Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

28

Sûredeki Ayet No: 

66

Ayet No: 

3318

Sayfa No: 

393

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

فَعَمِيَتْ عَلَيْهِمُ الْأَنبَاءُ يَوْمَئِذٍ فَهُمْ لَا يَتَسَاءَلُونَ

Çeviriyazı: 

fe`amiyet `aleyhimü-l'embâü yevmeiẕin fehüm lâ yetesâelûn.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

İşte o gün onlara bütün haberler kapkaranlık olmuştur; onlar birbirlerine de soramayacaklardır.

Diyanet İşleri: 

O gün, haberlere karşı körleşirler, verilecek cevapları kalmaz; birbirlerine de soramazlar.

Abdulbakî Gölpınarlı: 

O gün bütün bahaneler kör olur onlarca ve hiçbir şey söyleyemezler.

Şaban Piriş: 

O gün, (onları azaptan kurtaracak) haberler/mazeretler onlara kapanmıştır, birbirlerine de soramazlar.

Edip Yüksel: 

O günde gerçekleşen olaylar karşısında şaşkına dönmüşlerdir.

Ali Bulaç: 

Artık o gün, haberler onlar için körelmiştir; birbirlerine de soramazlar.

Suat Yıldırım: 

Birden dünyaları kararır, bir tek kelime ile olsun cevap veremezler; birbirlerine soracak halleri de kalmaz.

Ömer Nasuhi Bilmen: 

Artık o gün haberler onlara karşı kör (hâfi) kesilmiş olacaktır. Onlar birbirine de soruşmazlar.

Yaşar Nuri Öztürk: 

Artık o gün onlara karşı tüm haberler kör olmuştur. Birbirlerine de bir şey soramazlar.

Bekir Sadak: 

De ki: «Soyleyin: Eger Allah gunduzu uzerinize kiyamete kadar uzatsaydi, Allah´tan baska hangi tanri, icinde istirahat edeceginiz geceyi size getirebilir? Gormez misiniz?»

İbni Kesir: 

Ama o gün, onlara karşı bütün haberler kör olmuştur. Birbirlerine de soramazlar.

Adem Uğur: 

İşte o gün onlara bütün haberler körleşmiştir (delilleri tükenmiş, söyleyecek sözleri kalmamıştır)

İskender Ali Mihr: 

İzin günü artık onlara haberler (amel defterleri, rakamlı kitap) kapanmıştır. Bundan sonra onlara sorulmaz (sorgulanmazlar).

Celal Yıldırım: 

O gün haberler, onlara (cevabı verilmez) bir düğüm olacak, artık bu durumda birbirlerinden de soramıyacaklar.

Tefhim ul Kuran: 

Artık o gün, haberler onlar için körelmiştir

Fransızca: 

Ce jour-là, leurs arguments deviendront obscurs et ils ne se poseront point de questions.

İspanyolca: 

Ese día, como no sabrán qué responder, ni se preguntarán unos a otros.

İtalyanca: 

In quel Giorno i loro argomenti saranno oscuri e non si porranno alcuna questione.

Almanca: 

waren ihnen dann an diesem Tag die Mitteilungen verwirrend, so werden sie einander nicht fragen.

Çince: 

在那日,一切口供将对他们变成暧昧的,所以他们不相询问。

Hollandaca: 

Maar zij zullen niet in staat zijn daarvan op dien dag rekenschap te geven. Ook zullen zij geen ander om verlichting vragen.

Rusça: 

В тот день известия будут сокрыты от них, и они не будут расспрашивать друг друга.

Somalice: 

Markaasay ku Indho Beeshay korkooda Xujadii (Waayeen Xujo) Maalintaas, waxna Isma Warsadaan.

Swahilice: 

Basi zitawapotea khabari siku hiyo, nao hawataulizana.

Uygurca: 

ئۇ كۈندە ئۇلارغا بارلىق خەۋەرلەر قاراڭغۇ بولىدۇ، ئۇلار ئۆز ئارا سوراشمايدۇ

Japonca: 

その日,(凡ての)消息はかれらに分らなくなり互いに尋ねあうことも出来ない。

Arapça (Ürdün): 

«فعميت عليهم الأنباء» الأخبار المنجية في الجواب «يومئذ» لم يجدوا خبراً لهم فيه نجاة «فهم لا يتساءلون» عنه فيسكتون.

Hintçe: 

तब उस दिन उन्हें बातें न सूझ पडेग़ी (और) फिर बाहम एक दूसरे से पूछ भी न सकेगें

Tayca: 

ดังนั้น ข้อแก้ตัวได้ทำให้พวกเขามืดมนในวันนั้น ฉะนั้น พวกเขาจึงไม่ไต่ถามซึ่งกันและกัน

İbranice: 

ביום ההוא לא יטענו דבר, ואף לא יחושו נחיצות לשאול בינם לבין עצמם

Hırvatça: 

taj Dan oni neće znati šta će odgovoriti, pa ni jedan drugog neće ništa pitati.

Rumence: 

În Ziua aceea, proorocirile li se vor părea întunecate, însă nu se vor întreba unii pe alţii.

Transliteration: 

FaAAamiyat AAalayhimu alanbao yawmaithin fahum la yatasaaloona

Türkçe: 

Artık o gün onlara karşı tüm haberler kör olmuştur. Birbirlerine de bir şey soramazlar.

Sahih International: 

But the information will be unapparent to them that Day, so they will not [be able to] ask one another.

İngilizce: 

Then the (whole) story that Day will seem obscure to them (like light to the blind) and they will not be able (even) to question each other.

Azerbaycanca: 

O gün (canlarını qurtaracaq) xəbərlər (cavablar) onlardan gizli qalacaqdır (bütün bəhanələri kəsiləcəkdir). Onlar (qiyamətin heybətindən) bir-birindən hal-əhval belə tuta bilməyəcəklər. (Hər kəs öz hayında olacaqdır).

Süleyman Ateş: 

O gün haberler, onlara kör olmuştur (yani sözler sanki kör olmuştur, hiçbir söz gelip onların ağızlarını bulamaz, yanıt verecek bir tek kelime bulamazlar) onlar, birbirlerine de soramazlar.

Diyanet Vakfı: 

İşte o gün onlara bütün haberler körleşmiştir (delilleri tükenmiş, s söyleyecek sözleri kalmamıştır); onlar birbirlerine de soramayacaklardır.

Erhan Aktaş: 

O Gün, bütün özür yolları onlara kapanır. Artık onlar sorulmazlar.

Kral Fahd: 

İşte o gün onlara bütün haberler körleşmiştir (delilleri tükenmiş, söyleyecek sözleri kalmamıştır); onlar birbirlerine de soramayacaklardır.

Hasan Basri Çantay: 

Artık o gün onlara karşı haberler kör olmuşdur. Artık yekdiğerine de (bir şey) soramazlar.

Muhammed Esed: 

Ne var ki, o Gün, geçmişte olup bitenler için bir mazeret, bir açıklama getirmek yönünde önlerinde bütün yolların kapanmış olduğunu görecekler; ve bu konuda birbirlerine de herhangi bir şey soramayacaklar.

Gültekin Onan: 

Artık o gün, haberler onlar için körelmiştir

Ali Fikri Yavuz: 

Artık o gün, cevap vermek onlara kapanmıştır, birbirlerine de (verilecek cevabı veya beyan edilecek özrü) soramazlar.

Portekizce: 

Nesse dia obscurecer-se-lhes-ão as respostas e eles não (poderão) se inquirir mutuamente.

İsveççe: 

skall alla tankar och argument vara utplånade ur deras medvetande och de kan inte heller be varandra [om råd].

Farsça: 

پس در آن روز [به خاطر ترس و هراس فراگیر و به سبب محجوب بودن دل هایشان و قطع رابطه آنان با علل و اسباب، همه] اخبار [واقعی] بر آنان پوشیده ماند [و راه نجات از همه طرف بر آنان مسدود است] ، بنابراین از یکدیگر پرسش هم نمی کنند،

Kürtçe: 

ئەمجا لەو ڕۆژەدا ھەواڵەکانیان (بەڵگەکانیان) لەبیر دەچێتەوە ئەوسا پرسیاریش لەیەکتری ناکەن

Özbekçe: 

Ана ўша кунда хабарлар улардан махфий бўлур ва улар бир-бирларидан сўрай олмаслар ҳам.

Malayca: 

Maka gelaplah kepada mereka, pada hari itu, segala khabar berita dan peristiwa (yang telah lalu), serta menjadilah mereka tidak dapat hendak bertanya-tanyaan sesama sendiri.

Arnavutça: 

Atë ditë, atyre lajmet do t’u jenë memece (të shurdhëta); e ata nuk do të mund të pyesin njëri-tjetrin (asgjë).

Bulgarca: 

Ще помръкнат всички техни доводи в този Ден и дори не ще се питат един друг.

Sırpça: 

Тог Дана они неће знати шта да одговоре, па ни један другог неће ништа питати.

Çekçe: 

A zahalí se pro ně v ten den příběhy temnotou a nebudou se na ně vzájemně vyptávat.

Urduca: 

اُس وقت کوئی جواب اِن کو نہ سُوجھے گا اور نہ یہ آپس میں ایک دُوسرے سے پوچھ ہی سکیں گے

Tacikçe: 

Дар ин рӯз хабарҳо бар онон пӯшида шавад ва аз якдигар низ натавонанд пурсид.

Tatarca: 

Ул көндә файда итәчәк дәлил һәм җавап аларга табылмас, һәм алар дөньяда мөшкел нәрсәләрне бер-берсеннән сораган кеби, ничек җавап бирик, дип, сорашмаслар, бәлки хәйран булып сөйләмәсләр.

Endonezyaca: 

Maka gelaplah bagi mereka segala macam alasan pada hari itu, karena itu mereka tidak saling tanya menanya.

Amharca: 

በዚያም ቀን ወሬዎቹ ሁሉ በእነርሱ ላይ ይሰውሩባቸዋል፡፡ እነርሱም አይጠያየቁም፡፡

Tamilce: 

ஆக, அந்நாளில் (ஏற்படும் திடுக்கத்தால் அவர்கள் என்ன சொல்ல நினைத்தார்களோ அந்த) செய்திகள் அவர்களுக்கு தெரியாமல் போய் விடும். ஆகவே, அவர்கள் (தங்களுக்குள் ஒருவர் மற்றவரிடம் எதையும்) கேட்டுக்கொள்ள மாட்டார்கள்.

Korece: 

그때의 모든 이야기가 몽롱 하여지니 그들은 서로가 서로에게묻지도 못하더라

Vietnamca: 

Tuy nhiên, lý lẽ biện bạch sẽ mù mịt đối với họ vào Ngày hôm đó bởi họ không thể hỏi han vấn kế nhau (bất cứ điều gì).