
feâmene lehû lûṭ. veḳâle innî mühâcirun ilâ rabbî. innehû hüve-l`azîzü-lḥakîm.
Arapça:
۞ فَآمَنَ لَهُ لُوطٌ ۘ وَقَالَ إِنِّي مُهَاجِرٌ إِلَىٰ رَبِّي ۖ إِنَّهُ هُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ
Türkçe:
O'na Lût iman etti. Ve dedi: "Ben Rabbime hicret edeceğim. Kuşkusuz, O, mutlak Azîz, mutlak Hakîm'dir."
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Bunun üzerine ona sadece Lut iman etti. (İbrahim) de dedi ki: "Ben Rabbime hicret edeceğim. Şüphe yok ki O çok güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir."
Diyanet Vakfı:
Bunun üzerine Lut ona iman etti ve (İbrahim): Doğrusu ben Rabbim'e(emrettiği yere) hicret ediyorum. Şüphesiz O, mutlak güç ve hikmet sahibidir, dedi.
İngilizce:
But Lut had faith in Him: He said: "I will leave home for the sake of my Lord: for He is Exalted in Might, and Wise."
Fransızca:
Lot crut en lui. Il dit : "Moi, j'émigre vers mon Seigneur, car c'est Lui le Tout Puissant, le Sage".
Almanca:
Dann verinnerlichte Lut den Iman an ihn. Und er sagte: "Ich unternehme Hidschra zu meinem HERRN. Gewiß, ER ist Der Allwürdige, Der Allweise."
Rusça:
В него уверовал Лут (Лот), и он (Ибрахим) сказал: "Я собираюсь совершить переселение ради своего Господа. Воистину, Он - Могущественный, Мудрый".
Açıklama:

vevehebnâ lehû isḥâḳa veya`ḳûbe vece`alnâ fî ẕürriyyetehü-nnübüvvete velkitâbe veâteynâhü ecrahû fi-ddünyâ. veinnehû fi-l'âḫirati lemine-ṣṣâliḥîn.
Arapça:
وَوَهَبْنَا لَهُ إِسْحَاقَ وَيَعْقُوبَ وَجَعَلْنَا فِي ذُرِّيَّتِهِ النُّبُوَّةَ وَالْكِتَابَ وَآتَيْنَاهُ أَجْرَهُ فِي الدُّنْيَا ۖ وَإِنَّهُ فِي الْآخِرَةِ لَمِنَ الصَّالِحِينَ
Türkçe:
Biz, İbrahim'e İshak'ı ve Yakub'u armağan ettik. Onun soyu içine peygamberliği ve Kitap'ı yerleştirdik ve onun ödülünü dünyada verdik. Âhirette de o, elbetteki iyilik ve barış sevenler arasında olacaktır.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
O'na İshak ve Yakub'u bağışladık. Peygamberliği ve kitapları, onun soyundan gelenlere verdik. Onu dünyada mükafatlandırdık. Şüphesiz o, ahirette de salihler (zümresin)dendir.
Diyanet Vakfı:
Ona İshak ve Ya'kub'u bağışladık. Peygamberliği ve kitapları, onun soyundan gelenlere verdik. Ona dünyada mükafatını verdik. Şüphesiz o, ahirette de salihler (zümresin) dendir.
İngilizce:
And We gave (Abraham) Isaac and Jacob, and ordained among his progeny Prophethood and Revelation, and We granted him his reward in this life; and he was in the Hereafter (of the company) of the Righteous.
Fransızca:
Nous lui donnâmes Isaac et Jacob, et plaçâmes dans sa descendance la prophétie et le Livre. Nous lui accordâmes sa récompense ici-bas, tandis que dans l'au-delà, il sera parmi les gens de bien.
Almanca:
Und WIR schenkten ihm Ishaq und Ya'qub, bestimmten die Prophetenschaft und die Schrift bei seiner Nachkommenschaft und ließen ihm seine Belohnung im Diesseits zuteil werden. Und gewiß, er ist im Jenseits doch unter den gottgefällig Guttuenden!
Rusça:
Мы даровали ему Исхака (Исаака) и Йакуба (Иакова), а его потомству - пророчество и Писание. Мы даровали ему его награду в этом мире, а в Последней жизни он будет в числе праведников.
Açıklama:

velûṭan iẕ ḳâle liḳavmihî inneküm lete'tûne-lfâḥişeh. mâ sebeḳaküm bihâ min eḥadim mine-l`âlemîn.
Arapça:
وَلُوطًا إِذْ قَالَ لِقَوْمِهِ إِنَّكُمْ لَتَأْتُونَ الْفَاحِشَةَ مَا سَبَقَكُم بِهَا مِنْ أَحَدٍ مِّنَ الْعَالَمِينَ
Türkçe:
Lût'u da gönderdik. Toplumuna şöyle demişti o: "Öyle bir iğrençliğe bulaşıyorsunuz ki, sizden önce âlemlerden bir tek kişi bunu yapmamıştır."
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Lut'u da gönderdik. O kavmine demişti ki: "Gerçekten siz, daha önce hiçbir milletin yapmadığı bir hayasızlığı yapıyorsunuz!"
Diyanet Vakfı:
Lut'u da (gönderdik). O, kavmine demişti ki: Gerçekten siz, daha önce hiçbir milletin yapmadığı bir hayasızlığı yapıyorsunuz!
İngilizce:
And (remember) Lut: behold, he said to his people: "Ye do commit lewdness, such as no people in Creation (ever) committed before you.
Fransızca:
Et Lot, quand il dit à son peuple : "Vraiment, vous commettez la turpitude où nul dans l'univers ne vous a précédés.
Almanca:
Und Lut als er seinen Leuten sagte: "Gewiß, Ihr begeht doch das Verabscheuenswürdige, das keiner von den Menschen vor euch je beging.
Rusça:
Вот Лут (Лот) сказал своему народу: "Воистину, вы совершаете мерзость, которую не совершал до вас никто из миров.
Açıklama:

einneküm lete'tûne-rricâle vetaḳṭa`ûne-ssebîle vete'tûne fî nâdîkümü-lmünker. femâ kâne cevâbe ḳavmihî illâ en ḳâlü-'tinâ bi`aẕâbi-llâhi in künte mine-ṣṣâdiḳîn.
Arapça:
أَئِنَّكُمْ لَتَأْتُونَ الرِّجَالَ وَتَقْطَعُونَ السَّبِيلَ وَتَأْتُونَ فِي نَادِيكُمُ الْمُنكَرَ ۖ فَمَا كَانَ جَوَابَ قَوْمِهِ إِلَّا أَن قَالُوا ائْتِنَا بِعَذَابِ اللَّهِ إِن كُنتَ مِنَ الصَّادِقِينَ
Türkçe:
"Erkeklere gidiyorsunuz, yol kesiyorsunuz, toplantılarınızda çirkinlikler sergiliyorsunuz, öyle mi?" Toplumunun cevabı sadece şunu söylemek oldu: "Eğer doğru sözlülerdensen, hadi getir bize Allah'ın azabını!"
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
(Bu ilâhî ikazdan sonra) siz, ille de erkeklere yaklaşacak, yol kesecek ve toplantılarınızda edepsizlik yapacak mısınız? Kavminin cevabı ise, şöyle demelerinden ibaret oldu: "Doğru söyleyenlerden isen Allah'ın azabını getir bize!"
Diyanet Vakfı:
(Bu ilahi ikazdan sonra hala) siz, ille de erkeklere yaklaşacak, yol kesecek ve toplantılarınızda edepsizlikler yapacak mısınız! Kavminin cevabı ise, şöyle demelerinden ibaret oldu: (Yaptıklarımızın kötülüğü ve azaba uğrayacağımız konusunda) doğru söyleyenlerden isen, Allah'ın azabını getir bize!
İngilizce:
Do ye indeed approach men, and cut off the highway?- and practise wickedness (even) in your councils? But his people gave no answer but this: they said: "Bring us the Wrath of Allah if thou tellest the truth."
Fransızca:
Aurez-vous commerce charnel avec des mâles ? Pratiquerez-vous le brigandage ? Commettrez-vous le blâmable dans votre assemblée ? " Mais son peuple ne fit d'autre réponse que : "Fait que le châtiment d'Allah nous vienne, si tu es du nombre des véridiques".
Almanca:
Ja! Ihr verkehrt doch intim mit den Männern, begeht Straßenraub und macht in euren 2 Versammlungen das Mißbilligte." Und die Antwort seiner Leute war nichts anderes als daß sie sagten: "Bringe uns ALLAHs Peinigung, solltest du von den Wahrhaftigen sein."
Rusça:
Неужели вы вожделеете мужчин, перекрываете дороги и совершаете предосудительное на своих сборищах?" В ответ его народ лишь сказал: "Нашли на нас мучения от Аллаха, если ты говоришь правду".
Açıklama:

ḳâle rabbi-nṣurnî `ale-lḳavmi-lmüfsidîn.
Arapça:
قَالَ رَبِّ انصُرْنِي عَلَى الْقَوْمِ الْمُفْسِدِينَ
Türkçe:
Lût dedi: "Rabbim, şu bozguncular topluluğuna karşı bana yardım et."
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
(Lut:) "Ey Rabbim! Şu fesatçılar güruhuna karşı bana yardım eyle" dedi.
Diyanet Vakfı:
(Lut:) Şu fesatçılar güruhuna karşı bana yardım eyle Rabbim! dedi.
İngilizce:
He said: "O my Lord! help Thou me against people who do mischief!"
Fransızca:
Il dit : "Seigneur, donne-moi victoire sur ce peuple de corrupteurs ! "
Almanca:
Er sagte: "Mein HERR! Stehe mir gegen die verderbenanrichtenden Leute bei!"
Rusça:
Он сказал: "Господи! Помоги мне одержать верх над нечестивыми людьми!"
Açıklama:

velemmâ câet rusülünâ ibrâhîme bilbüşrâ ḳâlû innâ mühlikû ehli hâẕihi-lḳaryeh. inne ehlehâ kânû żâlimîn.
Arapça:
وَلَمَّا جَاءَتْ رُسُلُنَا إِبْرَاهِيمَ بِالْبُشْرَىٰ قَالُوا إِنَّا مُهْلِكُو أَهْلِ هَٰذِهِ الْقَرْيَةِ ۖ إِنَّ أَهْلَهَا كَانُوا ظَالِمِينَ
Türkçe:
Elçilerimiz, İbrahim'e müjdeyi getirdiklerinde şöyle dediler: "Biz şu kentin halkını helâk edeceğiz. Çünkü ora halkı zalim oldular."
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Elçilerimiz İbrahim'e (iki oğul vereceğimize dair) müjdeyi getirdiklerinde şöyle dediler: "Biz bu memleket halkını helak edeceğiz. Çünkü oranın halkı zalim kimselerdir."
Diyanet Vakfı:
Elçilerimiz İbrahim'e (iki oğul ihsan edeceğimize dair) müjdeyi getirdiklerinde şöyle dediler: Biz bu memleket halkını helak edeceğiz. Çünkü oranın halkı zalim kimselerdir.
İngilizce:
When Our Messengers came to Abraham with the good news, they said: "We are indeed going to destroy the people of this township: for truly they are (addicted to) crime."
Fransızca:
Et quand Nos Anges apportèrent à Abraham la bonne annonce , ils dirent : "Nous allons anéantir les habitants de cette cité car ses habitants sont injustes".
Almanca:
Und als Unsere Entsandte zu Ibrahim mit der frohen Botschaft kamen, sagten sie: "Wir werden die Bewohner dieser Ortschaft zugrunde richten. Ja! Ihre Bewohner pflegen unrecht-begehend zu sein.
Rusça:
Когда Наши посланцы прибыли к Ибрахиму (Аврааму) с радостной вестью, они сказали: "Мы собираемся погубить жителей этого селения. Воистину, его жители являются беззаконниками".
Açıklama:

ḳâle inne fîhâ lûṭâ. ḳâlû naḥnü a`lemü bimen fîhâ. lenünecciyennehû veehlehû ille-mraeteh. kânet mine-lgâbirîn.
Arapça:
قَالَ إِنَّ فِيهَا لُوطًا ۚ قَالُوا نَحْنُ أَعْلَمُ بِمَن فِيهَا ۖ لَنُنَجِّيَنَّهُ وَأَهْلَهُ إِلَّا امْرَأَتَهُ كَانَتْ مِنَ الْغَابِرِينَ
Türkçe:
İbrahim dedi: "Ama orada Lût var." Dediler: "Orada kim olduğunu biz daha iyi biliyoruz. Elbette ki onu ve ailesini kurtaracağız. Karısı hariç. O, geride kalanlardan olacak."
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
(İbrahim) dedi ki: "Ama orada Lut var!" Şöyle cevap verdiler: "Biz orada kimlerin bulunduğunu çok iyi biliyoruz. Onu ve ailesini elbette kurtaracağız. Yalnız karısı müstesna; o geride (azabda) kalacaklar arasındadır. "
Diyanet Vakfı:
(İbrahim) dedi ki: Ama orada Lut var! Şöyle cevap verdiler: Biz orada kimlerin bulunduğunu çok iyi biliyoruz. Onu ve ailesini elbette kurtaracağız. Yalnız karısı müstesna; o, (azapta) kalacaklar arasındadır.
İngilizce:
He said: "But there is Lut there." They said: "Well do we know who is there : we will certainly save him and his following,- except his wife: she is of those who lag behind!"
Fransızca:
Il dit : "Mais Lot s'y trouve ! " Ils dirent : "Nous savons parfaitement qui y habite : nous le sauverons certainement, lui et sa famille, excepté sa femme qui sera parmi ceux qui périront".
Almanca:
Er sagte: "In ihr befindet sich doch Lut." Sie sagten: "Wir wissen besser Bescheid darüber, wer sich in ihr befindet. Gewiß, wir werden ihn und seine Familie erretten, außer seiner Ehefrau, sie gehört zu den Untergehenden."
Rusça:
Он сказал: "Но ведь там Лут (Лот)!" Они сказали: "Нам лучше знать, кто там! Мы непременно спасем его и его семью, кроме его жены, которая будет в числе оставшихся позади".
Açıklama:

velemmâ en câet rusülünâ lûṭan sîe bihim veḍâḳa bihim ẕer`av veḳâlû lâ teḫaf velâ taḥzen. innâ müneccûke veehleke ille-mraeteke kânet mine-lgâbirîn.
Arapça:
وَلَمَّا أَن جَاءَتْ رُسُلُنَا لُوطًا سِيءَ بِهِمْ وَضَاقَ بِهِمْ ذَرْعًا وَقَالُوا لَا تَخَفْ وَلَا تَحْزَنْ ۖ إِنَّا مُنَجُّوكَ وَأَهْلَكَ إِلَّا امْرَأَتَكَ كَانَتْ مِنَ الْغَابِرِينَ
Türkçe:
Elçilerimiz Lût'a gelince, onlar yüzünden fenalaştı, eli-kolu birbirine dolandı. "Korkma, tasalanma dediler, biz seni de aileni de kurtaracağız. Ama karın, azaba terk edilenlerden olacaktır."
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Elçilerimiz Lut'a gelince, onlar hakkında tasalandı. Ve onlar(ı düşünmesi) sebebiyle takatten düştü. O'na: "Korkma, tasalanma! Çünkü biz seni de, aileni de kurtaracağız. Yalnız (azabda) kalacaklar arasında bulunan karın müstesna" dediler.
Diyanet Vakfı:
Elçilerimiz Lut'a gelince, Lut onlar hakkında tasalandı ve (onları korumak için) ne yapacağını bilemedi. Ona: Korkma, tasalanma! Çünkü biz seni de aileni de kurtaracağız. Yalnız, (azapta) kalacaklar arasında bulunan karın müstesna, dediler.
İngilizce:
And when Our Messengers came to Lut, he was grieved on their account, and felt himself powerless (to protect) them: but they said: "Fear thou not, nor grieve: we are (here) to save thee and thy following, except thy wife: she is of those who lag behind.
Fransızca:
Et quand Nos Anges vinrent à Lot, il fut affligé pour eux, et se sentit incapable de les protéger. Ils lui dirent : "Ne crains rien et ne t'afflige pas... Nous te sauverons ainsi que ta famille, excepté ta femme qui sera parmi ceux qui périront.
Almanca:
Und als Unsere Entsandten zu Lut kamen, ging es ihm schlecht wegen ihnen und überfordert war er mit ihnen. Und sie sagten: "Fürchte dich nicht und sei nicht traurig! Wir werden dich und deine Familie sicher erretten, außer deiner Ehefrau, sie gehört zu den Untergehenden.
Rusça:
Когда Наши посланцы прибыли к Луту (Лоту), он огорчился и почувствовал свое бессилие. Тогда они сказали: "Не бойся и не печалься! Мы спасем тебя и твою семью, кроме твоей жены, которая будет в числе оставшихся позади.
Açıklama:

innâ münzilûne `alâ ehli hâẕihi-lḳaryeti riczem mine-ssemâi bimâ kânû yefsüḳûn.
Arapça:
إِنَّا مُنزِلُونَ عَلَىٰ أَهْلِ هَٰذِهِ الْقَرْيَةِ رِجْزًا مِّنَ السَّمَاءِ بِمَا كَانُوا يَفْسُقُونَ
Türkçe:
"Şu kent halkı üstüne, yaptıkları fenalıklardan ötürü gökten bir felaket indireceğiz."
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Biz şüphesiz bu memleket halkının üzerine, yoldan çıkmalarına karşılık (feci) bir azab indireceğiz.(dediler).
Diyanet Vakfı:
"Biz, şüphesiz, bu memleket halkının üzerine, yoldan çıkmalarına karşılık gökten (feci) bir azap indireceğiz."
İngilizce:
For we are going to bring down on the people of this township a Punishment from heaven, because they have been wickedly rebellious.
Fransızca:
Nous ferons tomber du ciel un châtiment sur les habitants de cette cité, pour leur perversité".
Almanca:
Ja! Wir werden auf die Bewohner dieser Ortschaft eine Peinigung vom Himmel hinabsenden für das, was sie an Fisq zu begehen pflegten."
Rusça:
Мы низвергнем на жителей этого селения наказание с небес за то, что они грешили".
Açıklama:

veleḳat teraknâ minhâ âyetem beyyinetel liḳavmiy ya`ḳilûn.
Arapça:
وَلَقَد تَّرَكْنَا مِنْهَا آيَةً بَيِّنَةً لِّقَوْمٍ يَعْقِلُونَ
Türkçe:
Yemin olsun, biz o kentten, aklını işleten bir topluluk için geriye apaçık bir işaret bıraktık.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Andolsun ki biz, aklını kullanacak bir kavim için oradan apaçık bir ibret nişanesi bırakmışızdır.
Diyanet Vakfı:
Andolsun ki, biz, aklını kullanacak bir kavim için oradan apaçık bir ibret nişanesi bırakmışızdır.
İngilizce:
And We have left thereof an evident Sign, for any people who (care to) understand.
Fransızca:
Et certainement, Nous avons laissé (des ruines de cette cité) un signe (d'avertissement) évident pour des gens qui comprennent.
Almanca:
Und gewiß, bereits ließen WIR aus ihr eine eindeutige Aya übrig für Leute, die sich besinnen.
Rusça:
Мы оставили от него (селения народа Лута) ясное знамение для людей разумеющих.
Açıklama:
Sayfalar
