Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

28

Sûredeki Ayet No: 

86

Ayet No: 

3338

Sayfa No: 

396

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

وَمَا كُنتَ تَرْجُو أَن يُلْقَىٰ إِلَيْكَ الْكِتَابُ إِلَّا رَحْمَةً مِّن رَّبِّكَ ۖ فَلَا تَكُونَنَّ ظَهِيرًا لِّلْكَافِرِينَ

Çeviriyazı: 

vemâ künte tercû ey yülḳâ ileyke-lkitâbü illâ raḥmetem mir rabbike felâ tekûnenne żahîral lilkâfirîn.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

Sen, bu kitabın sana vahyolunacağını ummuyordun. Bu ancak Rabbinden bir rahmettir. O halde sakın kâfirlere arka çıkma!

Diyanet İşleri: 

Sen, sana bu Kitap'ın verileceğini ummazdın. O ancak Rabbinin bir rahmetidir. Öyleyse sakın inkarcılara yardımcı olma.

Abdulbakî Gölpınarlı: 

Sana ancak Rabbinden bir rahmet olarak kitabın vahyedilmesini umuyordun, artık kafirlere arka olma.

Şaban Piriş: 

Sen, kitabı sana indireceğimizi ummuyordun. Ancak o, Rabbinden bir rahmettir. Öyleyse inkarcılara arka çıkma.

Edip Yüksel: 

Sana bu kitabın verileceğini ummazdın; ancak bu Rabbinden bir rahmettir. Kafirlere arka olma.

Ali Bulaç: 

Kitab'ın sana (kalbine vahy ile) bırakılacağını umud etmezdin; (bu,) Rabbinden ancak bir rahmettir. Öyleyse sakın kafirlere arka olma.

Suat Yıldırım: 

Sen bu kitabın senin kalbine indirileceğini hiç ümid etmiş değildin.O, ancak Rabbinden bir rahmet eseri olarak gönderildi.O halde sakın kâfirlere arka çıkma!

Ömer Nasuhi Bilmen: 

Ve sen kendine kitabın gönderileceğini ummuyordun. Ancak Rabbinden bir rahmet olarak (sana gönderilmiş) oldu. Binaenaleyh sakın kâfirlere arka olma.

Yaşar Nuri Öztürk: 

Sen bu Kitap'ın sana indirileceğini ummuyordun; Rabbinden bir rahmet olarak geldi. O halde, gerçeği örten nankörlere/inkârcılara sakın destekçi olma.

Bekir Sadak: 

Yoksa, kotuluk yapanlar Bizden kacabileceklerini mi sanarlar? Ne kotu hukum veriyorlar!

İbni Kesir: 

Sen

Adem Uğur: 

Sen, bu Kitab´ın sana vahyolunacağını ummuyordun. (Bu) ancak Rabbinden bir rahmet (olarak gelmiş)tir. O halde sakın kâfirlere arka çıkma!

İskender Ali Mihr: 

Ve Rabbin tarafından sadece bir rahmet olarak, bu kitabın sana ilka edileceğini (ulaştırılacağını) sen ümit etmezdin. Öyleyse sakın kâfirlere yardımcı olma!

Celal Yıldırım: 

Sen, sana bu Kitab´ın vahyolunacağını ummuyordun. Şüphen olmasın ki, bu ancak Rabbından bir rahmet (olarak sana verilmiş)tir. O halde sakın kâfirlere arka olma !

Tefhim ul Kuran: 

Kitabın sana (kalbinde vahy ile) bırakılacağını umud etmezdin

Fransızca: 

Tu n'espérais nullement que le Livre te serait révélé. Ceci n'a été que par une miséricorde de ton Seigneur. Ne sois donc jamais un soutien pour les infidèles;

İspanyolca: 

Tú no podías esperar que se te transmitiera a ti la Escritura. No ha sido así más que por misericordia venida de tu Señor. ¡No respaldes a los infieles!

İtalyanca: 

Tu non speravi che ti sarebbe stato rivelato il Libro. E' stato solo per la misericordia del tuo Signore. Dunque, non essere mai un sostegno per i miscredenti;

Almanca: 

Und du hast nie erwartet, daß die Schrift dir gegeben würde - außer daß es eine Gnade von deinem HERRN war. So sei kein Rückenverstärker für die Kafir.

Çince: 

你并未希望真主把这部经典赏赐你,但那是由于你的主的恩惠。你绝不要做不信道者的助手。

Hollandaca: 

Gij hebt niet verwacht, dat u het boek van den Koran zou worden geschonken; maar gij hebt het door de genade van uwen Heer ontvangen. Ondersteunt de ongeloovigen dus niet.

Rusça: 

Ты не ожидал, что тебе будет ниспослано Писание, но это было милостью от твоего Господа. Посему никогда не поддерживай неверующих.

Somalice: 

Mana Aadan ahayn mid Rajayn in lagugu soo dejiyo Kitaabka, Hasayeeshee waa Naxariista Eebahaa ee ha Noqonin mid u Kaalmeeya Gaalada.

Swahilice: 

Nawe hukuwa unataraji kuletewa Kitabu; lakini ni rehema tu ya Mola wako Mlezi. Basi usiwe msaidizi wa makafiri.

Uygurca: 

سەن (پەيغەمبەر بولۇشتىن ئىلگىرى) قۇرئاننىڭ ساڭا نازىل قىلىنىشىنى ئۈمىد قىلمىغان ئىدىڭ، پەقەت پەرۋەردىگارىڭ رەھمەت قىلىپ (ساڭا ئۇنى نازىل قىلدى)، كاپىرلارغا ياردەمچى بولمىغىن

Japonca: 

啓典があなたに届けられることは,あなたの予期しなかったところで,偏にあなたの主からの慈悲である。だから決して不信心者を支持してはならない。

Arapça (Ürdün): 

«وما كنت ترجو أن يلقى إليك الكتاب» القرآن «إلا» لكن ألقي إليك «رحمة من ربِّك فلا تكوننَّ ظهيراً» معيناً «للكافرين» على دينهم الذي دعوك إليه.

Hintçe: 

इससे मेरा परवरदिगार ख़ूब वाक़िफ है और तुमको तो ये उम्मीद न थी कि तुम्हारे पास ख़ुदा की तरफ से किताब नाज़िल की जाएगी मगर तुम्हारे परवरदिगार की मेहरबानी से नाज़िल हुई तो तुम हरग़िज़ काफिरों के पुश्त पनाह न बनना

Tayca: 

และเจ้ามิได้หวังมาก่อนเลยว่า คัมภีร์นี้จะถูกประทานให้แก่เจ้า เว้นแต่ว่ามันเป็นความเมตตาจากพระเจ้าของเจ้า ดังนั้น เจ้าอย่าเป็นผู้สนับสนุนแก่บรรดาผู้ปฏิเสธศรัทธาเลย

İbranice: 

ולא קיווית שהספר (הקוראן) יורד אליך, אך זה (הורדתו) רחמנות מריבונך, אז אל תהיה משען לכופרים

Hırvatça: 

Ti nisi očekivao da će ti Knjiga biti objavljena, ali ona ti je objavljena kao milost Gospodara tvoga, zato nikako ne budi nevjernicima pomagač!

Rumence: 

Tu n-ai nădăjduit să-ţi fie trimisă Cartea decât ca o milostivenie de la Domnul tău. Nu fi, aşadar, sprijin tăgăduitorilor!

Transliteration: 

Wama kunta tarjoo an yulqa ilayka alkitabu illa rahmatan min rabbika fala takoonanna thaheeran lilkafireena

Türkçe: 

Sen bu Kitap'ın sana indirileceğini ummuyordun; Rabbinden bir rahmet olarak geldi. O halde, gerçeği örten nankörlere/inkârcılara sakın destekçi olma.

Sahih International: 

And you were not expecting that the Book would be conveyed to you, but [it is] a mercy from your Lord. So do not be an assistant to the disbelievers.

İngilizce: 

And thou hadst not expected that the Book would be sent to thee except as a Mercy from thy Lord: Therefore lend not thou support in any way to those who reject (Allah's Message).

Azerbaycanca: 

Sən Qur’anın sənin özünə nazil olacağına ümid etmirdin. Ancaq o, Rəbbindən bir mərhəmət olaraq sənə göndərildi. Buna görə də heç vaxt kafirlərə arxa olma! (Kafirlər Peyğəmbər əleyhissəlama cürbəcür və’dlər verməklə onu öz atalarının dininə də’vət edirdilər. O isə kafirlərin bu və’dini Allahın köməyi ilə həmişə rədd edirdi).

Süleyman Ateş: 

Sen, o Kitabın, senin kalbine bırakılacağını ummazdın. Ancak Rabbinden bir rahmet olarak (Kitap senin kalbine bırakıldı). O halde kafirlere arka olma.

Diyanet Vakfı: 

Sen, bu Kitab'ın sana vahyolunacağını ummuyordun. (Bu) ancak Rabbinden bir rahmet (olarak gelmiş) tir. O halde sakın kafirlere arka çıkma!

Erhan Aktaş: 

Sen, Kitâp’ın sana iletileceğini beklemiyordun. O, ancak Rabb’inden bir rahmet olarak verildi. Öyleyse sakın Kâfirlere destek(1) olma.

Kral Fahd: 

Sen, bu Kitab’ın sana vahyolunacağını ummuyordun. (Bu) ancak Rabbinden bir rahmet (olarak gelmiş) tir. O halde sakın kâfirlere arka çıkma!

Hasan Basri Çantay: 

Sen (bu) kitabın sana vahyolunacağını ummuyordun. (Bu), ancak Rabbinden bir rahmetdir. O halde kâfirlere arka olma sakın!

Muhammed Esed: 

Ve (sen ey inanan kişi,) bu kitabın sana ulaşacağını ummazdın; fakat işte Rabbinden bir rahmet olarak (sana ulaştı). Öyleyse, artık hakkı inkara kalkışan kimselere asla arka çıkma;

Gültekin Onan: 

Kitabın sana (kalbine vahy ile) bırakılacağını umud etmezdin

Ali Fikri Yavuz: 

(Ey Rasûlüm) Kur’an’ın sana vahy olunacağını ummuyordun

Portekizce: 

E não esperavas que te fosse revelado o Livro; foi-o, devido à misericórdia do teu Senhor. Não sirvas, pois, de amparoaos incrédulos!

İsveççe: 

Du väntade dig inte att få ta emot uppenbarelsen av denna Skrift, men så har skett genom din Herres nåd. Ge därför inte förnekarna under några omständigheter ditt stöd

Farsça: 

و تو امید و انتظار نداشتی که این کتاب بر تو القا شود، لکن رحمتی از سوی پروردگارت بود [که بر تو القا شد]؛ پس هرگز پشتیبان کافران مباش،

Kürtçe: 

وە تۆ (ئەی موحەممەد ﷺ) بەھیوا نەبوویت کەئەم (قورئانە)ت بۆ بنێردرێ بەڵام ڕەحمەتێك بوو لەلایەن پەروەردگاتەوە (بۆت نێردرا) کەواتە ھەرگیز مەبە بەپشتیوان بۆ بێ بڕوایان

Özbekçe: 

Сен ўзингга китоб туширилишидан умидвор ҳам эмас эдинг. Илло, Роббинг раҳмати бўлиб (тушди). Бас, ҳаргиз кофирларга ёрдамчи бўлма.

Malayca: 

Dan engkau (wahai Muhammad) tidak pernah berharap supaya Kitab Al-Qufsran ini diturunkan kepadamu, (tetapi ia diturunkan kepadamu) hanyalah sebagai rahmat dari Tuhanmu, oleh itu janganlah engkau menjadi orang-orang kafir.

Arnavutça: 

Ti nuk ke shpresuar se do të dërgohet Libri (Kur’ani), përveç mëshirës nga Zoti yt (të është shpallë ty); andaj, kurrsesi mos iu bënë ndihmës mohuesve!

Bulgarca: 

И не си се надявал, че на теб ще бъде поверена Книгата, но това е милост от твоя Господ. Никога не поддържай неверниците!

Sırpça: 

Ти ниси очекивао да ће Књига да ти буде објављена, али она ти је објављена као милост твога Господара, зато никако не буди помагач неверницима!

Çekçe: 

Ty sám jsi nedoufal, že ti bude dáno toto Písmo; a je to jen z milosrdenství Pána tvého, nebuď tedy pomocníkem nevěřících!

Urduca: 

تم اس بات کے ہرگز امیدوار نہ تھے کہ تم پر کتاب نازل کی جائے گی، یہ تو محض تمہارے رب کی مہربانی سے (تم پر نازل ہوئی ہے)، پس تم کافروں کے مدد گار نہ بنو

Tacikçe: 

Агар раҳмати Парвардигорат набуд, умеди онро надоштӣ, ки ин китоб бар ту дода шавад. Пас набояд пуштибони кофирон бошӣ!

Tatarca: 

Ий Мухәммәд г-м, син бит сиңа Коръәннең иңдерелүен һич тә өмет итмидер идең, ләкин Раббың сиңа рәхмәт итеп Коръәнне иңдерде, кәферләргә ярдәмче булмагыл.

Endonezyaca: 

Dan kamu tidak pernah mengharap agar Al Quran diturunkan kepadamu, tetapi ia (diturunkan) karena suatu rahmat yang besar dari Tuhanmu , sebab itu janganlah sekali-kali kamu menjadi penolong bagi orang-orang kafir.

Amharca: 

መጽሐፉ ወዳንተ መወረዱን ተስፋ የምታደርግ አልነበርክም፡፡ ግን ከጌታህ ችሮታ (ተወረደልህ)፡፡ ለከሓዲዎችም በፍጹም ረዳት አትኹን፡፡

Tamilce: 

(நபியே!) இந்த வேதம் உமக்கு இறக்கப்படுவதை நீர் எதிர்பார்த்திருக்கவில்லை, என்றாலும் உமது இறைவனின் கருணையினால்தான் (உமக்கு இது இறக்கப்பட்டது). ஆகவே, நிராகரிப்பாளர்களுக்கு உதவியாளராக அறவே நீர் ஆகிவிடாதீர்.

Korece: 

그 성서가 그대에게 계시되 니라 그대는 예기치 아니했으나 그것은 주님으로부터의 은혜라 그 러므로 불신자들은 후원하는 자가 되지 말라

Vietnamca: 

Ngươi đã không mong ước việc Kinh Sách được ban xuống cho Ngươi nhưng đó là hồng phúc từ nơi Thượng Đế của Ngươi; vì vậy, Ngươi chớ đừng trợ giúp những kẻ vô đức tin.