Arapça:
إِنَّكَ لَا تَهْدِي مَنْ أَحْبَبْتَ وَلَٰكِنَّ اللَّهَ يَهْدِي مَن يَشَاءُ ۚ وَهُوَ أَعْلَمُ بِالْمُهْتَدِينَ
Çeviriyazı:
inneke lâ tehdî men aḥbebte velâkinne-llâhe yehdî mey yeşâ'. vehüve a`lemü bilmühtedîn.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
(Resulüm!) Sen sevdiğini hidayete eriştiremezsin; bilakis, Allah dilediğine hidayet verir ve hidayete girecek olanları en iyi O bilir.
Diyanet İşleri:
Sen, sevdiğini doğru yola eriştiremezsin, ama Allah, dilediğini doğru yola eriştirir. Doğru yola girecekleri en iyi O bilir.
Abdulbakî Gölpınarlı:
Şüphe yok ki sen, sevdiğini doğru yola sevkedemezsin ve fakat Allah, dilediğini doğru yola sevk eder ve odur hidayete erecekleri daha iyi bilen.
Şaban Piriş:
Sen, sevdiğine hidayet edemezsin. Fakat Allah, dilediğine hidayet eder. Çünkü hidayeti bulacakları en iyi o bilir.
Edip Yüksel:
Sen sevdiğini doğruya iletemezsin. Dilediğini doğruya ileten sadece ALLAH'tır. Doğruya ulaşmayı hakedenleri en iyi bilen de O'dur.
Ali Bulaç:
Gerçek şu ki, sen, sevdiğini hidayete erdiremezsin, ancak Allah, dilediğini hidayete erdirir; O, hidayete erecek olanları daha iyi bilendir.
Suat Yıldırım:
Sen dilediğin kimseyi doğru yola eriştiremezsin, lâkin ancak Allah dilediğini doğruya ulaştırırO, hidâyete gelecek olanları pek iyi bilir. [2, 272; 12,103] {KM, Yuhanna 6,44}
Ömer Nasuhi Bilmen:
Şüphe yok ki, sen sevdiğini hidâyete erdiremezsin. Ve Allah dilediğini hidâyete erdirir ve o, hidâyete erecekleri daha ziyâde bilendir.
Yaşar Nuri Öztürk:
Şu bir gerçek ki, sen istediğin kişiyi doğru yola iletemezsin. Ama Allah, dilediğine kılavuzluk eder. Hidayete erecekleri O daha iyi bilir.
Bekir Sadak:
Allah, o gun onlara seslenir: «Benim ortagim olduklarini iddia ettikleriniz nerededirler?» der.
İbni Kesir:
Muhakkak ki sen
Adem Uğur:
(Resûlüm!) Sen sevdiğini hidayete erdiremezsin
İskender Ali Mihr:
Muhakkak ki sen, sevdiğin kişiyi hidayete erdiremezsin (onun ruhunu Allah´a ulaştıramazsın). Fakat Allah, dilediğini hidayete erdirir. Ve O, muhtedileri (hidayete erenleri) daha iyi bilir.
Celal Yıldırım:
Ey Peygamber! Doğrusu sen, sevdiğin kimseyi doğru yola eriştiremezsin
Tefhim ul Kuran:
Gerçek şu ki, sen, sevdiğini hidayete eriştiremezsin, ancak Allah, dilediğini hidayete eriştirir
Fransızca:
Tu (Muhammad) ne diriges pas celui que tu aimes : mais c'est Allah qui guide qui Il veut. Il connaît mieux cependant les bien-guidés.
İspanyolca:
Tú no puedes dirigir a quien amas. Alá es, más bien, Quien dirige a quien él quiere. Él sabe mejor que nadie quiénes son los que siguen la buena dirección.
İtalyanca:
Non sei tu che guidi coloro che ami: è Allah che guida chi vuole Lui. Egli ben conosce coloro che sono ben guidati.
Almanca:
Gewiß, du wirst nicht rechtleiten, wen du gerne hast. Doch ALLAH leitet recht, wen ER will! Und ER weiß besser Bescheid über die der Rechtleitung Folgenden.
Çince:
你必定不能使你所喜爱的人遵循正道,真主却能使他所意欲的人遵循正道,他知道谁是遵循正道者。
Hollandaca:
Waarlijk, gij kunt niet leiden wien gij wilt; maar God leidt wien hem behaagt, en hij weet het beste, wie zich onderwerpen wil om geleid te worden.
Rusça:
Воистину, ты не сможешь наставить на прямой путь тех, кого возлюбил. Только Аллах наставляет на прямой путь тех, кого пожелает. Он лучше знает тех, кто следует прямым путем.
Somalice:
Adugu ma Hanuunisid Ciddaad Jeceshahay laakiin Eebaa Hanuuniya Cidduu Doono Isagaana Og kuwa Hanuunsan.
Swahilice:
Kwa hakika wewe humwongoi umpendaye, lakini Mwenyezi Mungu humwongoa amtakaye. Na Yeye ndiye anawajua zaidi waongokao.
Uygurca:
شۈبھىسىزكى، سەن خالىغان ئادەمىڭنى ھىدايەت قىلالمايسەن، لېكىن اﷲ ئۆزى خالىغان ئادەمنى ھىدايەت قىلىدۇ، اﷲ ھىدايەت تاپقۇچىلارنى ئوبدان بىلىدۇ
Japonca:
本当にあなたは,自分の好む者(の凡て)を導くことは出来ない。だがアッラーは御心のままに導き下される。かれは導かれた者を熟知なされる。
Arapça (Ürdün):
ونزل في حرصه صلى الله عليه وسلم على إيمان عمه أبي طالب «إنك لا تهدي من أحببت» هدايته «ولكن الله يهدي من يشاء وهو أعلم» عالم «بالمهتدين».
Hintçe:
(ऐ रसूल) बेशक तुम जिसे चाहो मंज़िले मक़सूद तक नहीं पहुँचा सकते मगर हाँ जिसे खुदा चाहे मंज़िल मक़सूद तक पहुचाए और वही हिदायत याफ़ता लोगों से ख़ूब वाक़िफ़ है
Tayca:
แท้จริง เจ้าไม่สามารถที่จะชี้แนะทางที่ถูกต้องแก่ผู้ที่เจ้ารักได้ แต่อัลลอฮ์ทรงชี้แนะทางที่ถูกต้องแก่ผู้ที่พระองค์ทรงประสงค์ และพระองค์ทรงรู้ดียิ่งถึงผู้ที่อยู่ในแนวทางที่ถูกต้อง
İbranice:
אתה אינך יכול להדריך את מי שתאהב, אבל אלוהים ידריך את מי שירצה, והוא המכיר היטב את המודרכים
Hırvatça:
Ti, doista, ne možeš dati Uputu kome bi ti volio, jer Allah upućuje koga On hoće, i On najbolje zna one koji će Uputu slijediti.
Rumence:
Tu nu-l călăuzeşti pe cel care-l iubeşti, ci Dumnezeu călăuzeşte pe cine voieşte, căci El îi cunoaşte prea-bine pe cei care vor să fie călăuziţi.
Transliteration:
Innaka la tahdee man ahbabta walakinna Allaha yahdee man yashao wahuwa aAAlamu bialmuhtadeena
Türkçe:
Şu bir gerçek ki, sen istediğin kişiyi doğru yola iletemezsin. Ama Allah, dilediğine kılavuzluk eder. Hidayete erecekleri O daha iyi bilir.
Sahih International:
Indeed, [O Muhammad], you do not guide whom you like, but Allah guides whom He wills. And He is most knowing of the [rightly] guided.
İngilizce:
It is true thou wilt not be able to guide every one, whom thou lovest; but Allah guides those whom He will and He knows best those who receive guidance.
Azerbaycanca:
(Ya Rəsulum!) Şübhəsiz ki, sən istədiyini doğru yola yönəldə bilməzsən. Amma Allah dilədiyini doğru yola salar. Doğru yolda olacaq kəsləri (öz əzəli elmi ilə) daha yaxşı O bilir! (Və buna görə də onları haqq yola müvəffəq edir!)
Süleyman Ateş:
(Ey Muhammed), sen, sevdiğini doğru yola iletemezsin, fakat Allah, dilediğini doğru yola iletir. O, yola gelecek olanları daha iyi bilir.
Diyanet Vakfı:
(Resulüm!) Sen sevdiğini hidayete erdiremezsin; bilakis, Allah dilediğine hidayet verir ve hidayete girecek olanları en iyi O bilir.
Erhan Aktaş:
Sen, sevdiğin kimseyi doğru yola iletemezsin; ama Allah hak edeni(1) doğru yola iletir. O, doğru yolu seçenleri iyi bilir.
Kral Fahd:
(Rasûlüm!) Sen sevdiğini hidayete erdiremezsin; bilakis, Allah dilediğine hidayet verir ve hidayete girecek olanları en iyi O bilir.
Hasan Basri Çantay:
Hakıykat sen (Habîbim, her) sevdiğin kişiyi hidâyete erdiremezsin. Fakat Allahdır ki kimi dilerse ona hidâyet verir ve O, hidâyete erecekleri daha iyi bilendir.
Muhammed Esed:
Gerçek şu ki, sen her sevdiğini doğru yola yöneltemezsin; fakat Allah´tır, (yönelmek) isteyeni doğru yola yönelten; ve yine O´dur, doğru yola girecek olanları en iyi bilen.
Gültekin Onan:
Gerçek şu ki, sen, sevdiğini hidayete erdiremezsin, ancak Tanrı, dilediğini hidayete erdirir
Ali Fikri Yavuz:
(Ey Rasûlüm), doğrusu sen, her sevdiğine hidayet veremezsin (onu İslâm’a sokamazsın, ancak tebliğ yaparsın.) Fakat Allah, dilediği kimseye hidayet verir ve hidayete kavuşacak olanları, O, daha iyi bilir.
Portekizce:
Por certo que não és tu que orientas a quem queres; contudo, Deus orienta a quem Lhe apraz, porque conhece melhor doque ninguém os encaminhados.
İsveççe:
DU KAN inte leda dem du älskar [Muhammad] på rätt väg, men Gud leder den Han vill. Och Han vet bäst vilka de är som är villiga att låta sig vägledas.
Farsça:
قطعاً تو نمی توانی هر که را خود دوست داری هدایت کنی، بلکه خدا هر که را بخواهد هدایت می کند؛ و او به هدایت پذیران داناتر است،
Kürtçe:
بەڕاستی (ئەی موحەممەد ﷺ) تۆ ناتوانیت ئەو کەسەی خۆشت بوێ ڕێنمونی بکەیت بەڵام خوا ھەرکەسێکی بوێت ھیدایەتی دەدات و ئەو(خوایە) زاناترە بەوانەی ڕێنمونی وەرگرن
Özbekçe:
Албатта, сен ўзинг севган кишингни ҳидоят қила олмассан. Лекин Аллоҳ кимни хоҳласа, ўшани ҳидоят қилур. У ҳидоятга юрувчиларни яхши билгувчи зотдир. (Демак, одамларни ҳидоят қилиш фақат Аллоҳ таолонинг измидадир. Аллоҳдан бошқа ҳеч ким, ҳатто охирзамон Пайғамбарининг (с. а. в.) ҳам бу ишга қурблари етмайди. Агар у зот (с. а. в.) бирор кишини ҳидоят қилиш имконига эга бўлганларида, амакилари Абу Толибни ҳидоят қилган бўлар эдилар. Аммо бунинг имкони бўлмади. Абу Толиб ҳидоятга муяссар бўлмай дунёдан ўтди. Бунга Расули Акрам (с. а. в.) қаттиқ афсус чекдилар. Аллоҳ таоло эса, бу ҳақда Пайғамбарига ушбу оятдаги баёнотни берди.)
Malayca:
Sesungguhnya engkau (wahai Muhammad) tidak berkuasa memberi hidayah petunjuk kepada sesiapa yang engkau kasihi (supaya ia menerima Islam), tetapi Allah jualah yang berkuasa memberi hidayah petunjuk kepada sesiapa yang dikehendakiNya (menurut undang-undang peraturanNya); dan Dia lah jua yang lebih mengetahui akan orang-orang yang (ada persediaan untuk) mendapat hidayah petunjuk (kepada memeluk Islam).
Arnavutça:
Ti (o Muhammed), me të vërtetë, nuk mund ta udhëzosh (në formë imponuese) në rrugën e drejtë, atë që dëshiron ti, - por Perëndia e udhëzon (në të gjitha normat). Ai, i di më së miri ata që janë të udhëzuar.
Bulgarca:
Не ти напътваш, когото обичаш, а Аллах напътва когото пожелае. Той най-добре знае напътените.
Sırpça:
Ти, заиста, не можеш упутити на Прави пут оног кога ти желиш да упутиш. Аллах указује на Прави пут оном коме Он хоће, и Он добро зна оне који ће Правим путем поћи.
Çekçe:
Nemůžeš vést ty, které bys rád vedl, avšak Bůh, ten vede, koho chce. A On dobře zná ty, kdož správně jsou vedeni.
Urduca:
اے نبیؐ، تم جسے چاہو اسے ہدایت نہیں دے سکتے، مگر اللہ جسے چاہتا ہے ہدایت دیتا ہے اور وہ ان لوگوں کو خوب جانتا ہے جو ہدایت قبول کرنے والے ہیں
Tacikçe:
Ту ҳар касро, ки бихоҳӣ, ҳидоят намекунӣ. Худост, ки ҳар киро бихоҳад, ҳидоят мекунад ва Ӯ ҳидоятёфтагонро беҳтар мешиносад.
Tatarca:
Ий Мухәммәд г-м, син сөйгән кешеңне һидәяткә күндерә алмассың, ләкин Аллаһ теләгән бәндәсен туры юлга күндерер, вә Ул туры юлга күнүчеләрне белүчерәктер.
Endonezyaca:
Sesungguhnya kamu tidak akan dapat memberi petunjuk kepada orang yang kamu kasihi, tetapi Allah memberi petunjuk kepada orang yang dikehendaki-Nya, dan Allah lebih mengetahui orang-orang yang mau menerima petunjuk.
Amharca:
አንተ የወደድከውን ሰው ፈጽሞ አታቀናም፡፡ ግን አላህ የሚሻውን ሰው ያቀናል እርሱም ቅኖቹን ዐዋቂ ነው፡፡
Tamilce:
(நபியே!) நிச்சயமாக நீர் விரும்பிய நபரை நீர் நேர்வழி செலுத்த முடியாது. என்றாலும், அல்லாஹ், எவரை நாடுகிறானோ அவரை நேர்வழி செலுத்துகிறான். இன்னும், அவன்தான் நேர்வழி செல்பவர்களை மிக அறிந்தவன்.
Korece:
그대는 그대가 사랑하는 자 를 인도하지 못하나 하나님은 그 분이 원하시는 자를 인도하시니 그분은 인도받을 자들을 아시니라
Vietnamca:
(Hỡi Thiên Sứ Muhammad) Ngươi chắc chắn không thể hướng dẫn được bất cứ ai Ngươi yêu thương mà chính Allah mới là Đấng hướng dẫn người nào Ngài muốn. Quả thật, Ngài biết rõ nhất về những người được hướng dẫn (theo Chính Đạo).
Ayet Linkleri: