Arapça:
فَسَقَىٰ لَهُمَا ثُمَّ تَوَلَّىٰ إِلَى الظِّلِّ فَقَالَ رَبِّ إِنِّي لِمَا أَنزَلْتَ إِلَيَّ مِنْ خَيْرٍ فَقِيرٌ
Çeviriyazı:
feseḳâ lehümâ ŝümme tevellâ ile-żżilli feḳâle rabbi innî limâ enzelte ileyye min ḫayrin feḳîr.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Bunun üzerine Musa, onların davarlarını suladı. Sonra gölgeye çekildi ve "Rabbim! Doğrusu bana indireceğin her hayra muhtacım" dedi.
Diyanet İşleri:
Musa onların davarlarını suladı. Sonra gölgeye çekildi: "Rabbim! Doğrusu bana indireceğin hayra muhtacım" dedi.
Abdulbakî Gölpınarlı:
Musa, onların hayvanlarına su verdi, sonra da bir gölgeye çekilip Rabbim dedi, bana, hayra ait ne indirdiysen, ne lütufta bulunduysan şüphe yok ki hepsine de muhtacım ben.
Şaban Piriş:
Bunun üzerine Musa, onların hayvanlarını sulayıp,bir gölgeye çekilerek: Rabbim ben, bana indireceğin hayra muhtacım, dedi.
Edip Yüksel:
Onlar için suladı, sonra gölgeye çekildi ve, "Rabbim, senin bana bağışlayacağın her şeye muhtacım," dedi.
Ali Bulaç:
Hemencecik onların sürülerini suladı, sonra yine gölgeye çekilerek dedi ki: "Rabbim, doğrusu bana indirdiğin her hayra muhtacım."
Suat Yıldırım:
Bunun üzerine onların davarlarını suvardı, sonra gölgeye çekilip: “Ya Rabbî! Bana lütfedeceğin her türlü nimete muhtacım!” diye dua etti.
Ömer Nasuhi Bilmen:
Bunun üzerine ikisi için suvarıverdi, sonra gölgeye çekildi de dedi ki: «Yarabbi! şüphe yok ki, bana indirdiğin hayırdan dolayı ben fakirim.»
Yaşar Nuri Öztürk:
Bunun üzerine Mûsa, onların sulama işini yaptı. Sonra gölgeye çekilip şöyle dedi: "Rabbim, bana indireceğin her nimeti bekleyen bir çaresizim."
Bekir Sadak:
Oraya gelince, kutlu yerdeki vadinin sag yanindaki agac cihetinden: «Ey Musa! suphesiz Ben alemlerin Rabbi olan Allah´im» diye seslenildi.
İbni Kesir:
Bunun üzerine onlarınkini suladı. Sonra gölgeye çekildi ve dedi ki: Rabbım
Adem Uğur:
Bunun üzerine Musa, onların yerine (davarlarını) sulayıverdi. Sonra gölgeye çekildi ve: Rabbim! Doğrusu bana indireceğin her hayra (lütfuna) muhtacım, dedi.
İskender Ali Mihr:
Böylece ikisinin (sürüsünü) suladı, sonra gölgeye döndü ve "
Celal Yıldırım:
Bunun üzerine (Musâ gayrete galip) onların davarlarını suladı, sonra da gölgeye çekilip şöyle dedi: «Rabbim! Doğrusu bana indirdiğin nimete (her zaman) muhtacım.»
Tefhim ul Kuran:
Hemencecik onların sürülerini suladı, sonra yine gölgeye çekilerek dedi ki: «Rabbim, doğrusu bana indirdiğin her hayra muhtacım.»
Fransızca:
Il abreuva [les bêtes] pour elles puis retourna à l'ombre et dit : "Seigneur, j'ai grand besoin du bien que tu feras descendre vers moi".
İspanyolca:
Y abrevó su rebaño. Luego, se retiró a la sombra. Y dijo: «¡Señor! Me hace mucha falta cualquier bien que quieras hacerme».
İtalyanca:
Abbeverò per loro, poi si mise all'ombra e disse: «Davvero, Signore, ho molto bisogno di qualsiasi bene che farai scendere su di me».
Almanca:
Dann tränkte er für beide (ihre Tiere), dann wandte er sich ab (und ging) in den Schatten, dann sagte er: "Mein HERR! Gewiß, ich bin dessen bedürftig, was DU mir an Gutem zuteil werden läßt."
Çince:
他就替她俩饮羊,然后退到树荫下,他说:我的主啊!我确需求你所降给我的任何福利的。
Hollandaca:
Daarop drenkte Mozes hare schapen voor haar en leidde die daarna in de schaduw, zeggende: O Heer! waarlijk, mij ontbreekt het goede, dat gij mij hebt doen ontmoeten.
Rusça:
Он напоил для них скотину, а затем вернулся в тень и сказал: "Господи! Воистину, я нуждаюсь в любом благе, которое Ты ниспошлешь мне".
Somalice:
Markaasuu u Waraabiyey wuxuuna u Jeedsaday Xagga Hooska wuxuuna Yidhi Eebow waxaad ii soo Dejiso (Isiiso) oo Khayra waan u Baahnahay.
Swahilice:
Basi Musa akawanyweshea; kisha akarudi kivulini, na akasema: Mola wangu Mlezi! Hakika mimi ni mhitaji wa kheri utakayo niteremshia.
Uygurca:
مۇسا ئۇلارنىڭ قويلىرىنى سۇغۇرۇپ بەردى، ئاندىن ئارقىسىغا بۇرۇلۇپ (بىر دەرەخنىڭ) سايىسىگە بېرىپ (ئولتۇرۇپ): «پەرۋەردىگارىم! ماڭا رىزىقتىن نېمىنىلا بەرسەڭ، مەن ھەقىقەتەن ئۇنىڭغا موھتاج» دېدى
Japonca:
そこでかれは2人のために(家畜の群に)水をやり,それから木陰に退いて(祈って)言った。「主よ,あなたがわたしに御授けになる,何か善いものが欲しいのです。」
Arapça (Ürdün):
«فسقى لهما» من بئر أخرى بقربهما رفع حجراً عنها لا يرفعه إلا عشرة أنفس «ثم تولى» انصرف «إلى الظل» لسمرة من شدة حر الشمس وهو جائع «فقال رب إني لما أنزلت إليَّ من خير» طعام «فقيرٌ» محتاج فرجعتا إلى أبيهما في زمن أقل مما كانتا ترجعان فيه فسألهما عن ذلك فأخبرتاه بمن سقي لهما فقال لإحداهما: ادعيه لي، قال تعالى:
Hintçe:
तब मूसा ने उन की (बकरियों) के लिए (पानी खीच कर) पिला दिया फिर वहाँ से हट कर छांव में जा बैठे तो (चूँकि बहुत भूक थी) अर्ज क़ी परवरदिगार (उस वक्त) ज़ो नेअमत तू मेरे पास भेज दे मै उसका सख्त हाजत मन्द हूँ
Tayca:
ดังนั้น เขาจึงตักน้ำให้แก่นางทั้งสองแล้วก็กลับไปพักใต้ร่ม และกล่าวว่า “ข้าแต่พระเจ้าของข้าพระองค์ แท้จริงข้าพระองค์อยากได้ในความดีที่พระองค์ทรงประทานลงมาให้แก่ข้าพระองค์”
İbranice:
ואז השקה להן (את עדרן,) אחר כך פנה לנוח בצל, ואמר: 'ריבוני! נחוץ לי כעת חסדך
Hırvatça:
I on im je napoji, a onda ode u hlad i reče: "Gospodaru moj, šta god mi od dobra spustio, zaista mi je to potrebno!"
Rumence:
Moise le adăpă (vitele), apoi se retrase la umbră spunând: “Domnul meu! Am mare nevoie să pogori asupra mea binele!”
Transliteration:
Fasaqa lahuma thumma tawalla ila alththilli faqala rabbi innee lima anzalta ilayya min khayrin faqeerun
Türkçe:
Bunun üzerine Mûsa, onların sulama işini yaptı. Sonra gölgeye çekilip şöyle dedi: "Rabbim, bana indireceğin her nimeti bekleyen bir çaresizim."
Sahih International:
So he watered [their flocks] for them; then he went back to the shade and said, "My Lord, indeed I am, for whatever good You would send down to me, in need."
İngilizce:
So he watered (their flocks) for them; then he turned back to the shade, and said:"O my Lord! truly am I in (desperate) need of any good that Thou dost send me!"
Azerbaycanca:
(Musa) onlar üçün (yaxınlıqdakı başqa bir quyudan su çəkib qoyunlarını) suladı, sonra da kölgəyə çəkilib dedi: “Ey Rəbbim! Mən Sənin mənə nazil edəcəyin xeyirə möhtacam!” (Musa yeddi gün idi ki, çöldəki otlardan başqa yeməyə bir şey tapmırdı. Buna görə də Allahdan yemək üçün bir ruzi dilədi).
Süleyman Ateş:
Hemen (Musa) onlarınkini de suladı, sonra gölgeye çekildi: "Rabbim, dedi, doğrusu bana indireceğin bir hayra muhtacım, (azıcık azık indir de şu karnımı doyur)."
Diyanet Vakfı:
Bunun üzerine Musa, onların yerine (davarlarını) sulayıverdi. Sonra gölgeye çekildi ve: Rabbim! Doğrusu bana indireceğin her hayra (lütfuna) muhtacım, dedi.
Erhan Aktaş:
Bunun üzerine ikisi için hayvanları suladı. Sonra gölgeye çekildi. “Rabb’im! Ben, bana hayır olarak bağışlayacağın her şeye muhtacım.” dedi.
Kral Fahd:
Bunun üzerine Musa, onların yerine (davarlarını) sulayıverdi. Sonra gölgeye çekildi ve: Rabbim! Doğrusu bana indireceğin her hayra (lütfuna) muhtacım, dedi.
Hasan Basri Çantay:
Bunun üzerine (Musa) onlarınkini sıvarıverdi. Sonra gölgeye dönüb dedi ki: «Rabbim, hakıykat ben, bana indirdiğin hayırdan dolayı muhtacım».
Muhammed Esed:
Bunun üzerine, (Musa) onların (hayvanlarını) suvardı; sonra gölgeye çekilip, "Ey Rabbim, bana bahşedeceğin her hayra öylesine muhtacım ki!" diye niyazda bulundu.
Gültekin Onan:
Hemencecik onların sürülerini suladı, sonra yine gölgeye çekilerek dedi ki: "
Ali Fikri Yavuz:
Bunun üzerine Mûsa, onların davarlarını suvardı. Sonra gölgeye çekilip şöyle dedi: “- Ey Rabbim, doğrusu ben, bana hayırdan (yemekten) ne indirirsen ona muhtacım (karnım aç bulunuyor).
Portekizce:
Assim, ele deu de beber ao rebanho, e logo, retirando- se para uma sombra, disse: Ó Senhor meu, em verdade, estounecessitado de qualquer dádiva que me envies!
İsveççe:
Och han vattnade [deras djur] åt dem. Därefter drog han sig undan till en skuggig plats [för att be] och han sade: "Herre! Jag är i stort behov av vad det än är av [Ditt] goda, som Du vill ge mig!"
Farsça:
پس [موسی] دام هایشان را [به جهت کمک کردن به آن دو] آب داد، سپس به سوی سایه برگشت و گفت: پروردگارا! به آنچه از خیر بر من نازل می کنی، نیازمندم.
Kürtçe:
ئەمجا (موسا) مەڕەکانی بۆ ئاودان لەپاشان (موسا) چوو بۆ ژێر سێبەرێك جا ووتی ئەی پەروەردگارم بەڕاستی من ھەژارم (پێویستم ھەیە) بەھەر خێرو ڕۆزیەك بۆم بنێریت
Özbekçe:
Бас, икковларига суғориб берди. Сўнгра сояга қайтди ва «Эй Роббим, албатта, менга туширажагинг ҳар бир яхшиликка муҳтожман», деди. (Мусо алайҳиссалом ҳалиги икки аёлнинг ҳайвонларини суғориб бердилар. Буни ўзларининг эркак кишилик бурчи, деб билдилар. Демак, кун иссиқ экан. Аввал ҳам сояда ўтирган эдилар. Лекин қийналаётган икки аёлни кўриб, ғоятда чарчаган, ҳориб-толган, очиққан бўлсалар ҳам, туриб уларга ёрдам бердилар. Қайтиб бориб яна соядан жой олдилар. Яна ёлғиз қолдилар. Яна муҳожирлик ғурбатини ҳис этдилар. Ёлғизнинг ёри худо, деб яна Роббул Оламийнга илтижо қилиб: «Эй Роббим, албатта, менга туширажагинг ҳар бир яхшиликка муҳтожман», дедилар.)
Malayca:
Maka Musa pun memberi minum kepada binatang-binatang ternak mereka, kemudian ia pergi ke tempat teduh lalu berdoa dengan berkata: "Wahai Tuhanku, sesungguhnya aku sangat berhajat kepada sebarang rezeki pemberian yang Engkau berikan".
Arnavutça:
E, Musai – u dha ujë kafshëve të atyre vashave, e pastaj u kthye te një hije (e lisit) dhe tha: “Zoti im çfarëdo dhuntie që të më japësh, unë jam nevojtar!”
Bulgarca:
И той напои [добитъка им] вместо тях. После се оттегли на сянка и рече: “Господи, нуждая се от благо, което да ми спуснеш.”
Sırpça:
И он им је напоји, а онда оде у хладовину и рече: “Господару мој, ма какву ми храну дао, заиста ми је потребна!”
Çekçe:
I napojil Mojžíš pro ně stádo jejich, potom se uchýlil do stínu a pravil: 'Pane můj, jsem potřebný toho dobrodiní, které mi sešleš.'
Urduca:
یہ سن کو موسیٰؑ نے ان کے جانوروں کو پانی پلا دیا، پھر ایک سائے کی جگہ جا بیٹھا اور بولا "پروردگار، جو خیر بھی تو مجھ پر نازل کر دے میں اس کا محتاج ہوں"
Tacikçe:
Гӯсфандонро об дод. Сипас ба соя бозгашту гуфт: «Эй Парвардигори ман, ман ба он неъмате, ки бароям мефиристӣ, мӯҳтоҷам».
Tatarca:
Муса коедан су тартып кызларның куйларына су эчерде, соңра китеп күләгәгә утырды һәм әйтте: "Ий Раббым, миңа диндә изгелектән биргән нәрсәң өчен мин фәкыйрь булдым, ашарыма юк", – дип. Ягъни Фиргаун гаиләсендә байлык эчендә иде, хәзер һичнәрсәсе юк. Кызлар кайтып аталарына Муса хакында сөйләделәр, аталары бер кызын Мусаны чакырырга җибәрде.
Endonezyaca:
Maka Musa memberi minum ternak itu untuk (menolong) keduanya, kemudian dia kembali ke tempat yang teduh lalu berdoa: "Ya Tuhanku sesungguhnya aku sangat memerlukan sesuatu kebaikan yang Engkau turunkan kepadaku".
Amharca:
ለሁለቱም አጠጣላቸው፡፡ ከዚያም ወደ ጥላው ዘወር አለ፡፡ «ጌታዬ ሆይ! እኔ ከመልካም ነገር ወደኔ ለምታወርደው ፈላጊ ነኝ» አለ፡፡
Tamilce:
ஆக, அவர் அவ்விருவருக்காக (அவ்விருவரின் கால்நடைகளுக்கு) நீர் புகட்டினார். பிறகு, நிழலி(ல் அமர்ந்து இளைப்பாறுவதற்காக அத)ன் பக்கம் திரும்பிச் சென்றார். அவர் கூறினார்: “என் இறைவா! நீ எனக்கு இறக்கிய நன்மையின் பக்கம் நிச்சயமாக நான் தேவை உள்ளவன். (ஆகவே, என் பசிக்கு உணவளி!)”
Korece:
그래서 그는 두 여인을 위하 여 양에게 물을 먹여주고 나무그 늘 아래 앉아 말했더라 주여 당 신께서 저에게 베풀어 주셨던 은 혜가 절실히 필요하나이다
Vietnamca:
Thế là, Musa giúp hai cô gái múc nước rồi lui về nghỉ dưới bóng cây. Sau đó, Y cầu nguyện: “Lạy Thượng Đế của bề tôi, quả thật bề tôi đang cần điều tốt đẹp Ngài ban cho.”
Ayet Linkleri: