Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

34

Sûredeki Ayet No: 

53

Ayet No: 

3659

Sayfa No: 

434

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

وَقَدْ كَفَرُوا بِهِ مِن قَبْلُ ۖ وَيَقْذِفُونَ بِالْغَيْبِ مِن مَّكَانٍ بَعِيدٍ

Çeviriyazı: 

veḳad keferû bihî min ḳabl. veyaḳẕifûne bilgaybi mim mekânim be`îd.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

Halbuki daha önce (dünyada) O'nu inkâr etmişlerdi. Uzak yerden gayba taş atıyorlardı.

Diyanet İşleri: 

Oysa onu daha önce inkar etmişler, uzak bir yer olan dünyadan görünmeyene dil uzatmışlardı.

Abdulbakî Gölpınarlı: 

Ve gerçekten de önce ona kafir olmuşlardı ve uzak bir yerdeyken gizli şeye dair dillerine geleni söylüyorlardı.

Şaban Piriş: 

Oysa daha önce ona küfretmişlerdi. Uzak bir yerden gayb hakkında atıp tutuyorlardı.

Edip Yüksel: 

Halbuki daha önce onu yalanlamışlardı. Bilgileri olmayan konularda uzaktan atıp tutuyorlardı.

Ali Bulaç: 

Oysa daha önce onu inkar etmişlerdi; onlar uzak bir yerden gayba atıp tutuyorlardı (dil uzatıyorlardı).

Suat Yıldırım: 

Halbuki daha önce onu inkâr etmişlerdi ve uzak bir yerden gayba atıp tutuyorlardı! [18,22; 45,32]

Ömer Nasuhi Bilmen: 

Halbuki, O´nu evvelce inkar etmişlerdi ve gayba uzak bir yerden taş atıyorlardı.

Yaşar Nuri Öztürk: 

Daha önce inkâr etmişlerdi onu. Gayba taş atıp duruyorlardı o uzak yerden.

Bekir Sadak: 

Ey insanlar! Allah´in verdigi soz suphesiz gercektir

İbni Kesir: 

Halbuki daha önce onu inkar etmişlerdi. Uzak bir yerden gayba atıp tutuyorlardı.

Adem Uğur: 

Halbuki daha önce onu (hakkı) inkâr etmişlerdi. Uzak bir yerden gayb hakkında atıp tutuyorlardı.

İskender Ali Mihr: 

Ve daha önce onu inkâr etmişlerdi ve uzak bir yerden (dalâletten) gayba (lâf) atıyorlardı.

Celal Yıldırım: 

Halbuki daha önce onu inkâr etmişler, uzak yerden gaybe taş atmışlar (bilmedikleri şeye dil uzatmışlardı.

Tefhim ul Kuran: 

Oysa daha önce onu inkâr etmişlerdi

Fransızca: 

alors qu'auparavant ils y avaient effectivement mécru et ils offensent l'inconnu à partir d'un endroit éloignés !

İspanyolca: 

si antes no creyeron en É y, desde lejos, lanzaban injurias contra lo oculto?

İtalyanca: 

quando in precedenza erano miscredenti e da lontano rifiutavano l'invisibile?

Almanca: 

und bereits betrieben sie doch vorher Kufr an ihn?! Doch sie verwerfen das Verborgene aus einem fernen Ort.

Çince: 

他们以前不信仰他,他们从遥远的地方妄谈幽玄,

Hollandaca: 

Nu zij hem te voren geloochend en de geheimen van het geloof gesmaad hebben, terwijl zij er zoo ver af waren?

Rusça: 

Они не верили в это прежде и делали предположения из далекого места.

Somalice: 

Dhab ahaanna waa iyagii uga gaaloobay xaqa, horray ay ka tuurayeen waxayan ogayn meel fog.

Swahilice: 

Na hapo kabla yake waliikataa, na wakiyatupilia mbali maneno ya ghaibu kutoka mahali mbali.

Uygurca: 

ئۇلار ئىلگىرى ئۇنى (يەنى پەيغەمبەرنى) ئىنكار قىلغان ئىدى. ئۇلار غەيب (ئىشلىرى) ئۈستىدە يىراق جايدىن قارىسىغا سۆزلەيدۇ

Japonca: 

以前にもかれらは信じようとはしないで,遠方から幽玄界のことに就いて推測するばかりであったではないか。

Arapça (Ürdün): 

«وقد كفروا به من قبل» في الدنيا «ويقذفون» يرمون «بالغيب من مكان بعيد» أي بما غاب علمه عنهم غيبة بعيدة حيث قالوا في النبي ساحر، شاعر، كاهن، وفي القرآن سحر، شعر، كهانة.

Hintçe: 

हालॉकि ये लोग उससे पहले ही जब उनका दसतरस था इन्कार कर चुके और (दुनिया में तमाम उम्र) बे देखे भाले (अटकल के) तके बड़ी-बड़ी दूर से चलाते रहे

Tayca: 

และแน่นอน พวกเขาได้ปฏิเสธศรัทธามั่น (ความจริง) มาก่อนแล้ว และพวกเขาขว้างทิ้ง (ปฏิเสธ) สิ่งเร้นลับจากสถานที่อันไกล

İbranice: 

וכבר כפרו בזה לפני כן, והשתעשעו בהשערות מרחוק

Hırvatça: 

U nju oni nisu prije vjerovali, nagađajući izdaleka o onome što je čulima nedokučivo;

Rumence: 

când odinioară tăgăduiau şi se lepădau de Taină?

Transliteration: 

Waqad kafaroo bihi min qablu wayaqthifoona bialghaybi min makanin baAAeedin

Türkçe: 

Daha önce inkâr etmişlerdi onu. Gayba taş atıp duruyorlardı o uzak yerden.

Sahih International: 

And they had already disbelieved in it before and would assault the unseen from a place far away.

İngilizce: 

Seeing that they did reject Faith (entirely) before, and that they (continually) cast (slanders) on the unseen from a position far off?

Azerbaycanca: 

Halbuki onlar bundan əvvəl onu (Allah kəlamını, yaxud Peyğəmbəri) inkar etmişdilər və uzaq bir yerdən qeybə (qaranlığa daş) atırdılar (qeybə dair bilmədikləri şeylər barəsində danışırdılar).

Süleyman Ateş: 

Oysa daha önce onu inkar etmişlerdi. Uzak yerden görülmeyene taş atıyorlardı.

Diyanet Vakfı: 

Halbuki daha önce onu (hakkı) inkar etmişlerdi. Uzak bir yerden gayb hakkında atıp tutuyorlardı.

Erhan Aktaş: 

Oysaki daha önce onu(1) kesin olarak yalanlamışlardı. Uzak bir yerden(2) gayb(3) hakkında atıp tutuyorlardı.

Kral Fahd: 

Halbuki daha önce onu (hakkı) inkâr etmişlerdi. Uzak bir yerden gayb hakkında atıp tutuyorlardı.

Hasan Basri Çantay: 

Halbuki daha evvel ona küfretmişlerdi. Uzak bir yerden gaybe atıb tutuyorlardı.

Muhammed Esed: 

Halbuki önceleri hakikati inkara kalkışmışlar ve insan kavrayışının ötesindeki bazı şeylere uzaktan dil uzatmışlardı.

Gültekin Onan: 

Oysa daha önce ona küfretmişlerdi

Ali Fikri Yavuz: 

Halbuki daha önce (dünyada) O’nu= Hz. Peygamberi inkâr etmişlerdi

Portekizce: 

Quando antes a negaram, escarnecendo do incognoscível, de um lugar distante?

İsveççe: 

Förr förnekade de den ju och - där de stod på långt avstånd - kastade de fram grundlösa påståenden om det som är dolt för människor!

Farsça: 

[اینان] پیش از این [که در دنیا می زیستند] به حق کافر شدند، و ناآگاهانه و دور از معرفت و علم [درباره حق به عنوان اینکه شعر، جادو، افسانه خرافی و دورغ ساختگی است] سخن پراکنی می کردند.

Kürtçe: 

کەبەڕاستی ئەوان لەدونیادا بێ باوەڕ بوون پێی وە بە نەزانی قسەیان لەپەنھانیەکان دەکرد لەشوێنێکی دورەوە (کەدونیایە)

Özbekçe: 

Ҳолбуки, унга олдин куфр келтирган эдилар. Ғойибга узоқ жойдан тош отар эдилар.

Malayca: 

Pada hal mereka telah mengingkarinya sebelum itu, dan mereka pula selalu melemparkan tuduhan-tuduhan buta terhadap kebenaran itu dari tempat yang jauh? (sudah tentu salah).

Arnavutça: 

E, ata e kanë mohuar atë (Kur’anin) qysh më parë (në këtë botë), dhe i hudhin të padukshmet nga aspekti i largësisë (prej të vërtetës);

Bulgarca: 

А преди това отричаха и само предполагаха от далечно място.

Sırpça: 

У њу они нису пре веровали, говорили су оно што није познато, што је од истине далеко.

Çekçe: 

když v něj již dříve neuvěřili a zabývali se dohady o nepoznatelném z místa dalekého?

Urduca: 

اِس سے پہلے یہ کفر کر چکے تھے اور بلا تحقیق دور دور کی کوڑیاں لایا کرتے تھے

Tacikçe: 

Пеш аз ин ба Ӯ кофир шуда буданд ва ба гумони худ ба Ӯ тӯҳмат мезаданд.

Tatarca: 

Алар дөньяда вакытларында иманны яки пәйгамбәргә, Коръәнгә вә ахирәткә, үлгәннән соң терелүгә ышануны инкяр итәләр иде, үзләрен белемле санап бик ерак булган яшерен нәрсәләрдән хәбәр биреп маташырлар иде. Ягъни барлыгы хак булган кыямәтне, җәннәтне, җәһәннәмне һәм пәйгамбәрне, Коръәнне ялган дип инкяр кылалар иде.

Endonezyaca: 

Dan sesungguhnya mereka telah mengingkari Allah sebelum itu; dan mereka menduga-duga tentang yang ghaib dari tempat yang jauh.

Amharca: 

በፊትም በእርሱ በእርግጥ ክደዋል፡፡ ከሩቅ ስፍራም በግምት ንግግርን ይጥላሉ፡፡

Tamilce: 

திட்டமாக (இதற்கு) முன்னர் அவர்கள் இ(ந்த வேதத்)தை மறுத்து விட்டனர். அவர்கள் (சத்தியத்தை விட்டு) வெகு தூரமான இடத்தில் இருந்துகொண்டு கற்பனையாக அதிகம் பேசுகிறார்கள்.

Korece: 

그들은 이전에도 그것을 불 신하였고 멀리서 보이지 않는 것 올 의심하였노라

Vietnamca: 

Quả thật, họ đã phủ nhận chân lý từ trước và họ đã thường phỏng đoán về điều vô hình từ một nơi xa.

Ayet Linkleri: 

Rubu tag: 

Hizb tag: