Arapça:
وَإِذَا أَذَقْنَا النَّاسَ رَحْمَةً فَرِحُوا بِهَا ۖ وَإِن تُصِبْهُمْ سَيِّئَةٌ بِمَا قَدَّمَتْ أَيْدِيهِمْ إِذَا هُمْ يَقْنَطُونَ
Çeviriyazı:
veiẕâ eẕaḳne-nnâse raḥmeten feriḥû bihâ. vein tüṣibhüm seyyietüm bimâ ḳaddemet eydîhim iẕâ hüm yaḳneṭûn.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Bir de biz insanlara bir rahmet tattırdığımız zaman ona güveniyorlar da; ellerinin önceden yaptığı şeyler sebebiyle başlarına bir fenalık gelirse, hemen her ümidi kesiveriyorlar.
Diyanet İşleri:
İnsanlara bir rahmet tattırdığımız zaman ona sevinirler, ama yaptıklarından ötürü başlarına bir kötülük gelirse hemen ümitlerini kaybediverirler.
Abdulbakî Gölpınarlı:
İnsanlara bir rahmet tattırdık mı onunla sevinir, övünürler ve onlara, elleriyle yapıp hazırladıkları bir kötülük gelip çatınca da hemen ümitlerini keserler.
Şaban Piriş:
İnsanlara bir rahmet tattırdığımız zaman, ona sevinirler ve eğer kendi elleriyle yaptıkları yüzünden bir kötülük dokunursa hemen ümitsizliğe düşerler.
Edip Yüksel:
Halka bir rahmet tattırdığımız vakit onunla sevinirler. Yaptıklarının karşılığı olarak kendilerine bir kötülük dokunsa derhal umutsuzluğa düşerler.
Ali Bulaç:
Biz insanlara bir rahmet taddırdığımız zaman, onunla sevinirler; kendi ellerinin takdim ettiği dolayısıyla onlara bir kötülük isabet ettiğinde, hemen umutsuzluğa kapılırlar.
Suat Yıldırım:
İnsanlara bir nimet, bir bolluk tattırdığımızda onunla sevinip şımarırlar.Şayet kendi yaptıkları sebebiyle başlarına bir fenalık gelirse, hemen ümitsizliğe düşerler. [2,95; 4,78-79; 11,10]
Ömer Nasuhi Bilmen:
Ve nâsa ne zaman bir rahmet tattırdı isek onunla sevinivermişlerdir. Ve ellerinin takdim ettiği şey sebebiyle kendilerine bir kötülük isabet edecek olursa o vakit de onlar ümitsizliğe düşerler.
Yaşar Nuri Öztürk:
İnsanlara bir rahmet tattırdığımızda, onunla ferahlar, şımarırlar. Kendi ellerinin hazırladıkları yüzünden kendilerine bir kötülük gelip çatsa, hemencecik ümitsizliğe düşerler.
Bekir Sadak:
De ki: «Yeryuzunde dolasin da daha oncekilerden cogu putperest olanlarin sonunun nasil olduguna bir bakin.»
İbni Kesir:
Ne zaman da insanlara bir rahmet tattırdık ise
Adem Uğur:
İnsanlara bir rahmet tattırdığımızda ona sevinirler. Şayet yaptıklarından ötürü başlarına bir fenalık gelse hemen ümitsizlige düşüverirler.
İskender Ali Mihr:
Ve insanlara rahmet tattırdığımız zaman onunla ferahlarlar (şımarırlar). Ve eğer, elleri ile takdim ettiklerinden dolayı onlara bir kötülük isabet ederse o zaman onlar, ümitsizliğe düşerler.
Celal Yıldırım:
İnsanlara bir rahmet (ferahlık ve genişlik) tattırdığımız zaman, onunla sevinirler. Kendilerine ellerinin kazanıp öne sürdüğü bir kötülük dokununca bir de bakarsın ümitsizliğe kapılırlar.
Tefhim ul Kuran:
Biz insanlara bir rahmet taddırdığımız zaman, onunla sevinirler
Fransızca:
Et quand Nous faisons goûter une miséricorde aux gens, ils en exultent. Mais si un malheur les atteint à cause de ce que leurs propres mains ont préparé, voilà qu'ils désespèrent.
İspanyolca:
Cuando hacemos gustar a los hombres una misericordia, se regocijan de ella. Pero, si les sucede un mal como castigo a sus obras, ahí les tenéis desesperados.
İtalyanca:
Quando gratifichiamo gli uomini di una misericordia, se ne rallegrano. Se poi li coglie una disgrazia per ciò che le loro mani hanno perpetrato, ecco che se ne disperano.
Almanca:
Und wenn WIR die Menschen eine Gnade von Uns erfahren ließen, freuen sie sich darüber, und wenn sie Schlechtes trifft wegen dem, was sie eigenhändig vollbrachten, da verzweifeln sie.
Çince:
当我使人们尝试恩惠的时候,他们就为那件恩惠而沾沾自喜;如果他们因为曾经犯罪而遭难,他们立刻就绝望了。
Hollandaca:
Als wij de menschen de weldaden der genade doen smaken, verblijden zij zich daarin; doch indien hun kwaad overkomt, om hetgeen hunne handen te voren hebben bedreven, wanhopen zij.
Rusça:
Когда Мы даем людям вкусить милость, они радуются ей. Когда же зло постигает их за то, что приготовили их руки, они тотчас приходят в отчаяние.
Somalice:
haddaan dhadhansiino dadka naxariis way ku farxi «kibraan» hadduu dhibku dhacana waxay hor marsadeen darteed way quustaan.
Swahilice:
Na watu tunapo waonjesha rehema huifurahia, na ukiwasibu uovu kwa iliyo yatanguliza mikono yao wenyewe, mara wanakata tamaa.
Uygurca:
ئىنسانلارغا رەھمەتنى تېتىتساق، ئۇلار بۇنىڭدىن خۇشاللىنىپ كېتىدۇ، ئەگەر ئۇلارغا قىلمىشلىرى تۈپەيلىدىن بىرەر كۆڭۈلسىزلىك يەتسە، دەرھال ئۈمىدسىزلىنىپ كېتىدۇ
Japonca:
われが人間に慈悲を味わせると,かれらはそれに狂喜する。だが自分の行いのために災厄が下ると,たちまち,かれらは絶望する。
Arapça (Ürdün):
«وإذا أذقنا الناس» كفار مكة وغيرهم «رحمة» نعمةً «فرحوا بها» فرح بطر «وإن تصبهم سيئة» شدة «بما قدمت أيديهم إذا هم يقنطون» ييأسون من الرحمة ومن شأن المؤمن أن يشكر عند النعمة ويرجو ربه عند الشدة.
Hintçe:
और जब हमने लोगों को (अपनी रहमत की लज्ज़त) चखा दी तो वह उससे खुश हो गए और जब उन्हें अपने हाथों की अगली कारसतानियो की बदौलत कोई मुसीबत पहुँची तो यकबारगी मायूस होकर बैठे रहते हैं
Tayca:
และเมื่อเราได้ให้มนุษย์ลิ้มรสความเมตตา พวกเขาก็ดีใจต่อมัน และเมื่อทุกข์ร้ายอันใดประสบแก่พวกเขา เนื่องด้วยสิ่งที่มือของพวกเขาประกอบไว้ แล้วพวกเขาก็หมดอาลัย B30:036:1B อิบนุกะษีรกล่าวว่า อันนี้เป็นการกล่าวถึงข้อเท็จจริงของมนุษย์ นอกจากผู้ที่อัลลอฮฺทรงคุ้มครองเขาคือเมื่อเขาได้รับความโปรดปรานเขาก็ดีใจและลืมตัว แต่เมื่อประสบกับความทุกข์ยาก เขาก็หมดอาลัยและสิ้นหวัง
İbranice:
כאשר אנו שופעים חסד על האנשים, הם מקבלים אותו בשמחה, אך אם תפגע בהם צרה בשל המעשים שהם עשו, הם מיד מתייאשים
Hırvatça:
A kad učinimo da ljudi milost našu okuse, oni joj se obraduju, a kad ih pogodi nevolja zbog onoga što su njihove ruke činile, odjednom očajavaju.
Rumence:
Când le dăm oamenilor să guste o milostivenie, ei se bucură, însă când un rău îi loveşte pentru ceea ce mâinile lor au făcut, sunt deznădăjduiţi.
Transliteration:
Waitha athaqna alnnasa rahmatan farihoo biha wain tusibhum sayyiatun bima qaddamat aydeehim itha hum yaqnatoona
Türkçe:
İnsanlara bir rahmet tattırdığımızda, onunla ferahlar, şımarırlar. Kendi ellerinin hazırladıkları yüzünden kendilerine bir kötülük gelip çatsa, hemencecik ümitsizliğe düşerler.
Sahih International:
And when We let the people taste mercy, they rejoice therein, but if evil afflicts them for what their hands have put forth, immediately they despair.
İngilizce:
When We give men a taste of Mercy, they exult thereat: and when some evil afflicts them because of what their (own) hands have sent forth, behold, they are in despair!
Azerbaycanca:
İnsanlara bir mərhəmət (firavan həyat, sağlamlıq, cah-calal) daddırdığımız zaman ona sevinərlər. Onları öz əlləri ilə etdikləri əməllərə (qazandıqları günahlara) görə bir müsibətə düçar etdikdə isə dərhal mə’yus olarlar (hər şeydən ümidlərini üzərlər).
Süleyman Ateş:
Biz insanlara bir rahmet taddırdığımız zaman onunla sevinirler. Elleriyle yapıp öne sürdükleri(işleri)nden dolayı onlara bir kötülük erişince de, derhal umutsuzluğa düşerler.
Diyanet Vakfı:
İnsanlara bir rahmet tattırdığımızda ona sevinirler. Şayet yaptıklarından ötürü başlarına bir fenalık gelse hemen ümitsizlige düşüverirler.
Erhan Aktaş:
İnsanlara bir rahmet tattırdığımız zaman, onunla şımarırlar. Kendi yaptıklarından dolayı başlarına bir kötülük gelirse, o zaman hemen umutsuzluğa kapılırlar.
Kral Fahd:
İnsanlara bir rahmet tattırdığımızda ona sevinirler. Şayet yaptıklarından ötürü başlarına bir fenalık gelse hemen ümitsizliğe düşüverirler.
Hasan Basri Çantay:
Ne zaman insanlara bir rahmet tatdırdı isek onunla şımarmışlardır. Kendi ellerinin öne sürdükleri (günâhlar) yüzünden onlara bir fenalık isaabet edince de hemen onlar ümîdlerini kesiverirler.
Muhammed Esed:
(Her zaman olduğu gibi,) insanlara rahmetimizi tattırdığımız zaman buna sevinirler; fakat kendi yapıp ettikleri sonucunda başlarına bir bela gelince de bütün ümitlerini yitirirler!
Gültekin Onan:
Biz insanlara bir rahmet tattırdığımız zaman, onunla sevinirler
Ali Fikri Yavuz:
Bir de insanlara bir nimet taddırdığımız zaman, şımarıb ferahlanırlar. Kendi ellerinin yaptığı günahlar yüzünden onlara bir fenalık isabet edince de hemen (Allah’ın rahmetinden) ümidlerini keserler.
Portekizce:
Mas quando agraciamos os humanos com a misericórdia, regozijam-se dele; por outra, se os açoita a adversidade, peloque as suas mãos cometeram, ei-los desesperados!
İsveççe:
När Vi visar människorna Vår nåd gläds de åt detta; men när de drabbas av ett ont som är följden av deras egna handlingar, förlorar de allt hopp.
Farsça:
و هرگاه به مردم رحمتی [چون نعمت، ثروت، اولاد و امنیت] بچشانیم به آن شادمان می شوند، و چون به سبب گناهانی که مرتکب شده اند آسیب و گزندی به آنان رسد، ناگهان ناامید می شوند.
Kürtçe:
وە کاتێ ڕەحمەت و چاکەیەك بەخەڵک بدەین پێی دڵخۆش دەبن وە ئەگەر زیانێکیان تووش ببێت بەھۆی کردەوەی خراپیانەوە کتوپڕ بێ ھیوا دەبن (لەبەزەیی خوا)
Özbekçe:
Ва қачон одамларга раҳматни тоттирсак, ундан шод бўлурлар. Агар уларга ўз қўллари тақдим қилган нарса туфайли ёмонлик етса, дарҳол умидсизликка тушурлар.
Malayca:
Dan apabila Kami beri manusia merasai sesuatu rahmat, mereka bergembira dengannya (sehingga lupa daratan); dan jika mereka ditimpa sesuatu bencana disebabkan apa yang telah dilakukan oleh tangan mereka sendiri, tiba-tiba mereka berputus asa.
Arnavutça:
E, kur Ne t’u japim njerëzve ta shijojnë dhuntinë, ata gëzohen me të, e kur t’i godas fatkeqësia për atë që e kanë punuar duart e tyre, atëherë e humbin shpresën.
Bulgarca:
И ако дадем на хората да вкусят милост, радват й се. А щом ги сполети злина заради онова, което ръцете им са сторили преди, ето ги - отчайват се.
Sırpça:
Кад допустимо људима да се благодатима наслађују, они им се обрадују, а кад их погоди невоља, због оног што су руке њихове чиниле, одједном очајавају.
Çekçe:
Když dáme lidem okusit milosrdenství Svého, tu radují se z něho, však když je postihne něco zlého za to, co ruce jejich předtím učinily, hle, hned si zoufají.
Urduca:
جب ہم لوگوں کو رحمت کا ذائقہ چکھاتے ہیں تو وہ اس پر پھول جاتے ہیں، اور جب ان کے اپنے کیے کرتوتوں سے ان پر کوئی مصیبت آتی ہے تو یکایک وہ مایوس ہونے لگتے ہیں
Tacikçe:
Чун ба мардум раҳмате бичашонем, шодмон мешаванд ва чун ба сабаби корҳое, ки кардаанд, ранҷе ба онҳо расад, ногаҳон ноумед мегарданд!
Tatarca:
Әгәр кешеләргә байлык, сәламәтлек рәхәтлекләрен татытсак, аның өчең шатланыр, вә әгәр үзләре кәсеп иткән гөнаһлары сәбәпле катылык ирешсә, ул вакытта алар Аллаһуның рәхмәтеннән өметләрен өзәрләр.
Endonezyaca:
Dan apabila Kami rasakan sesuatu rahmat kepada manusia, niscaya mereka gembira dengan rahmat itu. Dan apabila mereka ditimpa suatu musibah (bahaya) disebabkan kesalahan yang telah dikerjakan oleh tangan mereka sendiri, tiba-tiba mereka itu berputus asa.
Amharca:
ሰዎችንም ችሮታን ባቀመስናቸው ገዜ በእርሷ ይደሰታሉ፡፡ እጆቻቸውም ባሳለፉት ምክንያት መከራ ብታገኛቸው ወዲያውኑ እነርሱ ተስፋ ይቆርጣሉ፡፡
Tamilce:
இன்னும், மக்களுக்கு நாம் (நமது) அருளை சுவைக்க வைத்தால் அவர்கள் அதனால் மகிழ்ச்சியடைகிறார்கள். இன்னும், அவர்களின் கரங்கள் முற்படுத்திய (பாவத்)தால் அவர்களை ஒரு தீமை அடைந்தால், அப்போது அவர்கள் நிராசையடைந்து விடுகிறார்கள்.
Korece:
하나님이 인간에게 은혜를 맛보게 할 때면 그들은 그것으로 기뻐하나 그들의 손이 저지른 것으로 인하여 그들에게 재앙이 이를 때 보라 그들은 절망에 빠지노라
Vietnamca:
Con người, khi TA (Allah) cho họ nếm lấy sự nhân từ (của TA) thì họ mừng hớn hở, còn khi họ gặp điều xấu do chính bàn tay của họ đã gây ra trước kia thì họ lại tuyệt vọng.
Ayet Linkleri: