Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

27

Sûredeki Ayet No: 

47

Ayet No: 

3206

Sayfa No: 

381

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

قَالُوا اطَّيَّرْنَا بِكَ وَبِمَن مَّعَكَ ۚ قَالَ طَائِرُكُمْ عِندَ اللَّهِ ۖ بَلْ أَنتُمْ قَوْمٌ تُفْتَنُونَ

Çeviriyazı: 

ḳâlu-ṭṭayyernâ bike vebimem me`ak. ḳâle ṭâiruküm `inde-llâhi bel entüm ḳavmün tüftenûn.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

Cevap verdiler: "Senin ve beraberindekilerin yüzünden uğursuzluğa uğradık." Salih: "Size çöken uğursuzluk (sebebi) Allah katında (yazılı)dır. Belki siz imtihana çekilen bir kavimsiniz" dedi.

Diyanet İşleri: 

Sen ve beraberindekiler yüzünden uğursuzluğa uğradık dediler. Salih: "Uğursuzluğunuz Allah katındandır; belki imtihana çekilen bir milletsiniz" dedi.

Abdulbakî Gölpınarlı: 

Biz dediler, seninle ve yanında bulunanlarla uğrusuzluğa uğramadayız. O, uğradığınız uğursuzluk, Allah katından gelmede; hatta siz, sınanmakta olan bir topluluksunuz dedi.

Şaban Piriş: 

Senin ve beraberindekilerin yüzünden uğursuzluğa uğradık, dediler. Uğursuzluğunuz (başınıza gelenler) Allah katındandır. Esasında imtihan oluyorsunuz, dedi.

Edip Yüksel: 

Dediler ki, "Sen ve beraberindekiler bize uğursuzluk getirdiniz." Dedi ki, " Sizin uğursuzluğunuz ALLAH'tan gelmektedir. Doğrusu siz sınava sokulan bir toplumsunuz."

Ali Bulaç: 

Dediler ki: "Senin ve seninle birlikte olanlar yüzünden uğursuzluğa uğradık." Dedi ki: "Sizin uğursuzluğunuz (başınıza gelenler) Allah Katında (yazılı)dır. Hayır, siz denenmekte olan bir kavimsiniz."

Suat Yıldırım: 

“Biz” dediler, “senin ve sana bağlı olanların yüzünden uğursuzluğa uğradık.”Salih: “Uğursuzluk dediğiniz şey Allah katında takdir edilmiştir. Doğrusu siz imtihana tutulan bir toplumsunuz.” diye cevap verdi. [7,131; 4,78; 36,19]

Ömer Nasuhi Bilmen: 

Dediler ki: «Biz seninle ve seninle beraber olanlar ile teşe´üm ettik. (Hazreti Sâlih de) Dedi ki: «Sizin şeametiniz, Allah indinde (malûm)dur. Hayır. Siz imtihana tutulur bir tâifesinizdir.»

Yaşar Nuri Öztürk: 

Dediler: "Sen ve beraberindekiler yüzünden başımıza uğursuzluk geldi/sen ve beraberindekileri uğursuzluk belirtisi sayıyoruz." Dedi: "Uğursuzluk kuşunuz Allah katındadır. Daha doğrusu siz, imtihana çekilen bir topluluksunuz.

Bekir Sadak: 

Inanip Allah´a karsi gelmekten sakinanlari kurtardik.

İbni Kesir: 

Dediler ki: Senin ve beraberindekilerin yüzünden uğursuzluğa uğradık: O da: Uğursuzluğunuz Allah katındandır. Belki siz, imtihana çekilen bir kavimsiniz, dedi.

Adem Uğur: 

Şöyle dediler: Senin ve beraberindekilerin yüzünden uğursuzluğa uğradık. Sâlih: Size çöken uğursuzluk (sebebi), Allah katında (yazılı)dır. Hayır, siz imtihana çekilen bir kavimsiniz, dedi.

İskender Ali Mihr: 

&quot

Celal Yıldırım: 

Kavmi ona: «Biz seninle ve beraberinde bulunanlar sebebiyle uğursuzluğa uğradık» dediler. O da. «sizin uğursuzluğunuz Allah yanında (kötü amelinizden dolayı)dır. Hayır, siz ciddi bir imtihandan geçiriliyorsunuz!» dedi.

Tefhim ul Kuran: 

Dediler ki: «Senin ve seninle birlikte olanlar yüzünden uğursuzluğa uğradık.» Dedi ki: «Sizin uğursuzluğunuz (başınıza gelenler) Allah katında (yazılı)dır. Hayır, siz denenmekte olan bir kavimsiniz.»

Fransızca: 

Ils dirent : "Nous voyons en toi et en ceux qui sont avec toi. des porteurs de malheur". Il dit : "Votre sort dépend d'Allah. Mais vous êtes plutôt des gens qu'on soumet à la tentation.

İspanyolca: 

Dijeron: «Os tenemos, a ti y a los que te siguen, por aves de mal agüero». Dijo: «Vuestro augurio está en manos de Alá. Sí, sois gente sujeta a prueba».

İtalyanca: 

Dissero: «In te e in coloro che sono con te, vediamo un uccello di malaugurio». Disse: «Il vostro augurio dipende da Allah. Siete un popolo messo alla prova».

Almanca: 

Sie sagten: "Wir prophezeien etwas Unheilvolles mit dir und mit allen, die mit dir sind." Er sagte: "Das von euch (prophezeite) Unheilvolle kommt von ALLAH. Nein, sondern ihr seid Leute, die geprüft werden."

Çince: 

他们说:我们为你和你的信徒而遭厄运。他说:你们的厄运是真主注定的。不然,你们是要受考验的。

Hollandaca: 

Zij antwoordden: Wij voorzien kwaad van u en die met u zijn. Saleh hernam: Het kwaad dat gij voorspelt, hangt van God af, maar gij zijt een volk, dat beproefd wordt, door eene wisseling van voor- en tegenspoed.

Rusça: 

Они сказали: "Мы видим дурное предзнаменование в тебе и тех, кто с тобой". Он сказал: "Ваше дурное предзнаменование - у Аллаха, но вы являетесь народом, который подвергают искушению".

Somalice: 

Waxayna Dheheen waan ku Baasaysanay Adiga iyo Inta kula Jirta, wuxuuna ku Yidhi Baaskiinnu wuxuu Jiraa Eebe Agtiisa, waxaadse Tihiin Qoom la Fidneeyey.

Swahilice: 

Wakasema: Tuna kisirani nawe na wale walio pamoja nawe. Yeye akasema: Uaguzi wa ukorofi wenu uko kwa Mwenyezi Mungu; lakini nyinyi ni watu mnao jaribiwa.

Uygurca: 

ئۇلار ئېيتتى: «(بىزگە كەلگەن قەھەتچىلىك) سېنىڭ ۋە سەن بىلەن بولغان كىشىلەرنىڭ شۇملۇقىدىن كەلدى». سالىھ ئېيتتى: «سىلەرگە كېلىدىغان ياخشى يامانلىق اﷲ تەرىپىدىن كېلىدۇ، بەلكى سىلەرنى اﷲ سىنايدۇ»

Japonca: 

かれらは言った。「わたしたちがあなたと,あなたの仲間の者に就いて鳥占いすると凶と出ました。」(かれは答えて)言った。「あなたがたの凶兆は,アッラーの御許にあります。いや,あなたがたこそは(アッラーによって)試みられている民です。」

Arapça (Ürdün): 

«قالوا اطّيرنا» أصله تطيرنا أدغمت التاء في الطاء واجتلبت همزة الوصل أي تشاءمنا «بك وبمن معك» المؤمنين حيث قحطوا المطر وجاعوا «قال طائركم» شؤمكم «عند الله» أتاكم به «بل أنتم قوم تفتنون» تختبرون بالخير والشر.

Hintçe: 

वह लोग बोले हमने तो तुम से और तुम्हारे साथियों से बुरा शगुन पाया सालेह ने कहा तुम्हारी बदकिस्मती ख़ुदा के पास है (ये सब कुछ नहीं) बल्कि तुम लोगों की आज़माइश की जा रही है

Tayca: 

พวกเขากล่าวว่า “พวกเราได้ประสบโชคร้ายเพราะท่าน และผู้ที่ร่วมกับท่าน” เขา (ศอและฮ์) กล่าวว่า “โชคร้ายของพวกท่านอยู่ที่อัลลอฮ์ ยิ่งกว่านั้นพวกท่านเป็นหมู่ชนที่ถูกทดสอบ”

İbranice: 

אמרו: 'אנו רואים שבאה עלינו הרעה בגללך ובגלל אלה אשר אתך.' והוא אמר: 'גורלכם אם רע או טוב עם אלוהים. כי נתונים אתם למבחן

Hırvatça: 

"Mi zloslutnju nalazimo u tebi i onima koji su s tobom!", rekoše oni. "Zloslutnja vaša kod Allaha je", reče on, "vi ste narod koji je stavljen u iskušenje."

Rumence: 

Ei au spus: “Noi avem o presimţire rea cu tine şi cu cei care sunt ca tine.” El le spuse: “Soarta voastră este în mâinile lui Dumnezeu, iar acum sunteţi puşi la încercare.”

Transliteration: 

Qaloo ittayyarna bika wabiman maAAaka qala tairukum AAinda Allahi bal antum qawmun tuftanoona

Türkçe: 

Dediler: "Sen ve beraberindekiler yüzünden başımıza uğursuzluk geldi/sen ve beraberindekileri uğursuzluk belirtisi sayıyoruz." Dedi: "Uğursuzluk kuşunuz Allah katındadır. Daha doğrusu siz, imtihana çekilen bir topluluksunuz.

Sahih International: 

They said, "We consider you a bad omen, you and those with you." He said, "Your omen is with Allah. Rather, you are a people being tested."

İngilizce: 

They said: "Ill omen do we augur from thee and those that are with thee". He said: "Your ill omen is with Allah; yea, ye are a people under trial."

Azerbaycanca: 

Onlar dedilər: “Bizə sənin və yanında olanların ucbatından uğursuzluq üz verdi. (Ayağınız bizə düşmədiyi üçüb pis günə qaldıq, cürbəcür müsibətlərə düçar olduq). (Saleh) dedi: “Sizin uğursuzluğunuz Allahdandır. Bəlkə də, (itaət edib-etməyəcəyinizi bilmək üçün Allah tərəfindən) imtahan olunursunuz.

Süleyman Ateş: 

Dediler: "Senin ve seninle beraber bulunanların yüzünden uğursuzluğa uğradık." Dedi: "Uğursuzluğunuz(un sebebi), Allah'ın yanındadır (herşey O'nun takdiriyle olur). Doğrusu siz (bu olaylarla) sınanan bir toplumsunuz."

Diyanet Vakfı: 

Şöyle dediler: Senin ve beraberindekilerin yüzünden uğursuzluğa uğradık. Salih: Size çöken uğursuzluk (sebebi), Allah katında (yazılı) dır. Hayır, siz imtihana çekilen bir kavimsiniz, dedi.

Erhan Aktaş: 

“Sen ve seninle beraber olanlar bize uğursuzluk getirdiniz.” dediler. Sâlih: “Sizin uğursuzluğunuz Allah’ın takdirindedir. Belki sınav olunmakta olan bir toplumsunuz!” dedi.

Kral Fahd: 

Şöyle dediler: Senin ve beraberindekilerin yüzünden uğursuzluğa uğradık. Sâlih: Size çöken uğursuzluk (sebebi) Allah katında (yazılı) dır. Hayır, siz imtihana çekilen bir kavimsiniz, dedi.

Hasan Basri Çantay: 

Dediler: «Senin yüzünden ve maiyyetinde bulunan kimseler (mü´minler) yüzünden uğursuzluğa uğradık». (Saalih de:) «Sizin (bütün) amel (ve hareketler) iniz Allah nezdinde (gizli değildir, yazılı) dır. Belki siz imtihaana çekilmekde olan bir kavmsiniz» dedi.

Muhammed Esed: 

"Biz sende ve seninle beraber olanlarda uğursuzluk görüyoruz!" diye karşılık verdiler. (Salih:) "Uğurumuz ya da uğursuzluğumuz Allah´ın elindedir!" dedi, "İşin gerçeği, sizler sınanan bir toplumsunuz!"

Gültekin Onan: 

Dediler ki: &quot

Ali Fikri Yavuz: 

(Onlar peygambere) dediler ki: “- Biz, sen ve beraberindekilerle (müminlerle) uğursuzluğa uğradık, (başımıza çeşitli musibetler geldi)”. Salih onlara şöyle dedi: “- Size gelen uğursuzluk, Allah katında takdir edilmiştir. Doğrusu siz, imtihana çekilen bir kavimsiniz.”

Portekizce: 

Responderam-lhe: Temos um mau augúrio acerca de ti e de quem está contigo. Disse-lhe: Vosso mau augúrio está empoder de Deus; porém, sois um povo que está à prova.

İsveççe: 

De svarade: "Vi ser i din och dina anhängares [ankomst] ett varsel om kommande olyckor!" Han sade: "Ert öde [lyckligt eller olyckligt] ligger helt i Guds hand. Nej, vad som nu sker är att ni sätts på prov."

Farsça: 

گفتند: ما به تو و همراهانت فال بد زده ایم [و شما را سبب بروز این همه مشکلات و بدبختی خود می دانیم]. گفت: سبب بروز مشکلات و بدبختی شما [طغیان و گناهان شماست که عکس العملش] نزد خداست، [ربطی به ما ندارد] بلکه شما گروهی هستید که [به مشکلات و مصایب] امتحان می شوید [شاید به این سبب توبه کنید و مؤمن شوید.]

Kürtçe: 

ووتیان ئێمە تووشی شومی و نەگبەتی بووین بەھۆی تۆو ئەوانەی لەگەڵ تۆدان (باوەڕداران) (صاڵح) ووتی ھۆی ئەو نەگبەتیەی ئێوە لەلای خوایە (کەبێ باوەڕیتانە) نەخێر بەڵکو ئێوە گەلێکن تاقی دەکرێنەوە

Özbekçe: 

Улар: «Сендан ва сен билан бўлганлардан шумландик», дедилар. У: «Шумланишингиз (сабаби) Аллоҳнинг ҳузуридадир. Балки сизлар синалаётган қавмсиз», деди. (Биз «шумланиш» деб таржима қилган маъно ояти карима матнида «тоир», «тоййар» каби иборалар билан келган. Бу ибора қуш, қуш учириш маъноларини беради. Ўша пайтлар мушриклар бирор иш қилмоқчи бўлсалар, қуш учириб кўрар эдилар. Агар қуш ўнг томонидан учса, хурсанд бўлар ва ўша ишни бошлар эди. Агар қуш чап томонига учса, шумқадамлик деб ўйлар, хафа бўлар, шумланар ва у ишни қилмас эди. Кейин бориб-бориб бу ибора қуш учирмаса ҳам, бирор нарсанинг шумқадамлигини англатиш учун ишлатиладиган бўлиб кетган. Самуд қавми ҳам ўзларига «Аллоҳга ибодат қилинг» шиорини олиб келган, уларни Аллоҳга истиғфор айтишга, ундан раҳматини сўрашга чақирган Пайғамбарлари Солиҳдан алайҳиссалом шумланганларини айтишди.)

Malayca: 

Mereka menjawab: "Kami merasa nahas dan malang dengan sebabmu, dan juga dengan sebab pengikut-pengikutmu!" Nabi Soleh berkata: Perkara yang menyebabkan baik dan malang kamu adalah di sisi Allah (dan Dia lah yang menentukannya, bukannya aku), sebenarnya kamu adalah kaum yang disesatkan (oleh hawa nafsu)".

Arnavutça: 

Ata thanë: “Na po parandiejmë fatkeqësinë me ty dhe me ata që janëme ty. (Salihu) u tha: “E, mira dhe e keqja është prej Perëndisë. Në të vërtetë, ju jeni popull i vënë në sprovë.

Bulgarca: 

Рекоха: “Предчувстваме злочестие от теб и от онези, които са с теб.” Рече: “Вашето злочестие е при Аллах. Да, вие сте хора изпитвани.”

Sırpça: 

“Ми сматрамо лошим предзнаком тебе и оне који су с тобом!” Рекоше они. “Од Бога вам је и добро и зло”, рече он, “ви сте народ који је стављен у искушење.”

Çekçe: 

Odpověděli: 'Ve věštbě ptáků jsme viděli špatné znamení o tobě a těch, kdož s tebou jsou.' Řekl Sálih: 'Pták osudu vašeho je u Boha; a vy jste lid, jenž zkouškám vystaven má být.'

Urduca: 

انہوں نے کہا "ہم نے تو تم کو اور تمہارے ساتھیوں کو بد شگونی کا نشان پایا ہے" صالحؑ نے جواب دیا "“تمہارے نیک و بد شگون کا سر رشتہ تو اللہ کے پاس ہے اصل بات یہ ہے کہ تم لوگوں کی آزمائش ہو رہی ہے"

Tacikçe: 

Гуфтанд: «Мо туро ва ёронатро ба фоли бад гирифтаем». Гуфт: «Фоли бадатон назди Худост. Инак мардуме фиребхӯрда ҳастед!»

Tatarca: 

Алар әйттеләр: "Без синнән вә сиңа иман китергән кешеләрдән шомландык, яңгыр яумады, ач калдык." Салих әйтте: "Сезнең шомлануыгыз Аллаһу хозурындадыр, хөкем итәр, бәлки сез төрле хәл белән Аллаһ тарафыннан сыналасыз."

Endonezyaca: 

Mereka menjawab: "Kami mendapat nasib yang malang, disebabkan kamu dan orang-orang yang besertamu". Shaleh berkata: "Nasibmu ada pada sisi Allah, (bukan kami yang menjadi sebab), tetapi kamu kaum yang diuji".

Amharca: 

«ባንተና ከአንተም ጋር ባሉት ሰዎች ምክንያት ገደቢሶች ኾን» አሉት፡፡ «ገደቢስነታችሁ አላህ ዘንድ ነው፤ ይልቁንም እናንተ የምትፈተኑ ሕዝቦች ናችሁ» አላቸው፡፡

Tamilce: 

அவர்கள் கூறினார்கள்: “உம்மாலும் உம்முடன் உள்ளவர்களாலும் நாங்கள் துர்ச்சகுனம் அடைந்தோம்.” அவர் கூறினார்: “(மாறாக) உங்கள் துன்பத்தின் காரணம் அல்லாஹ்விடம்தான் இருக்கிறது. (உங்கள் செயலுக்கு ஏற்ப அவன் உங்களிடம் நடந்து கொள்கிறான்.) மாறாக, நீங்கள் சோதிக்கப்படுகின்ற மக்கள் ஆவீர்கள்.”

Korece: 

그들이 말하길 우리는 너와 함께하고 있는 사람들로 말미암 아 불행을 당하고 있도다 하니 그가 말하길 너희가 불행한 이유는하나님께 있나니 너희는 시험을 받고 있노라

Vietnamca: 

Họ (đáp trả lời kêu gọi của Saleh), nói: “Bọn ta được báo rằng Ngươi và những ai cùng Ngươi là một điềm xấu.” (Saleh) bảo họ: “Điềm xấu của các người là do Allah quyết định. Không, các người là một đám người đang bị thử thách.”