Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

29

Sûredeki Ayet No: 

18

Ayet No: 

3358

Sayfa No: 

398

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

وَإِن تُكَذِّبُوا فَقَدْ كَذَّبَ أُمَمٌ مِّن قَبْلِكُمْ ۖ وَمَا عَلَى الرَّسُولِ إِلَّا الْبَلَاغُ الْمُبِينُ

Çeviriyazı: 

vein tükeẕẕibû feḳad keẕẕebe ümemüm min ḳabliküm. vemâ `ale-rrasûli ille-lbelâgu-lmübîn.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

Eğer (size tebliğ edileni) yalan sayarsanız, bilin ki sizden önceki birçok milletler de yalan saymışlardı. Peygambere düşen yalnız açık bir tebliğdir.

Diyanet İşleri: 

Eğer siz Peygamberi yalanlıyorsanız bilin ki, sizden önceki ümmetler de yalanlamışlardı. Peygambere düşen, sadece apaçık tebliğdir.

Abdulbakî Gölpınarlı: 

Ve yalanlarsanız sizden önceki ümmetler de yalanlamıştı ve Peygambere düşen iş, ancak apaçık tebliğden ibaret.

Şaban Piriş: 

Eğer yalanlarsanız, sizden önceki toplumlar da yalanlamışlardı. Peygamberin görevi apaçık tebliğden başka bir şey değildir.

Edip Yüksel: 

Yalanlarsanız, sizden önceki toplumlar da yalanlamışlardı. Elçinin görevi ancak açıkça bildirmektir.

Ali Bulaç: 

Eğer yalanlarsanız, sizden önceki ümmetler de (elçilerin çağrısını) yalanlamışlardır. Elçiye düşen ise, yalnızca açık bir tebliğdir.

Suat Yıldırım: 

“Şayet siz beni yalancı sayarsanız, sizden önceki birtakım ümmetler de resullerini yalancı saymıştı.Elçinin görevi imana zorlamak değil, sadece açıkça tebliğ etmektir.”

Ömer Nasuhi Bilmen: 

«Ve eğer tekzîp ederseniz, muhakkak ki, sizden evvel bir nice ümmetler de tekzîp ettiler. Peygamber üzerine de apaçık tebliğden başka bir şey yoktur.»

Yaşar Nuri Öztürk: 

Eğer yalanlarsanız bilin ki, sizden önceki ümmetler de yalanlamıştı. Resule de düşen, açık bir tebliğden başka şey değildir.

Bekir Sadak: 

Ibrahim´in sozlerine milletinin cevabi sadece: «Onu oldurun yahut yakin» demek oldu. Ama Allah onu atesten kurtardi. Dogrusu bunda, inanan kimseler icin dersler vardir.

İbni Kesir: 

Eğer siz, yalanlıyorsanız, bilin ki

Adem Uğur: 

Eğer (size tebliğ edileni) yalan sayarsanız, bilin ki sizden önceki birçok milletler de (kendilerine tebliğ edileni) yalan saymışlardır. Peygamber´e düşen, yalnız açık bir tebliğdir.

İskender Ali Mihr: 

Ve eğer tekzip ederseniz (yalanlarsanız), sizden önceki ümmetler de tekzip etmiştiler. Resûllerin üzerine apaçık tebliğden başka bir (sorumluluk) yoktur.

Celal Yıldırım: 

Eğer siz (Peygamber´i) yalanlarsanız, gerçekten sizden önceki birçok ümmetler de (kendilerine gönderilen peygamberleri) yalanlamışlardı. Peygamber´e gereken, ancak açık tebliğdir.

Tefhim ul Kuran: 

«Eğer yalanlarsanız, sizden önceki ümmetler de (peygamberlerin çağrısını) yalanlamışlardır. Peygambere düşen ise, yalnızca apaçık bir tebliğdir.»

Fransızca: 

Et si vous criez au mensonge, d'autres nations avant vous, ont aussi traité (leurs prophètes) de menteurs. Au Messager, cependant, n'incombe que la transmission claire.

İspanyolca: 

Si desmentís, ya otras generaciones, antes de vosotros, desmintieron. Al Enviado sólo le incumbe la transmisión clara.

İtalyanca: 

E se tacciate di menzogna, già altre comunità lo fecero prima di voi. Al Messaggero non [incombe] che la trasmissione esplicita.

Almanca: 

Und solltet ihr ableugnen, so haben bereits viele Umam vor euch abgeleugnet." Und dem Gesandten obliegt nur das deutliche Verkünden.

Çince: 

如果你们否认(我),那末,在你们之前的许多民族,也否认过(他们的使者)。使者的责任只是明白地传达。

Hollandaca: 

Indien gij mij van bedrog beschuldigt, waarlijk vele volkeren vóór u hebben hunne profeten eveneens van bedrog beschuldigd, maar alleen het openbaar prediken, is den gezant als plicht opgelegd.

Rusça: 

Если вы сочтете это ложью, то ведь до вас целые народы считали это ложью, но на Посланника возложена только ясная передача откровения.

Somalice: 

haddaad Beenisaan (Xaqa) waxaa beeniyey Umado idinka horreeyey Rasuulkana ma saarra waxaan gaadhsiin cad ahayn.

Swahilice: 

Na mkikadhibisha, basi kaumu kadhaa wa kadhaa za kabla yenu zilikwisha kadhibisha. Na si juu ya Mtume ila kufikisha Ujumbe waziwazi.

Uygurca: 

سىلەر (مېنى) ئىنكار قىلساڭلار (ئىنكار قىلغانلىقىڭلار بىلەن ماڭا قىلچەزىيان يەتكۈزەلمەيسىلەر، پەقەت ئۆزۈڭلارغا زىيان يەتكۈزىسىلەر)، سىلەردىن ئىلگىرىكى نۇرغۇن ئۈممەتلەرمۇ) پەيغەمبەرلىرىنى (ئىنكار قىلغان) شۇنىڭ بىلەن ئۇلارغا اﷲ ئازابى نازىل بولغان، سىلەرگىمۇ شۇنداق ئازاب نازىل بولىدۇ)، پەيغەمبەرنىڭ مەسئۇلىيىتى پەقەت (اﷲ نىڭ ئەمرلىرىنى) چۈشىنىشلىك قىلىپ يەتكۈزۈشتۇر»

Japonca: 

あなたがたが嘘付き呼ばわりしても(よい)。だがあなたがた以前の諸民族も嘘付き呼ばわりしたものである。使徒は,只公明に伝えるだけである。」

Arapça (Ürdün): 

«إنما تعبدون من دون الله» أي غيره «أوثانا وتخلقون إفكا» تقولون كذبا إن الأوثان شركاء الله «إن الذين تعبدون من دون الله لا يملكون لكم رزقا» لا يقدرون أن يرزقوكم «فابتغوا عند الله الرزق» اطلبوه منه «واعبدوه واشكروا له إليه ترجعون».

Hintçe: 

और (ऐ अहले मक्का) अगर तुमने (मेरे रसूल को) झुठलाया तो (कुछ परवाह नहीं) तुमसे पहले भी तो बहुतेरी उम्मते (अपने पैग़म्बरों को) झुठला चुकी हैं और रसूल के ज़िम्मे तो सिर्फ (एहक़ाम का) पहुँचा देना है

Tayca: 

และหากพวกท่านปฏิเสธ แน่นอนประชาชาติทั้งหลายก่อนพวกท่านก็ได้ปฏิเสธมาแล้ว หน้าที่ของร่อซูลนั้นมิใช่อะไรอื่น นอกจากการเผยแพร่อันชัดแจ้ง

İbranice: 

אם תכחישו (את שליחות הנביא מוחמד,) הרי כבר כפרו אומות אשר היו לפניכם (בשליחות נביאיהם.) על השליח רק להעביר לכם את המסר בבהירות

Hırvatça: 

A ako vi poričete, pa već su narodi prije vas poricali; a poslanik je jedino dužan da jasno obznani. "

Rumence: 

Dacă huliţi, să ştiţi că şi alte adunări înaintea voastră au hulit. Asupra trimisului este doar înştiinţarea cea desluşită!

Transliteration: 

Wain tukaththiboo faqad kaththaba omamun min qablikum wama AAala alrrasooli illa albalaghu almubeenu

Türkçe: 

"Eğer yalanlarsanız bilin ki, sizden önceki ümmetler de yalanlamıştı. Resule de düşen, açık bir tebliğden başka şey değildir."

Sahih International: 

And if you [people] deny [the message] - already nations before you have denied. And there is not upon the Messenger except [the duty of] clear notification.

İngilizce: 

And if ye reject (the Message), so did generations before you: and the duty of the messenger is only to preach publicly (and clearly).

Azerbaycanca: 

(Ey Məkkə əhli!) Əgər (məni) təkzib etsəniz, (bilin ki) sizdən əvvəlki ümmətlər də (öz peyğəmbərlərini) təkzib etmişdilər. Peyğəmbərin vəzifəsi ancaq (dini, Allahın hökmlərini, risalətini) açıq-aşkar təbliğ etməkdir!

Süleyman Ateş: 

Eğer yalanlarsanız, sizden önceki ümmetler de yalanlamışlardı. Elçiye düşen, yalnız açıkça duyurmaktıır.

Diyanet Vakfı: 

Eğer (size tebliğ edileni) yalan sayarsanız, bilin ki sizden önceki birçok milletler de (kendilerine tebliğ edileni) yalan saymışlardır. Peygamber'e düşen, yalnız açık bir tebliğdir.

Erhan Aktaş: 

“Eğer yalanlarsanız, şunu bilin ki, sizden öncekiler de yalanlamışlardı. Resûle düşen de açıkça çağrı yapmaktan başka bir şey değildir.”

Kral Fahd: 

Eğer (size tebliğ edileni) yalan sayarsanız, bilin ki sizden önceki birçok milletler de (kendilerine tebliğ edileni) yalan saymışlardır. Peygamber’e düşen, yalnız açık bir tebliğdir.

Hasan Basri Çantay: 

«Eğer siz (beni) tekzîb ederseniz sizden evvelki ümmetler de (peygamberlerini) tekzîb etmişizdir. Peygamberin üzerine (düşen vazîfe) ise apaçık tebliğden başkası değildir».

Muhammed Esed: 

"Ve Eğer (beni) yalanlarsanız (bilin ki, başka) toplumlar da sizden önce (Allah´ın peygamberlerini) yalanladılar: Bir elçiye düşen, sadece (kendisine emanet edilen) mesajı dosdoğru bir şekilde iletmektir."

Gültekin Onan: 

29:17

Ali Fikri Yavuz: 

(Ey Kureyş topluluğu, beni) eğer tekzib ederseniz (bana zarar veremezsiniz, çünkü) sizden önceki ümmetler de peygamberlerini tekzib etmişlerdi. Peygambere düşen vazife ise, ancak açık bir tebliğdir.

Portekizce: 

E se rejeitardes (a Mensagem), sabei que outras gerações, anteriores a vós, desmentiram (seus mensageiros). E aomensageiro só incumbe a proclamação da lúcida mensagem.

İsveççe: 

Och kallar ni [mig] lögnare, så har [andra] folk före er beskyllt [sina profeter] för lögn. Och på Sändebudet har ingen annan uppgift [lagts] än att med klarhet framföra [sitt budskap]."

Farsça: 

و اگر [مرا] تکذیب کنید [چیز جدیدی نیست]؛ زیرا امت هایی پیش از شما نیز [پیامبران را] تکذیب کردند، و بر عهده پیامبر جز رساندن آشکار [پیام وحی] نیست.

Kürtçe: 

وە ئەگەر ئێوە باوەڕ نەھێنن ئەوە ئوممەتانی پێش ئێوەش باوەڕیان (بە پێغەمبەرەکانیان) نەھێنا وە پێغەمبەر تەنھا ڕاگەیاندنی ئاشکراو ڕوونی لەسەرە

Özbekçe: 

Агар сизлар ёлғончи қилсангиз, бас, сиздан олдинги умматлар ҳам ёлғончи қилганлар. Пайғамбар зиммасида очиқ-ойдин етказишдан бошқа нарса йўқ.

Malayca: 

"Dan jika kamu terus-menerus mendustakan (ajaran ugama Allah yang aku sampaikan kepada kamu), maka sesungguhnya umat-umat yang sebelum kamu telah juga mendustakan (Rasul-rasulnya); dan (ingatlah) tugas Rasul hanya menyampaikan dengan penjelasan yang terang nyata".

Arnavutça: 

E, nëse ju më konsideroni për gënjeshtar, madje edhe popujt e mëparshëm i kanë konsideruar për gënjeshtar (pejgamberët e vet). E, pejgamberi është i obliguar vetëm që të shpall qartazi.

Bulgarca: 

И ако взимате за лъжа, то и други общности преди вас взимаха за лъжа. Дълг за Пратеника е само ясното послание.

Sırpça: 

А ако ви поричете, па већ су порицали народи пре вас; а Посланик је једино дужан да јасно обзнани.“

Çekçe: 

Jestliže to za lež pokládáte, tedy již národy jiné před vámi to za lež prohlašovaly. A poslovi pak přísluší jen sdělení jasné.

Urduca: 

اور اگر تم جھٹلاتے ہو تو تم سے پہلے بہت سی قومیں جھٹلا چکی ہیں، اور رسول پر صاف صاف پیغام پہنچا دینے کے سوا کوئی ذمّہ داری نہیں ہے"

Tacikçe: 

Агар шумо такзиб мекунед (дурӯғ мебароред), мардумоне ҳам, ки пеш аз шумо буданд, такзиб мекарданд. Ва бар ӯҳдаи паёмбар ғайри таблиғе равшангар чизи дигаре нест.

Tatarca: 

Әгәр сине ялганга тотсалар, сездән элек булган кавемнәр дә пәйгамбәрләрне ялганга тоттылар. Пәйгамбәрнең бурычы дингә көчләү түгел, фәкать Аллаһ хөкемнәрен кешеләргә ирештерү генәдер.

Endonezyaca: 

Dan jika kamu (orang kafir) mendustakan, maka umat yang sebelum kamu juga telah mendustakan. Dan kewajiban rasul itu, tidak lain hanyalah menyampaikan (agama Allah) dengan seterang-terangnya".

Amharca: 

«ብታስተባብሉም ከፊታችሁ የነበሩት ሕዝቦች በእርግጥ አስተባብለዋል፡፡ በመልክተኛውም ላይ ግልጽ ማድረስ እንጂ ሌላ የለበትም፡፡»

Tamilce: 

(மனிதர்களே!) நீங்கள் (இந்தத் தூதரை) பொய்ப்பித்தால் உங்களுக்கு முன்னர் பல சமுதாயத்தினர் (தங்களுக்கு அனுப்பப்பட்ட தூதர்களை) திட்டமாக பொய்ப்பித்துள்ளனர். தெளிவாக எடுத்துரைப்பதே தவிர (உங்களை நேர்வழியில் நிர்ப்பந்திப்பது) தூதர் மீது கடமை இல்லை.

Korece: 

너희 이전의 백성들이 그랬 듯이 너희들이 그 말씀을 거역한 다 하여도 선지자의 책임이 아니 라 선지자는 그 메세지를 전하는 것 뿐이라

Vietnamca: 

“Nếu các người phủ nhận thì quả thật những cộng đồng trước các người cũng đã phủ nhận như thế; và nhiệm vụ của một Sứ Giả chỉ là truyền đạt một cách rõ ràng mà thôi.”