Arapça:
وَلَقَدْ أَخَذْنَاهُم بِالْعَذَابِ فَمَا اسْتَكَانُوا لِرَبِّهِمْ وَمَا يَتَضَرَّعُونَ
Çeviriyazı:
veleḳad eḫaẕnâhüm bil`aẕâbi feme-stekânû lirabbihim vemâ yeteḍarra`ûn.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Andolsun, biz onları sıkıntıya düşürdük de yine Rablerine boyun eğmediler, tazarru' ve niyazda da bulunmadılar.
Diyanet İşleri:
And olsun ki, Biz onları azabla yakalamıştık, yine de Rablerine boyun eğmemiş ve yakarmamışlardı.
Abdulbakî Gölpınarlı:
Andolsun ki biz onları azaplandırmıştık da gene Rablerine baş eğmemişlerdi ve yalvarmamışlardı.
Şaban Piriş:
Gerçekten biz onları azap ile yakaladık da yine Rablerine boyun eğmediler, O'na dua edip yalvarmadılar.
Edip Yüksel:
Onları cezaya çarptırmamıza rağmen Rab'lerine boyun eğmediler, yalvarmadılar.
Ali Bulaç:
Andolsun, Biz onları azapla yakalayıverdik, fakat yine de Rablerine boyun eğmediler ve yakarıp-yalvarmadılar.
Suat Yıldırım:
Biz onları çeşitli azaplara da uğrattık. Buna rağmen yine de Rab'lerine boyun eğip O’na yalvarıp yakarmadılar. [6,43]
Ömer Nasuhi Bilmen:
Andolsun ki, Biz onları azap ile yakaladık, onlar yine Rableri için tevazuda bulunmadılar ve yalvarışta bulunmadılar.
Yaşar Nuri Öztürk:
Yemin olsun, biz onları azapla yakaladık. Ama yine de Rablerine boyun eğmediler. Sığınıp yakarmıyorlar.
Bekir Sadak:
(82-83) Oncekiler: «Olup toprak ve bir yigin kemik oldugumuzda mi diriltilecegiz? And olsun ki biz ve daha once de babalarimiz tehdit edilmisti
İbni Kesir:
Andolsun ki Biz, onları azabla yakaladık. Ama yine de Rabblarına boyun eğmediler. Onlar yalvarıp yakarmazlar.
Adem Uğur:
Andolsun, biz onları sıkıntıya düşürdük de yine Rablerine boyun eğmediler, tazarru ve niyazda da bulunmuyorlar.
İskender Ali Mihr:
Ve andolsun ki onları, azaba aldık (azaba uğrattık). Fakat onlar, Rab´lerine boyun eğmediler ve yalvarıp dua etmediler.
Celal Yıldırım:
And olsun ki biz onları azâb ile yakalayıvermiştik de (buna rağmen) yine Rablarına boyun eğmemiş, yalvarıp yakarmamışlardı.
Tefhim ul Kuran:
Andolsun, biz onları azabla yakalayıverdik, fakat yine de Rablerine boyun eğmediler ve yakarıp yalvarmadılar.
Fransızca:
Nous les avons certes saisis du châtiment, mais ils ne se sont pas soumis à leur Seigneur; de même qu'ils ne [Le] supplient point,
İspanyolca:
Les infligimos un castigo, pero no se sometieron a su Señor y no se humillaron.
İtalyanca:
Già li colpimmo col castigo, ma non si sono arresi al loro Signore, non si sono umiliati.
Almanca:
Und gewiß, bereits richteten WIR sie mit der Peinigung zugrunde, dann weder gaben sie sich ihrem HERRN hin, noch baten sie unterwürfig um Hilfe.
Çince:
我确已用刑罚惩治他们,但他们不顺从他们的主,他们也不对他表示谦逊。
Hollandaca:
Wij kastijdden hen vroeger met een strijd, maar zij verootmoedigden zich voor hunnen Heer noch richtten hunne smeekingen tot hem.
Rusça:
Мы подвергли их мучениям, но они не смирились перед своим Господом и не взмолились перед Ним.
Somalice:
Waxaannu ku Qabanay Cadaab umana ayan Hogaansamin «Dulloobin» Eebahood umana Khushuucin.
Swahilice:
Na hakika tuliwatia adhabu kali; lakini hawakuelekea kwa Mola wao Mlezi wala hawakunyenyekea.
Uygurca:
ئۇلارنى بىز ھەقىقەتەن ئازاب (يەنى قەھەتچىلىك) بىلەن جازالىدۇق، ئۇلار پەرۋەردىگارىغا بويسۇنمىدى، ئىلتىجا قىلىپ دۇئامۇ قىلمىدى
Japonca:
且つて,われはかれらに懲罰を加えたが,かれらはなお,主にへり下ることなく,素直に嘆願しない。
Arapça (Ürdün):
«ولقد أخذناهم بالعذاب» الجوع «فما استكانوا» تواضعوا «لربهم وما يتضرعون» يرغبون إلى الله بالدعاء.
Hintçe:
और हमने उनको अज़ाब में गिरफ्तार किया तो भी वे लोग न तो अपने परवरदिगार के सामने झुके और गिड़गिड़ाएँ
Tayca:
และโดยแน่แท้เราได้ทดสอบพวกเขาด้วยการลงโทษ แต่พวกเขาก็หาได้นอบน้อมต่อพระเจ้าของพวกเขาไม่ และพวกเขาก็ไม่ยอมถ่อมตน
İbranice:
וכבר מקודם פגענו בהם בעונש, אך, הם לא נכנעו לריבונם ולא השפילו עצמם לפניו
Hırvatça:
Mi smo ih patnjom dohvatili, ali se oni Gospodaru nisu pokorili, niti su se usrdno molili.
Rumence:
Noi i-am osândit, însă ei nu s-au întors către Domnul lor şi nici nu s-au smerit
Transliteration:
Walaqad akhathnahum bialAAathabi fama istakanoo lirabbihim wama yatadarraAAoona
Türkçe:
Yemin olsun, biz onları azapla yakaladık. Ama yine de Rablerine boyun eğmediler. Sığınıp yakarmıyorlar.
Sahih International:
And We had gripped them with suffering [as a warning], but they did not yield to their Lord, nor did they humbly supplicate, [and will continue thus]
İngilizce:
We inflicted Punishment on them, but they humbled not themselves to their Lord, nor do they submissively entreat (Him)!-
Azerbaycanca:
Biz həqiqətən, onları əzabla yaxaladıq, lakin onlar yenə öz Rəbbinə itaət etmədilər, (Ona) yalvarıb-yaxarmadılar (iman gətirmədilər ki, gətirmədilər).
Süleyman Ateş:
Andolsun biz onları azab ile yakaladık, ama yine Rabblerine boyun eğmediler, O'na yalvarmıyorlar.
Diyanet Vakfı:
Andolsun, biz onları sıkıntıya düşürdük de yine Rablerine boyun eğmediler, tazarru ve niyazda da bulunmuyorlar.
Erhan Aktaş:
Ant olsun, onları azap ile yakaladık.(1) Ancak Rabbleri için uslanmadılar ve tedarrûda(2) bulunmadılar.
Kral Fahd:
Andolsun, biz onları sıkıntıya düşürüp azapla yakaladığımızda da yine Rablerine boyun eğmemişler ve yalvarmamışlardır.
Hasan Basri Çantay:
Andolsun ki biz onları (evvelce de açlık) azâb (ı) ile yakaladık da yine Rablerine baş eğmediler. Onlar yalvarıb yakarmazlar.
Muhammed Esed:
Ve gerçek şu ki, Biz onları azapla da sınadık, ama onlar yine de Rablerine boyun eğmediler; (bundan sonra da bağışlanma için) yalvarıp yakaracak değiller;
Gültekin Onan:
Andolsun, biz onları azabla yakalayıverdik, fakat yine de rablerine boyun eğmediler ve yakarıp yalvarmadılar.
Ali Fikri Yavuz:
Doğrusu biz onları azaba (açlık ve kıtlığa) tuttuk da, yine Rablerine karşı boyun eğmediler. Onlar yalvarmıyorlar, (imana gelmiyorlar).
Portekizce:
Castigamo-los; porém, não se submeteram ao seu Senhor, nem se humilharam,
İsveççe:
Vi har låtit dem utstå prövningar och lidanden, men de ödmjukade sig inte inför sin Herre och de kommer inte att be om nåd,
Farsça:
همانا ما آنان را به بلاها و آسیب ها [ی دنیایی] گرفتیم، ولی نه برای پروردگارشان فروتنی کردند و نه به پیشگاهش زاری می کنند،
Kürtçe:
سوێند بەخوا بەڕاستی ئێمە ئەوانمان تووشی سزا و ئازار کرد (تاھۆش بکەنەوە) بەڵام ئەوان (لەبەرانبەر) پەروەردگاریاندا نەخۆیان بەکەمزانی (ملکەچ بوون بۆی) وە نە ھانا و نزایان (بۆخوا) دەبەن لەکاتی ناڕەحەتیدا
Özbekçe:
Батаҳқиқ, Биз уларни азоб ила тутдик, бас, улар Роббиларига бўйин ҳам эгмадилар, тазарруъ ҳам қилмадилар.
Malayca:
Dan sesungguhnya Kami telah menimpakan mereka dengan azab (di dunia), maka mereka tidak juga tunduk patuh kepada Tuhan mereka dan tidak pula berdoa kepadaNya dengan merendah diri (serta insaf dan bertaubat);
Arnavutça:
Na, madje, i kemi dënuar ata, por ata nuk iu përulën Zotit të tyre, e as nuk i drejtuan lutje.
Bulgarca:
И ги сграбчихме с мъчението, ала те нито се покориха на своя Господ, нито Го умоляваха.
Sırpça:
Ми смо их патњом ставили на искушење, али се они Господару своме нису покорили, нити су се понизно молили,
Çekçe:
A zajisté jsme je již postihli trestem, ale oni se Pánu svému nepodrobí ani se nepokoří,
Urduca:
اِن کا حال تو یہ ہے کہ ہم نے انہیں تکلیف میں مبتلا کیا، پھر بھی یہ اپنے رب کے آگے نہ جھکے اور نہ عاجزی اختیار کرتے ہیں
Tacikçe:
Ба азоб гирифторашон кардем на сар хам кар- данд ва на илтиҷо.
Tatarca:
Тәхкыйк аларны ґәзаб белән тоттык, алар Раббыларына буйсынмадылар һәм тәүбә итеп ялвармадылар.
Endonezyaca:
Dan sesungguhnya Kami telah pernah menimpakan azab kepada mereka, maka mereka tidak tunduk kepada Tuhan mereka, dan (juga) tidak memohon (kepada-Nya) dengan merendahkan diri.
Amharca:
በእርግጥም በቅጣት ያዝናቸው፡፡ ታዲያ ለጌታቸው አልተናነሱም፡፡ አይዋደቁምም፡፡
Tamilce:
அவர்களை தண்டனையைக் கொண்டு திட்டவட்டமாக நாம் பிடித்தோம். ஆக, அவர்கள் தங்கள் இறைவனுக்கு பணியவில்லை. இன்னும், (அவனுக்கு முன்) பணிந்து மன்றாடவும் இல்லை.
Korece:
하나님이 그들을 벌하였는 데도 그들은 주님깨 겸손치 아니 하고 간청하지 않더라
Vietnamca:
Quả thật, TA đã trừng phạt họ nhưng họ vẫn không chịu hạ mình trước Thượng Đế của họ và cũng không chịu van xin khẩn cầu.
Ayet Linkleri: