Arapça:
لَيْسَ لَكَ مِنَ الْأَمْرِ شَيْءٌ أَوْ يَتُوبَ عَلَيْهِمْ أَوْ يُعَذِّبَهُمْ فَإِنَّهُمْ ظَالِمُونَ
Çeviriyazı:
leyse leke mine-l'emri şey'ün ev yetûbe `aleyhim ev yü`aẕẕibehüm feinnehüm żâlimûn.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Bu işten sana hiçbir şey düşmez. (Allah), ya onların tevbesini kabul eder, yahut onlara, zalim olduklarından dolayı azab eder.
Diyanet İşleri:
Allah'ın, onların tevbelerini kabul veya onlara azab etmesi işiyle senin bir ilişiğin yoktur; çünkü onlar zalimlerdir.
Abdulbakî Gölpınarlı:
Senin bu işle ilgin yok bile; o, dilerse tövbelerini kabul eder, dilerse zalim olduklarından dolayı onları azaplandırır.
Şaban Piriş:
Senin bu hususta yapacak bir şeyin yoktur. Allah, ya onların tevbesini kabul eder veya onları cezalandırır. Çünkü onlar zalimlerdir.
Edip Yüksel:
Tevbelerini kabul etmesi veya işledikleri zulümden dolayı onları azaplandırması seni ilgilendirmez.
Ali Bulaç:
(Allah'ın) Onların tevbelerini kabul etmesi veya zalim olduklarından dolayı azaplandırması işinden sana bir şey (sorumluluk ve görev) yoktur.
Suat Yıldırım:
Bu hususta sana ait bir iş yoktur: Allah ister onlara tövbe nasib edip bağışlar, ister nefislerine zulmettikleri için onları cezalandırır. [13,40; 28,56]
Ömer Nasuhi Bilmen:
Senin için emirden bir şey yoktur, ya onları tevbe ettirsin veya onları muazzeb kılsın, çünkü onlar zalim kimselerdir.
Yaşar Nuri Öztürk:
İş ve hüküm konusunda sana düşen bir şey yoktur. Allah ya tövbelerini kabul ederek onları bağışlar yahut da zalim oldukları için onlara azap eder.
Bekir Sadak:
Size merhamet edilmesi icin, Allah´a ve Peygamber´e itaat edin.
İbni Kesir:
Senin elinde emirden bir şey yok. Allah, ya onların tevbesini kabul eder, yahut da zalim oldukları için azablandırır.
Adem Uğur:
Ki bu işte senin yapacağın bir şey yoktur yahut (müslüman olsunlar da) tevbelerini kabul etsin, ya da (ısrar ederlerse) onlara azap etsin diye (Allah Bedir´de size yardım etti). Çünkü onlar zalimdirler.
İskender Ali Mihr:
Senin için bir emir (yapacağın bir şey) yoktur. (Allah), ya onların tövbesini kabul eder veya onlara azap eder. Oysa onlar, gerçekten zâlimlerdir.
Celal Yıldırım:
Senin elinde emirden bir şey yoktur
Tefhim ul Kuran:
(Allah´ın) Onların tevbelerini kabul etmesi veya zalimler olduklarından dolayı azablandırması işinden sana bir şey (sorumluluk ve görev) yoktur.
Fransızca:
Tu n'as (Muhammad) aucune part dans l'ordre (divin) - qu'Il (Allah) accepte leur repentir (en embrassant l'Islam) ou qu'Il les châtie, car ils sont bien des injustes.
İspanyolca:
No es asunto tuyo si Él se vuelve a ellos o les castiga. Han obrado impíamente.
İtalyanca:
Tu non hai nessuna parte in ciò, sia che [Allah] accetti il loro pentimento sia che li castighi, ché certamente sono degli iniqui.
Almanca:
dir unterliegt von der Angelegenheit nichts - oder ihnen vergibt oder sie peinigt. Denn sie sind gewiß Unrecht-Begehende.
Çince:
他们确是不义的,真主或加以赦宥,或加以惩罚,你对于这件事,是无权过问的。
Hollandaca:
Het gaat u niet aan, of God hen bestraft of hun vergeeft; het zijn zondaren.
Rusça:
Тебя это не касается. Либо Аллах примет их покаяния, либо накажет их, ведь они являются беззаконниками.
Somalice:
Waxba Amarka kuma lihid Nabiyow ama wuu ka Toobad aqbali Eebe ama wuu Cadaabi Gaalada, illeen waa Daalimiine.
Swahilice:
Wewe huna lako jambo katika haya - ama atawahurumia au atawaadhibu, kwani wao ni madhaalimu.
Uygurca:
(ئى مۇھەممەد!) ھېچ ئىش (يەنى بەندىلەرنىڭ ئىشلىرىنىڭ تەدبىرى) سېنىڭ ئىختىيارىڭدا ئەمەس، اﷲ يا ئۇلارنىڭ (مۇسۇلمان بولسا) تەۋبىسىنى قوبۇل قىلىدۇ، يا ئۇلار زالىم بولغانلىقى ئۈچۈن (كۇفرىدا چىڭ تۇرسا) ئۇلارنى ئازابقا دۇچار قىلىدۇ
Japonca:
(アッラーが)かれらに哀れみをかけられたのか,それとも懲罰なされるかは,あなたに関わることではない。かれらは本当に不義を行う者である。
Arapça (Ürdün):
ونزلت لما كسرت رباعيته صلى الله عليه وسلم وشج وجهه يوم أحد وقال: "" كيف يفلح قوم خضبوا وجه نبيهم بالدم "" (ليس لك من الأمر شيء) بل الأمر لله فاصبر (أو) بمعنى إلى أن (يتوب عليهم) بالإسلام (أو يعذبهم فإنهم ظالمون) بالكفر.
Hintçe:
(ऐ रसूल) तुम्हारा तो इसमें कुछ बस नहीं चाहे ख़ुदा उनकी तौबा कुबूल करे या उनको सज़ा दे क्योंकि वह ज़ालिम तो ज़रूर हैं
Tayca:
ไม่มีสิ่งใดเป็นสิทธิของเจ้า(มุฮัมมัด) จากกิจการเหล่านั้น หรือไม่ก็พระองค์จะทรงอภัยโทษให้แก่พวกเขา หรือลงโทษพวกเขาเพราะพวกเขานั้นคือผู้อธรรม
İbranice:
אין בידיך שום דבר. אלוהים יקבל את חרטת מי שירצה או יעניש אותם משום שהם מקפחים
Hırvatça:
Ništa ne zavisi od tebe: bilo da im On pokajanje primi, ili da ih kazni, jer oni su, doista, zulumćari.
Rumence:
Şi tu nu ai nici o treabă, fie că Dumnezeu se întoarce către ei, fie că îi osândeşte, căci sunt nedrepţi.
Transliteration:
Laysa laka mina alamri shayon aw yatooba AAalayhim aw yuAAaththibahum fainnahum thalimoona
Türkçe:
İş ve hüküm konusunda sana düşen bir şey yoktur.Allah ya tövbelerini kabul ederek onları bağışlar yahut da zalim oldukları için onlara azap eder.
Sahih International:
Not for you, [O Muhammad, but for Allah], is the decision whether He should [cut them down] or forgive them or punish them, for indeed, they are wrongdoers.
İngilizce:
Not for thee, (but for Allah), is the decision: Whether He turn in mercy to them, or punish them; for they are indeed wrong-doers.
Azerbaycanca:
(Ya Rəsulum!) Bu işdə sənə dəxli olan bir şey yoxdur. (Allah) ya onların tövbələrini qəbul edər, ya da onlara əzab verər, çünki onlar, həqiqətən, zalım kimsələrdir.
Süleyman Ateş:
O konuda senin yapacağın bir şey yoktur. Allah, ya tevbelerini kabul edip onları affeder, ya da zalim olduklarından dolayı onlara azab eder.
Diyanet Vakfı:
Ki bu işte senin yapacağın bir şey yoktur yahut (müslüman olsunlar da) tevbelerini kabul etsin, ya da (ısrar ederlerse) onlara azap etsin diye (Allah Bedir'de size yardım etti). Çünkü onlar zalimdirler.
Erhan Aktaş:
Bu konuda senin yapabileceğin bir şey yoktur. O, ya onların tevbelerini kabul edecek ya da onlara azâp edecek. Çünkü onlar, zâlim kimselerdir.
Kral Fahd:
(Bu onlardan) bir kısmının tövbelerini kabul etmek, bir kısmı da zalim olduklarından onlara azâp etmek içindir ki, bunda, senin yapabileceğin hiçbir şey yoktur.
Hasan Basri Çantay:
(Kullarımın) iş (in) den hiç bir şey sana âid değildir. (Allah) ya onların tevbesini kabul eder, yahud onları, kendileri zâlim (kimse) ler oldukları için, azâblandırır.
Muhammed Esed:
Allah´ın onların tevbelerini kabul etmesine yahut onları cezalandırmasına karar vermek senin işin değildir (ey Peygamber,) çünkü onlar zalimlerin ta kendileridir,
Gültekin Onan:
(Tanrı´nın) Onların tevbelerini kabul etmesi veya zalim olduklarından dolayı azablandırması buyruğundan sana bir şey (sorumluluk ve görev) yoktur.
Ali Fikri Yavuz:
Senin elinde (onları cezalandırmak veya affetmek hususunda) bir şey yok. Allahı, ya onların tevbesini kabul eder, yahut onları zâlim bulundukları için azâblandırır.
Portekizce:
Não é da tua alçada, mas de Deus, absolvê-los ou castigá-los, porque são iníquos.
İsveççe:
Det ankommer inte på dig [Muhammad] att bestämma om [Gud] skall ta emot deras ånger eller straffa dem - de är orättfärdiga människor.
Farsça:
زمام چیزی از امور [مشرکان و مؤمنانِ فراری از جنگ] در اختیار تو نیست، یا توبه آنان را [به شرط آنکه توبه کنند] می پذیرد یا عذابشان می کند؛ زیرا آنان ستمکارند.
Kürtçe:
دەربارەی ھەڵھاتووەکانی شەڕی ئوحود بە ڕاستی بەدەست تۆ نیە (ئەی موحەممەد ﷺ) ھیچ شتێک لەو کارەدا چ (خوا) تەوبەیان لێ وەرگرێت یان سزایان بدات چونکە بە ڕاستی ئەوانە ستەمکارن
Özbekçe:
Бу сенинг ишинг эмас! Ёки уларнинг тавбасини қабул қилади, ёки азоблайди. Бас, улар золимлардир.
Malayca:
Engkau tidak berhak sedikitpun (wahai Muhammad) dalam urusan (orang-orang yang ingkar) itu, (kerana urusan mereka tertentu bagi Allah), sama ada dia menerima taubat mereka ataupun Ia menyeksa mereka; kerana sesungguhnya mereka itu orang- orang yang zalim.
Arnavutça:
Ty (o Muhammed!) nuk të përket asgjë (lidhur me këtë çështje), se a do t’ua pranojë Ai (Perëndia) pendimin e atyre apo do t’i dënojë, se ata me të vërtetë janë zullumqarë.
Bulgarca:
От теб нищо не зависи - Той или ще приеме покаянието им, или ще ги накаже, защото са угнетители.
Sırpça:
Ништа не зависи од тебе: било да им Он прими покајање, или да их казни, јер они су, заиста, неправедници.
Çekçe:
Ty nemáš nic společného s tou věcí: buď On přijme jejich pokání, anebo je potrestá, vždyť oni věru jsou nespravedliví.
Urduca:
(اے پیغمبرؐ) فیصلہ کے اختیارات میں تمہارا کوئی حصہ نہیں، اللہ کو اختیار ہے چاہے انہیں معاف کرے، چاہے سزا دے کیونکہ وہ ظالم ہیں
Tacikçe:
Ё эшонро ба тавба водорад ё он ситамкоронро азоб кунад ва туро дар ин корҳо дасте нест.
Tatarca:
Ий Мухәммәд г-м, һичбер эштә сиңа ихтыяр юктыр. Өход сугышыннан соң сахәбәләр: "Йә расүлүллаһ Аллаһудан сора, кәферләрне һәлак итсен", – диделәр. Ләкин Аллаһ бу эштән тыйды. Бәлки тәүбә итәрләр дә Аллаһ аларны гафу итәр, тәүбә итмәсәләр Аллаһ аларны ґәзаб кылыр чөнки алар залимнәрдер.
Endonezyaca:
Tak ada sedikitpun campur tanganmu dalam urusan mereka itu atau Allah menerima taubat mereka, atau mengazab mereka karena sesungguhnya mereka itu orang-orang yang zalim.
Amharca:
(አላህ) በእነርሱ ላይ ይቅርታ እስኪያደርግ ወይም እነርሱ በዳዮች ናቸውና እስኪቀጣቸው ድረስ ላንተ ከነገሩ ምንም የለህም፡፡
Tamilce:
அல்லது, அவர்க(ளில் மீதமுள்ளவர்க)ளை அல்லாஹ் மன்னிப்பதற்காக; அல்லது, நிச்சயமாக அவர்கள் அநியாயக்காரர்கள் என்பதால் அவர்களை அல்லாஹ் தண்டிப்பதற்காக (அல்லாஹ் உங்களுக்கு உதவினான்). (ஆகவே, இவை) எதிலும் (நபியே) உமக்கு அதிகாரம் ஏதும் இல்லை. (இவை அனைத்தும் அல்லாஹ்விற்கும் அவனது அடியார்களுக்கும் இடையில் உள்ளவை ஆகும். அவன் தான் நாடியவர்களுடன் நாடியபடி நடப்பான்.)
Korece:
하나님이 그들에게 관용을 베풀거나 벌을 주는 것은 그대에 관한 일이 아니며 그들의 죄악으 로 인한 것이라
Vietnamca:
Ngươi (Thiên Sứ Muhammad) không có bất cứ thẩm quyền nào trong vụ việc (của họ), hoặc Ngài sẽ tha thứ cho họ hoặc Ngài sẽ trừng phạt họ bởi vì họ là đám người làm điều sai quấy.
Ayet Linkleri:
Rubu tag:
Hizb tag: