Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

23

Sûredeki Ayet No: 

77

Ayet No: 

2750

Sayfa No: 

347

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

حَتَّىٰ إِذَا فَتَحْنَا عَلَيْهِم بَابًا ذَا عَذَابٍ شَدِيدٍ إِذَا هُمْ فِيهِ مُبْلِسُونَ

Çeviriyazı: 

ḥattâ iẕâ fetaḥnâ `aleyhim bâben ẕâ `aẕâbin şedîdin iẕâ hüm fîhi müblisûn.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

Nihayet üzerlerine, azabı çok şiddetli bir kapı açtığımız zaman, bir de bakarsın ki onlar orada şaşkın ve ümitsiz kalmışlardır!

Diyanet İşleri: 

Sonunda onlara şiddetli bir azap kapısı açtığımız zaman ümitsiz kalıverdiler.

Abdulbakî Gölpınarlı: 

Sonunda, onlara çetin bir azap kapısı açmıştık da o zaman her şeyden ümitlerini kesmişlerdi.

Şaban Piriş: 

Nihayet üzerlerine azabı çetin bir kapı açdığımız vakit şaşkınlıkla ümitsizliğe düşüverirler.

Edip Yüksel: 

Kendilerine çetin bir azabın kapısını açtığımız zaman şaşırıp şoke oldular.

Ali Bulaç: 

Sonunda, üzerlerine azabı şiddetli olan bir kapı açtığımızda, onlar bunun içinde şaşkına dönüp umutlarını kaybettiler.

Suat Yıldırım: 

Ama ne zaman onların önüne ceza gününe mahsus zorlu bir azap kapısını açarsak, işte o zaman birden bütün ümitlerini yitiriverirler.

Ömer Nasuhi Bilmen: 

Nihâyet onların üzerine bir şiddetli azapkarîn kapı açtığımız vakit de onlar onun içinde ye´se düşmüş mütehayyir kimselerdir.

Yaşar Nuri Öztürk: 

Nihayet, üzerlerine şiddetli bir azabın kapısını açtığımızda hemencecik ümitsizliğe düşüverecekler.

Bekir Sadak: 

23:82

İbni Kesir: 

Sonunda onlara şiddetli bir azab kapısı açtığımızda şaşkına dönüp ümitsiz kalıverdiler

Adem Uğur: 

En nihayet üzerlerine, azabı çok şiddetli bir kapı açtığımız zaman, bir de bakarsın ki onlar orada şaşkın ve ümitsiz kalmışlardır!

İskender Ali Mihr: 

Nihayet onların üzerine şiddetli azap kapısını açınca, o zaman onlar ümitsizlik içinde (ümitsizliğe düşenler) oldular.

Celal Yıldırım: 

Sonunda üzerlerine şiddetli bir azâb kapısı açtığımızda, ansızın şaşırıverdiler de ümitsizliğe kapıldılar.

Tefhim ul Kuran: 

Sonunda, üzerlerine azabı şiddetli olan bir kapı açtığımızda, onlar bunun içinde şaşkına dönüp umutlarını kaybettiler.

Fransızca: 

jusqu'au jour où Nous ouvrirons sur eux une porte au dur châtiment, et voilà qu'ils en seront désespérés.

İspanyolca: 

Hasta que abramos contra ellos una puerta de severo castigo y, entonces, sean presa de la desesperación.

İtalyanca: 

[E non lo faranno] fino a quando non apriremo su di loro la porta del castigo terribile, e allora saranno disperati.

Almanca: 

Als WIR dann für sie eine Tür mit harter Peinigung öffneten, da waren sie darüber verzweifelt.

Çince: 

直到我对他们开辟严刑之门的时候,他们为它而忽然变成失望者。

Hollandaca: 

Tot wij voor hen eene deur openden, waaruit eene gestrenge straf voortkwam, waarna zij tot wanhoop vervielen.

Rusça: 

Когда же Мы распахнем перед ними врата тяжких мучений, они придут там в отчаяние.

Somalice: 

Markaan ku Furro Korkooda Cadaab Daran markaasay Quustaan.

Swahilice: 

Mpaka tulipo wafungulia mlango wa adhabu kali, hapo ndipo wakawa wenye kukata tamaa.

Uygurca: 

تاكى ئۇلارغا قاتتىق ئازابنىڭ دەرۋازىسىنى ئاچقان چېغىمىزدا ناگاھان ئۇلار ئۈمىدسىزلىنىپ كېتىدۇ

Japonca: 

われが厳しい刑罰への門を,かれらに開くまでは。見なさい。かれらはそれで絶望している。

Arapça (Ürdün): 

«حتى» ابتدائية «إذا فتحنا عليهم بابا ذا» صاحب «عذاب شديد» هو يوم بدر بالقتل «إذا هم فيه مبلسون» آيسون من كل خير.

Hintçe: 

यहाँ तक कि जब हमने उनके सामने एक सख्त अज़ाब का दरवाज़ा खोल दिया तो उस वक्त फ़ौरन ये लोग बेआस होकर बैठ रहे

Tayca: 

จนกระทั่งเมื่อเราเปิดประตูแห่งการลงโทษอันสาหัสแก่พวกเขา เมื่อนั้นแหละพวกเขาก็เป็นผู้ท้อถอยหมดหวังเสียแล้ว

İbranice: 

ואולם, כאשר נפתח עליהם את שער העונש הקשה, אז יבואו לידי ייאוש

Hırvatça: 

tek kad im kapiju teške patnje otvorimo oni će nadu izgubiti i u očajanje zapasti.

Rumence: 

până ce nu le-am deschis o poartă a unei osânde temute ce i-a aruncat în deznădejde.

Transliteration: 

Hatta itha fatahna AAalayhim baban tha AAathabin shadeedin itha hum feehi mublisoona

Türkçe: 

Nihayet, üzerlerine şiddetli bir azabın kapısını açtığımızda hemencecik ümitsizliğe düşüverecekler.

Sahih International: 

Until when We have opened before them a door of severe punishment, immediately they will be therein in despair.

İngilizce: 

Until We open on them a gate leading to a severe Punishment: then Lo! they will be plunged in despair therein!

Azerbaycanca: 

Nəhayət, onların üzünə bir əzab qapısı açdığımız (Bədr vuruşunun müsibətinə düçar etdiyimiz) zaman dərhal ümidsizliyə qapıldılar (dilləri-ağızları quruyub, mat-məəttəl qaldılar).

Süleyman Ateş: 

Nihayet üzerlerine şiddetli bir azab kapısı açtığımız zaman, derhal O'nun içinde şaşkın ve umutsuz kalırlar.

Diyanet Vakfı: 

En nihayet üzerlerine, azabı çok şiddetli bir kapı açtığımız zaman, bir de bakarsın ki onlar orada şaşkın ve ümitsiz kalmışlardır!

Erhan Aktaş: 

Ne var ki üzerlerine şiddetli bir azap kapısı açtığımız zaman, bütün ümitleri boşa çıkacaktır.

Kral Fahd: 

Sonunda (Kıyâmet Günü) üzerlerine şiddetli bir azâp kapısı açtığımız zaman, içinde şaşkın ve ümidlerini kaybetmiş bir halde kalacaklardır.

Hasan Basri Çantay: 

Nihayet üzerlerine azâbı çetin bir kapı açdığımız vakit (görürsün ki) onlar bunun içinde ümidsizlikle dönüb kalmışlardır.

Muhammed Esed: 

ta ki, Biz onların önünde (ceza gününe has) zorlu bir azabın kapısını açıncaya kadar; işte ancak o zaman bütün ümitlerini kaybediverirler.

Gültekin Onan: 

Sonunda, üzerlerine azabı şiddetli olan bir kapı açtığımızda, onlar bunun içinde şaşkına dönüp umutlarını kaybettiler.

Ali Fikri Yavuz: 

Nihayet üzerlerine çok şiddetli bir azab kapısı açtığımız zaman da, onun içinde ümitsizliğe düşeceklerdir.

Portekizce: 

Até que lhes abrimos uma porta para um severíssimo castigo; e ei-los que ficaram desesperados!

İsveççe: 

förrän Vi öppnar porten för dem till det stränga, eviga straff [som väntar] och de grips av förtvivlan.

Farsça: 

تا هنگامی که دری از عذابی سخت به روی آنان بگشاییم، ناگهان در آن حال از همه چیز مأیوس و نومید می شوند؛

Kürtçe: 

(بەردەوام بوون لەسەر حاڵی خۆیان) تا کاتێک دەرگایەکمان بۆ کردنەوە کەسزایەکی زۆر سەختی ھەبوو ئیتر کتوپڕ لەوێدا بێ ئومێد بوون

Özbekçe: 

Токи қачон уларга шиддатли азоб эшигини очганимизда, тўсатдан ноумид бўлгувчилардир.

Malayca: 

Sehingga apabila Kami bukakan kepada mereka sebuah pintu yang menyebabkan azab yang berat, maka mereka serta-merta berputus asa dengan sebabnya - dari mendapat sebarang kebaikan.

Arnavutça: 

E, kur ua hapëm atyre, derën e dënimit të madh, ata, atëherë ishin të dëshpëruar.

Bulgarca: 

А щом им отворихме врата към сурово мъчение, ето ги там - отчаяни!

Sırpça: 

тек кад им отворимо капију тешке патње они ће наду да изгубе и у очајање ће да западну.

Çekçe: 

pokud před nimi neotevřeme bránu trestu strašného, a hle, v něm si zoufají!

Urduca: 

البتہ جب نوبت یہاں تک پہنچ جائے گی کہ ہم اِن پر سخت عذاب کا دروازہ کھول دیں گے تو یکایک تم دیکھو گے کہ اس حالت میں یہ ہر خیر سے مایوس ہیں

Tacikçe: 

То он гоҳ ки даре аз азоби сахт ба рӯяшон ку- шодем, чунон ки аз ҳама ҷо ноумед гаштанд.

Tatarca: 

Хәтта аларга каты ачлык ґәзабы ишеген ачканыбызга чаклы, шул вакытта алар барча өметләрен кистеләр.

Endonezyaca: 

Hingga apabila Kami bukakan untuk mereka suatu pintu tempat azab yang amat sangat (di waktu itulah) tiba-tiba mereka menjadi putus asa.

Amharca: 

በእነሱም ላይ የብርቱ ቅጣት ባለቤት የኾነ ደጃፍን በከፈትንባቸው ጊዜ እነርሱ ያን ጊዜ በእርሱ ተስፋ ቆራጮች ናቸው፡፡

Tamilce: 

இறுதியாக, அவர்கள் மீது கடுமையான தண்டனையின் ஒரு வாசலை நாம் திறந்தால் அப்போது அவர்கள் அதில் (-அந்த தண்டனையில் தங்கள் பாவத்தை நினைத்து) கவலைப்பட்டவர்களாக ஆகிவிடுவார்கள்.

Korece: 

하나님이 그들에게 가혹한 벌의 문을 열 때에 보라 그들은 그 안에서 절망하게 되리라

Vietnamca: 

Mãi đến khi TA mở cánh cửa trừng phạt khủng khiếp dành cho họ (Hỏa Ngục ở Đời Sau) thì họ mới đâm ra tuyệt vọng trong đó.