Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

29

Sûredeki Ayet No: 

66

Ayet No: 

3406

Sayfa No: 

404

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

لِيَكْفُرُوا بِمَا آتَيْنَاهُمْ وَلِيَتَمَتَّعُوا ۖ فَسَوْفَ يَعْلَمُونَ

Çeviriyazı: 

liyekfürû bimâ âteynâhüm veliyetemette`û. fesevfe ya`lemûn.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

Kendilerine verdiklerimize nankörlük etsinler ve safâ sürsünler bakalım! Ama yakında bilecekler.

Diyanet İşleri: 

Gemiye bindikleri zaman, dini yalnız Allah'a has kılarak O'na yalvarırlar; ama Allah onları karaya çıkararak kurtarınca, kendilerine verdiği nimete nankörlük ederek O'na hemen eş koşarlar. Zevklensinler bakalım, yakında bileceklerdir.

Abdulbakî Gölpınarlı: 

Bu da onlara verdiğimiz nimetlere nankörlük edip dünyada geçinip gitmeleri içindir, fakat yakında bilecek onlar.

Şaban Piriş: 

Kendilerine verdiklerimize nankörlük edip, dünyada geçinip gitsinler bakalım, yakında öğrenecekler.

Edip Yüksel: 

Bırak, kendilerine verdiklerimize nankörlük etsinler, zevklensinler. İleride bilecekler.

Ali Bulaç: 

Kendilerine verdiğimiz (nimetler)e nankörlük etsinler ve yararlanıp-metalansınlar diye. Ancak onlar yakında bileceklerdir.

Suat Yıldırım: 

Neticede kendilerine verdiğimiz nimetlere nankörlük edip, güya geçici bir zevk alırlar.Alsınlar bakalım, yakında öğrenirler!

Ömer Nasuhi Bilmen: 

Kendilerine verdiğimiz şeye nankörlük etsinler ve istifadede bulunsunlar diye. Fakat yakında bileceklerdir.

Yaşar Nuri Öztürk: 

Verdiklerimize karşı nankörlük etsinler ve birazcık zevklensinler diye... Yakında bilecekler.

Bekir Sadak: 

30:2

İbni Kesir: 

Kendilerine verdiğimize küfretsinler, eğlensinler bakalım. Yakında bileceklerdir.

Adem Uğur: 

Kendilerine verdiklerimize karşı nankörlük etsinler ve sefa sürsünler bakalım! Ama yakında bilecekler!

İskender Ali Mihr: 

Onlara verdiğimiz şeyleri inkâr etsinler (nankörlük etsinler) ve metalansınlar (faydalansınlar) diye. Ama yakında bilecekler.

Celal Yıldırım: 

Böylece kendilerine verdiğimiz nimetlere karşı nankörlük etsinler ve bir süre yararlanıp geçinsinler

Tefhim ul Kuran: 

Kendilerine verdiğimiz (nimetler)e nankörlük etsinler ve yararlanıp metalansınlar diye. Ancak onlar yakında bileceklerdir.

Fransızca: 

Qu'ils nient ce que nous leur avons donné et jouissent des biens de ce monde ! Ils sauront bientôt !

İspanyolca: 

para terminar negando lo que les hemos dado. ¡Que gocen por breve tiempo! ¡Van a ver...!

İtalyanca: 

per disconoscere quel che Noi abbiamo concesso loro e per effimeri godimenti: ben presto sapranno.

Almanca: 

Sie sollen nur Kufr dem gegenüber betreiben, was WIR ihnen zuteil werden ließen und sie sollen sich nur vergnügen! Denn sie werden es noch wissen.

Çince: 

叫他们孤负我赏赐吧,叫他们享乐吧。他们将来就知道了。

Hollandaca: 

Om zich ondankbaar te betoonen voor datgene wat wij hun hebben geschonken, en opdat zij de vermaken van dit leven zouden mogen genieten; maar hierna zullen zij de ontknooping kennen.

Rusça: 

Это происходит для того, чтобы они проявили неблагодарность за то, чем Мы их одарили, и могли попользоваться благами, но скоро они узнают.

Somalice: 

si ay uga gaaloobaan waxaan siinay uguna raaxaystaan, wayse ogaan doonaan (Cidhibteeda).

Swahilice: 

Wapate kuyakanya tuliyo wapa, na wajistareheshe. Lakini watakuja jua!

Uygurca: 

ئۇلار بەرگەن نېمىتىمىز (يەنى دېڭىزدىن قۇتۇلدۇرغانلىقىمىزغا ناشۈكۈرلۈك قىلىپ باقسۇن، قالغان ئۆمۈرلىرىدىن) بەھرىمەن بولسۇن، بۇلار (ئىشنىڭ ئاقىۋىتىنى) كەلگۈسىدە بىلىدۇ

Japonca: 

われがかれらに授けたものを,有り難く思わず,享楽に耽る。だがかれらは,今に分るであろう。

Arapça (Ürdün): 

«ليكفروا بما آتيناهم» من النعمة «وليتمتعوا» باجتماعهم على عبادة الأصنام، وفي قراءة بسكون اللام أمر تهديد «فسوف يعلمون» عاقبة ذلك.

Hintçe: 

ताकि जो (नेअमतें) हमने उन्हें अता की हैं उनका इन्कार कर बैठें और ताकि (दुनिया में) ख़ूब चैन कर लें तो अनक़रीब ही (इसका नतीजा) उन्हें मालूम हो जाएगा

Tayca: 

เพื่อพวกเขาจะเนรคุณต่อสิ่งที่เราได้ประทานแก่พวกเขา และเพื่อพวกเขาจะได้หลงประทานแก่พวกเขา และเพื่อพวกเขาจะได้หลงระเริงแล้วพวกเขาก็จะได้รู้

İbranice: 

כדי לכפור באשר נתנו להם למען ייהנו, ולבסוף הם עוד ידעו

Hırvatça: 

da bi poricali ono što im Mi dajemo, i da bi uživali. A znat će oni!

Rumence: 

Să nu mulţumească pentru ce le-am dăruit şi să se bucure de cele vremelnice, căci curând vor afla!

Transliteration: 

Liyakfuroo bima ataynahum waliyatamattaAAoo fasawfa yaAAlamoona

Türkçe: 

Verdiklerimize karşı nankörlük etsinler ve birazcık zevklensinler diye... Yakında bilecekler.

Sahih International: 

So that they will deny what We have granted them, and they will enjoy themselves. But they are going to know.

İngilizce: 

Disdaining ungratefully Our gifts, and giving themselves up to (worldly) enjoyment! But soon will they know.

Azerbaycanca: 

Onlara verdiyimiz ne’məti inkar etsinlər və (dünyada istədikləri kimi) kef çəkib zövz alsınlar deyə (rüsxət verərik). Onlar (öz əməllərinin ağır nəticəsini) mütləq biləcəklər!

Süleyman Ateş: 

Ki kendilerine verdiğimiz(ni'metler)e nankörlük etsinler ve (şu geçici hayatta) zevk içinde yaşasınlar. Ama yakında (gerçeği) bileceklerdir.

Diyanet Vakfı: 

Kendilerine verdiklerimize karşı nankörlük etsinler ve sefa sürsünler bakalım! Ama yakında bilecekler!

Erhan Aktaş: 

Onlar, kendilerine verdiğimiz nimetlere nankörlük etsinler ve gönüllerince yaşasınlar! Yakında neyin ne olduğunu görecekler!

Kral Fahd: 

Kendilerine verdiklerimize karşı nankörlük etsinler ve sefa sürsünler bakalım! Ama yakında bilecekler!

Hasan Basri Çantay: 

Ki (bu suretle) kendilerine verdiğimiz (ni´metler) e nankörlük etsinler ve (hayâtdan) zevk alsınlar diye. Fakat onlar yakında bileceklerdir.

Muhammed Esed: 

böylece kendilerine bahşettiğimiz her türlü (nimete) karşı nankörlük yapar ve dünyadaki hayatlarından (ahmakça) zevk almaya devam ederler; fakat, günü gelince (gerçeği) öğrenecekler.

Gültekin Onan: 

Kendilerine verdiğimiz (nimetler)e küfretsinler ve yararlanıp metalansınlar diye. Ancak onlar yakında bileceklerdir.

Ali Fikri Yavuz: 

Kendilerine verdiğimiz nimeti (kurtuluş nimetini) inkâr etsinler ve (geçici dünya hayatından) zevk alsınlar diye (eski tutumları olan şirke dönerler)...Fakat yakında (onlara ne azab yapılacağını) bileceklerdir.

Portekizce: 

Para, em seguida, desagradecerem tudo, com que o temos cumulado, e para se deleitarem. Logo o saberão!

İsveççe: 

och visar därmed sin brist på tacksamhet för den [nåd] Vi har skänkt dem, och går [på nytt helt] upp i de jordiska fröjderna. Men en dag skall de få veta [sanningen].

Farsça: 

سرانجام به آنچه [از نعمت] به آنان عطا کردیم، ناسپاسی ورزند، و [از زندگی شرک آلودشان] برخوردار شوند؛ سپس [نتیجه این ناسپاسی و زندگی شرک آلود را] خواهند دانست.

Kürtçe: 

(وازیان لێ بھێنە) با دان نەنێن بەوەی ئێمە پێماندان، وە لەزەت ببەن لە ژیان جا لەمەولا دەزانن (ئەنجامی ئەو کردەو خراپانەیان چی دەبێت)

Özbekçe: 

Улар Биз берган нарсага куфр келтираверсинлар ва ҳузур қилаверсинлар! Бас, тезда билурлар.

Malayca: 

(Akibat syirik itu) menjadilah mereka orang-orang yang kufurkan nikmat yang Kami telah berikan kepadanya, dan (menjadi) orang-orang yang hanya dapat bersuka ria di dunia; kemudian mereka akan mengetahui kelak akibat buruk apa yang mereka lakukan.

Arnavutça: 

për të mohuar atë që u kemi dhënë Ne dhe për t’u kënaqur. E, shpejt do ta dinë ata!

Bulgarca: 

за да отрекат онова, което сме им дали, и за да се наслаждават, но ще узнаят...

Sırpça: 

да би показали незахвалност према оном што им Ми дајемо и да би уживали. А сазнаће они!

Çekçe: 

aby ukázali svůj nevděk za to, co jsme jim dali, a aby si jen užívali - však záhy se dozví!

Urduca: 

تاکہ اللہ کی دی ہوئی نجات پر اس کا کفران نعمت کریں اور (حیات دنیا کے) مزے لوٹیں اچھا، عنقریب اِنہیں معلوم ہو جائے گا

Tacikçe: 

то неъматеро, ки ба онон ато карда будем, куфрон кунанд ва бархурдор шаванд. Ба зуди хоҳанд донист.

Tatarca: 

Сынымнарына табынып карарланалар, Без биргән нигъмәтләргә көферлек кылыр өчен, бу эшләренең кабахәтлеген вә ґәзабын тиздән белерләр.

Endonezyaca: 

agar mereka mengingkari nikmat yang telah Kami berikan kepada mereka dan agar mereka (hidup) bersenang-senang (dalam kekafiran). Kelak mereka akan mengetahui (akibat perbuatannya).

Amharca: 

በሰጠናቸው ጸጋ ሊክዱና ሊጠቃቀሙ (ያጋራሉ)፡፡ ወደፊትም (የሚጠብቃቸውን) ያውቃሉ፡፡

Tamilce: 

ஏனெனில், (நமது அருட்கொடைகளில்) நாம் அவர்களுக்கு கொடுத்தவற்றை அவர்கள் நிராகரிப்பதற்காகவும் (பாவங்களைக் கொண்டு) அவர்கள் இன்புறுவதற்காகவும் (அல்லாஹ் அல்லாதவற்றை வணங்குகிறார்கள்). ஆக, அவர்கள் (விரைவில் தங்களது கெட்ட முடிவை) அறிவார்கள்.

Korece: 

그들은 하나님이 베풀었던 은혜를 망각하며 현세만의 향락을 쫓지만 그들은 곧 알게 되리라

Vietnamca: 

Họ làm thế để có thể phủ nhận những ân huệ mà TA đã ban cho họ và để họ tự do hưởng thụ. Nhưng rồi đây họ sẽ sớm biết (hậu quả khi cái chết đến với họ).