Arapça:
وَمَا كُنتَ بِجَانِبِ الْغَرْبِيِّ إِذْ قَضَيْنَا إِلَىٰ مُوسَى الْأَمْرَ وَمَا كُنتَ مِنَ الشَّاهِدِينَ
Çeviriyazı:
vemâ künte bicânibi-lgarbiyyi iẕ ḳaḍaynâ ilâ mûse-l'emra vemâ künte mine-şşâhidîn.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
(Resulüm!) Musa'ya emrimizi vahyettiğimiz sırada sen batı yönünde bulunmuyordun ve (o hadiseyi) görenlerden değildin.
Diyanet İşleri:
Musa'ya hükmümüzü bildirdiğimiz zaman, sen batı yönünde, (Musa'yı bekleyenler arasında) değildin, onu görenler arasında da yoktun.
Abdulbakî Gölpınarlı:
Ve Musa'ya o emri verip takdirimizi yerine getirdiğimiz zaman sen, ne batı tarafındaydın, ne de görüyordun onu.
Şaban Piriş:
Musa’ya emir verdiğimizde sen (Tur'un) batı yanında değildin ve sen (buna) şahit olanlardan da değildin.
Edip Yüksel:
Musa'ya emri ilettiğimiz zaman sen batı tarafında bulunmuyordun; sen tanık değildin.
Ali Bulaç:
Musa'ya o işi (ilahi vahyi verip) gerçekleştirdiğimiz zaman, sen (Tur'un) batı yanında değildin ve (buna) şahid olanlardan da değildin.
Suat Yıldırım:
Sen ise ey Resulüm, Mûsa'ya emrimizi vahyettiğimiz sırada sen o vâdinin batı tarafında bulunmuyordun.O devirde olup bitenlere şahit olanlardan da değildin. [3,44; 12,102; 11,49]
Ömer Nasuhi Bilmen:
Ve Mûsa´ya emri vahy ettiğimiz zaman sen (Tûr´un) batı tarafında değildin ve sen müşahede edenlerden de olmadın.
Yaşar Nuri Öztürk:
Biz Mûsa'ya o emri vahyettiğimizde, sen batı tarafında değildin; olayı izleyenlerden de değildin.
Bekir Sadak:
Eger, Sana cevap veremezlerse, onlarin sadece heveslerine uyduklarini bil. Allah´tan bir yol gosterici olmadan hevesine uyandan daha sapik kim vardir? Allah zalim milleti suphesiz ki dogru yola eristirmez. *
İbni Kesir:
Musa´ya buyruğumuzu bildirdiğimiz vakit, batı yönünde değildin sen. Görenlerden de olmamıştın.
Adem Uğur:
(Resûlüm!) Musa´ya emrimizi vahyettiğimiz sırada, sen batı yönünde bulunmuyordun ve (o hadiseyi) görenlerden de değildin.
İskender Ali Mihr:
Ve sen (ey Muhammed)! Musa´ya emri kada ettiğimiz zaman, garb tarafında değildin. Ve sen, şahitlerden (olayı görenlerden) de değildin.
Celal Yıldırım:
(Ey Muhammed !) Biz, Musâ´ ya emri vahyedip yerine getirdiğimizde sen Tûr´un batı yanında değildin ve sen (o olaya) şâhidlerden de değildin.
Tefhim ul Kuran:
Musa´ya o işi (ilahi vahyi verip) gerçekleştirdiğimiz zaman, sen (Tûr´un) batı yanında değildin ve sen (buna) şahid olanlardan da değildin.
Fransızca:
Tu n'étais pas sur le versant ouest (du Sinaï), quand Nous avons décrété les commandements à Moïse : tu n'était pas parmi les témoins.
İspanyolca:
Cuando decidimos la orden respecto a Moisés, tú no estabas en la ladera occidental del monte, ni eras testigo.
İtalyanca:
Tu non eri sul lato occidentale, quando demmo l'ordine a Mosè, tu non eri fra i testimoni.
Almanca:
Und du warst nicht an der Seite des westlichen (Berges bzw. Tales), als WIR für Musa die Angelegenheit bestimmten. Und du warst nicht von den Bezeugenden.
Çince:
当我以我的命令启示穆萨的时候,你没有在西山边,也没有亲眼看见。
Hollandaca:
Gij, o profeet, waart niet in de westerzijde van den berg Sinaï, toen wij Mozes zijnen last overgaven; ook waart gij geen van hen, die tegenwoordig waren toen hij haar ontving.
Rusça:
Тебя не было на западном склоне, когда Мы возложили на Мусу (Моисея) наши повеления, и тебя не было в числе присутствовавших.
Somalice:
Maadan ahayn Dhinaca Galbeed ee Buurta markaan Sinnaynay Muuse Amarka «Nabinimada» mana aadan ahay Kuwii Joogay.
Swahilice:
Wala wewe hukuwa upande wa magharibi tulipo mpa Musa amri, wala hukuwa katika walio hudhuria.
Uygurca:
(ئى مۇھەممەد!) بىز غەربىي تاغنىڭ بىر تەرىپىدە مۇساغا ۋەھيى نازىل قىلغىنىمىزدا سەن يوق ئىدىڭ، (بۇنى) ئۆز كۆزۈڭ بىلەنمۇ كۆرمىگەن ئىدىڭ
Japonca:
われがムーサーに命令を下した時,あなたは(シナイ山の)西側におらず,また(その)証人でもなかった。
Arapça (Ürdün):
«وما كنت» يا محمد «بجانب» الجبل أو الوادي أو المكان «الغربي» من موسى حين المناجاة «إذ قضينا» أوحينا «إلى موسى الأمر» بالرسالة إلى فرعون وقومه «وما كنت من الشاهدين» لذلك فتعلمه فتخبر به.
Hintçe:
और (ऐ रसूल) जिस वक्त हमने मूसा के पास अपना हुक्म भेजा था तो तुम (तूर के) मग़रिबी जानिब मौजूद न थे और न तुम उन वाक्यात को चश्मदीद देखने वालों में से थे
Tayca:
และเจ้า (มุฮัมมัด) มิได้ปรากฏอยู่ทางด้านข้างทิศตะวันตก เมื่อเราได้กำหนดกิจการแก่มูซา และเจ้ามิได้ปรากฏอยู่ในหมู่ผู้ร่วมเป็นพยาน
İbranice:
ולא נמצאת (מוחמד) בצד המערבי (של ההר) כאשר מסרנו למשה את המצוות ולא היית מהעדים לכך
Hırvatça:
Ti nisi bio na zapadnoj strani kada smo Musau poslanstvo povjerili, a nisi bio ni svjedok tome.
Rumence:
Tu nu ai fost pe coasta de la asfinţit, atunci când Noi i-am dat porunca lui Moise. Tu nu ai fost dintre martori.
Transliteration:
Wama kunta bijanibi algharbiyyi ith qadayna ila moosa alamra wama kunta mina alshshahideena
Türkçe:
Biz Mûsa'ya o emri vahyettiğimizde, sen batı tarafında değildin; olayı izleyenlerden de değildin.
Sahih International:
And you, [O Muhammad], were not on the western side [of the mount] when We revealed to Moses the command, and you were not among the witnesses [to that].
İngilizce:
Thou wast not on the Western side when We decreed the Commission to Moses, nor wast thou a witness (of those events).
Azerbaycanca:
(Ya Rəsulum!) Biz Musaya vəhy etdiyimiz (peyğəmbərlik bəxş edib Fir’on əhlinin yanına getməsini buyurduğumuz) zaman sən (Tur dağının) qərb tərəfində (Musanı gözləyənlər arasında) deyildin. Sən (buna) şahid olanlardan da deyildin! (Sənin yəhudilərə və ərəb müşriklərinə bu xəbərləri doğru söyləməyin yalnız Allahdan nazil olan vəhylərdir!)
Süleyman Ateş:
Musa'ya o işi yaptığımız (yani kendisine bildirmek istediğimiz işi ona vahyettiğimiz) vakit sen (Mukaddes Vadinin) batı tarafında değildin, (o hadiseyi) görenlerden de değildin.
Diyanet Vakfı:
(Resulüm!) Musa'ya emrimizi vahyettiğimiz sırada, sen batı yönünde bulunmuyordun ve (o hadiseyi) görenlerden de değildin.
Erhan Aktaş:
Sen, Mûsâ’ya o emri yerine getirdiğimizde batı tarafında(1) değildin. Ve sen, tanık olanlardan da değildin.
Kral Fahd:
(Rasûlüm!) Musa’ya emrimizi vahyettiğimiz sırada, sen (Tûr Dağı'nın) batı yönünde bulunmuyordun ve (o hadiseye) şahit olanlardan da değildin.
Hasan Basri Çantay:
Musâya o emri vahyetdiğimiz vakit (Habîbim) sen batı tarafında (haazır) değildin, görenlerden de değildin.
Muhammed Esed:
İmdi, (sana gelince, ey Muhammed,) Biz Musa´ya Yasamızı bildirirken sen o kutlu vadinin batı yamacında değildin; (o´nun devrinde olup bitenlere) şahit olan kimseler arasında da bulunmuyordun;
Gültekin Onan:
Musa´ya o buyruğu gerçekleştirdiğimiz (kaza) zaman, sen (Tur´un) batı yanında değildin ve (buna) şahid olanlardan da değildin.
Ali Fikri Yavuz:
(Ey Rasûlüm), biz Mûsa’ya (Firavun’a gitmesine dair) o emri vahy ettiğimiz zaman sen Tûr dağının yakasında değildin (orada bulunmuyordun). Şahidlerden de değildin.
Portekizce:
Porém, tu (ó Mohammad) não estavas do lado ocidental (do monte Sinai) quando decretamos a Moisés os mandamentos,nem tampouco te contavas entre as testemunhas (de tal evento).
İsveççe:
Och du [Muhammad] stod inte på [berget Sinais] västra sida när Vi gav Moses hans uppgift, och du var inte bland dem som bevittnade [detta]. -
Farsça:
تو در جانب غربی [وادی طور] حضور نداشتی هنگامی که ما [با نازل کردن تورات] امر نبوّت موسی را به انجام رساندیم، و از شاهدان [آن واقعه مهم هم] نبودی.
Kürtçe:
تۆ (ئەی موحەممەد ﷺ) لەلای خۆر ئاوای (شاخی گور) نەبوویت کاتێک کە فەرمانی پێغەمبەرایەتمان دا بەموسا وە تۆ لەئامادە بووانی (ئەو ڕووداوە) نەبوویت
Özbekçe:
Биз Мусога ишни ҳукм қилган пайтимизда сен ғарбий томонда эмас эдинг ва гувоҳлардан ҳам бўлмагансан. ( Эй Муҳаммад! Мусога Пайғамбарликни, Таврот ва унинг ҳукмини берган пайтимизда Тур тоғининг ғарбий томонида йўқ эдинг. Бу ишга гувоҳлардан ҳам бўлмагансан.)
Malayca:
Dan engkau (wahai Muhammad) tidak ada di sebelah barat (tempat Nabi Musa menerima wahyu) ketika Kami sempurnakan penyerahan Kitab Taurat kepadanya, dan engkau juga tidak termasuk dalam golongan yang menyaksikan peristiwa itu.
Arnavutça:
Dhe ti (o Muhammed!) nuk ke qenë në anën perëndimore (të Turit), kur Ne ia besuam Musait profetninë dhe ti nuk ishe dëshmitar (i kësaj ngjarjeje).
Bulgarca:
Ти не бе откъм западната страна [на планината, о, Мухаммад], когато дадохме на Муса повелята и не бе свидетел.
Sırpça:
Ти ниси био на страни западној кад смо Мојсију посланство поверили, а ниси био ни његов савременик.
Çekçe:
Tys nebyl přítomen na západním úbočí Sinaje, když rozkaz jsme Mojžíšovi vydali; a nebyls jedním ze svědků toho.
Urduca:
(اے محمدؐ) تم اُس وقت مغربی گوشے میں موجود نہ تھے جب ہم نے موسیٰؑ کو یہ فرمان شریعت عطا کیا، اور نہ تم شاہدین میں شامل تھے
Tacikçe:
Он гоҳ ки ба Мӯсо фармони амри пайғамбариро ваҳй кардем, ту на дар ҷониби ғарбии Тур будӣ ва на аз ҳозирон.
Tatarca:
Без Муса белән сөйләшкән тауның көнбатыш ягында түгел идең, Без Мусага хөкемләребезне вәхий кылганда, вә син ул урында юк идең.
Endonezyaca:
Dan tidaklah kamu (Muhammad) berada di sisi yang sebelah barat ketika Kami menyampaikan perintah kepada Musa, dan tiada pula kamu termasuk orang-orang yang menyaksikan.
Amharca:
ወደ ሙሳም ትዕዛዝን ባወረድንለት ጊዜ (ከተራራው) በምዕራባዊው ጎን አልነበርክም ከተጣዱትም አልነበርክም፡፡
Tamilce:
மூஸாவிடம் நாம் (தூதுத்துவத்தையும் பல) சட்டங்களை(யும்) ஒப்படைத்தபோது (மலையின்) மேற்கு பக்கத்தில் (நபியே!) நீர் இருக்கவில்லை. இன்னும், (அந்த இடத்தில் அவருடன்) இருந்தவர்களிலும் நீர் இருக்கவில்லை. (அப்படி இருந்தும் மூஸாவைப் பற்றிய வரலாற்றை நீங்கள் சரியாகக் கூறுகிறீர்கள். ஆகவே, உமது தூதுத்துவத்தை வேதக்காரர்கள் எப்படி மறுக்கிறார்கள்?)
Korece:
하나님이 모세에게 계시를 내릴 때 그대는 서산에 있지 아 니하였으며 또한 중인 가운데 있 지도 아니하였노라
Vietnamca:
Ngươi (hỡi Thiên Sứ Muhammad) đã không ở phía tây (của ngọn núi Tur) khi TA ban hành công việc cho Musa và Ngươi cũng không là một nhân chứng (cho sự việc đó).
Ayet Linkleri: