Arapça:
وَلَوْ دُخِلَتْ عَلَيْهِم مِّنْ أَقْطَارِهَا ثُمَّ سُئِلُوا الْفِتْنَةَ لَآتَوْهَا وَمَا تَلَبَّثُوا بِهَا إِلَّا يَسِيرًا
Çeviriyazı:
velev düḫilet `aleyhim min aḳṭârihâ ŝümme süilü-lfitnete leetevhâ vemâ telebbeŝû bihâ illâ yesîrâ.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Eğer onların her tarafından üzerlerine girilse de sonra fitne çıkarmaları istenilse derhal onu yapacaklardı. Ama onunla da pek az duracaklardı.
Diyanet İşleri:
Eğer Medine'nin etrafından üzerlerine varılmış olsa, sonra da kendilerinden fitne çıkarmaları istense hemen buna girişip derhal yapmaktan geri kalmazlardı.
Abdulbakî Gölpınarlı:
Eğer şehrin etrafından girilip onların üstlerine varılsaydı da şirk koşmaları istenseydi hemen işe girişirler ve şehirde pek az bir müddet kalırlardı.
Şaban Piriş:
Eğer onlara (Medine'nin her) tarafından (düşmanlarca) girilseydi de sonra da kendilerinden fitne (dinden dönmeleri) istenmiş olsaydı, hemen bunu yapar ve bundan geri kalmazlardı.
Edip Yüksel:
Orası işgal edilse ve düşmana katılmaları istenseydi pek tereddüt etmeden onlara katılırlardı.
Ali Bulaç:
Eğer onlara (şehrin her) yanından girilseydi sonra da kendilerinden fitne (karışıklık çıkarmaları) istenmiş olsaydı, hiç şüphesiz buna yanaşır ve bunda pek az (zaman) dışında (kararsız) kalmazlardı.
Suat Yıldırım:
Demek Medine'nin her tarafından hücum edilseydi ve kendilerinden İslâm’dan dönmeleri istenseydi, hiç tereddüt etmeksizin, bunu derhal yapacaklardı!
Ömer Nasuhi Bilmen:
Eğer onların üzerlerine her taraflarından girilse, sonra da kendilerinden fitne istenilecek olsa idi elbette onu (meydana) getirirlerdi ve bu hususta ancak pek az tevakkuf ederlerdi.
Yaşar Nuri Öztürk:
Eğer Medine'nin her yanından üzerlerine gelinseydi de onların kent içinde fitne çıkarmaları istenseydi, onu mutlaka yaparlardı; o konuda fazla gecikmezlerdi.
Bekir Sadak:
Bunlar, dusman birliklerinin gitmediklerini saniyorlardi. Bu birlikler tekrar gelmis olsalardi, kendileri collerde bedevilerin yaninda bulunup, sadece sizin haberlerinizi sormayi dilerlerdi. Aranizda olsalar ancak pek az savasirlardi. *
İbni Kesir:
Şayet onlara onun çevrelerinden varılmış olsaydı da fitne çıkarmaları istenseydi, hemen buna girişirler ve derhal yapmaktan geri durmazlardı.
Adem Uğur:
Medine´nin her yanından üzerlerine saldırılsaydı da, o zaman savaşmaları istenseydi, şüphesiz hemen savaşa katılırlar ve evlerinde pek eğlenmezlerdi.
İskender Ali Mihr:
Ve eğer onların üzerine, onun (şehrin) her tarafından girilseydi ve sonra da fitne (çıkarmaları) istenseydi, mutlaka ona (fitneye, karışıklığa) gelirlerdi (fitne çıkarırlardı). Pek azı hariç, orada kalmazlardı.
Celal Yıldırım:
Eğer üzerinize (şehrin) etrafından girilse ve sonra da fitne çıkarmaları istense, vakit kaybetmeden onu hemen yapar ve yurtlarında pek az bir süre eyleşirlerdi.
Tefhim ul Kuran:
Eğer onlara (şehrin her) yanından girilseydi sonra da kendilerinden fitne (karışıklık çıkarmaları) istenmiş olsaydı, hiç şüphesiz buna yanaşır ve bunda pek az (zaman) dışında (kararsız) kalmazlardı.
Fransızca:
Et si une percée avait été faite sur eux par les flancs de la ville et qu'ensuite on leur avait demandé de renier leur foi, ils auraient accepté certes, et n'auraient guère tardé,
İspanyolca:
Si les hubieran entrado por sus arrabales y se les hubiera pedido que apostataran, habrían aceptado casi sin demora.
İtalyanca:
Se fosse stata fatta un'incursione dai limiti esterni [della città] e se fosse stato chiesto loro di abiurare, lo avrebbero fatto senza indugio,
Almanca:
Und würde sie (die Stadt) von ihren Seiten wider sie erstürmt, sie dann zur Fitna aufgefordert werden, würden sie ihr doch nachkommen und wären dabei nur ein wenig geblieben.
Çince:
假若这座城市被敌人四面攻破,而后敌军要求他们叛教,他们必定承诺。他们因此事只耽延片刻。
Hollandaca:
Indien op dat oogenblik de vijand van de aangrenzende gedeelten de stad waren binnengetrokken; en men had hun gevraagd, de ware geloovigen te verlaten en tegen hen te strijden, zouden zij zekerlijk daarin hebben toegestemd; maar in dat geval waren zij er niet in gebleven dan voor een korte poos.
Rusça:
Если бы они (союзники) вторглись в него со всех сторон и потребовали бы от них искушения (отказаться от веры), то они пошли бы на это и не стали бы медлить с этим, разве что немного.
Somalice:
Haddii loogu soo galo Magaalada dhan kasto, markaas la warsado Gaalnimo way la imaan lahaayeen, waxaan wax yar ahaynse kuma dhexnagaadeen.
Swahilice:
Na lau kuwa wangeli ingiliwa kwa pande zote, kisha wakatakiwa kufanya khiana, wangeli fanya, na wasingeli sita ila kidogo tu.
Uygurca:
ئەگەر شەھەرگە تۆت تەرەپتىن ھۇجۇم قىلىپ كىرىلسە، ئاندىن ئۇلاردىن ئىمانىدىن قايتىش، مۇسۇلمانلارغا قارشى ئۇرۇش قىلىش تەلەپ قىلىنسا، ئۇلار بۇ تەلەپنى ئۈزلۈكسىز رەۋىشتە ئاز ۋاقىت ئىچىدىلا قوبۇل قىلاتتى
Japonca:
もしかれら(敵軍)が四方からそこに侵入して来て,反乱を呼びかけたなら,かれらは必ずこれを受け入れ,少しも(それに)遅れることはなかったであろう。
Arapça (Ürdün):
«ولو دُخلت» أي المدينة «عليهم من أقطارها» نواحيها «ثم سُئِلوا» أي سألهم الداخلون «الفتنة» الشرك «لآتوها» بالمد والقصر أي أعطوها وفعلوها «وما تلبَّثوا بها إلا يسيراً».
Hintçe:
और अगर ऐसा ही लश्कर उन लोगों पर मदीने के एतराफ से आ पड़े और उन से फसाद (ख़ाना जंगी) करने की दरख्वास्त की जाए तो ये लोग उसके लिए (फौरन) आ मौजूद हों
Tayca:
และถ้ามีการรุกรานมายังพวกเขาจากรอบนอกเมืองของมัน แล้วพวกเขาได้ถูกปลุกปั่นให้ก่อความไม่สงบ แน่นอน พวกเขาจะกระทำทันที และพวกเขาจะไม่ลังเลแม้แต่น้อย
İbranice:
אם היו האויבים נכנסים אל העיר (אל- מדינה,) מכל עבריה ופינותיה, ומציעים להם להתמרד נגדך, היו נענים לזאת ולא היו מתמהמהים אלא לזמן מועט
Hırvatça:
A da se do njih s raznih medinskih strana prodrlo i da je potom od njih zatražena smutnja - nevjerovanje, oni bi to, ne dvoumeći se o tome, brzo učinili,
Rumence:
Dacă s-ar intra peste ei din toate părţile (cetăţii) şi li s-ar cere răzmeliţă, ar face-o după ce s-ar codi puţin,
Transliteration:
Walaw dukhilat AAalayhim min aqtariha thumma suiloo alfitnata laatawha wama talabbathoo biha illa yaseeran
Türkçe:
Eğer Medine'nin her yanından üzerlerine gelinseydi de onların kent içinde fitne çıkarmaları istenseydi, onu mutlaka yaparlardı; o konuda fazla gecikmezlerdi.
Sahih International:
And if they had been entered upon from all its [surrounding] regions and fitnah had been demanded of them, they would have done it and not hesitated over it except briefly.
İngilizce:
And if an entry had been effected to them from the sides of the (city), and they had been incited to sedition, they would certainly have brought it to pass, with none but a brief delay!
Azerbaycanca:
Əgər (Mədinənin) hər tərəfindən üstlərinə yüyürülüb (cumulub) onlardan fitnə törətmək (imandan dönmək, yenidən müşrikliyə qayıtmaq) istənilsəydi, sözsüz ki, dərhal onu edər və bunda (bu işdə) azacıq da olsa yubanmazdılar.
Süleyman Ateş:
Eğer (Medine'nin) her yanından onların üzerine giril(ip saldırıl)saydı da kendilerinden (halka) baskı ve işkence yapmaları istenseydi bunu yaparlardı; bunu yapmakta fazla gecikmezlerdi.
Diyanet Vakfı:
Medine'nin her yanından üzerlerine saldırılsaydı da, o zaman savaşmaları istenseydi, şüphesiz hemen savaşa katılırlar ve evlerinde pek eğlenmezlerdi.
Erhan Aktaş:
Fakat onların üzerlerine, her bir taraftan girilip kuşatılsalardı ve sonra da fitne(1) çıkarmaları istenseydi, tereddüt etmeksizin bunu hemen yerine getirirlerdi.
Kral Fahd:
Medine'nin her yanından üzerlerine saldırılsaydı da, o zaman savaşmaları istenseydi, şüphesiz hemen savaşa katılırlar ve evlerinde pek eğlenmezlerdi.
Hasan Basri Çantay:
Eğer (Medînenin) etrafından üzerlerine girilmiş olub da sonra kendilerinden fitne (çıkarmaları) istenseydi muhakkak ki bunu hemen yaparlar, bundan pek az (bir zamandan) fazla geri kalmazlardı.
Muhammed Esed:
Eğer şehirleri saldırıya uğrasaydı ve (düşman tarafından) fitne çıkarmaları istenseydi, (ikiyüzlüler) hiç tereddüt etmeden bunu hemen yaparlardı;
Gültekin Onan:
Eğer onlara (şehrin her) yanından girilseydi sonra da kendilerinden fitne (karışıklık çıkarmaları) istenmiş olsaydı, hiç şüphesiz buna yanaşır ve bunda pek az (zaman) dışında (kararsız) kalmazlardı.
Ali Fikri Yavuz:
Eğer (Medine’nin) her tarafından evlerine (düşman saldırısı ile) girilse de, sonra kendilerinden küfre dönüş istenilse, hemen onu yapacaklardı ve bunda pek az duraklayacaklardı.
Portekizce:
Porém se (Madina) houvesse sido invadida pelos seus flancos, e se eles houvessem sido incitados à intriga, tê-la iamaceito, mesmo que não se houvessem deleitado com ela senão temporariamente.
İsveççe:
Och om [fienden] hade trängt in från alla håll [och besatt staden] och uppmanat dem att avsvära sig sin tro och göra uppror, skulle de inte ha tvekat länge;
Farsça:
و اگر از پیرامون خانه هایشان بر آنان حمله می شد و از آنان بازگشت [به شرک و جنگ با مؤمنان] درخواست می شد، آن را می پذیرفتند و برای آن جز مدت کوتاهی [به اندازه تجهیز خود بر ضد مؤمنان] درنگ نمی کردند!!
Kürtçe:
وە ئەگەر ھێرش بھێنرایەتە سەریان لە ھەموو لایەکی (مەدینە)وە ئەمجا داوای کافربوون و جەنگ کردنیان لێ بکرایە (دژ بەتۆ ئەی موحەممەد ﷺ) داواکەیان بەجێ دەھێنا (و بەگوێیان دەکردن) وە ئەم داوایان دوانەدەخست ماوەیەکی کەم نەبێت
Özbekçe:
Агар уларнинг устига у (Мадина)нинг ҳар тарафидан бостириб кирилса, сўнгра улардан фитна талаб қилинса, албатта, уни қилурлар. Ҳеч кечикмаслар. Магар озгинагина. (Яъни, ўша мунофиқ ва иймони заифларнинг устига душман Мадинанинг ҳар томонидан бостириб кириб, фитнани –диндан қайтиш ва мусулмонларга қарши урушишни талаб этса, дарҳол ўша ишни қилар эдилар.)
Malayca:
Dan kalaulah tempat-tempat kediaman mereka itu diserang oleh musuh dari segala penjurunya, kemudian mereka diajak berpaling tadah menentang Islam, sudah tentu mereka akan melakukannya, dan mereka tidak bertangguh lagi tentang itu melainkan sebentar sahaja.
Arnavutça:
E, sikur atyre t’u depërtonin nga anët e Jethribit e të kërkohet prej tyre që të bëhen idhujtarë, ata do të bëheshin. Por, në të, - vetëm pak do të qëndronin,
Bulgarca:
И ако се нахлуе срещу тях от краищата [на града], и после бъдат подтикнати към бунт, несъмнено ще го направят. И само малко ще се забавят в това.
Sırpça:
А да су им с разних страна продрли и да су потом од њих затражили да опет постану незнанобошци, они би то, не двоумећи се око тога, брзо учинили,
Çekçe:
A kdyby byl nepřítel k nim vnikl z různých konců a byli by bývali vyzváni zřeknout se islámu, věru by na to bývali přistoupili, ale byli by v něm zůstali jen nedlouho.
Urduca:
اگر شہر کے اطراف سے دشمن گھس آئے ہوتے اور اُس وقت انہیں فتنے کی طرف دعوت دی جاتی تو یہ اس میں جا پڑتے اور مشکل ہی سے انہیں شریک فتنہ ہونے میں کوئی تامل ہوتا
Tacikçe:
Ва агар аз атроф хонаҳояшонро муҳосира кунанд ва аз онҳо бихоханд, ки кофир шаванд, кофир хоҳанд шуд ва андаке ҳам мӯҳлат раво нахоҳанд гузаронд.
Tatarca:
Мөшрикләр Мәдинәнең төрле тарафыннан кереп монафикъларны очратып, алардан безнең яклы булып мөселманнарга каршы сугышасызмы дип сорасалар, монафикълар уйлап та тормыйча -мөселманнарга каршы сугышабыз дип җавап бирәләр.
Endonezyaca:
Kalau (Yatsrib) diserang dari segala penjuru, kemudian diminta kepada mereka supaya murtad, niscaya mereka mengerjakannya; dan mereka tiada akan bertangguh untuk murtad itu melainkan dalam waktu yang singkat.
Amharca:
በእነርሱም ላይ (ቤቶቻቸው) ከየቀበሌዋ በተገባባት ከዚያም ከኢስላም መመለስን በተጠየቁ ኖሮ በሠሯት ነበር፡፡ በእርሷም ጥቂትን ጊዜ እንጂ አይቆዩም ነበር፡፡
Tamilce:
(மதீனாவில் உள்ள) அவர்கள் (-முனாஃபிக்குகள்) மீது அதனுடைய சுற்றுப் புறங்களில் இருந்து (படைகள்) நுழைந்தால், பிறகு குழப்பம் விளைவிக்கும்படி (-நிராகரிப்பையும் இணைவைத்தலையும் செய்யும்படி) அவர்களிடம் கேட்கப்பட்டால் அவர்கள் அதை (உடனே) செய்திருப்பார்கள். (நிராகரிப்பாளர்களின் அழைப்புக்கு பதில் தர) அவர்கள் கொஞ்ச (நேர)மே தவிர தாமதித்திருக்க மாட்டார்கள்.
Korece:
적이 곳곳으로부터 침입하여들어와 무슬림들을 살해하라는 요 청을 받았을 때 그들은 그렇게 하는데 지체하지 않했더라
Vietnamca:
Nếu quân địch tấn công bọn họ từ mọi ngõ ngách của thành phố, rồi bọn họ được yêu cầu trở lại với Shirk và sự vô đức tin nơi Allah thì chắc chắn bọn họ sẽ không ngần ngại làm điều đó và bọn họ chỉ ngập ngừng trong chốc lát mà thôi.
Ayet Linkleri: