Arapça:
وَتَفَقَّدَ الطَّيْرَ فَقَالَ مَا لِيَ لَا أَرَى الْهُدْهُدَ أَمْ كَانَ مِنَ الْغَائِبِينَ
Çeviriyazı:
vetefeḳḳade-ṭṭayra feḳâle mâ liye lâ era-lhüdhüd. em kâne mine-lgâibîn.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
(Süleyman) Kuşları gözden geçirdikten sonra şöyle dedi: "Hüdhüd'ü niçin göremiyorum? Yoksa kayıplara mı karıştı?"
Diyanet İşleri:
Süleyman, kuşları araştırarak: "Hüdhüd'ü niçin göremiyorum? Yoksa kayıplarda mı? Bana apaçık bir delil getirmelidir; yoksa onu ya şiddetli bir azaba uğratırım yahut keserim" dedi.
Abdulbakî Gölpınarlı:
Kuşları araştırdı da ne oldu dedi, hüthüdü görmüyorum, yoksa bir yere mi gidip gizlendi?
Şaban Piriş:
Kuşları gözden geçirdi ve: Hüdhüdü neden göremiyorum? dedi. Yoksa, kayıplara mı karıştı?
Edip Yüksel:
Kuşları denetledi ve, "Neden hüdhüdü görmüyorum, yoksa kaçak mı?" dedi.
Ali Bulaç:
Kuşları denetledikten sonra dedi ki: "Hüdhüd'ü neden göremiyorum, yoksa kaybolanlardan mı oldu?"
Suat Yıldırım:
Bir de kuşları teftiş etti de: “Hüdhüd'ü neden göremiyorum, yoksa kayıplara mı karıştı?” dedi.
Ömer Nasuhi Bilmen:
Ve kuşları teftiş etti de dedi ki: «Bana ne oldu? Hüdhüd´ü göremiyorum, yoksa gaiblerden mi oldu?»
Yaşar Nuri Öztürk:
Kuşları teftiş etti de dedi ki: "Hüdhüd'ü neden göremiyorum, yoksa kayıplara mı karıştı?"
Bekir Sadak:
27:22
İbni Kesir:
Kuşları araştırarak dedi ki: Hüdhüd´ü niçin göremiyorum? Yoksa kayıplardan mı oldu?
Adem Uğur:
(Süleyman) kuşları gözden geçirdi ve şöyle dedi: Hüdhüd´ü niçin göremiyorum? Yoksa kayıplara mı karıştı?
İskender Ali Mihr:
Ve kuşları yokladı (teftiş etti). Sonra: "
Celal Yıldırım:
Bir de kuşları denetleyip araştırdı, derken, «nerede Hüdhüd´ü (çavuşkuşu) göremiyorum, yoksa kayıplara mı karıştı ?
Tefhim ul Kuran:
Ve kuşları denetledikten sonra dedi ki: «Hüdhüd´ü neden göremiyorum, yoksa kaybolanlardan mı oldu?»
Fransızca:
Puis il passa en revue les oiseaux et dit : "Pourquoi ne vois-je pas la huppe ? est-elle parmi les absents ?
İspanyolca:
Pasó revista a los pájaros y dijo: «¿Cómo es que no veo a la abubilla? ¿O es que está ausente?
İtalyanca:
Passò in rivista gli uccelli e disse: «Perché mai non vedo l'upupa? E' forse tra gli assenti?
Almanca:
Und er inspizierte die Vögel, dann sagte er: "Weshalb sehe ich den Wiedehopf nicht? Oder ist er etwa von den Abwesenden?
Çince:
. 他曾检阅众鸟,他说:我怎么不见戴胜呢?它缺席吗?
Hollandaca:
En hij zag de vogelen en hij zeide: Wat is de reden dat ik de kievit niet zie? Is hij afwezig?
Rusça:
Осматривая птиц, он сказал: "Что со мной? Почему я не вижу удода? Или же он оказался в числе отсутствующих?
Somalice:
Wuxuu Fiirfiiriyey Shimbiribii (Sulaymaan) Wuxuuna Yidhi Maxaan la Arki La'ahay Hud-Hudkii Mise kuwa Maqan buu ka Midyahay.
Swahilice:
Na akawakagua ndege, na akasema: Imekuwaje, mbona simwoni Hud-hud, au amekuwa miongoni mwa walio ghibu?
Uygurca:
ئۇ قۇشلارنى كۆزدىن كەچۈرگەندىن كېيىن ئېيتتى: «ماڭا نېمە بولدى؟ ھۆپۆپنى كۆرمەيمەنغۇ! يا ئۇ يوقاپ كەتتىمۇ
Japonca:
またかれは鳥たちを検閲して,言った。「どうしたのですか。ヤツガシラ鳥がいないではないですか。あれも欠席組の中だったのですか。」
Arapça (Ürdün):
«وتفقّد الطير» ليرى الهدهد الذي يرى الماء تحت الأرض ويدل عليه بنقره فيها فتستخرجه الشياطين لاحتياج سليمان إليه للصلاة فلم يره «فقال ماليَ لا أرى الهدهد» أي أعرضَ لي ما منعني من رؤيته «أم كان من الغائبين» فلم أره لغيبته فلما تحققها.
Hintçe:
और सुलेमान ने परिन्दों (के लश्कर) की हाज़िरी ली तो कहने लगे कि क्या बात है कि मै हुदहुद को (उसकी जगह पर) नहीं देखता क्या (वाक़ई में) वह कही ग़ायब है
Tayca:
และเขาได้ตรวจดูฝูงนกแล้วกล่าวขึ้นว่า “ทำไมฉันจึงไม่เห็นฮุดฮุด แต่ว่ามันหายไปไหน ?
İbranice:
אחר-כך ערך מפקד לגייסות העופות ואמר: 'למה אין אני רואה את הדוכיפת? האם היא מן הנעדרות
Hırvatça:
I on izvrši smotru ptica, pa reče: "Zašto ne vidim pupavca, da nije odsutan?
Rumence:
Solomon cercetă zburătoarele, apoi spuse: “De ce oare n-am văzut pupăza? Oare este din cei care lipsesc?
Transliteration:
Watafaqqada alttayra faqala ma liya la ara alhudhuda am kana mina alghaibeena
Türkçe:
Kuşları teftiş etti de dedi ki: "Hüdhüd'ü neden göremiyorum, yoksa kayıplara mı karıştı?"
Sahih International:
And he took attendance of the birds and said, "Why do I not see the hoopoe - or is he among the absent?
İngilizce:
And he took a muster of the Birds; and he said: "Why is it I see not the Hoopoe? Or is he among the absentees?
Azerbaycanca:
Sonra (Süleyman) quşları yoxlayıb dedi: “(Torpaq altında suyun harada olduğunu bilən) Hüdhüdü (şanapipiyi) niyə görmürəm? Yoxsa o burada yoxdur?
Süleyman Ateş:
Kuşları teftiş etti, (içlerinde hüdhüdü bulamadı), dedi ki: "Neden hüdhüdü göremiyorum, yoksa kayıplardan mı oldu?"
Diyanet Vakfı:
(Süleyman) kuşları gözden geçirdi ve şöyle dedi: Hüdhüd'ü niçin göremiyorum? Yoksa kayıplara mı karıştı?
Erhan Aktaş:
Süleymân kuş topluluğunu yokladı. Sonra: “Hudhud’u niçin göremiyorum? Yoksa kayıplara mı karıştı?” dedi.
Kral Fahd:
(Süleyman) kuşları gözden geçirdi ve şöyle dedi: Hüdhüd'ü niçin göremiyorum? Yoksa kayıplara mı karıştı?
Hasan Basri Çantay:
(Süleyman) kuşları araşdırıb dedi ki: «Hüdhüdü neye görmüyorum? Yoksa gaaiblerden mi oldu»?
Muhammed Esed:
Ve (bir gün) kuşlar arasında göz gezdirirken: "Hüthütü niçin göremiyorum?" dedi, "Yoksa kayıplara mı karıştı?
Gültekin Onan:
Kuşları denetledikten sonra dedi ki: "
Ali Fikri Yavuz:
Bir de Süleyman kuşları teftiş etti de şöyle dedi: “- Hüdhüd’ü niye (yerinde) göremiyorum, yoksa gaiblerden mi oldu?
Portekizce:
E pôs-se a vistoriar os bandos de pássaros e disse: Por que não vejo a poupa? Estará, acaso, entre os ausentes?
İsveççe:
Och [en dag] då han mönstrade sina fåglar sade han: "Varför ser jag inte härfågeln? Är det möjligt att den inte är här
Farsça:
و [سلیمان] جویای پرندگان شد [و هدهد را در میان پرندگان بارگاهش نیافت] پس گفت: مرا چه شده که هدهد را نمی بینم [آیا هست و او را نمی بینم] یا از غایبان است؟
Kürtçe:
جا (سولەیمان) چاوی بە باڵندەکان دا گێڕا ووتی ئەوە چی یە بۆ پەپوو سلێمانە نابینم یاخود لە ئامادەنەبوانە؟ (خۆی دزیوەتەوە)
Özbekçe:
Ва қушларни текширди-да: «Нега Ҳудҳудни кўрмаётирман ёки ғойиблардан бўлдими?
Malayca:
Dan (setelah itu) Nabi Sulaiman memeriksa kumpulan burung (yang turut serta dalam tenteranya) lalu berkata: "Mengapa aku tidak melihat burung belatuk? Adakah ia dari mereka yang tidak hadir?
Arnavutça:
Dhe, ai (Sulejmani), bëri kontrollin (rivistën) e shpendëve dhe tha: “Pse nuk e shoh pupëzën këtu, a nuk është e pranishme ajo?
Bulgarca:
И направи той преглед на птиците, и рече: “Защо не виждам папуняка, или го няма?
Sırpça:
И он изврши смотру птица, па рече: „Зашто не видим пупавца, да није одсутан?
Çekçe:
Potom provedl přehlídku ptactva a otázal se:,, Čím to, že dudka zde nevidím? Nebo snad přítomen není?
Urduca:
(ایک اور موقع پر) سلیمانؑ نے پرندوں کا جائزہ لیا اور کہا “کیا بات ہے کہ میں فلاں ہُد ہُد کو نہیں دیکھ رہا ہوں کیا وہ کہیں غائب ہو گیا ہے؟
Tacikçe:
Дар миёни мурғон ҷустуҷӯ кард ва гуфт: «Чаро ҳудҳудро намебинам. Оё аз ғоибшудагон аст?
Tatarca:
Сөләйман шул арада һүд-һүд кошын югалтты һәм әйтте: "Миңа ни булды һүд-һүд кошын күрмимен, яки ул югалып киттеме?"
Endonezyaca:
Dan dia memeriksa burung-burung lalu berkata: "Mengapa aku tidak melihat hud-hud, apakah dia termasuk yang tidak hadir.
Amharca:
በራሪዎቹንም ተመለከተ፤ አለም «ሁድሁድን ለምን አላየውም! በእውነቱ ከራቁት ነበርን፡፡
Tamilce:
இன்னும், அவர் பறவைகளில் (ஹுத்ஹுத் பறவையைத்) தேடினார். (அது காணவில்லை. அப்போது) எனக்கென்ன ஏற்பட்டது, நான் ஹுத்ஹுதை (ஏன்) காண முடியவில்லை?! அல்லது, அது (இங்கு) வராதவர்களில் இருக்கிறதா? என்று கூறினார்.
Korece:
그가 새들을 불러모아 말하 길 오디새가 보이지 않는데 그도 여기에 오지 않는 자 중의 하나가아니뇨
Vietnamca:
Rồi khi (Sulayman) kiểm tra đoàn chim, Y bảo: “Sao Ta không thấy con Hudhud(2) đâu cả, phải chăng nó vắng mặt?” (2) Chim đầu rìu còn gọi là chim gõ kiến.
Ayet Linkleri: