Arapça:
فَجَاءَتْهُ إِحْدَاهُمَا تَمْشِي عَلَى اسْتِحْيَاءٍ قَالَتْ إِنَّ أَبِي يَدْعُوكَ لِيَجْزِيَكَ أَجْرَ مَا سَقَيْتَ لَنَا ۚ فَلَمَّا جَاءَهُ وَقَصَّ عَلَيْهِ الْقَصَصَ قَالَ لَا تَخَفْ ۖ نَجَوْتَ مِنَ الْقَوْمِ الظَّالِمِينَ
Çeviriyazı:
fecâethü iḥdâhümâ temşî `ale-stiḥyâ'. ḳâlet inne ebî yed`ûke liyecziyeke ecra mâ seḳayte lenâ. felemmâ câehû veḳaṣṣa `aleyhi-lḳaṣaṣa ḳâle lâ teḫaf. necevte mine-lḳavmi-żżâlimîn.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Derken, o iki kadından biri utana utana yürüyerek ona geldi. "Babam, dedi, bizim yerimize (hayvanları) sulamanın karşılığını ödemek için seni çağırıyor." Musa, ona (Hz. Şuayb'a) gelip başından geçeni anlatınca o, "korkma, o zalim kavimden kurtuldun"dedi.
Diyanet İşleri:
O sırada, kadınlardan biri utana utana yürüyüp ona geldi: "Babam sana sulama ücretini ödemek için seni çağırıyor" dedi. Musa ona gelince, başından geçeni anlattı. O: "Korkma, artık zalim milletten kurtuldun" dedi.
Abdulbakî Gölpınarlı:
Derken o iki kadının biri, utanarak ona geldi de babam dedi, hayvanlarımızı suladığından dolayı seni mükafatlandırmak için çağırıyor. Musa, ona gidip başından geçenleri anlatınca o, korkma dedi, zalim topluluktan kurtuldun.
Şaban Piriş:
Az sonra, iki kadından biri utana utana Musa’ya doğru yürüyüp geldi. Babam bizim hayvanlarımızı sulamana karşılık sana ücret vermek için seni çağırıyor, dedi. Musa, onun yanına varınca (başından) geçen olayları anlattı. O da: Korkma, zalim kavimden kurtuldun, dedi.
Edip Yüksel:
Çok geçmeden onlardan birisi utana utana ona doğru yürüyerek geldi ve "Babam, bizim için sulamana karşılık olarak sana ücret vermek istiyor," dedi. Onunla karşılaşıp ona başından geçenleri anlatınca o, "Korkma," dedi, "Zalim topluluktan kurtulmuş bulunuyorsun."
Ali Bulaç:
Çok geçmeden, o iki (kadın)dan biri, (utana utana) yürüyerek ona geldi. "Babam, bizim için sürüleri sulamana karşılık sana mükafaat vermek üzere seni davet etmektedir." dedi. Bunun üzerine ona gelip de olup bitenleri anlatınca o: "Korkma" dedi. "Zalimler topluluğundan kurtulmuş oldun."
Suat Yıldırım:
Az sonra o iki kızdan biri utangaç bir tavırla yürüyerek çıkageldi ve“Bize sunduğun suvarma hizmetinin ücretini vermek üzere babam seni dâvet ediyor.” dedi.Mûsâ onun yanına girip başından geçen olayları anlatınca o zat:“Endişe etme, o zalimlerin elinden artık kurtuldun!” dedi.
Ömer Nasuhi Bilmen:
Derken ona, o iki (kadın)dan biri, utanır bir halde yürüyerek geldi, «Muhakkak babam seni çağırıyor, bizim için sulayıvermiş olduğunun ücretini sana ödemek için» deyiverdi. Vaktâ ki (Hazreti Mûsa da) ona geldi ve ona kıssayı hikaye etti. (O zât da) dedi ki: «Korkma, o zalimler olan kavimden necâta ermiş oldun.»
Yaşar Nuri Öztürk:
Tam o sırada kadınlardan biri, utangaç bir tavırla yürüyerek ona geldi. Dedi: "Babam, bizim için yaptığın sulamaya karşılık sana birşeyler vermek üzere seni çağırıyor." Mûsa gelip ihtiyara hikâyeyi anlatınca, o dedi ki: "Korkma, artık zalimler topluluğundan kurtuldun."
Bekir Sadak:
«egnegini at.» Musa, degnegin yilan gibi hareketler yaptigini gorunce, donup arkasina bakmadan kacti. «Ey Musa! Don gel
İbni Kesir:
Derken, o kadınlardan biri, utana utana yürüyüp ona geldi: Babam, dedi, sana sulama ücretini ödemek için seni çağırıyor. Ona gelince, başından geçeni anlattı. O da: Korkma
Adem Uğur:
Derken, o iki kadından biri utana utana yürüyerek ona geldi: Babam, dedi, bizim yerimize (hayvanları) sulamanın karşılığını ödemek için seni çağırıyor. Musa, ona (Hz. Şuayb´a) gelip başından geçeni anlatınca o: Korkma, o zalim kavimden kurtuldun, dedi.
İskender Ali Mihr:
İkisinden biri, haya ederek (utanarak) ona geldi: "
Celal Yıldırım:
Az sonra o iki kızdan biri utanarak Musâ´ya doğru yürüyüp geldi ve «bizden yana davarları sulamanıza karşı bir ücret vermek için babam seni çağırıyor» dedi. Musâ, onun babasına gelip (başından geçen) olayı anlatınca, o, «korkma, (halkı) zâlimler olan bir milletten kurtuldun» de di.
Tefhim ul Kuran:
Çok geçmeden, o iki (kadın) dan biri, (utana utana) yürüyerek ona geldi. «Babam, bizim için sürüleri sulamana karşılık olarak sana mükafaat vermek üzere seni davet etmektedir.» dedi. Bunun üzerine ona gelip de olup bitenleri anlatınca o: «Korkma» dedi. «Zalimler topluluğundan kurtulmuş oldun.»
Fransızca:
Puis l'une des deux femmes vint à lui, d'une démarche timide, et lui dit : "Mon père t'appelle pour te récompenser pour avoir abreuvé pour nous". Et quand il fut venu auprès de lui et qu'il lui eut raconté son histoire, il (le vieillard) dit : "N'aie aucune crainte : tu as échappé aux gens injustes".
İspanyolca:
Una de las dos vino a él con paso tímido y dijo: «Mi padre te llama para retribuirte por habernos abrevado el rebaño». Cuando llegó ante él y le contó lo que le había ocurrido, dijo: «¡No temas! Estás a salvo del pueblo impío».
İtalyanca:
Una delle due donne gli si avvicinò timidamente. Disse: «Mio padre ti invita per ricompensarti di aver abbeverato per noi». Quando giunse al suo cospetto e gli raccontò la sua storia, disse [il vecchio]: «Non temere, sei sfuggito a gente ingiusta».
Almanca:
Dann kam eine von den beiden (Frauen), sie schritt in Schamhaftigkeit. Sie sagte: "Ja! Mein Vater lädt dich ein, um dich doch dafür zu belohnen, daß du für uns die Tiere getränkt hast." Und nachdem er zu ihm gekommen war und ihm über die Begebenheiten berichtet hatte, sagte er: "Fürchte dich nicht, du bist den unrechtbegehenden Leuten entkommen."
Çince:
那两个女子中的一个,羞涩地来对他说:我的父亲的确要请你去,要酬谢你替我们饮羊的功劳。当他来到他面前,并且告诉他自己的实情的时候,他说:你不要畏惧,你已脱离不义的民众了。
Hollandaca:
Een der meisjes kwam tot hem, beschaamd aantredende en zeide: Mijn vader roept u, opdat hij u zou mogen beloonen voor de moeite welke gij hebt genomen, door onze schapen voor ons te drenken. En toen hij tot Shoaib gekomen was en hem de geschiedenis zijner lotgevallen had verteld, zeide hij tot hem: Vrees niet, gij zijt den onrechtvaardige ontkomen.
Rusça:
Одна из двух женщин подошла к нему застенчиво и сказала: "Мой отец зовет тебя, чтобы вознаградить тебя за то, что ты напоил для нас скотину". Когда он пришел к отцу и поведал ему рассказ, он сказал: "Не бойся. Ты спасся от несправедливых людей".
Somalice:
Markaasay u Timid Gabdhihii Middood Iyadoo Xishoon waxayna ku Tidhi Aabahay wuu kuu Yeedhi inuu kaa Abaal Mariyo Ujuuradii Waraabintaada Annaga, markuu u Yimid oos Uga Warramay Qisadii yuu ku yidhi ha Cabsan Waad ka Kortay Qoomkii Daalimiinta ahaa.
Swahilice:
Basi mmoja katika wale wanawake wawili akamjia, naye anaona haya. Akasema: Baba yangu anakwita akulipe ujira wa kutunyweshea. Basi alipo mjia na akamsimulia visa vyake, alisema: Usiogope; umekwisha okoka kwenye watu madhaalimu.
Uygurca:
ئۇلارنىڭ (يەنى ئۇ ئىككى ئايالنىڭ) بىرى مۇسانىڭ يېنىغا ئۇياتچانلىق بىلەن مېڭىپ كېلىپ: «(قويلىرىمىزنى) سۇغىرىپ بەرگەنلىكىڭنىڭ ھەققىنى بېرىش ئۈچۈن ئاتام سېنى راستلا چاقىرىدۇ» دېدى. مۇسا ئۇنىڭ (يەنى شۇئەيبنىڭ) قېشىغا كېلىپ ئەھۋالنى ھېكايە قىلىپ بەردى، شۇئەيب: «قورقمىغىن، زالىم قەۋمدىن قۇتۇلدۇڭ» دېدى
Japonca:
2人の女の中の1人が,恥ずかしげにかれのところにやって来て言った。「わたしたちのために水をやって下さったので,父があなたを御招きして,御礼したいそうです。」そこでかれ(ムーサー)はかれのところにやって来て,身の上話をした。かれ(父親)は言った。「心配なさるな。あなたは不義の民から逃れたのです。」
Arapça (Ürdün):
«فجاءته إحداهما تمشي على استحياء» أي واضعة كُمَّ درعها على وجهها حياء منه «قالت إن أبي يدعوك ليجزيك أجر ما سقيت لنا» فأجابها منكراً في نفسه أخذ الأجرة كأنها قصدت المكافأة إن كان ممن يريدها فمشت بين يديه فجعلت الريح تضرب ثوبها فتكشف ساقيها فقال لها: امشي خلفي ودليني على الطريق ففعلت إلى أن جاء أباها وهو شعيب عليه السلام وعنده عشاء فقال: اجلس فتعش قال: أخاف أن يكون عوضاً مما سقيت لهما وإنا أهل بيت لا نطلب على عمل خير عوضاً قال: لا، عادتي وعادة آبائي نقري الضيف ونطعم الطعام فأكل وأخبره بحاله قال تعالي «فلما جاءه وقص عليه القصص» مصدر بمعنى المقصوص من قتله القبطي وقصدهم قتله وخوفه من فرعون «قال لا تخف نجوت من القوم الظالمين» إذ لا سلطان لفرعون على مدين.
Hintçe:
इतने में उन्हीं दो मे से एक औरत शर्मीली चाल से आयी (और मूसा से) कहने लगी-मेरे वालिद तुम को बुलाते हैं ताकि तुमने जो (हमारी बकरियों को) पानी पिला दिया है तुम्हें उसकी मज़दूरी दे ग़रज़ जब मूसा उनके पास आए और उनसे अपने किस्से बयान किए तो उन्होंने कहा अब कुछ अन्देशा न करो तुमने ज़ालिम लोगों के हाथ से नजात पायी
Tayca:
นางคนหนึ่งในสองคนได้มาหาเขา เดินมาอย่างขวยเขิน แล้วกล่าวขึ้นว่า “คุณพ่อของดิฉันขอเชิญท่านไป เพื่อจะตอบแทนค่าแรงแก่ท่านที่ได้ช่วยตักน้ำให้เรา” ครั้นเมื่อเขา (มูซา) ได้มาหาเขา (นะบีชุไอบฺ) และได้เล่าเรื่องราวแก่เขา เขากล่าวว่า “ท่านไม่ต้องกลัว ท่านได้หนีพ้นจากหมู่ชนผู้อธรรมแล้ว”
İbranice:
לאחר מכן, באה אליו אחת מהן, מתהלכת בביישנות ואמרה: 'אבי מזמין אותך אליו כדי לגמול לך עבור אשר השקית לנו. וכשפגש אותו, והגיד לו את קורותיו (עם המצרים,) אמר (האב:) 'אל תירא! כבר נחלצת מן האנשים המקפחים
Hırvatça:
I jedna od njih dvije dođe mu, poslije, idući stidljivo i reče: "Otac moj te zove da te nagradi za to što si nam je napojio!" I kad mu on dođe i kaza mu šta je doživio, on reče: "Ne strahuj, spasio si se naroda nasilničkog!"
Rumence:
Una dintre femei veni către el mergând sfioasă. Ea spuse: “Tata te cheamă să te răsplătească că ne-ai adăpat vitele.” Moise se duse la el şi-i istorisi povestea sa. Bătrânul îi spuse: “Nu-ţi fie teamă! Vei fi izbăvit de cei nedrepţi.”
Transliteration:
Fajaathu ihdahuma tamshee AAala istihyain qalat inna abee yadAAooka liyajziyaka ajra ma saqayta lana falamma jaahu waqassa AAalayhi alqasasa qala la takhaf najawta mina alqawmi alththalimeena
Türkçe:
Tam o sırada kadınlardan biri, utangaç bir tavırla yürüyerek ona geldi. Dedi: "Babam, bizim için yaptığın sulamaya karşılık sana birşeyler vermek üzere seni çağırıyor." Mûsa gelip ihtiyara hikâyeyi anlatınca, o dedi ki: "Korkma, artık zalimler topluluğundan kurtuldun."
Sahih International:
Then one of the two women came to him walking with shyness. She said, "Indeed, my father invites you that he may reward you for having watered for us." So when he came to him and related to him the story, he said, "Fear not. You have escaped from the wrongdoing people."
İngilizce:
Afterwards one of the (damsels) came (back) to him, walking bashfully. She said: "My father invites thee that he may reward thee for having watered (our flocks) for us." So when he came to him and narrated the story, he said: "Fear thou not: (well) hast thou escaped from unjust people."
Azerbaycanca:
Sonra (o iki qadından, qızdan) biri utana-utana (Musanın) yanına gəlib dedi: “Atam qoyunlarımızı sulamağının haqqını verməkdən ötrü səni çağırır!” (Musa gördüyü işin müqabilində heç bir muzd, mükafat almamaq üçün ürəyində and içdi). (Musa qocanın) yanına gəldikdə başına gələnləri (Fir’onla olan əhvalatı) ona söylədi. O kişi (Şüeyb peyğəmbər) dedi: “Qorxma, artıq zalım tayfanın əlindən qurtarmısan!”
Süleyman Ateş:
Derken o iki kızdan biri utana utana yürüyerek ona geldi: "Babam seni çağırıyor, bizim için (hayvanları) sulamanın ücretini verecek," dedi. (Musa), o(kızların babaları)na gelip (başından geçen) hikayeyi anlatınca o: "Korkma, o zalim kavimden kurtuldun" dedi.
Diyanet Vakfı:
Derken, o iki kadından biri utana utana yürüyerek ona geldi: Babam, dedi, bizim yerimize (hayvanları) sulamanın karşılığını ödemek için seni çağırıyor. Musa, ona (Hz. Şuayb'a) gelip başından geçeni anlatınca o: Korkma, o zalim kavimden kurtuldun, dedi.
Erhan Aktaş:
Derken, iki kızdan biri utana utana Mûsâ’ya geldi: “Babam, bizim yerimize sulamanın karşılığını vermek için seni çağırıyor.” dedi. Mûsâ, yanına vararak başından geçenleri anlattı. “Korkma! Zâlimlerden kurtuldun.” dedi.
Kral Fahd:
Derken, o iki kadından biri utana utana yürüyerek ona geldi: Babam, dedi, bizim yerimize (hayvanları) sulamanın karşılığını ödemek için seni çağırıyor. Musa, ona (Hz. Şuayb'a) gelip başından geçeni anlatınca o: Korkma, o zalim kavimden kurtuldun, dedi.
Hasan Basri Çantay:
Derken o iki (kadın) dan biri utana utana yürüyerek ona geldi. «Babam, dedi, biz (im sürümüz) ü sıvardığının ücretini sana ödemek için seni çağırıyor». Bunun üzerine (Muusâ) ona gidib kendisine kıssayı anlatınca o: «Korkma, dedi, o zâlimler gürûhünden kurtuldun».
Muhammed Esed:
Az sonra o iki (kız)dan biri, utana sıkıla çıkageldi ve "(Hayvanlarımızı) sulamana karşılık ücret ödemek için babam seni çağırıyor" dedi. (Musa) onun yanına varınca, başından geçenleri ona anlattı. Beriki: "Korkma!" dedi, "Artık o zalim halkın elinden kurtulmuş bulunuyorsun!"
Gültekin Onan:
Çok geçmeden, o iki (kadın)dan biri, (utana utana) yürüyerek ona geldi. "
Ali Fikri Yavuz:
Derken, o iki kadından biri utançla yürüyerek Mûsa’ya geldi. De di ki: “- Bize su çekiverdiğinin ücretini sana ödemek için, babam seni çağırıyor.” Bunun üzerine Mûsa o ihtiyar adama varınca ve Firavun’dan kaçış hâdisesini ona anlatınca, Mûsa’ya şöyle dedi: “- Korkma, zalimler kavminden kurtuldun.”
Portekizce:
E uma (moça) se aproximou dele, caminhando timidamente, e lhe disse: Em verdade meu pai te convida pararecompensar-te por teres dado de beber (ao nosso rebanho). E quando se apresentou a ele e lhe fez a narração da (sua)aventura, (o ancião) lhe disse: Não temas! Tu te livraste dos iníquos.
İsveççe:
Strax därpå kom en av de två [unga kvinnorna] emot honom med skygga steg och sade: "Min fader ber dig komma till oss; han vill ge dig en belöning för att du vattnade [våra djur] åt oss." Och när [Moses] kom och berättade [sin] historia [för fadern], sade denne: "Oroa dig inte! Du har nu kommit ifrån dessa orättfärdiga människor."
Farsça:
پس یکی از آن دو [زن] در حالی که با حالت شرم و حیا گام برمی داشت، نزد او آمد [و] گفت: پدرم تو را می طلبد تا پاداش اینکه [دام های] ما را آب دادی به تو بدهد. چون نزد او آمد و داستانش را بیان کرد، گفت: دیگر نترس که از آن گروه ستمکار نجات یافتی.
Kürtçe:
ئەمجا یەکێك لەدوو کچەکە ھات بۆ لای موسا بەشەرمەوە دەڕۆشت لەڕێگادا ووتی بەڕاستی باوکم (شوعەیب) بانگت دەکات بۆ ئەوەی پاداشتی ئەوەت بداتەوە کەمەڕەکانت بۆ ئێمە ئاودا (موساش لەگەڵی ڕۆشت) ئەمجا کاتێك موسا ھات بۆ لای (باوکی کچەکە)و بەسەرھاتەکەی بۆ گێڕایەوە (شوعەیب علیە السلام) ووتی مەترسە ڕزگارت بووە لەو گەلە ستەمکارە
Özbekçe:
Бас, икковларидан бири ҳаё билан юриб келиб: «Отам сенга бизларга суғориб берганинг ҳаққини бериш учун чақирмоқда», деди. Қачонки унга келганида ва қиссани айтиб берганида, у: «Қўрқма, золим қавмлардан нажот топдинг», деди. (Қизлар отасига ҳайвонларини суғориб берган ғариб йигит ҳақида, унинг мардлиги, шижоатлиги, яна ўзи ёлғиз сояда ўтириб қолганлиги ҳақида сўзлаб беришган. Ўшанда оталари қизлардан бирини ўша ғариб йигитни чақириб келиш учун юборади. Мусо алайҳиссалом бу чақириқни қабул қилиб, чолнинг олдига борадилар. Мусо алайҳиссалом уй эгасига бошларидан ўтган қиссани гапириб бердилар. Кўпни кўрган тажрибали чол у кишининг кўнглини кўтариб, қўрқма, энди қутулиб кетдинг, деган маънони айтди.)
Malayca:
Kemudian salah seorang dari perempuan dua beradik itu datang mendapatkannya dengan berjalan dalam keadaan tersipu-sipu sambil berkata:" Sebenarnya bapaku menjemputmu untuk membalas budimu memberi minum binatang ternak kami". Maka ketika Musa datang mendapatkannya dan menceritakan kepadanya kisah-kisah kejadian yang berlaku (mengenai dirinya) berkatalah orang tua itu kepadanya: "Janganlah engkau bimbang, engkau telah selamat dari kaum yang zalim itu ".
Arnavutça:
Dhe, njëra nga ato dyja, erdhi pastaj, duke u turpëruar dhe tha: “Me të vërtetë, të thërret babai im që të shpërblejë ty, për atë që u ke dhënë ujë shtazëve tona. E, kur erdhi te Shuajbi dhe i tregoi çka ka përjetuar, ai (Shuajbi) tha: “Mos u frikëso, meqë ke shpëtuar prej popullit zullumqar!
Bulgarca:
И дойде при него едната от двете, пристъпвайки със свян. Тя рече: “Баща ми те кани да те възнагради, задето напои вместо нас.” А когато той отиде при него и му разказа историята си, [бащата] рече: “Не се плаши! Избавил си се от хората-угнетители.”
Sırpça:
А затим, једна од њих две му дође идући стидљиво и рече: „Мој отац те зове да те награди за то што си нам стоку напојио!“ И кад му он дође и каза шта је доживео, он рече: „Не страхуј, спасио си се народа који не верује!“
Çekçe:
A přišla k němu jedna z těch žen, kráčejíc stydlivě, a řekla: 'Otec můj tě zve, aby mzdou tě odměnil za to, žes pro nás napojil stádo.' Když Mojžíš k němu přišel a vyprávěl mu příběh svůj, řekl tento: 'Neboj se, vždyť ses zachránil před lidem nespravedli
Urduca:
(کچھ دیر نہ گزری تھی کہ) ان دونوں عورتوں میں سے ایک شرم و حیا سے چلتی ہوئی اس کے پاس آئی اور کہنے لگی "میرے والد آپ کو بُلا رہے ہیں تاکہ آپ نے ہمارے جانوروں کو پانی جو پلایا ہے اس کا اجر آپ کو دیں" موسیٰؑ جب اس کے پاس پہنچا اور اپنا سارا قصہ اسے سُنایا تو اس نے کہا "کچھ خوف نہ کرو، اب تم ظالموں سے بچ نکلے ہو"
Tacikçe:
Яке аз он ду зан, ки ба озарм (шарм) роҳ мерафт, назди ӯ омад ва гуфт: «Падарам туро мехонад, то музди об доданатро бидиҳад». Чун назди ӯ омад ва саргузашти худ бигуфт, гуфт: «Матарс, ки ту аз мардуми золим наҷот ёфтаӣ».
Tatarca:
Ул ике кызның берсе оялып кына йөрегәне хәлдә Муса янына килде, атам сине чакырадыр безнең куйларны эчертүеңнең хакын бирмәк өчен, диде. Муса кызларның атасы Шөґәеб пәйгамбәр янына килгәч, башыннан кичкән вакыйгаларны сөйләде. Шөґәеб әйтте: "Ий Муса, курыкма, залим кавемнәрдән бүген котылдың".
Endonezyaca:
Kemudian datanglah kepada Musa salah seorang dari kedua wanita itu berjalan kemalu-maluan, ia berkata: "Sesungguhnya bapakku memanggil kamu agar ia memberikan balasan terhadap (kebaikan)mu memberi minum (ternak) kami". Maka tatkala Musa mendatangi bapaknya (Syu'aib) dan menceritakan kepadanya cerita (mengenai dirinya), Syu'aib berkata: "Janganlah kamu takut. Kamu telah selamat dari orang-orang yang zalim itu".
Amharca:
ከሁለቱ አንደኛይቱም ከሐፍረት ጋር የምትኼድ ሆና መጣችው፡፡ «አባቴ ለእኛ ያጠጣህልንን ዋጋ ሊሰጥህ ይጠራሃል» አለችው፡፡ ወደእርሱ በመጣና ወሬውን በእርሱ ላይ በተረከለትም ጊዜ «አትፍራ ከበደለኞቹ ሕዝቦች ድነሃል» አለው፡፡
Tamilce:
ஆக, அவ்விருவரில் ஒருத்தி (தன் முகத்தை மறைத்துக் கொண்டு) வெட்கத்துடன் நடந்து வந்து கூறினாள்: “நீ எங்களுக்காக (எங்கள் கால் நடைகளுக்கு) நீர் புகட்டியதற்குரிய கூலியை உமக்கு தருவதற்காக நிச்சயமாக என் தந்தை உம்மை அழைக்கிறார்.” ஆக, அவர் அவ(ளின் தந்தையா)ரிடம் வந்து, (தனது) சரித்திரத்தை அவருக்கு விவரித்தபோது, (அப்பெண்ணின் தந்தையாகிய) அவர் கூறினார்: “பயப்படாதே! அநியாயக்கார மக்களிடமிருந்து நீ தப்பித்து விட்டாய்.”
Korece:
그때 두 여인 중의 한 여인 이 수줍어하며 모세에게로 다가와말하길 저의 아버지께서 당신을 초대하여 저희를 위하여 양에게 물을 먹여준 은혜에 보답하려 하옵니다 그래서 그는 그 여성의 아버지 에게로 가 이야기를 하였더니 그 여성의 아버지가 말하였더라 두려 워하지 마시요 당신은 사악한 백 성들로부터 구제되었습니다
Vietnamca:
Lúc sau, một trong hai người phụ nữ kia bẽn lẽn bước đến gặp (Musa), nói: “Cha tôi mời anh đến gặp ông ấy để ông ấy đền đáp về việc anh đã giúp chúng tôi múc nước.” (Musa) đi theo cô gái đến gặp người cha và kể lại cho ông nghe câu chuyện của mình. (Người cha của hai cô gái) bảo: “Cậu chớ lo sợ, cậu thực sự đã thoát khỏi đám người làm điều sai quấy bất công kia rồi.”
Ayet Linkleri: