Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

29

Sûredeki Ayet No: 

47

Ayet No: 

3387

Sayfa No: 

402

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

وَكَذَٰلِكَ أَنزَلْنَا إِلَيْكَ الْكِتَابَ ۚ فَالَّذِينَ آتَيْنَاهُمُ الْكِتَابَ يُؤْمِنُونَ بِهِ ۖ وَمِنْ هَٰؤُلَاءِ مَن يُؤْمِنُ بِهِ ۚ وَمَا يَجْحَدُ بِآيَاتِنَا إِلَّا الْكَافِرُونَ

Çeviriyazı: 

vekeẕâlike enzelnâ ileyke-lkitâb. felleẕîne âteynâhümü-lkitâbe yü'minûne bih. vemin hâülâi mey yü'minü bih. vemâ yecḥadü biâyâtinâ ille-lkâfirûn.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

(Resulüm!) İşte sana (önceki kitapları tasdik eden) bu kitabı indirdik. Onun için, kendilerine kitap verdiklerimiz ona iman ediyorlar. Şunlardan da ona iman eden nice kimseler vardır. Ayetlerimizi ancak kâfirler bile bile inkâr eder.

Diyanet İşleri: 

Sana Kitap'ı böylece indirdik; işte, kendilerine Kitap verdiklerimiz ona inanırlar; bunlardan da ona inanan bulunur. Ayetlerimizi ancak inkarcılar bile bile tanımazlar.

Abdulbakî Gölpınarlı: 

Ve işte sana böyle bir kitap indirdik biz ve bu yüzden kendilerine kitap verilenler, inanıyorlar ona ve şunlardan da inanan var ona ve delillerimizi, kafirlerden başkası da bilerek inkar etmez.

Şaban Piriş: 

İşte sana böyle bir kitap indirdik. Kendilerine kitap verilenler ona iman ederler. Bunlardan (Araplar'dan) da ona iman edenler vardır. Ayetlerimizi ancak kâfirler inatla inkar ederler.

Edip Yüksel: 

İşte sana bu kitabı indirdik. Kendilerine kitap vermiş olduklarımız ona inanacaklardır. Şunlardan (ümmilerden) da bazıları inanacaktır. Kafirlerden başkası ayetlerimizi reddetmez.

Ali Bulaç: 

İşte Biz sana böyle bir Kitap indirdik. Bundan dolayı kendilerine kitap verdiklerimiz ona iman etmektedirler. Bunlar (putatapıcılar)dan da ona iman edecek olanlar vardır. İnkarcılardan başkası Bizim ayetlerimizi inkar etmez.

Suat Yıldırım: 

Biz, işte sana da bu Kitabı indirdik. Daha önce kitap verdiğimiz kimseler buna da iman ederlerdi. Şunlardan da ona iman edenler vardır.Bizim âyetlerimizi kâfirlerden başkası inkâr etmez.

Ömer Nasuhi Bilmen: 

Ve işte sana böylece kitabı indirdik. Artık kendilerine kitap vermiş olduklarımız ona imân ederler. Şunlardan da ona imân edecek olanlar vardır. Ve Bizim âyetlerimizi kâfirlerden başkası inkar etmez.

Yaşar Nuri Öztürk: 

Kitap'ı sana işte böyle indirdik. Kendilerine kitap verdiklerimiz ona inanırlar. Şunlar içinden de ona inananlar vardır. Bizim ayetlerimize, gerçeği örtenlerden başkası kafa tutmaz.

Bekir Sadak: 

Senden azabi acele bekliyorlar. Eger sure belirtilmis olmasaydi azap onlara hemen gelirdi. Ama yine de onlar farkina varmadan baslarina ansizin gelecektir.

İbni Kesir: 

İşte böylece sana Kitab´ı indirdik. Kendilerine kitab verdiklerimiz de ona inanırlar. Bunlardan da ona inanan bulunur. Ayetlerimizi kafirlerden başkası inkar etmez.

Adem Uğur: 

(Resûlüm!) İşte böylece sana (önceki kitapları tasdik eden) bu Kitab´ı indirdik. Onun için, kendilerine kitap verdiklerimiz ona iman ediyorlar. Şunlardan (Araplardan) da ona iman eden nice kimseler vardır. Âyetlerimizi, ancak kâfirler (inatları yüzünden) bile bile inkâr eder.

İskender Ali Mihr: 

Ve işte böylece sana Kitab´ı indirdik. Kendilerine kitap verdiklerimiz O´na inanırlar. Ve bunlardan O´na (Kur´ân-ı Kerim´e) inananlar, kâfirler hariç, âyetlerimizi bile bile inkâr etmezler.

Celal Yıldırım: 

İşte (ey Peygamber!) Sana böyle bir kitap indirdik. Kendilerine (daha önce) kitap verdiklerimizden gerçekçi ilim adamları) O´na inanırlar. Bunlar (putperest Araplar)dan da O´na inanan kimseler vardır. Bizim âyetlerimizi ancak inâdçı kâfirler inkâr eder.

Tefhim ul Kuran: 

İşte biz sana böyle bir Kitap indirdik. Bundan dolayı kendilerine Kitap verdiklerimiz ona iman etmektedirler. Bunlar (putatapıcılar)dan da ona iman edecek olanlar vardır. Küfre sapanlardan başkası bizim ayetlerimizi inkâr etmez.

Fransızca: 

C'est ainsi que Nous t'avons fait descendre le Livre (le Coran). Ceux à qui Nous avons donné le Livre y croient. Et parmi ceux-ci, il en est qui y croient. Seuls les mécréants renient Nos versets .

İspanyolca: 

Y, así, te hemos revelado la Escritura. Aquéllos a quienes revelamos la Escritura creen en ella. Entre éstos hay algunos que creen en ella. Nadie rechaza Nuestros signos sino los infieles.

İtalyanca: 

Così abbiamo fatto scendere su di te il Libro. Coloro ai quali abbiamo dato il Libro credono in esso e anche tra loro c'è chi crede. Solo i miscredenti negano i Nostri segni.

Almanca: 

Und solcherart sandten WIR die Schrift hinab. Also diejenigen, denen WIR die Schrift zuteil werden ließen, verinnerlichen den Iman an ihn. Und von diesen gibt es manche, die den Iman an ihn verinnerlichen werden. Und Unsere Ayat leugnen nur dieKafir ab!

Çince: 

我这样把经典降示你,蒙我赏赐经典的人,有确信它的。这等人中,也有确信它的,只有不信道的人,否认我的迹象。

Hollandaca: 

Zoo hebben wij u het boek van den Koran nedergezonden, en zij aan wie wij de vroegere schriften hebben gegeven, gelooven daarin; en onder deze Arabieren zijn er ook die daarin gelooven, en niemand verwerpt onze teekenen, behalve de hardnekkige ongeloovigen.

Rusça: 

Так Мы ниспослали тебе Писание. Те, кому Мы даровали Писание, веруют в него. И среди этих (современников Пророка Мухаммада из числа людей Писания) есть такие, которые веруют в него (Коран), и только неверующие отвергают Наши знамения.

Somalice: 

saasaanu kuugu soodajiney Kitaabka, kuwa la siiyey Kitaabkana way rumeeyaan, kuwaasna waxaa ka mid ah kuwo rumeyn (ree Makaad), mana diido aayaadkanaga Gaalmooyee.

Swahilice: 

Na namna hivi tumekuteremshia Kitabu (cha Qur'ani). Basi wale tulio wapa Kitabu (cha Biblia) wataiamini (Qur'ani), na miongoni mwa hawa (washirikina) wapo watakao iamini. Na hawazikatai Ishara zetu isipo kuwa makafiri.

Uygurca: 

(ئى مۇھەممەد!) شۇنىڭدەك (يەنى سەندىن ئىلگىرىكىلەرگە كىتاب نازىل قىلغاندەك) ساڭىمۇ كىتاب (يەنى قۇرئان) نازىل قىلدۇق، بىز كىتاب بەرگەنلەر (يەنى يەھۇدىيلار ناسارالار) دىن قۇرئانغا ئىشىنىدىغانلار بار، بۇلاردىن (يەنى مەككە ئاھالىسىدىن) مۇ قۇرئانغا ئىشىنىدىغانلار بار، بىزنىڭ ئايەتلىرىمىزنى پەقەت كاپىرلارلا ئىنكار قىلىدۇ

Japonca: 

われはこのように,あなたに啓典を下したのである。それで,啓典を与えられている者は,この(クルアーン)を信じる。またこれら(マッカの人びと)の中にも,それを信じる者がある。わが印を否定するのは不信心者だけである。

Arapça (Ürdün): 

«وكذلك أنزلنا إليك الكتاب» القرآن كما أنزلنا إليهم التوراة وغيرها «فالذين آتيناهم الكتاب» التوراة كعبد الله بن سلام وغيره «يؤمنون به» بالقرآن «ومن هؤلاء» أهل مكة «من يؤمن به وما يجحد بآياتنا» بعد ظهورها «إلا الكافرون» أي اليهود وظهر لهم أن القرآن حق والجائي به محق وجحدوا ذلك.

Hintçe: 

और (ऐ रसूल जिस तरह अगले पैग़म्बरों पर किताबें उतारी) उसी तरह हमने तुम्हारे पास किताब नाज़िल की तो जिन लोगों को हमने (पहले) किताब अता की है वह उस पर भी ईमान रखते हैं और (अरबो) में से बाज़ वह हैं जो उस पर ईमान रखते हैं और हमारी आयतों के तो बस पक्के कट्टर काफिर ही मुनकिर है

Tayca: 

และเช่นนั้นแหละ เราได้ประทานคัมภีร์แก่เจ้า ดังนั้นบรรดาผู้ที่เราได้ประทานคัมภีร์แก่พวกเขา พวกเขาก็ศรัทธาต่อมัน (อัลกุรอาน) และในหมู่เขาเหล่านั้นมีผู้ศรัทธาต่อมัน และไม่มีผู้ใดปฏิเสธโองการทั้งหลายของเรา นอกจากผู้ปฏิเสธศรัทธา

İbranice: 

וכך הורדנו אליך את הספר. ואלה אשר נתנו להם את הספר מאמינים בו, ומאלה יש אשר יאמינו בו. ואינם מתכחשים לאותותינו אלא הכופרים

Hırvatça: 

Tako isto i tebi objavljujemo Knjigu, a neki od onih kojima smo već dali Knjigu-i u nju vjeruju, a i među ovima ima onih koji u nju vjeruju, a ajete i dokaze Naše samo nevjernici negiraju.

Rumence: 

Noi am pogorât asupra ta Cartea. Cei cărora Noi le-am dăruit Cartea cred în ea, precum şi dintre ceilalţi sunt unii care cred. Numai tăgăduitorii se leapădă de semnele Noastre.

Transliteration: 

Wakathalika anzalna ilayka alkitaba faallatheena ataynahumu alkitaba yuminoona bihi wamin haolai man yuminu bihi wama yajhadu biayatina illa alkafiroona

Türkçe: 

Kitap'ı sana işte böyle indirdik. Kendilerine kitap verdiklerimiz ona inanırlar. Şunlar içinden de ona inananlar vardır. Bizim ayetlerimize, gerçeği örtenlerden başkası kafa tutmaz.

Sahih International: 

And thus We have sent down to you the Qur'an. And those to whom We [previously] gave the Scripture believe in it. And among these [people of Makkah] are those who believe in it. And none reject Our verses except the disbelievers.

İngilizce: 

And thus (it is) that We have sent down the Book to thee. So the People of the Book believe therein, as also do some of these (pagan Arabs): and none but Unbelievers reject our signs.

Azerbaycanca: 

(Səndən əvvəlki peyğəmbərlərə necə kitab nazil etmişdiksə) Qur’anı da sənə belə nazil etdik. (Abdullah ibn Salam kimi) kitab (Tövrat) verdiyimiz şəxslər ona (Qur’ana) inanırlar. Bunlardan (Məkkə camaatından) da inananlar var. Bizim ayələrimizi yalnız kafirlər inkar edərlər!

Süleyman Ateş: 

İşte böylece Kitabı sana da indirdik. Kendilerine Kitabı verdiklerimiz, ona inanırlar: Şunlardan (şu Araplardan) da ona inananlar vardır. Ayetlerimizi, kafirlerden başkası inkar etmez.

Diyanet Vakfı: 

(Resulüm!) İşte böylece sana (önceki kitapları tasdik eden) bu Kitab'ı indirdik. Onun için, kendilerine kitap verdiklerimiz ona iman ediyorlar. Şunlardan (Araplardan) da ona iman eden nice kimseler vardır. Âyetlerimizi, ancak kafirler (inatları yüzünden) bile bile inkar eder.

Erhan Aktaş: 

İşte böylece sana Kitâp’ı indirdik. Kendilerine Kitâp ulaştırdıklarımız,(1) ona îmân ederler. Şu kimselerden(2) de O’na îmân edecekler vardır. Kâfirlerden başkası âyetlerimizi inkâr etmez.

Kral Fahd: 

(Rasûlüm') İşte böylece sana (önceki kitapları tasdik eden) bu Kitab'ı indirdik. Onun için, kendilerine kitap verdiklerimiz ona iman ediyorlar. Şunlardan (Araplardan) da ona iman eden nice kimseler vardır. Âyetlerimizi, ancak kâfirler (inatları yüzünden) bile bile inkâr eder.

Hasan Basri Çantay: 

İşte sana (Habîbim böyle bir) kitâb indirdik. Onun için kendilerine kitâb verdiklerimiz buna îman ediyorlar. Şunlardan da ona îman edecek nice kimseler vardır. Bizim âyetlerimizi kâfirlerden başkası bilerek inkâr etmez.

Muhammed Esed: 

(Ey Muhammed!) Bu ilahi kelamı sana işte bu şekilde indirdik. Ve bu ilahi kelamı bahşettiklerimiz ona inanırlar; şu (geçmiş vahiylerin takipçi)leri arasında da ona inananlar vardır. Mesajlarımızı, (apaçık bir) hakikati inkar edenler dışında, hiç kimse bile bile reddetmez:

Gültekin Onan: 

İşte biz sana böyle bir Kitap indirdik. Bundan dolayı kendilerine Kitap verdiklerimiz ona inanmaktadırlar. Bunlar [putatapıcılar]dan da ona inanacak olanlar vardır. Kafirlerden başkası bizim ayetlerimizi (bile bile) reddetmez / kafa tutmaz (cehade).

Ali Fikri Yavuz: 

(Ey Rasûlüm), onlara kitab indirdiğimiz gibi, sana da kitab indirdik. Onun için kendilerine kitab verdiklerimiz (Abdullah ibni Selâm gibi kimseler), Kur’an’a iman ediyorlar. Şunlardan (Mekke halkından) da Kur’an’a iman edecek kimseler var. Bizim ayetlerimizi ancak kâfirler inkâr eder.

Portekizce: 

E assim te revelamos o Livro. Aqueles a quem concedemos o Livro crêem nele, e também entre estes (árabes idólatras)há os que nele crêem; e ninguém, salvo os incrédulos, nega os Nosso versículos.

İsveççe: 

Det är så som Vi har uppenbarat Skriften för dig, och de som [i äldre tider] mottog uppenbarelsen tror på den, och bland dessa [andra] finns de som tror på den. Ingen avvisar [mot bättre vetande] Våra budskap utom de som är beredda att förneka [den uppenbara] sanningen.

Farsça: 

و همان گونه [که بر پیامبران پیشین کتاب نازل کردیم] این کتاب را بر تو نازل نمودیم، پس [برخی از] کسانی که کتابشان دادیم به آن ایمان می آورند، و از اینان [هم که مشرک اند] اندکی به آن ایمان می آورند، و آیات ما را جز کافران انکار نمی کنند،

Kürtçe: 

ھەروەك (پێغەمبەرانی پێشوو) قورئانمان بۆ تۆ (ئەی موحەممەد ﷺ) ناردەخوارەوە جا ئەو کەسانەی کە کتێبمان پێداون (ھەندێکیان) باوەڕ بەو (قورئانە) دەھێنن وە لەمانەش (بت پەرستەکانی عەرەب) کەسانێك بڕوای پێ دەھێنێت تەنھا بێ باوەڕانی (ڕۆچوو) دان نانێن بە ئایەتەکانی ئێمەدا

Özbekçe: 

Ана шундай қилиб, сенга ҳам китоб нозил қилдик. Бас, Биз уларга китоб берган кимсалар унга иймон келтирурлар. Анавилардан ҳам унга иймон келтирадиганлари бор. Бизнинг оятларимизни фақат кофирларгина инкор этурлар. (Қуръон оятларини ким инкор этса, ким уларга иймон келтирмаса, ўша кофирдир. Хоҳ у аҳли китобдан бўлсин, хоҳ мушриклардан бўлсин, хоҳ бошқа тоифадан бўлсин. Баъзи бир устамон аҳли китоблар ҳозирда содда мусулмонларнинг бошини аввалги оят маъноси билан айлантирмоқдалар. Мана, Қуръонда сизлар билан бизни тенг дейилган, Илоҳимиз бир, фарқи йўқ, келинглар, Инжил ўқинглар, черковга киринглар, деб йўлдан урмоқдалар. Кейинги оят эса, айтилмай қолиб кетмоқда. Мусулмонлар Қуръондан узоқлашганда ана шундай мусибатлар келиб чиқади. Ислом келди, бошқа барча динлар ботил бўлди. Қуръон келди, бошқа барча китоблар насх бўлди. Ушбу ҳақиқатни ҳамма яхши билмоғи даркор.)

Malayca: 

Dan (sebagaimana Kami telah menurunkan Kitab-kitab ugama kepada Rasul-rasul yang telah lalu) demikianlah Kami turunkan pula kepadamu (wahai Muhammad) Kitab Al-Quran ini. Maka orang-orang yang Kami berikan Kitab (Taurat dan Injil) ada yang beriman kepada Al-Quran, dan juga sebahagian dari orang-orang (Makkah) beriman kepadanya; dan tiadalah yang mengingkari ayat-ayat keterangan Kami melainkan orang-orang yang berdegil dalam kekufurannya.

Arnavutça: 

Dhe, kështu Na ta kemi shpallur ty Librin (Kur’anin). E, atyre që u kemi shpallur Librin (Teuratin), besojnë në këtë (Kur’an). E, disa (nga Mekkasit) besojnë në të (Kur’an), e ajetet Tona i mohojnë vetëm mohuesit.

Bulgarca: 

И така низпослахме на теб Книгата. Онези, на които дадохме Писанието, вярват в нея, а и някои от тези вярват в нея. Само неверниците отричат Нашите знамения.

Sırpça: 

Тако исто и теби објављујемо Књигу, а неки од оних којима смо већ дали Књигу - и у њу верују, а и међу овима има оних који у њу верују, а Наше речи и доказе негирају само неверници.

Çekçe: 

A takto jsme seslali Písmo i tobě; a ti, kterým jsme dali Písmo, věří v ně. A také mezi těmito zde jsou mnozí, kdož v ně věří; znamení Naše pak odmítají jedině nevěřící.

Urduca: 

(اے نبیؐ) ہم نے اِسی طرح تمہاری طرف کتاب نازل کی ہے، اس لیے وہ لوگ جن کو ہم نے پہلے کتاب دی تھی وہ اس پر ایمان لاتے ہیں، اور اِن لوگوں میں سے بھی بہت سے اس پر ایمان لا رہے ہیں، اور ہماری آیات کا انکار صرف کافر ہی کرتے ہیں

Tacikçe: 

Ҳамчунон ин китобро бар ту нозил кардем ва аҳли китоб ба он имон меоваранд ва аз инҳо низ касоне ба он имон меоваранд ва ғайри кофирон касе оёти Моро инкор намекунад.

Tatarca: 

Аларга китап иңдергәнебез кеби сиңа Коръән иңдердек. Без китап биргән кешеләрдән Коръәнгә иман китерүчеләре бар, Безнең аятьләребезгә каршы сөйләмәс вә инкяр итмәс, мәгәр имансыз кешеләр инкяр итәрләр.

Endonezyaca: 

Dan demikian (pulalah) Kami turunkan kepadamu Al Kitab (Al Quran). Maka orang-orang yang telah kami berikan kepada mereka Al Kitab (Taurat) mereka beriman kepadanya (Al Quran); dan di antara mereka (orang-orang kafir Mekah) ada yang beriman kepadanya. Dan tiadalah yang mengingkari ayat-ayat kami selain orang-orang kafir.

Amharca: 

እንደዚሁም ወዳንተ መጽሐፍን አወረድን፡፡ እነዚያም መጽሐፍን የሰጠናቸው፤ በእርሱ ያምናሉ፡፡ ከእነዚህም (ከመካ ሰዎች) በእርሱ የሚያምኑ አልሉ፡፡ በተዓምራቶቻችንም ከሓዲዎቹ እንጂ ማንም አይክድም፡፡

Tamilce: 

(உமக்கு முன்னர் உள்ள நபிமார்களுக்கு வேதத்தை இறக்கிய) இவ்வாறுதான் உமக்கு(ம்) இவ்வேதத்தை நாம் இறக்கினோம். (இதற்கு முன்) வேதங்களை நாம் எவர்களுக்கு கொடுத்தோமோ அவர்கள் (-இஸ்ரவேலர்களில் பலர்) இ(ந்த வேதத்)தை நம்பிக்கை கொள்வார்கள். இன்னும், இவர்களில் (-மக்காவாசிகளில்) இதை நம்பிக்கை கொள்பவர்களும் இருக்கிறார்கள். நிராகரிப்பாளர்களைத் தவிர (மற்றவர்கள்) நமது வசனங்களை மறுக்க மாட்டார்கள்.

Korece: 

그와 마찬가지로 그대에게 그 성서를 계시했노라 그리하여 그 성서의 백성들은 믿는 사람들 이 믿었던 것처럼 그것을 믿었느 니 불신자들을 제외하고는 믿지 아니한 자가 없었노라

Vietnamca: 

Như thế đó, TA (Allah) đã ban Kinh Sách (Qur’an) xuống cho Ngươi (Thiên Sứ Muhammad). Cho nên, những ai được TA ban cho Kinh Sách đều có đức tin nơi Nó và một số người này cũng đã có đức tin nơi Nó và không một ai chống đối lại các Lời Mặc Khải của TA ngoại trừ đám người vô đức tin.