz zaten suçlu kimselerdiniz.(2)” dediler.

Kral Fahd: 

Büyüklük taslayanlar, zayıf sayılanlara (kıyamet gününde): «Size hidayet geldikten sonra sizi ondan biz mi çevirdik? Bilakis siz suç işliyordunuz» derler.

Hasan Basri Çantay: 

Büyüklük taslayanlar zâif sayılanlara: «Size hidâyet geldikden sonra, biz mi sizi ondan çevirdik? Hayır, siz kendiniz suçlu idiniz» der (ler).

Muhammed Esed: 

Küstahça böbürlenenler ise güçsüzlere: "Nasıl olur? Doğru yol size açıkça gösterildikten sonra biz mi sizi (zorla) ondan alıkoyduk? Hayır, suçlu olan sizdiniz!" diyeceklerdir.

Gültekin Onan: 

Büyüklük taslayanlar, zaafa uğratılan (müstezaf)lara dediler ki: &quot

Ali Fikri Yavuz: 

Büyüklük taslıyanlar, düşüklere (cevab olarak şöyle) derler: “- Size hidayet geldikten sonra, sizi ondan biz mi çevirdik? Hayır, siz kendiniz suçlu idiniz.”

Portekizce: 

E os que se ensoberbeceram dirão aos seus seguidores: Acaso, nós vos desencaminhamos da orientação, depois de vo-later chegado? Qual! Fostes vós os pecadores!

İsveççe: 

Men de som ansåg sig stå över de svaga skall säga till dem: "Var det vi som hindrade er [att följa] vägledningen när den erbjöds er? Nej, ni bär [själva] skulden!"

Farsça: 

مستکبران به مستضعفان می گویند: آیا ما شما را از هدایت الهی بعد از آنکه به شما رسید باز داشتیم؟ [نه، باور نداریم] بلکه شما خودتان می رم بودید.

Kürtçe: 

ئەوانەی خۆیان بەگەورە دادەنا دەڵێن بەوانەی ژێردەستە و لاواز کرابوون ئایا ئێمە ڕێگریمان کردن لەڕێنمونی دوای ئەوە بۆتان ھات (نەخێر وانیە) بەڵکو خۆتان تاوانبار بوون

Özbekçe: 

Мутакаббирлик қилганлар заиф саналганларга: «Сизга ҳидоят келганидан кейин биз сизни ундан тўсдикми?! Йўқ! Ўзингиз жиноятчи бўлдингиз», дерлар.

Malayca: 

Orang-orang yang sombong takbur itu menjawab kepada orang-orang yang tertindas: Kamikah yang telah menghalang kamu daripada menerima hidayah petunjuk sesudah ia datang kepada kamu? (Bukan kami yang menghalang) bahkan kamulah yang menyebabkan diri sendiri menjadi orang-orang yang berdosa".

Arnavutça: 

Ata që madhështoheshin, do t’u thonë atyre që i konsideronin për të dobët: “Vallë, a ne ju kemi penguar nga rruga e drejtë, pasi që ju ka ardhur ajo? Jo, por ju jeni mëkatarë”.

Bulgarca: 

А горделивите казват на слабите: “Нима ние ви отвърнахме от напътствието, след като дойде при вас? Не, вие бяхте престъпници.”

Sırpça: 

„А зар смо вас ми одвратили од Упуте након што вам је она дошла?! Не, сами сте ви били зли“, рећи ће охолници потлаченима.

Çekçe: 

A řeknou ti, kdo byli domýšliví, těm utištěným: 'My že jsme vás odvrátili od správného vedení poté, co bylo vám ukázáno? Nikoliv, vy sami jste hříšníci!'

Urduca: 

وہ بڑے بننے والے ان دبے ہوئے لوگوں کو جواب دیں گے "کیا ہم نے تمہیں اُس ہدایت سے روکا تھا جو تمہارے پاس آئی تھی؟ نہیں، بلکہ تم خود مجرم تھے"

Tacikçe: 

Қудратмандон ба забуншудагон гӯянд: «Оё аз он пас, ки шуморо ба роҳи ҳидоят даъват карданд, мо шуморо боздоштем? На, шумо худ гунаҳкор будед!»

Tatarca: 

Тәкәбберләнүче олугълары үзләре ияртеп аздырган түбән халыкка әйттеләр: "Әйә без сезне иманнан һәм Коръән белән гамәл кылудан туктаттыкмы? Бәлки сез үзегез Аллаһудан Коръән иңеп, пәйгамбәр килгәннән соң аларны инкяр итеп имансыз булдыгыз", – дип.

Endonezyaca: 

Orang-orang yang menyombongkan diri berkata kepada orang-orang yang dianggap lemah: "Kamikah yang telah menghalangi kamu dari petunjuk sesudah petunjuk itu datang kepadamu? (Tidak), sebenarnya kamu sendirilah orang-orang yang berdosa".

Amharca: 

እነዚያ የኮሩት ለእነዚያ ለተዋረዱት «ከትክክለኛው እምነት ከመጣላችሁ በኋላ እኛ ከለከልናችሁን? አይደለም (እናንተው) ከሓዲዎች ነበራችሁ» ይሏቸዋል፡፡

Tamilce: 

பெருமை அடித்த (தலை)வர்கள் (தங்களைப் பின்பற்றி வழிகெட்ட) பலவீனர்களுக்கு கூறுவார்கள்: “நேர்வழி உங்களிடம் வந்த பின்னர் (அந்த) நேர்வழியை விட்டும் நாங்களா உங்களைத் தடுத்தோம்? மாறாக, நீங்கள்தான் குற்றவாளிகளாக (பெரும் பாவிகளாக) இருந்தீர்கள்.”

Korece: 

이때 오만한 자들이 경멸을 당한 자들에게 그것이 너희에게 이르렀는데 우리가 너희를 그 복 음으로부터 멀리했단 말이뇨 결코그렇지 아니하며 너희가 죄인들이었도다 하더라

Vietnamca: 

Những tên cường bạo đáp lời những kẻ yếu thế, nói: “Há bọn ta đã ngăn cản các ngươi theo chỉ đạo sau khi nó đã đến với các ngươi chăng? Không, chính các ngươi mới là những kẻ tội lỗi.”

Ayet Linkleri: 

Rubu tag: 

Hizb tag: