Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

3

Sûredeki Ayet No: 

165

Ayet No: 

458

Sayfa No: 

71

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

أَوَلَمَّا أَصَابَتْكُم مُّصِيبَةٌ قَدْ أَصَبْتُم مِّثْلَيْهَا قُلْتُمْ أَنَّىٰ هَٰذَا ۖ قُلْ هُوَ مِنْ عِندِ أَنفُسِكُمْ ۗ إِنَّ اللَّهَ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ

Çeviriyazı: 

evelemmâ eṣâbetküm müṣîbetün ḳad eṣabtüm miŝleyhâ ḳultüm ennâ hâẕâ. ḳul hüve min `indi enfüsiküm. inne-llâhe `alâ külli şey'in ḳadîr.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

(Bedir'de düşmanı) iki katına uğrattığınız bir musibet (Uhud'da) size çarpınca mı: "Bu nereden" dediniz? De ki: "Bu başınıza gelen kendinizdendir". Şüphesiz Allah her şeye kâdirdir.

Diyanet İşleri: 

Başkalarını iki misline uğrattığınız bir musibete kendiniz uğrayınca mı: "Bu nereden?" dersiniz? De ki: "O, kendi tarafınızdandır". Doğrusu Allah her şeye Kadir'dir.

Abdulbakî Gölpınarlı: 

Başlarına iki misli olarak gelen felakete siz de uğrayınca, bu da nereden dediniz. De ki: Bu, sizin katınızdan geldi ve Allah'ın, şüphe yok ki her şeye gücü yeter.

Şaban Piriş: 

Düşmanlarınızın başına (Bedir'de) iki katını getirdiğiniz bela (Uhud'ta) sizin başınıza gelince mi “Bu nasıl olur?” diyorsunuz. De ki: Bu bela sizin kendinizdendir. Şüphesiz Allah her şeye kâdirdir.

Edip Yüksel: 

Uğradığınız zararın iki katını (düşmanınıza) verdiğiniz halde, "Bu da niçin," dediniz. De ki, "(O) musibet, kendi tarafınızdandır." ALLAH her şeye Kadirdir.

Ali Bulaç: 

İki misline uğrattığınız bir musibet size isabet edince mi: "Bu nereden" dediniz? De ki: "O, sizin kendinizdendir." Şüphesiz Allah, herşeye güç yetirendir.

Suat Yıldırım: 

Hâl böyle iken, düşmanlarınızın başına iki mislini getirdiğiniz bir bela sizin başınıza gelince: “Bu nereden geldi?” mi diyorsunuz? De ki: “Bu felâket sizin yüzünüzdendir.” Muhakkak ki Allah her şeye kadirdir.

Ömer Nasuhi Bilmen: 

Vaktâ ki size bir musibet isabet etti, halbuki siz onun iki katını düşmanlarınıza isabet ettirmiş idiniz. «Bu musibet nereden?» mi dediniz. De ki: «O kendi nefisleriniz tarafındandır.» Şüphe yok ki, Allah Teâlâ herşeye kâdirdir.

Yaşar Nuri Öztürk: 

Size, başkalarına iki katını dokundurduğumuz bir musibet dokununca: "Bu da nereden!" mi dediniz? De ki: "O, sizin öz benliklerinizdendir." Allah, her şeye Kadîr'dir.

Bekir Sadak: 

(169-17) 0 Allah yolunda oldurulenleri olu saymayin, bilakis Rableri katinda diridirler. Allah´in bol nimetinden onlara verdigi seylerle sevinc icinde riziklanirlar, arkalarindan kendilerine ulasamayan kimselere, kendilerine korku olmadigini ve kendilerinin uzulmeyeceklerini mujde etmek isterler.

İbni Kesir: 

Onları iki misline uğrattığınız bir musibete kendiniz uğrayınca

Adem Uğur: 

(Bedir de) iki katını (düşmanınızın) başına getirdiğiniz bir musibet, (Uhud´da) kendi başınıza geldiği için mi &quot

İskender Ali Mihr: 

Ve, iki mislini (düşmanlarınıza) isabet ettirdiğiniz bir musibet, size isabet ettiği zaman: &quot

Celal Yıldırım: 

Hal böyle iken, düşmanlarınıza iki misli dokundurduğunuz bir musîbet size dokununca mı, «bu neden böyle ?» dediniz ! De ki: Bu kendinizdendir. Doğrusu Allah´ın kudreti her şeye yeter..

Tefhim ul Kuran: 

Başınıza bir belâ gelince niçin: «Bu nereden?» diyorsunuz? Halbuki siz (Bedir´de) onların (düşmanların) başlarına bunun iki katı belâ getirmiştiniz. Ey Peygamber, onlara de ki: «Bu belâyı kendi başınıza siz getirdiniz.» Şüphesiz Allah her şeye kâdirdir.

Fransızca: 

Quoi ! Quand un malheur vous atteint - mais vous en avez jadis infligé le double - vous dites "D'où vient cela ? " Réponds-leur : "Il vient de vous mêmes". Certes Allah est Omnipotent.

İspanyolca: 

¿Cómo, cuando os sobreviene una desgracia, después de haber infligido el doble de aquélla, decís aún:«¿De dónde viene esto?» Di: «De vosotros mismos». Aláes omnipotente.

İtalyanca: 

Quando vi giunge un dispiacere - e già ne avevate inflitto uno doppio - direte: "Come è successo?". Di': "Viene da voi stessi". In verità Allah è onnipotente!

Almanca: 

War es nicht so, daß erst dann, als euch ein Unglück traf, nachdem ihr bereits das Zweifache gleicher Art (den Feinden) zugefügt habt, ihr gesagt habt: "Woher kommt das?" Sag: "Es wurde von euch selbst verschuldet." Gewiß, ALLAH ist über alles allmächtig.

Çince: 

你们所遭受的损失,只有你们所加给敌人的损失的一半,你们怎么还说:这是从哪里来的呢? 你说:这是你们自作自受的。真主对于万事确是全能的。

Hollandaca: 

Toen u een onheil geschiedde (bij Ohod) nadat gij reeds twee gelijke voordeelen had behaald, zeidet gij: Van waar komt ons dit? Antwoord: Dit is van u zelven; want God is almachtig.

Rusça: 

Когда несчастье постигло вас после того, как вы причинили им вдвое большее несчастье, вы сказали: "Откуда все это?" Скажи: "От вас самих". Воистину, Аллах способен на всякую вещь.

Somalice: 

Hadday idin Adiibtay (idinku Dhaeday) Dhibaato waxaad Asiibteen Laba Jibaarkeed (Badar) waxaad dhahdeen xaggee Nooga yimid (Dhibku) waxaad dhahdaa Agta Naftiinna, Eebana wax kasta wuu karaa.

Swahilice: 

Nyinyi - ulipo kusibuni msiba ambao nyinyi mmekwisha watia mara mbili mfano wa huo - mnasema: Umetoka wapi huu? Sema: Huo umetoka kwenu wenyewe. Hakika Mwenyezi Mungu ni Mwenye uweza juu ya kila kitu.

Uygurca: 

سىلەرگە يەتكەن مۇسىبەت سىلەر دۈشمەنگە يەتكۈزگەن مۇسىبەتنىڭ يېرىمىغا تەڭ كېلىدىغان تۇرسا (يەنى ئۇھۇد غازىتىدا سىلەردىن 70 كىشى شېھىت بولغان تۇرسا، بەدرى غازىتىدا بولسا مۇشرىكلاردىن 70 كىشىنى ئۆلتۈرگەن، 70 كىشىنى ئەسىر ئالغان تۇرساڭلار)، سىلەر يەنە: «بۇ مۇسىبەت قەيەردىن كەلدى؟» دېدىڭلار. ئېيتقىنكى، «ئۇ سىلەرنىڭ ئۆزلىرىڭلاردىن (يەنى پەيغەمبەرنىڭ ئەمرىگە خىلاپلىق قىلغانلىقىڭلار ۋە غەنمەتكە ھېرىس بولغانلىقىڭلاردىن) بولدى». اﷲ ھەقىقەتەن ھەر نەرسىگە قادىردۇر

Japonca: 

ところが,一度あなたがたに艱難が下ると,且つてこれに2倍する程の打撃を(敵に)与えたのに,あなたがたは言う。「これは一体どうしたことか。」言ってやるがいい。「それはあなたがた自身から来たものである。本当にアッラーは凡てのことに全能であられる。」

Arapça (Ürdün): 

«أولّما أصابتكم مصيبة» بأحد بقتل سبعين منكم «قد أصبتم مثليها» ببدر بقتل سبعين وأسر سبعين منهم «قلتم» متعجبين «أنَّى» من أين لنا «هذا» الخذلان ونحن مسلمون ورسولُ الله فينا والجملةُ الأخيرة محل للاستفهام الإنكارى «قل» لهم «هو من عند أنفسكم» لأنكم تركتم المركز فخُذلتم «إن الله على كل شيء قديرٌ» ومنه النصر وحده وقد جازاكم بخلافكم.

Hintçe: 

मुसलमानों क्या जब तुमपर (जंगे ओहद) में वह मुसीबत पड़ी जिसकी दूनी मुसीबत तुम (कुफ्फ़ार पर) डाल चुके थे तो (घबरा के) कहने लगे ये (आफ़त) कहॉ से आ गयी (ऐ रसूल) तुम कह दो कि ये तो खुद तुम्हारी ही तरफ़ से है (न रसूल की मुख़ालेफ़त करते न सज़ा होती) बेशक ख़ुदा हर चीज़ पर क़ादिर है

Tayca: 

และเมื่อมีภยันตรายหนึ่ง ประสบแก่พวกเจ้า ทั้ง ๆ ที่พวกเจ้าได้ให้ประสบแก่พวกเขามาแล้วถึงสองเท่าแห่งภยันตรายนั้น พวกเจ้าก็ยังกล่าวว่าสิ่งนี้มาจากไหนกระนั้นหรือ ? จงกล่าวเถิด(มุฮัมมัด) ว่า มันมาจากที่ตัวของพวกท่านเอง แท้จริงอัลลอฮ์เป็นผู้ทรงเดชานุภาพเหนือทุกสิ่งทุกอย่าง

İbranice: 

וכאשר פגעה בכם מצוקה (בקרב אוחוד,) וכבר פגעתם (באויב) כפליים (בקרב בדר,) אמרתם: ' כיצד זה קרה לנו'? אמור: 'אתם עצמכם הובלתם אליו.' אלוהים הוא הכול-יכול

Hırvatça: 

Zar niste rekli, kada vas je snašla nevolja koju ste vi njima dvostruko nanijeli: "Odakle sada ovo?" Reci: "To je od vas samih!" Allah, doista, nad svime ima moć.

Rumence: 

Când o nenorocire — din care şi voi aţi pricinuit îndoit altora — vă loveşte, spuneţi: “De unde vine aceasta?” Spune-le: “De la voi înşivă!” Dumnezeu este Atotputernic.

Transliteration: 

Awalamma asabatkum museebatun qad asabtum mithlayha qultum anna hatha qul huwa min AAindi anfusikum inna Allaha AAala kulli shayin qadeerun

Türkçe: 

Size, başkalarına iki katını dokundurduğumuz bir musibet dokununca: "Bu da nereden!" mi dediniz? De ki: "O, sizin öz benliklerinizdendir." Allah, her şeye Kadîr'dir.

Sahih International: 

Why [is it that] when a [single] disaster struck you [on the day of Uhud], although you had struck [the enemy in the battle of Badr] with one twice as great, you said, "From where is this?" Say, "It is from yourselves." Indeed, Allah is over all things competent.

İngilizce: 

What! When a single disaster smites you, although ye smote (your enemies) with one twice as great, do ye say?- "Whence is this?" Say (to them): "It is from yourselves: For Allah hath power over all things."

Azerbaycanca: 

Siz (Bədr müharibəsində yetmiş nəfəri öldürüb, yetmiş nəfəri əsir alaraq) onları ikiqat müsibətə düçar etdiyiniz halda, (Ühüd müharibəsində) başınıza bir müsibət gəldiyi zaman: “Bu haradan gəldi?” – dediniz. (Ya Rəsulum!) Söylə: “Bu sizin özünüzdəndir”. Həqiqətən, Allah hər şeyə qadirdir!

Süleyman Ateş: 

Başınıza bir bela gelince -siz, onun iki katını onların başlarına getirmiş olduğunuz halde yine- Bu nereden başımıza geldi?" dediniz. De ki: "O (bela), kendinizdendir." Allah, herşeye kadirdir.

Diyanet Vakfı: 

(Bedir de) iki katını (düşmanınızın) başına getirdiğiniz bir musibet, (Uhud'da) kendi başınıza geldiği için mi "Bu nasıl oluyor!" dediniz? De ki: O, kendi kusurunuzdandır. Şüphesiz Allah'ın her şeye gücü yeter.

Erhan Aktaş: 

ki katını tattırdığınız musibet, kendinize isabet edince, “Bu nereden geldi” mi diyorsunuz? De ki: “Bu kendi nefsinizdendir.” Kuşkusuz Allah Her Şeye Güç Yetiren’dir.

Kral Fahd: 

(Bedir'de) iki katını (düşmanınızın) başına getirdiğiniz bir musibet, (Uhud'da) kendi başınıza geldiği için mi «Bu nasıl oluyor!» dediniz? De ki: O , kendi kusurunuzdandır. Allah, şüphesiz, her şeye kadirdir.

Hasan Basri Çantay: 

Size (Bedirde) onlara iki katını başlarına getirdiğiniz bir belâ (Uhudde) kendinize çatmış olduğu için mi «Bu, nereden (geldi)» dediniz? De ki: «O, kendi katınızdandır». Şüphesiz ki Allah her şey´e hakkıyle kaadirdir.

Muhammed Esed: 

(Düşmanlarınızı) iki misli musibete uğrattıktan sonra şimdi aynı musibet sizin başınıza geldi diye, kendi kendinize "Bu nasıl oldu?" diye soruyorsunuz, öyle mi? De ki: "O, sizin kendi eserinizdir." Doğrusu, Allah dilediği her şeyi yapmaya kadirdir:

Gültekin Onan: 

İki misline uğrattığınız bir musibet size isabet edince mi: &quot

Ali Fikri Yavuz: 

Uhud savaşında size gelen musibet sonunda yetmiş kişi şehid olmasına karaşılık, daha önce Bedir savaşında kâfirlerden iki kat ki, yetmiş ölü ve yetmiş esir olmuşken, siz: “- Peygamber bizimle ve biz de müslüman iken bu musibet bize nereden geldi?”, dediniz. Onlara de ki: “- O, kendi tarafınızdandır, Peygambere itaat etmeyişinizdendir.” Şüphe yok ki, Allah her şeye hakkıyla kâdirdir.

Portekizce: 

Qual! Ando sofreis um revés do adversário, embora inflijais outro duas vezes maior, dizeis: Donde nos provém isto?Responde-lhes: De vós mesmos. Sabei que Deus é Onipotente.

İsveççe: 

OCH NÄR ni nu har drabbats av ett hårt slag, efter att ha tillfogat [era fiender] ett två gånger hårdare [slag], frågar ni kanske: "Hur har detta kunnat ske?" Säg: "Det som har skett har sin rot inom er själva." Gud har allt i sin makt.

Farsça: 

آیا زمانی که [در جنگ احد] آسیبی به شما رسید که بی تردید دو برابرش را [در جنگ بدر به دشمن] رساندید، [از روی بی صبری، جزع، ناراحتی و اضطراب] می گویید: این آسیب چگونه و از کجاست؟ بگو: از ناحیه خود شماست [که بر اثر سستی در جنگ، نافرمانی از پیامبر، نزاع و اختلاف، به شما رسید]. یقیناً خدا بر هر کاری تواناست.

Kürtçe: 

ئایا بۆچی کاتێک دووچارتان بوو ناخۆشیەک (لەئوحود دا) بێگومان ئێوە دووقاتی ئەوەتان دووچاری ئەوان کرد (لەبەدردا) ووتتان ئەمە لە کوێوە ھات بڵێ (ئەی موحەممەد ﷺ) ئەوە لەلایەن خۆتانەوە بوو (کە فەرمانی پێغەمبەرتان شکاند) بەڕاستی خوا بەسەر ھەموو شتێکدا بەتوانایە

Özbekçe: 

Сен: «Сизга мусибат етган пайтда, ҳолбуки ўзингиз ҳамикки бараварини етказган эдингиз, бу қаердан, дейсизми?! Бу ўзингизнинг ҳузурингиздан!» деб айт. Албатта, Аллоҳ ҳамма нарсага қодирдир. (Яъни, ўзингиз сусткашлик қилдингиз, заифлашдингиз, ўзингиз Аллоҳнинг шартини буздингиз, ўзингиз Пайғамбарнинг амрига хилоф қилдингиз, энди келиб, «Бу қаердан?» дейсизми?! Билиб қўйинг, бу мусибатни ўзингиз ўзингизга чақириб олдингиз.)

Malayca: 

(Patutkah kamu melanggar perintah Rasulullah)? dan (kemudiannya) apabila kamu ditimpa kemalangan (dalam peperangan Uhud), yang kamu telahpun memenangi seperti itu sebanyak dua kali ganda (dengan menimpakan kemalangan kepada musuh dalam peperangan Badar), kamu berkata: "Dari mana datangnya (kemalangan) ini? "Katakanlah (wahai Muhammad): "Kemalangan) itu ialah dari kesalahan diri kamu sendiri (melanggar perintah Rasulullah)". Sesungguhnya Allah Maha Kuasa atas tiap-tiap sesuatu.

Arnavutça: 

Kur ju goditi juve fatkeqësia (në Uhud), e ju më parë i patët goditur armiqët tuaj dyfish (në Bedër), thatë ju: “Prej nga na erdhi neve kjo?!” Thuaj (o Muhammed!): “Kjo është prej vetë juve”. Perëndia, me të vërtetë, është i Plotëfuqishëm.

Bulgarca: 

Нима когато ви порази беда [при Ухуд], [а] вие поразихте с двойна [при Бадр], не рекохте: “Откъде е това?” Кажи: “То е от самите вас.” Аллах за всяко нещо има сила.

Sırpça: 

Зар нисте рекли, када вас је невоља снашла коју сте ви њима двоструко нанели: „Одакле сада ово?“ Реци: „То је од вас самих!“ Аллах, заиста, над свиме има моћ.

Çekçe: 

Což jste neřekli, když postihlo vás neštěstí poté, co sami jste dosáhli úspěchu dvojnásobného: 'Odkud to přišlo?' Rci: 'Od vás samých to přišlo!' A Bůh nade všemi věcmi je mocný.

Urduca: 

اور یہ تمہارا کیا حال ہے کہ جب تم پر مصیبت آ پڑی تو تم کہنے لگے یہ کہاں سے آئی؟ حالانکہ (جنگ بدر میں) اس سے د و گنی مصیبت تمہارے ہاتھوں (فریق مخالف پر) پڑ چکی ہے اے نبیؐ! اِن سے کہو، یہ مصیبت تمہاری اپنی لائی ہوئی ہے، اللہ ہر چیز پر قادر ہے

Tacikçe: 

Ва оё ҳангоме ки осебе ба шумо расид, ки шумо худ дучанди он расонда будед, гуфтед: «Ин осеб аз куҷо расид?» Бигӯ: «Аз ҷониби худатон». Албатта Худо бар ҳар чизе тавоност!

Tatarca: 

Әйә сезгә өход көнендә кайгы ирешкән булса, сез мөшрикләргә бәдер сугышында үзегезгә ирешкән кайгының ике өлешен ирештердегез түгелме? Бу кайгы безгә ни өчен иреште дисез, син аларга: "Бу кайгы үзегездән булды", – диген. Чөнки алар пәйгамбәр әмеренә хыйлафлык кылдылар. Әлбәттә, Аллаһуның һәрнәрсәгә көче җитәдер.

Endonezyaca: 

Dan mengapa ketika kamu ditimpa musibah (pada peperangan Uhud), padahal kamu telah menimpakan kekalahan dua kali lipat kepada musuh-musuhmu (pada peperangan Badar), kamu berkata: "Darimana datangnya (kekalahan) ini?" Katakanlah: "Itu dari (kesalahan) dirimu sendiri". Sesungguhnya Allah Maha Kuasa atas segala sesuatu.

Amharca: 

ሁለት ብጤዎችዋን በእርግጥ ያገኛችሁ የኾነች መከራ (መጠቃት) ባገኘቻችሁ ጊዜ «ይህ ከየት ነው» አላችሁን «እርሱ ከነፍሶቻችሁ ዘንድ ነው፡፡» አላህ በነገሩ ሁሉ ላይ ቻይ ነውና በላቸው፡፡

Tamilce: 

(நிராகரிப்பாளர்கள் மூலம் உஹுத் போரில்) உங்களுக்கு ஒரு சோதனை ஏற்பட்டபோது (‘பத்ர்’ போரில் அவர்களுக்கு) அது போன்று இருமடங்கை நீங்கள் கொடுத்திருக்க, “இ(ந்த சோதனையான)து எங்கிருந்து வந்தது” என்று கூறுகிறீர்களா? (நபியே!) கூறுவீராக: “உங்களிடமிருந்துதான் அது ஏற்பட்டது. (அதற்கு காரணம் நீங்கள்தான்.)” நிச்சயமாக அல்லாஹ் எல்லாவற்றின் மீதும் பேராற்றலுடையவன் ஆவான்.

Korece: 

너희가 재앙을 입었을때 그들은 두배 이상의 재앙을 입었더 라 이것이 어디서 오는 것이냐고 말하니 너희 자신으로부터 온 것 이라 말하라 실로 하나님은 모든 일에 전지전능하심이라

Vietnamca: 

Lẽ nào sau khi các ngươi (những người có đức tin) bị thảm bại (tại Uhud khiến các ngươi nản lòng) mặc dầu trước đó (tại Badr) các ngươi đã đánh bại (kẻ thù) với sự thiệt hại gấp đôi, các ngươi lại nói: “Tai họa này đến từ đâu?” Ngươi (hỡi Thiên Sứ Muhammad) hãy bảo họ: “Tai họa đó là do chính bản thân các ngươi gây ra (khi các ngươi nghịch lại mệnh lệnh của Thiên Sứ rời khỏi núi Rumah).” Quả thật, Allah toàn năng trên tất cả mọi thứ.