Arapça:
فَخَسَفْنَا بِهِ وَبِدَارِهِ الْأَرْضَ فَمَا كَانَ لَهُ مِن فِئَةٍ يَنصُرُونَهُ مِن دُونِ اللَّهِ وَمَا كَانَ مِنَ الْمُنتَصِرِينَ
Çeviriyazı:
feḫasefnâ bihî vebidârihi-l'arḍa femâ kâne lehû min fietiy yenṣurûnehû min dûni-llâh. vemâ kâne mine-lmünteṣirîn.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Derken biz onu da, sarayını da yerin dibine geçirdik. Artık Allah'a karşı kendisine yardım edecek taraftarları olmadığı gibi, o, kendini savunup kurtarabilecek kimselerden de değildi.
Diyanet İşleri:
Sonunda, onu da, sarayını da yerin dibine geçirdik. Allah'a karşı ona yardım edebilecek kimsesi de yoktu; kendini kurtarabilecek kimselerden de değildi.
Abdulbakî Gölpınarlı:
Derken onu da, sarayını da yere geçirdik, Allah'tan başka ona yardım edecek bir topluluğa sahip değildi ve kendisinin de kendisine bir yardımı dokunamadı.
Şaban Piriş:
Karun’u da, sarayını da yerin dibine geçirdik. Ona, Allah’tan başka yardım edecek kimse de yoktu. Kendi kendine de yardım edemedi.
Edip Yüksel:
Onu eviyle birlikte yerin dibine geçirdik. ALLAH'ın dışında kendisine yardım edecek bir bölüğü yoktu; kazananlardan olmadı.
Ali Bulaç:
Sonunda onu da, konağını da yerin dibine geçirdik. Böylece Allah'a karşı ona yardım edecek bir topluluğu olmadı. Ve o, kendi kendine yardım edebileceklerden de değildi.
Suat Yıldırım:
Derken Biz onu da, sarayını da yerin dibine geçiriverdik.Ne yardımcıları Allah'a karşı kendisine yardım edip, onu kurtarabildi, ne de kendi kendisini savunabildi.Krş. KM, Sayılar, 16
Ömer Nasuhi Bilmen:
Derken onu konağı ile beraber yere geçirdik. Ve ona Allah´dan başka yardım eder bir cemaat bulunmadı ve kendisine yardım edeceklerden olmadı.
Yaşar Nuri Öztürk:
Nihayet, Karun'u da sarayını da yere geçirdik. Allah'a karşı kendisine yardım edecek yandaşları da yoktu. Kendi kendisine yardım edebileceklerden de değildi.
Bekir Sadak:
Allah´in ayetleri sana indirildiginde sakin seni onlardan alikoymasinlar. Rabbine cagir, sakin musriklerden olma.
İbni Kesir:
Sonunda onu da, sarayını da yerin dibine geçirdik. Allah´a karşı kendisine yardım edebilecek kimsesi de yoktu. Bizzat kendisini koruyabileceklerden de değildi.
Adem Uğur:
Nihayet biz, onu da, sarayını da yerin dibine geçirdik. Artık Allah´a karşı kendisine yardım edecek avanesi olmadığı gibi, o, kendini savunup kurtarabilecek kimselerden de değildi.
İskender Ali Mihr:
Sonra, onu ve onun sarayını yere geçirdik. Onun Allah´tan başka yardım edecek bir (dost) grubu yoktu ve yardım edilenlerden olmadı.
Celal Yıldırım:
Biz Karun´u da, evini de yere geçirdik. Allah´a karşı ona yardımda bulunacak çevresi de olmadı. O da (bu durumda) kendine yardım edip savunabilenlerden değildi.
Tefhim ul Kuran:
Sonunda onu da, konağını da yerin dibine geçirdik. Böylece Allah´a karşı ona yardım edecek bir topluluğu olmadı. Ve o, kendi kendine yardım edebileceklerden de değildi.
Fransızca:
Nous fîmes donc que la terre l'engloutît, lui et sa maison. Aucun clan en dehors d'Allah ne fut là pour le secourir, et il ne pût se secourir lui-même.
İspanyolca:
Hicimos que la tierra se tragara a él y su vivienda. No hubo ningún grupo que, fuera de Alá, le auxiliara, ni pudo defenderse a sí mismo.
İtalyanca:
Facemmo sì che la terra lo inghiottisse, lui e la sua casa. E non vi fu schiera che lo aiutasse contro Allah, non poté soccorrere se stesso.
Almanca:
Da ließen WIR mit ihm und mit seinem Haus die Erde versinken, so gab es für ihn keine Gruppe, die ihm anstelle von ALLAH beistand, und er war nicht von den Unterstützten.
Çince:
我使他和他的房屋沦陷在地面下,他没有党羽协助他抵抗真主,他也不能自卫。
Hollandaca:
Wij spleten den grond, om hem en zijn paleis te verzwelgen, en zijne knechten konden hem niet redden en hij werd van de straf niet verlost.
Rusça:
Мы заставили землю поглотить его вместе с его домом. Не было у него сторонников, которые помогли бы ему вместо Аллаха, и сам он не мог помочь себе.
Somalice:
Markaasaan la Goynay Isagii iyo Xoolihiisiiba Dhulka mana Helin Koox uga Gargaarta Eebe ka Sokow, mana Noqonin mid Gargaarta.
Swahilice:
Basi tukamdidimiza yeye na nyumba yake katika ardhi; wala halikuwepo kundi lolote la kumnusuru kwa Mwenyezi Mungu, wala hakuwa miongoni mwa wanao jitetea.
Uygurca:
قارۇننى ئۇنىڭ ئۆيى بىلەن قوشۇپ يەرگە يۇتقۇزدۇق، ئۇنىڭدىن اﷲ نىڭ ئازابىنى دەپئى قىلىدىغان بىر جامائە بولمىدى. قارۇن ئۆزىنى قوغدىيالمىدى
Japonca:
それからわれは,かれとその屋敷を地の中に埋めてしまった。かれには,アッラーの外に助け手もなく,また自分を守ることも出来なかった。
Arapça (Ürdün):
«فخسفنا به» بقارون «وبداره الأرض فما كان له من فئة ينصرونه من دون الله» أي غيره بأن يمنعوا عنه الهلاك «وما كان من المنتصرين» منه.
Hintçe:
और हमने क़ारुन और उसके घर बार को ज़मीन में धंसा दिया फिर ख़ुदा के सिवा कोई जमाअत ऐसी न थी कि उसकी मदद करती और न खुद आप अपनी मदद आप कर सका
Tayca:
ดังนั้น เราจึงให้ธรณีสูบเขาและเคหะสถานของเขา สำหรับเขาไม่มีผู้ใดจะช่วยเหลือเขาได้นอกจากอัลลอฮ์ และเขาก็มิใช่เป็นผู้ช่วยเหลือตนเองได้
İbranice:
אז הבלענו באדמה אותו ואת ביתו, ולא היה לו אנשים אשר יחלצו אותו מלבד אלוהים, ולא היה מהמנצחים
Hırvatça:
I Mi smo i njega i dvorac njegov u zemlju utjerali, i nikakva ga grupa od Allaha nije mogla odbraniti, a ni sam sebi nije mogao pomoći.
Rumence:
Noi l-am scufundat pe Core, cu casă cu tot, în pământ. Nu a avut nici o suită care să-l ajute afară de Dumnezeu. El nu a fost dintre cei ajutaţi.
Transliteration:
Fakhasafna bihi wabidarihi alarda fama kana lahu min fiatin yansuroonahu min dooni Allahi wama kana mina almuntasireena
Türkçe:
Nihayet, Karun'u da sarayını da yere geçirdik. Allah'a karşı kendisine yardım edecek yandaşları da yoktu. Kendi kendisine yardım edebileceklerden de değildi.
Sahih International:
And We caused the earth to swallow him and his home. And there was for him no company to aid him other than Allah, nor was he of those who [could] defend themselves.
İngilizce:
Then We caused the earth to swallow up him and his house; and he had not (the least little) party to help him against Allah, nor could he defend himself.
Azerbaycanca:
Nəhayət, (Musanın duasını qəbul buyurub bir zəlzələ nəticəsində) onu (Qarunu) sarayı ilə birlikdə yerə gömdük. Allaha qarşı ona yardım edə biləcək (Allahın əzabından onu qurtaracaq) bir camaat da yox idi. O özü də özünə heç bir kömək edə bilmədi. (Bu qədər cah-calalın, dəbdəbənin müqabilində nə özü, nə də başqası Allahın əzabını ondan dəf etməyə qadir olmadı. Allahın əzab vermək istədiyi bir kimsəni Allahın Özündən başqa o əzabdan heç kəs qurtara bilməz!)
Süleyman Ateş:
Nihayet onu da, evini barkını da yere batırdık. Allah'a karşı ona yardım edecek bir topluluğu olmadı. Kendi kendini (savunup) kurtaranlardan da değildi.
Diyanet Vakfı:
Nihayet biz, onu da, sarayını da yerin dibine geçirdik. Artık Allah'a karşı kendisine yardım edecek avanesi olmadığı gibi, o, kendini savunup kurtarabilecek kimselerden de değildi.
Erhan Aktaş:
Sonra, onu ve yurdunu yerin dibine geçirdik. Allah’a karşı kendisine yardım edecek bir taraftar da olmadı. Yardım edilenlerden de olmadı.
Kral Fahd:
Nihayet biz, onu da, sarayını da yerin dibine geçirdik. Artık Allah'a karşı kendisine yardım edecek avanesi olmadığı gibi, o, kendini savunup kurtarabilecek kimselerden de değildi.
Hasan Basri Çantay:
Nihayet biz onu da, sarayını da yere geçiriverdik. Artık Allaha karşı kendisine yardım edecek hiçbir cemâati da yokdu onun. Bizzat kendisini müdâfaa edebileceklerden de değildi o.
Muhammed Esed:
Ve sonunda onu da, evini barkını da yere batırdık: öyle ki, Allah´a karşı hiçbir şey, hiç kimse onun yardımına yetişmedi; pek tabii, kendi kendine yardım edebilecek durumda da değildi.
Gültekin Onan:
Sonunda onu da, konağını da yerin dibine geçirdik. Böylece Tanrı´ya karşı ona yardım edecek bir topluluğu olmadı. Ve o, kendi kendine yardım edebileceklerden de değildi.
Ali Fikri Yavuz:
Nihayet Karûn’u, hem de sarayı ile yere geçirdik. Artık Allah’a karşı kendisine yardım edecek bir cemaatı yoktu onun. Allah’ın azabından kendini kurtarıcılardan da olmadı.
Portekizce:
E fizemo-lo ser tragado, juntamente com sua casa, pela terra, e não teve partido algum que o defendesse de Deus, e nãose contou entre os defendidos.
İsveççe:
Och så lät Vi jorden uppsluka honom och hans hus, och ingen anhängarskara fanns till hands, som kunde rädda honom undan Guds [straff] och han kunde inte hjälpa sig själv.
Farsça:
پس او و خانه اش را در زمین فرو بردیم، و هیچ گروهی غیر از خدا برای او نبود که وی را [برای رهایی از عذاب] یاری دهد، و خود نیز نتوانست از خود دفاع کند.
Kürtçe:
ئەمجا ئەو (قارون) و کۆشکەکەیمان برد بەناخی زەویدا ھیچ کۆمەڵ ودەستە وتاقمێکیشی نەبوو لەبەرانبەری (سزای) خوادا یارمەتی بدات وە لەو کەسانەش نەبوو بتوانێت خۆی ڕزگار بکات
Özbekçe:
Бас, Биз уни ва унинг ҳовли-жойини ерга ютдирдик. Унга Аллоҳ (азоби)дан ёрдам берадиган гуруҳ ҳам бўлмади, унинг ўзи нусратга эришгувчилардан ҳам бўлмади. (Ҳаммаси оддийгина тугади. Қорунни ҳам, ҳовли-жойини ҳам ер ютди-қўйди. Қорун ҳам, унинг бойликлари ҳам, кибру ҳавоси ҳам йўқ бўлди-кетди. Қорунга Аллоҳнинг азоби келганида унга ёрдам берувчи топилмади. Унинг ўзи ҳам илми ила, молу дунёси ила ўзини қутқариб қола олмади.)
Malayca:
Lalu Kami timbuskan dia bersama-sama dengan rumahnya di dalam tanah, maka tidaklah ia mendapat sebarang golongan yang boleh menolongnya dari azab Allah" dan ia pula tidak dapat menolong dirinya sendiri.
Arnavutça:
Dhe Ne, e kemi fundosë atë (Karunin) dhe shtëpinë e tij në tokë, dhe askush nuk ka mund t’i ndihmojë atij nga dënimi i Perëndisë, e as që ka mund të mbrohet (prej dënimit të Perëndisë).
Bulgarca:
И сторихме земята да погълне него и дома му. И нито имаше кой да го защити от Аллах, нито можеше сам да се защити.
Sırpça:
И Ми смо и њега и његов дворац у земљу утерали, и нико од Аллаха није могао да га одбрани, а ни сам себи није могао да помогне.
Çekçe:
A dali jsme pohltit zemí Qárúna i jeho dům a neměl družiny, jež by mu byla pomohla kromě Boha, a nebyl z těch, jimž pomoc by byla poskytnuta.
Urduca:
آخر کار ہم نے اسے اور اس کے گھر کو زمین میں دَھنسا دیا پھر کوئی اس کے حامیوں کا گروہ نہ تھا جو اللہ کے مقابلہ میں اس کی مدد کو آتا اور نہ وہ خود اپنی مدد آپ کر سکا
Tacikçe:
Пас ӯ ва хонаашро дар замин фурӯ бурдем ва дар баробари Худо ҳеҷ гурӯҳе надошт, ки ёриаш кунад ва худ ёрӣ кардани худро наметавонист.
Tatarca:
Без ул Карунны һәм йортын җиргә йоттырдык, чөнки Карун, байлыгына таянып, Мусаны күп җәберләде. Шул вакытта Аллаһудан башка Карунга ярдәм бирүче булмады, һәм җир астына китүдән үзен-үзе дә саклый алмады.
Endonezyaca:
Maka Kami benamkanlah Karun beserta rumahnya ke dalam bumi. Maka tidak ada baginya suatu golonganpun yang menolongnya terhadap azab Allah. Dan tiadalah ia termasuk orang-orang (yang dapat) membela (dirinya).
Amharca:
በእርሱም በቤቱም ምድርን ደረባን፡፡ ለእርሱም ከአላህ ሌላ የሚረዱት ጭፍሮች ምንም አልነበሩትም፡፡ ከሚርረዱትም አልነበረም፡፡
Tamilce:
ஆக, அவனையும் அவனுடைய இல்லத்தையும் பூமியில் சொருகி விட்டோம். ஆக, அல்லாஹ்வை அன்றி உதவுகின்ற கூட்டம் ஏதும் அவனுக்கு இல்லை. அவன் (தனக்குத்தானே) உதவி செய்துகொள்பவர்களிலும் இல்லை.
Korece:
하나님은 대지로 하여금 그 나니 하나님에 대적하여 그를 도 울 무리도 없었고 자기 스스로를 보호할 수도 없었노라
Vietnamca:
Vì vậy, TA đã làm cho đất sụp xuống nuốt chửng y và cả nhà cửa của y. Và y đã chẳng có nhóm bè phái nào ngoài Allah giúp đỡ giải cứu y thoát khỏi hình phạt đó của Ngài và y cũng không thể tự cứu lấy mình.
Ayet Linkleri: