Arapça:
وَعَادًا وَثَمُودَ وَقَد تَّبَيَّنَ لَكُم مِّن مَّسَاكِنِهِمْ ۖ وَزَيَّنَ لَهُمُ الشَّيْطَانُ أَعْمَالَهُمْ فَصَدَّهُمْ عَنِ السَّبِيلِ وَكَانُوا مُسْتَبْصِرِينَ
Çeviriyazı:
ve`âdev veŝemûde veḳat tebeyyene leküm mim mesâkinihim. vezeyyene lehümü-şşeyṭânü a`mâlehüm feṣaddehüm `ani-ssebîli vekânû müstebṣirîn.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ad ve Semud'u da (helak ediverdik). Sizin için, (onların başına nelerin geldiği) oturdukları yerlerden apaçık anlaşılmaktadır. Şeytan onlara yaptıkları işleri güzel gösterip onları doğru yoldan çıkardı. Oysa bakıp görebilecek durumdaydılar.
Diyanet İşleri:
Ad ve Semud milletlerini de yok ettik. Bunu, oturdukları yerler göstermektedir. Şeytan kendilerine, işlediklerini güzel gösterdi; onları doğru yoldan alıkoydu. Oysa kendileri bunu anlayacak durumda idiler.
Abdulbakî Gölpınarlı:
Ve Âd'le Semud'u da helak etmiştik ve gerçekten de yerlerinden apaçık anlamaktasınız ve Şeytan, onların yaptıklarını, bezemişti kendilerine ve gerçeği gördükleri halde yoldan çelmişti onları.
Şaban Piriş:
Ad ve Semud kavimlerini (helak ettik). Onların meskenlerinden bu apaçık size belli olmuştur. Şeytan, onlara yaptıklarını güzel göstermiş ve onları (hak) yoldan alı koymuştur. Oysa onlar basiret sahibi kimselerdi.
Edip Yüksel:
Aynı şekilde, Ad ve Semud'u da... Akibetleri, oturmuş oldukları yerlerden size belli olmaktadır. Şeytan işlerini onlara süslü göstererek onları yoldan saptırdı. Halbuki görüp anlayacak yeteneğe sahiptiler.
Ali Bulaç:
Ad'ı ve Semud'u da (yıkıma uğrattık). Gerçek şu ki, kendi oturdukları yerlerden size (durumları) belli olmaktadır. Kendi yaptıklarını şeytan süsleyip-çekici kıldı, böylece onları yoldan alıkoydu. Oysa onlar görebilen kimselerdi.
Suat Yıldırım:
Âd ve Semûd halklarını da imha ettik.Siz ey (Mekkeliler) bunu, kalan ev harabelerinden anlıyorsunuzdur.Şeytan onlara yaptıkları kötü işleri süsledi ve onları yoldan çıkardı.Halbuki onlar aklı fikri yerinde, açıkgöz kimselerdi.
Ömer Nasuhi Bilmen:
Ve Âd ve Semûd (kavmini de helâk ettik). Muhakkak ki, sizin için onların oturmuş oldukları yerlerden (başlarına gelen felaketler) açıklanmıştır ve şeytan onların yaptıkları işleri süslü göstermiş de onları yoldan saptırmıştır. Halbuki, gözleri görür kimseler olmuşlardı.
Yaşar Nuri Öztürk:
Âd'ı, Semûd'u da böyle yaptık. Bu, onların yurtlarından/meskenlerinden açıkça belli olmaktadır. Şeytan onlara amellerini süsleyip püslemişti de kendilerini yoldan çıkarmıştı. Oysaki, bakıp görebilen insanlardı.
Bekir Sadak:
Allah gokleri ve yeri gerektigi gibi yaratmistir. Dogrusu bunda inananlara bir ders vardir. *
İbni Kesir:
Ad ve Semud kavmini de. Bunu, oturdukları yerlerden anlamaktasınız. Şeytan kendilerine yaptıkları şeyleri güzel göstermişti de onları doğru yoldan alıkoymuştu. Halbuki kendileri bunu anlayacak durumda idiler.
Adem Uğur:
Âd ve Semûd´u da (helâk ettik). Sizin için, (onların başına nelerin geldiği) oturdukları yerlerden apaçık anlaşılmaktadır. Şeytan onlara yaptıkları işleri güzel gösterip onları doğru yoldan çıkardı. Oysa bakıp görebilecek durumdaydılar.
İskender Ali Mihr:
Ve Ad ve Semud kavmi, size beyan edildi (gösterildi). Onların meskenlerinden (bahsedilerek) ve şeytan onlara amellerini süsledi. Böylece onları (Allah´ın) yolundan alıkoydu. Ve onlar görebilenlerdi (görerek inkâr edenlerdi).
Celal Yıldırım:
Âd ve Semûd´u da yok ettik. Gerçekten onların oturduğu yerlerin kalıntıları size açık ve ortadadır. Şeytan, onlara amellerini süslemişti de böylece onları (doğru) yoldan alıkoymuştu. Halbuki kendileri (az-çok) gözü açık kimseler idi.
Tefhim ul Kuran:
Âd´ı ve Semûd´u da (yıkıma uğrattık) . Gerçek şu ki, kendi oturdukları yerlerden size (durumları) belli olmaktadır. Kendi yapmakta olduklarını şeytan onlara süsleyip çekici kıldı, böylece onları yoldan alıkoydu. Oysa onlar görebilen kimselerdi.
Fransızca:
De même (Nous anéantîmes) les Aad et les Tamud. - Vous le voyez clairement à travers leurs habitations - Le Diable, cependant, leur avait embelli leurs actions, au point de les repousser loin du Sentier; ils étaient pourtant invités à être clairvoyants.
İspanyolca:
¡Y a los aditas y a los tamudeos! Por sus viviendas se os muestra claramente... El Demonio engalanó sus obras y los apartó del Camino, a pesar de su perspicacia.
İtalyanca:
Ugualmente [accadde] agli 'Ad e i Thamûd; prova ne siano, per voi, le loro abitazioni. Satana abbellì agli occhi loro le loro azioni e li sviò dalla retta via nonostante fossero stati invitati ad essere lucidi.
Almanca:
(Ebenfalls richteten WIR zugrunde) 'Aad und Thamud. Und bereits wurde (ihre Peinigung) euch sichtbar von ihren Wohnstätten. Und der Satan ließen ihnen ihr Taten schön erscheinen, dann hielt er sie vom Weg ab, während sie einblicken konnten.
Çince:
(我曾毁灭)阿德人和赛莫德人,你们从他们居住的地方,确已明白他们被毁灭的情形。恶魔以他们的行为,迷惑他们而阻碍他们遵循正道,他们原来是能思维的。
Hollandaca:
En wij verdelgden ook de stammen van Ad en Thamoed; en gij weet wel wat er nog van hunne woningen is overgebleven. En Satan deed hen hunne werken goed vinden en wendde hen zijwaarts van den weg der waarheid, hoewel zij doorzicht hadden.
Rusça:
А также адиты и самудяне! Вам это ясно по их жилищам. Сатана представил им их деяния прекрасными и сбил их с пути, хотя они были проницательны.
Somalice:
Caad iyo Thamuudna (waan halaagnay), «halaagooduna» wuxuu idiinka muuqdaa Guryahoodii, wuxuuna u qurxiyey Shaydaan Camal koodi, wuxuuna kaleexiyey Jidka waxayna ahaayeen kuwo wax arka (haday waantoobi).
Swahilice:
Na pia kina A'di na Thamud. Nanyi yamekwisha kubainikieni kutokana na maskani zao. Na Shet'ani aliwapambia vitendo vyao, na akawazuilia Njia, na hali walikuwa wenye kuona.
Uygurca:
ئادنى ۋە سەمۇدنى (ھالاك قىلدۇق)، (ئى ئەھلى مەككە!) سىلەرگە ھەقىقەتەن ئۇلارنىڭ (ھىجازدىكى، يەمەندىكى) تۇرالغۇ جايلىرىدىن ئۇلارنىڭ ھالاك بولغانلىقى مەلۇم بولدى، شەيتان ئۇلارغا (كۇقرىدىن ۋە گۇناھلاردىن ئىبارەت) ئەمەللىرىنى چىرايلىق كۆرسەتتى، ئۇلارنى توغرا يولدىن توستى، ئۇلار ئەقىل ئىگىلىرى ئىدى) لېكىن ئۇلار تەكەببۇرلۇق يۈزىسىدىن ئەقلىنى جايىدا ئىشلەتمىدى)
Japonca:
またアードとサムードに就いては,(廃墟と化した)かれらの住まいによって,既にあなたがたに明瞭である。悪魔はかれらに,自分の所行を立派であると思わせ,立派な見識を与えられていたのに,正道から離反させる結末となった。
Arapça (Ürdün):
«و» أهلكنا «عادا وثمودا» بالصرف وتركه بمعنى الحي والقبيلة «وقد تبيّن لكم» إهلاكهم «من مساكنهم» بالحجر واليمن «وزيَّن لهم الشيطان أعمالهم» من الكفر والمعاصي «فصدهم عن السبيل» سبيل الحق «وكانوا مستبصرين» ذوي بصائر.
Hintçe:
और क़ौम आद और समूद को (भी हलाक कर डाला) और (ऐ अहले मक्का) तुम को तो उनके (उजड़े हुए) घर भी (रास्ता आते जाते) मालूम हो चुके और शैतान ने उनकी नज़र में उनके कामों को अच्छा कर दिखाया था और उन्हें (सीधी) राह (चलने) से रोक दिया था हालॉकि वह बड़े होशियार थे
Tayca:
และอ๊าดและซะมูด และได้เป็นที่ประจักษ์แก่พวกเจ้าแล้ว จากที่พำนักของพวกเขา และมารชัยฏอนได้ทำให้การงานของพวกเขา เป็นที่เพริศแพร้วแก่พวกเขา แล้วมันได้หันเหพวกเขาออกจากแนวทางโดยที่พวกเขาเป็นผู้มีสติปัญญาพิจารณา
İbranice:
(והכחדנו אף) את עאד ות'מוד, והרי ברור לכם מחורבות בתיהם מה שקרה להם, וקישט להם השטן את העכביש מעשיהם, והסיט אותם מדרך הישר, למרות שהיו נבונים
Hırvatça:
A i Ada i Semuda - ostaci domova njihovih vidljivi su vam - a šejtan im je lijepim postupke njihove predočio, pa ih, od Pravog puta odvratio, a oni su razumni bili.
Rumence:
Aşa a fost şi cu adiţii şi cu tamudiţii. Vă este limpede după locuinţele lor! Satan le împodobea faptele şi îi îndepărta de la Calea cea Dreaptă, chiar dacă ei erau prevăzători.
Transliteration:
WaAAadan wathamooda waqad tabayyana lakum min masakinihim wazayyana lahumu alshshaytanu aAAmalahum fasaddahum AAani alssabeeli wakanoo mustabsireena
Türkçe:
Âd'ı, Semûd'u da böyle yaptık. Bu, onların yurtlarından/meskenlerinden açıkça belli olmaktadır. Şeytan onlara amellerini süsleyip püslemişti de kendilerini yoldan çıkarmıştı. Oysaki, bakıp görebilen insanlardı.
Sahih International:
And [We destroyed] 'Aad and Thamud, and it has become clear to you from their [ruined] dwellings. And Satan had made pleasing to them their deeds and averted them from the path, and they were endowed with perception.
İngilizce:
(Remember also) the 'Ad and the Thamud (people): clearly will appear to you from (the traces) of their buildings (their fate): the Evil One made their deeds alluring to them, and kept them back from the Path, though they were gifted with intelligence and skill.
Azerbaycanca:
Biz Adı və Səmudu da məhv etdik. (Ey Məkkə əhli! Onların başlarına nələr gətirdiyimiz xaraba qalmış) məskənlərindən sizə bəllidir. Şeytan (çirikn) əməllərini onlara gözəl göstərib gözləri görə-görə onları haqq yoldan çıxartdı.
Süleyman Ateş:
Ad ve Semud'u da (helak ettik). Bu, oturdukları yerlerden size belli olmaktadır. Şeytan onlara yaptıkları işleri süsleyip onları yoldan çıkardı. Oysa bakıp ibret alabilirlerdi (ama almadılar).
Diyanet Vakfı:
Âd ve Semud'u da (helak ettik). Sizin için, (onların başına nelerin geldiği) oturdukları yerlerden apaçık anlaşılmaktadır. Şeytan onlara yaptıkları işleri güzel gösterip onları doğru yoldan çıkardı. Oysa bakıp görebilecek durumdaydılar.
Erhan Aktaş:
Âd ve Semûd’un sonları da yurtlarının durumundan size belli olmaktadır. Şeytân yaptıklarını güzel göstererek onların yanlış yolu seçmelerine sebep oldu. Oysaki doğruyu görebilirlerdi.
Kral Fahd:
Âd ve Semûd’u da (helâk ettik). Sizin için, (onların başına nelerin geldiği) oturdukları yerlerden apaçık anlaşılmaktadır. Şeytan onlara yaptıkları işleri güzel gösterip onları doğru yoldan çıkardı. Oysa bakıp görebilecek durumdaydılar.
Hasan Basri Çantay:
Aad ile Semudu da (helak etdik. Onların başına neler geldiği) hakıykat sizin için el´an (o haraab) evleri (ciheti) nden belli olmakdadır. Uyanık (insan) lar oldukları halde şeytan onların amel (ve hareket) lerini süsleyib kendilerini yoldan sapdırmışdır.
Muhammed Esed:
Mesken ve barınakların(ın kalıntıların)dan açıkça görüleceği gibi, Ad ve Semud (kavimlerini de yok ettik). (Onlar yıkılıp gittiler.) Çünkü Şeytan onlara işledikleri (günahları) güzel gösterdi ve böylece onları, hakikati kavrama yeteneğine sahip oldukları halde, (Allah´ın) yol(un)dan alıkoydu.
Gültekin Onan:
Ad´ı ve Semud´u da (yıkıma uğrattık). Gerçek şu ki, kendi oturdukları yerlerden size (durumları) belli olmaktadır. Kendi yaptıklarını şeytan süsleyip çekici kıldı, böylece onları yoldan alıkoydu. Oysa onlar görebilen kimselerdi.
Ali Fikri Yavuz:
Ad ile Semûd’u da helak ettik. (Ey Mekke halkı), onlara ne yapıldı, meskenlerinin harabından size belli olmaktadır. Görgü sahibleri oldukları halde, şeytan, onların amellerini kendilerine süslemiş (güzel göstermiş) de, onları hak yoldan çevirmişti.
Portekizce:
E aniquilamos o povo de Ad e o de Samud, como atestam (as ruínas de) suas casas, porque Satanás lhes abrilhantou asações e os desencaminhou da (verdadeira) senda, apesar de serem perspicazes.
İsveççe:
OCH [VI lät även stammarna] Aad och Thamud gå under, vilket ni lätt kan se av [vad som återstår av] deras boplatser. Djävulen skönmålade för dem deras handlingar och spärrade [Guds] väg för dem, trots att de var klarsynta människor.
Farsça:
و [قوم] عاد و ثمود را [نیز نابود کردیم] ، و از خانه های [خراب شده و خالی] آنان [سرنوشت شومشان] برای شما نمایان است، و شیطان عمل های [زشت] آنان را برایشان آراست، در نتیجه آنان را از راه [خدا] باز داشت در حالی که [برای تشخیص حق از باطل] بصیرت داشتند.
Kürtçe:
وە گەلی عاد و سەمودیشمان (لەناو برد) بەڕاستی (ئەو لە ناوبردنە) ڕوون بووەتەوە بۆتان لەشوێنەوارە (وێرانە)کانیانەوە شەیتان کردەوە خراپەکانیانی بۆ ڕازاندبوونەوە لەڕێگا وڕێبازی ڕاست ودروست وێڵی کردن، لەکـاتێکدا ئـەوان خـاوەنی ژیری وبیروھۆش بوون
Özbekçe:
Ва Од ва Самудни (ҳам ҳалок этдик). Батаҳқиқ, бу сизга уларнинг масканларидан аён бўлиб турибди. Шайтон уларга амалларини зийнатлаб кўрсатиб, уларни йўлдан тўсди. Ҳолбуки, улар кўриб-билиб тургувчи эдилар.
Malayca:
Dan (ingatkanlah peristiwa kebinasaan) Aad (kaum nabi Hud) dan Thamud (kaum Nabi Soleh); dan telahpun ternyata kepada kamu sebahagian dari bekas-bekas tempat kediaman mereka; dan (kebinasaan mereka yang demikian ialah disebabkan) Syaitan memperelokkan pada pandangan mereka: amal-amal mereka (yang jahat itu), lalu ia menghalangi mereka dari jalan Allah; padahal mereka orang-orang yang bijak pandai dan berakal (yang dapat membezakan yang benar dan yang salah).
Arnavutça:
(Dhe kujtoje) Adin dhe Themudin, e ju e kishit të qartë (çka ka ndodhur) me shtëpitë e tyre. Atyre, djalli ua ka zbukuruar veprat e tyre, e madje i ka shmangur nga rruga e drejtë, edhe pse kanë qenë largpamës.
Bulgarca:
И [погубихме също] адитите, и самудяните... Това ви се изясни от [руините на] жилищата им... И сатаната разкраси за тях делата им, и ги възпря от пътя, въпреки че бяха прозорливи.
Sırpça:
А и Ада и Семуда - остаци њихових домова су вам видљиви - а ђаво им је њихове поступке лепим приказао, па их, од Правог пута одвратио, а били су разумни.
Çekçe:
A vyslali jsme k ´Ádovcům a Thamúdovcům... a je vám osud jejich jasný podle příbytků jejich. Satan jim okrášlil jejich počínání a svedl je z cesty, ačkoliv byli jasně vidoucí.
Urduca:
اور عاد و ثمود کو ہم نے ہلاک کیا، تم وہ مقامات دیکھ چکے ہو جہاں وہ رہتے تھے اُن کے اعمال کو شیطان نے اُن کے لیے خوشنما بنا دیا اور انہیں راہِ راست سے برگشتہ کر دیا حالانکہ وہ ہوش گوش رکھتے تھے
Tacikçe:
Ва Оду Самудро ҳалок кардем. Ва ин аз масканҳояшон бароятон ошкор аст. Шайтон корҳояшонро дар назарашон биёрост ва ононро аз роҳ боздошт. Ва ҳол он ки мардуме соҳиби ақлу хуш буданд.
Tatarca:
Дәхи Гад, Сәмуд кавемнәрен дә һәлак иттек, ий мөшрикләр, аларның һәлак булган урыннары сезгә белдерелде, шайтан аларга батыл эшләрен зиннәтле итеп күрсәтте, вә аларны пәйгамбәрләре күрсәткән хак юлдан чыгарып адашу юлына кертте, бит алар гакыл вә басыйрәт ияләре иделәр, Аллаһ биргән белемне хак юлга кулланмыйча, һәлак булдылар.
Endonezyaca:
Dan (juga) kaum 'Aad dan Tsamud, dan sungguh telah nyata bagi kamu (kehancuran mereka) dari (puing-puing) tempat tinggal mereka. Dan syaitan menjadikan mereka memandang baik perbuatan-perbuatan mereka, lalu ia menghalangi mereka dari jalan (Allah), sedangkan mereka adalah orang-orang berpandangan tajam,
Amharca:
ዓድንና ሰሙድንም (አጠፋን)፡፡ ከመኖሪያዎቻቸውም (ፍርስራሾች በኩል መጥፋታቸው) ለእናንተ በእውነት ተገለጠላችሁ፡፡ ሰይጣንም ሥራዎቻቸውን ለእነርሱ ሸለመላቸው፡፡ ከመንገድም አገዳቸው፡፡ የማስተዋልም ባለቤቶች ነበሩ፤ (ግን አላስተዋሉም)፡፡
Tamilce:
இன்னும், ஆதையும் சமூதையும் நினைவு கூருங்கள்! அவர்களின் தங்குமிடங்களில் இருந்து (அவர்களுக்கு என்ன நேர்ந்தது என்பது) உங்களுக்குத் தெளிவாகத் தெரிகிறது. ஷைத்தான், அவர்களுக்கு அவர்களின் செயல்களை அலங்கரித்தான். ஆக, அவன் அவர்களை (நேரான) பாதையிலிருந்து தடுத்தான். (நேர்வழி எது வழிகேடு எது என்பதில்) அவர்கள் தெளிவானவர்களாக இருந்தனர். (சத்தியத்தை அறிந்த பின்னர் அதை நிராகரித்தனர். வழிகேட்டைத் தெளிவாக அறிந்தும் அதில்தான் சென்றனர்.)
Korece:
아드와 사무드 백성의 이야 기를 상기할지니 그들 주거지의 황폐함이 너희에게 명백하리라 사 탄은 꾸며진 행위로 그들을 유혹 하여 그들을 바른 길에서 이탈케 하였노라 그들 백성에게는 지혜 와 기술도 있었노라
Vietnamca:
Người dân ‘Ad và Thamud cũng thế. Nhà cửa đổ nát của họ hãy còn là một chứng tích rõ ràng cho các ngươi về họ. Shaytan đã tô điểm cho việc làm của họ trở nên hấp dẫn đối với họ để nó ngăn cản họ đi xa khỏi con đường ngay chính trong khi họ là những người có cái nhìn thấu suốt (vì đã được các Thiên Sứ của họ hướng dẫn và chỉ dạy).
Ayet Linkleri:
Rubu tag:
Hizb tag: