Arapça:
لِتُنذِرَ قَوْمًا مَّا أُنذِرَ آبَاؤُهُمْ فَهُمْ غَافِلُونَ
Çeviriyazı:
litünẕira ḳavmem mâ ünẕira âbâühüm fehüm gâfilûn.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Babaları korkutulmamış ve kendileri de gafil olan bir kavmi, çok güçlü ve çok merhametli olan Allah'ın indirdiği (Kur'ân) ile korkutasın.
Diyanet İşleri:
Bu, babaları uyarılmadığından gafil kalmış bir milleti uyarman için güçlü ve merhametli olan Allah'ın indirdiği Kuran'dır.
Abdulbakî Gölpınarlı:
Korkutman için, ataları korkutulmamış topluluğu; onlardır gafil olanlar.
Şaban Piriş:
Ta ki, ataları uyarılmamış, kendileri de gaflet içinde (kalmış) kimseler olan bir kavmi uyarasın.
Edip Yüksel:
Ataları uyarılmadığından tümüyle habersiz kalmış bir toplumu uyarman için...
Ali Bulaç:
Babaları uyarılmamış, böylece kendileri de gafil kalmış bir kavmi uyarman için (gönderildin).
Suat Yıldırım:
O, azîz ve rahîmden indirilen bir tenzil olup, ataları uyarılmamış, hâliyle, kendileri de gaflette giden, bir topluluğu uyarmak için gönderilmişsin.
Ömer Nasuhi Bilmen:
Tâ ki, bir kavmi korkutasın ki, onların ataları korkutulmamıştır. Artık onlar gâfil kimselerdir.
Yaşar Nuri Öztürk:
Babaları uyarılmamış, tam gaflet içinde bir toplumu uyarman için gönderildin.
Bekir Sadak:
suphesiz oluleri dirilten, islediklerini ve eserlerini yazan Biziz
İbni Kesir:
Babaları uyarılmadığından gaflet içinde kalmış bir kavmi uyarman için.
Adem Uğur:
Ataları uyarılmamış, bu yüzden kendileri de gaflet içinde kalmış bir toplumu uyarman için indirilmiştir.
İskender Ali Mihr:
Babaları uyarılmamış bir kavmi, uyarman içindir. Çünkü onlar gâfillerdir.
Celal Yıldırım:
Babaları uyarılmayan bir milleti —ki onlar gaflet içindedirler— uyarman içindir.
Tefhim ul Kuran:
Babaları uyarılıp korkutulmamış, böylece kendileri de gafil kalmış bir kavmi uyarıp korkutman için (gönderildin).
Fransızca:
Pour que tu avertisses un peuple dont les ancêtres n'ont pas été avertis : ils sont donc insouciants.
İspanyolca:
para que adviertas a un pueblo cuyos antepasados no fueron advertidos y que, por eso, no se preocupa.
İtalyanca:
affinché tu avverta un popolo i cui avi non sono stati avvertiti e che dunque sono incuranti.
Almanca:
damit du Leute warnst, deren Vorfahren nicht gewarnt wurden, so sind sie achtlos.
Çince:
以便你警告一族人,他们的祖先未被警告过,所以他们是疏忽大意的。
Hollandaca:
Opdat gij een volk zoudt waarschuwen, welks vaderen niet gewaarschuwd waren en dat in achteloosheid leeft.
Rusça:
чтобы ты предостерег людей, отцов которых никто не предостерег, из-за чего они оставались беспечными невеждами.
Somalice:
inaad ugu digto qoom aan loo digin Aabayaalkood oo halmaansan.
Swahilice:
Ili uwaonye watu ambao baba zao hawakuonywa, basi wao wamekuwa wenye kughafilika.
Uygurca:
قۇرئان ئاتا - بوۋىلىرى ئاگاھلاندۇرۇلمىغان (يەنى ئۇلارغا پەيغەمبەر كەلمىگەن)، غاپىل قالغان بىر قەۋمنى ئاگاھلاندۇرۇشۇڭ ئۈچۈن، غالىب، ناھايىتى مېھرىبان اﷲ تەرىپىدىن نازىل قىلىنغاندۇر
Japonca:
祖先がいまだ警告を受けず,それで気付かないでいる民に,あなたが警告するためのものである。
Arapça (Ürdün):
«لتنذرَ» به «قوما» متعلق بتنزيل «ما أنذر آباؤهم» أي لم ينذروا في زمن الفترة «فهم» أي القوم «غافلون» عن الإيمان والرشد.
Hintçe:
ताकि तुम उन लोगों को (अज़ाबे खुदा से) डराओ जिनके बाप दादा (तुमसे पहले किसी पैग़म्बर से) डराए नहीं गए
Tayca:
เพื่อเจ้าจะได้ตักเตือนกลุ่มชนหนึ่งซึ่งบรรพบุรุษของพวกเขามิได้ถูกตักเตือนมาก่อนดังนั้น พวกเขาจึงไม่สนใจ
İbranice:
כדי שתזהיר בו את בני העם אשר טרם הוזהרו אבותיהם, ולכן הם אינם מודעים
Hırvatça:
da upozoravaš narod čiji preci nisu bili upozoravani, pa je nehajan!
Rumence:
ca tu să previi un popor aşa cum nu au fost preveniţi strămoşii săi care erau nepăsători!
Transliteration:
Litunthira qawman ma onthira abaohum fahum ghafiloona
Türkçe:
Babaları uyarılmamış, tam gaflet içinde bir toplumu uyarman için gönderildin.
Sahih International:
That you may warn a people whose forefathers were not warned, so they are unaware.
İngilizce:
In order that thou mayest admonish a people, whose fathers had received no admonition, and who therefore remain heedless (of the Signs of Allah).
Azerbaycanca:
(Onunla Cahiliyyət dövründə) ataları (Allahın əzabı ilə) qorxudulmamış və (Allahın hökmlərindən, imandan, tövhiddən) qafil olan bir tayfanı xəbərdar edib qorxudasan!
Süleyman Ateş:
Babaları uyarılmamış, bu yüzden kendileri de gaflet içinde kalmış bir toplumu uyarman için (seni gönderdik).
Diyanet Vakfı:
Ataları uyarılmamış, bu yüzden kendileri de gaflet içinde kalmış bir toplumu uyarman için indirilmiştir.
Erhan Aktaş:
Ataları uyarıldığı halde(1) yine de gaflet içinde olan bir halkı uyarman için indirilmiştir.
Kral Fahd:
Ataları uyarılmamış, bu yüzden kendileri de gaflet içinde kalmış bir toplumu uyarman için indirilmiştir.
Hasan Basri Çantay:
(Bunun) hikmeti de (yakın) ataları azâb ile korkutulmamış, bu yüzden kendileri gaflet içinde kalmış olan bir kavmi (onunla) korkutmandır.
Muhammed Esed:
ataları uyarılmamış ve bu nedenle kendileri (doğru ile eğrinin ne olduğundan) habersiz kalmış bulunan insanları uyarasın diye (sana indirilmiş olanın) (sayesinde).
Gültekin Onan:
Babaları uyarılmamış, böylece kendileri de gafil kalmış bir kavmi uyarman için (gönderildin).
Ali Fikri Yavuz:
Babaları (Allah’ın azabı ile) korkutulmamış bir kavmi (Kureyşi) korkutasın diye gönderildin. Çünkü onlar habersiz gafillerdir.
Portekizce:
Para que admoestes um povo, cujos pais não foram admoestados e permaneceram indiferentes.
İsveççe:
för att du skall varna ett folk vars fäder inte har varnats och som därför [vandrar] i okunnighet.
Farsça:
تا مردمی را بیم دهی که پدرانشان را بیم نداده اند و به این علت [از حقایق] بی خبرند.
Kürtçe:
بۆ ئەوەی گەلێ بترسێنی (لەسزا) کەباوو باپیرانیان نەترسێنرابوون بۆیە ئەوان بێ ئاگا بوون
Özbekçe:
Ота-боболари огоҳлантирилмаган, ўзлари эса, ғофил бўлган қавмларни огоҳлантиришинг учун.
Malayca:
Supaya engkau memberi peringatan dan amaran kepada kaum yang datuk neneknya telah lama tidak diberikan peringatan dan amaran; sebab itulah mereka lalai.
Arnavutça:
që ta paralajmërosh popullin – paraardhësit e të cilit nuk ishin të paralajmëruar, prandaj (ata) kanë qenë të pakujdesshëm!
Bulgarca:
за да предупредиш хора, чиито бащи не бяха предупредени, затова са нехайни.
Sırpça:
да упозораваш народ чији преци нису били упозоравани, па је немаран!
Çekçe:
abys varoval lid, jehož otcové varováni nebyli, takže jsou lhostejní.
Urduca:
تاکہ تم خبردار کرو ایک ایسی قوم کو جس کے باپ دادا خبردار نہ کیے گئے تھے اور اس وجہ سے وہ غفلت میں پڑے ہوئے ہیں
Tacikçe:
то мардумеро бим диҳӣ, ки падаронашон бим дода нашуданд ва дар бехабарӣ буданд.
Tatarca:
Аталарына куркытучы пәйгамбәр җибәрелмәгән вә туры юлдан гафил булган кавемне Аллаһ ґәзабы илә куркытмаклыгың өчен сиңа иңдерелде.
Endonezyaca:
Agar kamu memberi peringatan kepada kaum yang bapak-bapak mereka belum pernah diberi peringatan, karena itu mereka lalai.
Amharca:
አባቶቻቸው ያልተስፈራሩትን ሕዝቦች ልታስጠነቅቅበት (ተወረደ)፡፡ እነርሱ ዘንጊዎች ናቸውና፡፡
Tamilce:
ஒரு சமுதாயத்தை நீர் எச்சரிப்பதற்காக (உமக்கு இந்த வேதம் அருளப்பட்டது). அவர்களின் மூதாதைகள் (இதற்கு முன்னர் இறைத்தூதர்களால்) எச்சரிக்கப்படவில்லை. ஆகவே, அவர்கள் கவனமற்றவர்களாக இருக்கிறார்கள்.
Korece:
이는 그들의 선조들이 경고받지 아니한 백성들에게 그대로 하 여금 경고케 하고자 함이라 그러 나 그들은 주의하지 않했노라
Vietnamca:
(Kinh Qur’an được ban xuống cho Ngươi) để Ngươi dùng cảnh báo đến một dân tộc mà tổ tiên của họ trước đó đã không được cảnh báo nên họ xao lãng.
Ayet Linkleri: