Arapça:
İngilizce:
Fransızca:
Almanca:
Rusça:
Açıklama:

ḳul câe-lḥaḳḳu vemâ yübdiü-lbâṭilü vemâ yü`îd.
Arapça:
قُلْ جَاءَ الْحَقُّ وَمَا يُبْدِئُ الْبَاطِلُ وَمَا يُعِيدُ
Türkçe:
De ki: "Hak geldi, artık bâtıl ortaya yeni bir şey çıkaramaz; eskiyi de geri getiremez."
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
De ki: "Hak geldi, batılın önü de kalmaz, sonu da."
Diyanet Vakfı:
De ki: Hak geldi; artık batıl ne bir şeyi ortaya çıkarabilir ne de geri getirebilir.
İngilizce:
Say: "The Truth has arrived, and Falsehood neither creates anything new, nor restores anything."
Fransızca:
Dis : "La Vérité [l'Islam] est venue. Et le Faux [la mécréance] ne peut rien commencer ni renouveler".
Almanca:
Sag: "Die Wahrheit ist gekommen. Und das für nichtig Erklärte kann weder etwas beginnen, noch etwas wiederholen."
Rusça:
Скажи: "Явилась истина, и ложь ничего больше не породит и не вернется".
Açıklama:

ḳul in ḍaleltü feinnemâ eḍillü `alâ nefsî. veini-htedeytü febimâ yûḥî ileyye rabbî. innehû semî`un ḳarîb.
Arapça:
قُلْ إِن ضَلَلْتُ فَإِنَّمَا أَضِلُّ عَلَىٰ نَفْسِي ۖ وَإِنِ اهْتَدَيْتُ فَبِمَا يُوحِي إِلَيَّ رَبِّي ۚ إِنَّهُ سَمِيعٌ قَرِيبٌ
Türkçe:
De ki: "Eğer saparsam, öz benliğim aleyhine saparım. Doğruyu ve güzeli bulursam bu, Rabbimin bana vahyettiği sayesindedir. Çünkü O, Semî'dir, Karîb'dir."
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
De ki: "Eğer ben yanılırsam, yalnız kendi adıma yanılırım. Ve eğer hidayeti bulmuşsam, bilinmeli ki Rabbimin bana vahiy vermesiyledir. Çünkü O, yakındır, işitir, işittirir."
Diyanet Vakfı:
De ki: Eğer (haktan) saparsam, kendi aleyhime sapmış olurum. Eğer doğru yolu bulursam, bu da Rabbimin bana vahyettiği (Kur'an) sayesindedir. Şüphesiz O, işitendir, yakındır.
İngilizce:
Say: "If I am astray, I only stray to the loss of my own soul: but if I receive guidance, it is because of the inspiration of my Lord to me: it is He Who hears all things, and is (ever) near."
Fransızca:
Dis : "Si je m'égare, je ne m'égare qu'à mes dépens; tandis que si je me guide, alors c'est grâce à ce que Mon Seigneur m'a révèle, car Il est Audient et Proche".
Almanca:
Sag: "Sollte ich geirrt haben, so leite ich nur mich selbst irre. Und sollte ich Rechtleitung gefunden haben, so ist dies mit dem, was mir mein HERR an Wahy zuteil werden läßt. Gewiß, ER ist allhörend, nahe."
Rusça:
Скажи: "Если я заблуждаюсь, то заблуждаюсь только во вред себе. Если же я следую прямым путем, то только благодаря тому, что внушил мне мой Господь. Воистину, Он - Слышащий, Близкий".
Açıklama:

velev terâ iẕ fezi`û felâ fevte veüḫiẕû mim mekânin ḳarîb.
Arapça:
وَلَوْ تَرَىٰ إِذْ فَزِعُوا فَلَا فَوْتَ وَأُخِذُوا مِن مَّكَانٍ قَرِيبٍ
Türkçe:
Bir görsen onları korku ve telaşa düştüklerinde! Artık kaçış-kurtuluş yok! Çok yakın bir yerden yakalanmışlardır.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Onları telaşa düştükleri zaman görsen: Artık kaçamak yoktur. Yakın yerden yakalanmışlardır.
Diyanet Vakfı:
(Resulüm!) Telaşa düştükleri zaman, bir görsen! Artık kurtuluş yoktur, yakın bir yerden yakalanmışlardır.
İngilizce:
If thou couldst but see when they will quake with terror; but then there will be no escape (for them), and they will be seized from a position (quite) near.
Fransızca:
Si tu voyais quand ils seront saisis de peur, - pas d'échappatoires pour eux, - et ils seront saisis de près !
Almanca:
Und (du wirst Erstaunliches erleben), würdest du nur sehen, als sie sich erschreckten. Dann gibt es kein Entkommen. Und sie wurden aus einem nahen Ort ergriffen.
Rusça:
Если бы ты видел, как они будут напуганы. Они не смогут сбежать и будут схвачены поблизости.
Açıklama:

veḳâlû âmennâ bih. veennâ lehümü-ttenâvuşü mim mekânim be`îd.
Arapça:
وَقَالُوا آمَنَّا بِهِ وَأَنَّىٰ لَهُمُ التَّنَاوُشُ مِن مَّكَانٍ بَعِيدٍ
Türkçe:
"Ona inandık!" dediler. Ama nasıl mümkün olur onlar için imana ulaşmak o uzak yerden!
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ve: "O'na iman ettik" demektedirler. Fakat onlar için (âhiret gibi) uzak bir yerden (imana) el sunmak (ulaşabilmek) nerede?
Diyanet Vakfı:
(İş işten geçtikten sonra:) "Ona inandık" demişlerdir, ama uzak yerden (dünya hayatı gelip geçtikten sonra) imana kavuşmak onlar için nasıl mümkün olur?
İngilizce:
And they will say, "We do believe (now) in the (Truth)"; but how could they receive (Faith) from a position (so far off,-
Fransızca:
Ils diront alors : "Nous croyons en lui ", - Mais comment atteindront-ils la foi de si loin ?
Almanca:
Und sie sagten: "Wir verinnerlichten den Iman an ihn!" Und wie sollte ihnen das Nahekommen daran aus einem fernen Ort möglich sein,
Rusça:
Они скажут: "Мы уверовали в это!" Но как им обрести веру или заслужить прощение в таком далеком месте!
Açıklama:

veḳad keferû bihî min ḳabl. veyaḳẕifûne bilgaybi mim mekânim be`îd.
Arapça:
وَقَدْ كَفَرُوا بِهِ مِن قَبْلُ ۖ وَيَقْذِفُونَ بِالْغَيْبِ مِن مَّكَانٍ بَعِيدٍ
Türkçe:
Daha önce inkâr etmişlerdi onu. Gayba taş atıp duruyorlardı o uzak yerden.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Halbuki daha önce (dünyada) O'nu inkâr etmişlerdi. Uzak yerden gayba taş atıyorlardı.
Diyanet Vakfı:
Halbuki daha önce onu (hakkı) inkar etmişlerdi. Uzak bir yerden gayb hakkında atıp tutuyorlardı.
İngilizce:
Seeing that they did reject Faith (entirely) before, and that they (continually) cast (slanders) on the unseen from a position far off?
Fransızca:
alors qu'auparavant ils y avaient effectivement mécru et ils offensent l'inconnu à partir d'un endroit éloignés !
Almanca:
und bereits betrieben sie doch vorher Kufr an ihn?! Doch sie verwerfen das Verborgene aus einem fernen Ort.
Rusça:
Они не верили в это прежде и делали предположения из далекого места.
Açıklama:

veḥîle beynehüm vebeyne mâ yeştehûne kemâ fu`ile bieşyâ`ihim min ḳabl. innehüm kânû fî şekkim mürîbün.
Arapça:
وَحِيلَ بَيْنَهُمْ وَبَيْنَ مَا يَشْتَهُونَ كَمَا فُعِلَ بِأَشْيَاعِهِم مِّن قَبْلُ ۚ إِنَّهُمْ كَانُوا فِي شَكٍّ مُّرِيبٍ
Türkçe:
Artık kendileriyle, iştahla arzuladıkları şey arasına engel konmuştur. Tıpkı daha önce benzerlerine yapıldığı gibi. Gerçek şu ki onlar, tutarsızlığa iten bir kuşku içindeydiler.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Artık kendileriyle arzularının arasına set çekilmiştir. Tıpkı bundan önce benzerlerine yapıldığı gibi. Çünkü hepsi işkilli bir şüphe içinde bulunuyorlardı
Diyanet Vakfı:
Artık, bundan önce benzerlerine yapıldığı gibi, kendileriyle arzu ettikleri şey arasına perde çekilmiştir. Şüphesiz onlar, kendilerini endişeye düşüren bir korku içindeydiler.
İngilizce:
And between them and their desires, is placed a barrier, as was done in the past with their partisans: for they were indeed in suspicious (disquieting) doubt.
Fransızca:
On les empêchera d'atteindre ce qu'ils désirent, comme cela fut fait auparavant avec leurs semblables, car ils se trouvaient dans un doute profond.
Almanca:
Und es wurde getrennt zwischen ihnen und dem, was sie begehren, wie es mit ihren Parteifreunden vorher gemacht wurde. Gewiß, Sie pflegten im Verdacht schleichenden Zweifel zu sein.
Rusça:
Между ними и тем, что они пожелают, будет воздвигнута преграда, что прежде произошло с подобными им. Воистину, они терзались смутными сомнениями.
Açıklama:

elḥamdü lillâhi fâṭiri-ssemâvâti vel'arḍi câ`ili-lmelâiketi rusülen ülî ecniḥatim meŝnâ veŝülâŝe verubâ`. yezîdü fi-lḫalḳi mâ yeşâ'. inne-llâhe `alâ külli şey'in ḳadîr.
Arapça:
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ الْحَمْدُ لِلَّهِ فَاطِرِ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ جَاعِلِ الْمَلَائِكَةِ رُسُلًا أُولِي أَجْنِحَةٍ مَّثْنَىٰ وَثُلَاثَ وَرُبَاعَ ۚ يَزِيدُ فِي الْخَلْقِ مَا يَشَاءُ ۚ إِنَّ اللَّهَ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ
Türkçe:
Hamt, Fâtır olan Allah'adır; gökleri ve yeri yaratan, melekleri ikişer, üçer, dörder kanatlı elçiler yapan O'dur. Yaratışta/yaratılmışlarda dilediğini artırır O. Hiç kuşkusuz, Allah her şeye gücü yetendir.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Hamd, gökleri ve yeri yaratan, melekleri ikişer, üçer, dörder kanatlı elçiler kılan Allah'a mahsustur. O, yaratmada dilediği kadar artırır. Gerçekten Allah her şeye kâdirdir.
Diyanet Vakfı:
Gökleri ve yeri yaratan, melekleri ikişer, üçer, dörder kanatlı elçiler yapan Allah'a hamdolsun. O, yaratmada dilediği arttırmayı yapar. Şüphesiz Allah, her şeye gücü yetendir.
İngilizce:
Praise be to Allah, Who created (out of nothing) the heavens and the earth, Who made the angels, messengers with wings,- two, or three, or four (pairs): He adds to Creation as He pleases: for Allah has power over all things.
Fransızca:
Louange à Allah, Créateur des cieux et de la terre, qui a fait des Anges des messagers dotés de deux, trois, ou quatre ailes. Il ajoute à la création ce qu'Il veut, car Allah est Omnipotent.
Almanca:
Alles Lob gebührt ALLAH, Dem Schöpfer der Himmel und der Erde, Der die Engel zu Gesandten mit zwei, drei und vier Flügeln machte. ER fügt der Schöpfung hinzu, was ER will. Gewiß, ALLAH ist über alles allmächtig.
Rusça:
Хвала Аллаху, Творцу небес и земли, Сделавшему посланцами ангелов с двумя, тремя и четырьмя крыльями. Он приумножает в творении, что пожелает. Воистину, Аллах способен на всякую вещь.
Açıklama:

mâ yefteḥi-llâhü linnâsi mir raḥmetin felâ mümsike lehâ. vemâ yümsik felâ mürsile lehû mim ba`dih. vehüve-l`azîzü-lḥakîm.
Arapça:
مَّا يَفْتَحِ اللَّهُ لِلنَّاسِ مِن رَّحْمَةٍ فَلَا مُمْسِكَ لَهَا ۖ وَمَا يُمْسِكْ فَلَا مُرْسِلَ لَهُ مِن بَعْدِهِ ۚ وَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ
Türkçe:
Allah'ın insanlar için açıp yaydığı rahmeti hiç kimse tutup kısamaz. Onun tutup kıstığını ise O'ndan sonra salıp açacak yoktur. Azîz'dir O, Hakîm'dir.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Allah, insanlara rahmetinden neyi açarsa artık onu tutacak, kısacak olan yoktur. Her neyi de tutar kısarsa, onu da, ondan sonra salacak yoktur. O, çok güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir.
Diyanet Vakfı:
Allah'ın insanlara açacağı herhangi bir rahmeti tutup hapseden olamaz. O'nun tuttuğunu O'ndan sonra salıverecek de yoktur. O, üstündür, hikmet sahibidir.
İngilizce:
What Allah out of his Mercy doth bestow on mankind there is none can withhold: what He doth withhold, there is none can grant, apart from Him: and He is the Exalted in Power, full of Wisdom.
Fransızca:
Ce qu'Allah accorde en miséricorde aux gens, il n'est personne à pouvoir le retenir. Et ce qu'Il retient, il n'est personne à le relâcher après Lui. Et c'est Lui le Puissant, le Sage.
Almanca:
Was ALLAH den Menschen an Gnade freiläßt, so gibt es niemanden, der sie zurückhalten kann. Und was ER zurückhält, kann niemand nach Ihm freilassen. Und ER ist Der Allwürdige, Der Allweise.
Rusça:
Никто не удержит милость, которую Аллах открывает людям. А то, что Он удерживает, никто не может ниспослать после Него. Он - Могущественный, Мудрый.
Açıklama:

yâ eyyühe-nnâsü-ẕkürû ni`mete-llâhi `aleyküm. hel min ḫâliḳin gayru-llâhi yerzüḳuküm mine-ssemâi vel'arḍ. lâ ilâhe illâ hû. feennâ tü'fekûn.
Arapça:
يَا أَيُّهَا النَّاسُ اذْكُرُوا نِعْمَتَ اللَّهِ عَلَيْكُمْ ۚ هَلْ مِنْ خَالِقٍ غَيْرُ اللَّهِ يَرْزُقُكُم مِّنَ السَّمَاءِ وَالْأَرْضِ ۚ لَا إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ ۖ فَأَنَّىٰ تُؤْفَكُونَ
Türkçe:
Ey insanlar, Allah'ın, üzerinizdeki nimetini anın! Allah'tan başka yaratıcı mı var? Sizi gökten ve yerden rızıklandırır. O'ndan başka ilah yoktur. Hal böyle iken nasıl oluyor da yüz geri çevriliyorsunuz?
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ey insanlar! Allah'ın üzerinizdeki nimetini anın. Allah'tan başka bir yaratıcı mı var? O size gökten ve yerden rızık verir. O'ndan başka ilâh yoktur. O halde (haktan) nasıl çevrilirsiniz?
Diyanet Vakfı:
Ey insanlar! Allah'ın size olan nimetini hatırlayın; Allah'tan başka size gökten ve yerden rızık verecek bir yaratıcı var mı? O'ndan başka tanrı yoktur. Nasıl oluyor da (tevhidden küfre) çevriliyorsunuz!
İngilizce:
O men! Call to mind the grace of Allah unto you! is there a creator, other than Allah, to give you sustenance from heaven or earth? There is no god but He: how then are ye deluded away from the Truth?
Fransızca:
ô hommes ! Rappelez-vous le bienfait d'Allah sur vous : existe-t-il en dehors d'Allah, un créateur qui du ciel et de la terre vous attribue votre subsistance ? Point de divinité à part Lui ! Comment pouvez-vous vous détourner [de cette vérité] ?
Almanca:
Ihr Menschen! Erinnert euch an die Wohltaten ALLAHs euch gegenüber! Gibt es etwa einen Schöpfer außer ALLAH, der euch Rizq vom Himmel und auf Erden gewährt?! Es gibt keine Gottheit außer Ihm. Also wie werdet ihr denn belogen?!
Rusça:
О люди! Помните о милости Аллаха по отношению к вам. Есть ли наряду с Аллахом другой творец, который давал бы вам пропитание с неба и земли? Нет божества, кроме Него! До чего же вы отвращены от истины!
Açıklama:
