Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

23

Sûredeki Ayet No: 

71

Ayet No: 

2744

Sayfa No: 

346

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

وَلَوِ اتَّبَعَ الْحَقُّ أَهْوَاءَهُمْ لَفَسَدَتِ السَّمَاوَاتُ وَالْأَرْضُ وَمَن فِيهِنَّ ۚ بَلْ أَتَيْنَاهُم بِذِكْرِهِمْ فَهُمْ عَن ذِكْرِهِم مُّعْرِضُونَ

Çeviriyazı: 

velevi-ttebe`a-lḥaḳḳu ehvâehüm lefesedeti-ssemâvâtü vel'arḍu vemen fîhinn. bel eteynâhüm biẕikrihim fehüm `an ẕikrihim mü`riḍûn.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

Eğer hak, onların kötü arzu ve isteklerine uysaydı, mutlaka gökler ve yer ile bunlarda bulunan kimseler bozulur giderdi. Hayır, biz onlara şan ve şereflerini getirdik; fakat onlar kendi şereflerine sırt çevirirler.

Diyanet İşleri: 

Eğer gerçek onların heveslerine uysaydı, gökler, yer ve onlarda bulananlar bozulup giderdi. Onlara, kendilerine öğüt veren bir şey getirdik; onlar ise öğütlerinden yüz çevirirler.

Abdulbakî Gölpınarlı: 

Gerçek Tanrı, onların dileklerine uysaydı elbette gökler de bozulurgiderdi, yeryüzü de, onlarda olan varlıklar da. Hayır, biz onlara kendi yüceliklerini getirdik, gösterdik, fakat onlar kendi yüceliklerinden de yüz çevirmedeler.

Şaban Piriş: 

Eğer hak onların arzularına/hevalarına uysaydı; gökler, yer ve her ikisinin de içindekiler bozulup giderdi. Hayır, biz onlara şan ve şerefleri olan (Kur’an’ı) verdik. Fakat, onlar (Kur'an'ın) zikrinden yüz çeviriyorlar.

Edip Yüksel: 

Gerçek onların arzularına uysaydı, gökler, yer ve içlerindekiler kaosa girerdi. Halbuki onlara mesajlarını verdik, ancak çokları mesajlarından yüz çevirmekte.

Ali Bulaç: 

Eğer hak, onların heva (istek ve tutku)larına uyacak olsaydı hiç tartışmasız, gökler, yer ve bunların içinde olan herkes (ve herşey) bozulmaya uğrardı. Hayır, Biz onlara kendi şan ve şeref (zikir)lerini getirmiş bulunuyoruz, fakat onlar kendi zikirlerinden yüz çeviriyorlar.

Suat Yıldırım: 

Fakat gerçek onların keyiflerine tâbi olsaydı göklerin de, yerin de, oralarda yaşayanların da düzenleri bozulur, yıkılıp giderlerdi. Halbuki Biz onlara şan ve şeref getiren, öğüt veren kitap verdik ama, ne var ki onlar bu dersten yüz çeviriyorlar. [43,31; 44; 21,50; 17,100; 4,53]

Ömer Nasuhi Bilmen: 

Eğer Hak onların hevâlarına uyacak olsa idi elbette gökler ve yer ve onlarda olanlar fesada uğramış olurdu. Hayır... Biz onlara (şereflerine vesile olacak olan) Kur´an´ı getirdik, onlar ise (kendi vesile-i şerefleri) olan Kur´an´dan yüz çevirenlerdir.

Yaşar Nuri Öztürk: 

Eğer hak onların keyiflerine uysaydı, gökler de yer de bunların içindekiler de kesinlikle fesada uğrardı. Hayır, biz onlara zikirlerini/Kur'anlarını getirdik ama onlar zikirlerinden/Kur'anlarından yüz çeviriyorlar.

Bekir Sadak: 

Sonunda onlara siddetli bir azap kapisi actigimiz zaman umitsiz kaliverdiler.*

İbni Kesir: 

Şayet hak, onların heveslerine uysaydı

Adem Uğur: 

Eğer hak, onların kötü arzu ve isteklerine uysaydı, mutlaka gökler ve yer ile bunlarda bulunanlar bozulur giderdi. Hayır, biz onlara şan ve şereflerini getirdik

İskender Ali Mihr: 

Ve Hakk, onların hevalarına tâbî olsaydı semalar, yeryüzü ve onların içinde olanlar mutlaka fesada uğrardı. Hayır, onlara zikirlerini getirdik. Fakat onlar, zikirlerinden yüz çevirenlerdir.

Celal Yıldırım: 

Eğer Hakk, onların heveslerine uymuş olsaydı, elbette göklerle yer ve ikisinde bulunanlar (düzeni bozulup) alt-üst olurdu. Hayır, biz onlara anılmalarını sağlayanı) getirdik

Tefhim ul Kuran: 

Eğer hak, onların heva (istek ve tutku)larına uyacak olsaydı hiç tartışmasız, gökler, yer ve bunların içinde olan herkes (ve her şey) bozulmaya uğrardı. Hayır, biz onlara kendi şan ve şeref (zikir)lerini getirmiş bulunmaktayız, fakat onlar kendi zikirlerinden yüz çevirmektedirler.

Fransızca: 

Si la vérité était conforme à leurs passions, les cieux et la terre et ceux qui s'y trouvent seraient, certes, corrompus. Au contraire, Nous leur avons donné leur rappel Mais ils s'en détournent.

İspanyolca: 

Si la Verdad se hubiera conformado a sus pasiones, los cielos, la tierra y los que en ellos hay se habrían corrompido. Nosotros, en cambio, les hemos traído su Amonestación, pero ellos se apartan de su Amonestación.

İtalyanca: 

Se la verità fosse consona alle loro passion, i certamente si sarebbero corrotti i cieli e la terra e quelli che vi si trovano! No, abbiamo dato loro il Monito, ma essi se ne allontanano.

Almanca: 

Und würde die Wahrheit ihren 2 Neigungen folgen, gewiß würden die Himmel und die Erde und alle, die in ihnen sind, ins Verderben fallen. Nein, sondern WIR ließen ihnen das von ihnen Erwähnte zuteil werden, dann waren sie dem von ihnen Erwähnten gegenüber abwendend.

Çince: 

假若真理顺从他们的私欲,天地万物,必然毁坏。不然, 我已把他们的教诲昭示他们,但他们背弃他们的教诲。

Hollandaca: 

Indien de waarheid hunne begeerte zou hebben gevolgd, waarlijk dan zouden de hemelen en de aarde, en alles wat er in is, bedorven zijn geweest. Maar wij hebben hun eene vermaning gezonden, en zij wenden zich er van af.

Rusça: 

А если бы истина зависела от их желаний, то сгинули бы небеса, земля и те, кто на них. Мы даровали им их Напоминание (Коран), однако они отвернулись от своего Напоминания.

Somalice: 

Hadduu Raaco Xaqu Hawadooda waxaa Fasaadi Lahaa Samooyinka iyo Dhulka iyo waxa u Dhaxeeya, waxaanse Siinay Quraanka wayse ka Jeedsan quraanka.

Swahilice: 

Na lau kuwa Haki ingeli fuata matamanio yao, basi zingeli haribika mbingu na ardhi na waliomo ndani. Bali tumewaletea ukumbusho wao, nao wanajitenga mbali na ukumbusho wao.

Uygurca: 

ئەگەر ھەقىقەت (يەنى قۇرئان) ئۇلارنىڭ نەپسى خاھىشلىرىغا بويسۇنىدىغان بولسا، ئەلۋەتتە ئاسمانلار، زېمىن ۋە ئۇلاردىكى مەخلۇقاتلار خاراب بولغان بولاتتى، ئۇنداق بولغىنى يوق، ئۇلارغا (ۋەز - نەسىھەتنى ئۆز ئىچىگە ئالغان) قۇرئاننى ئاتا قىلدۇق، ئۇلار ئۆزلىرىگە (ۋەز - نەسىھەت بولغان) قۇرئاندىن يۈز ئۆرۈيدۇ

Japonca: 

もし真理が,かれらの欲張りに相応しいものなら,天地とその間の凡てのものは,(混乱し)退廃してしまったであろう。そうではない。われはかれらへの訓戒を授けたが,かれらは訓戒から背き去ったのである。

Arapça (Ürdün): 

«ولو اتبع الحق» أي القرآن «أهواءهم» بأن جاء بما يهوونه من الشريك والولد لله، تعالى الله عن ذلك: «لفسدت السماوات والأرض ومن فيهن» خرجت عن نظامها المشاهد لوجود التمانع في الشيء عادة عند تعدد الحاكم «بل أتيناهم بذكرهم» أي القرآن الذي فيه ذكرهم وشرفهم «فهم عن ذكرهم معرضون».

Hintçe: 

और अगर कहीं हक़ उनकी नफसियानी ख्वाहिश की पैरवी करता है तो सारे आसमान व ज़मीन और जो लोग उनमें हैं (सबके सब) बरबाद हो जाते बल्कि हम तो उन्हीं के तज़किरे (जिबरील के वास्ते से) उनके पास लेकर आए तो यह लोग अपने ही तज़किरे से मुँह मोड़तें हैं

Tayca: 

และหากว่าความจริงนั้นสอดคล้องอารมณ์ใฝ่ต่ำของพวกเขาแล้ว ชั้นฟ้าทั้งหลาย และแผ่นดินและสิ่งที่อยู่ในนั้นต้องเสียหายอย่างแน่นอน แต่ทว่าเราได้นำข้อเตือนสติของพวกเขา (คืออัลกุรอาน) มาให้พวกเขาแล้ว แต่พวกเขาเป็นผู้หันหลังให้กับข้อเตือนสติของพวกเขา

İbranice: 

אילו הצדק (אלוהים) התנהג לפי יצריהם, היו נחרבים השמים והארץ ומלואם. אנו הבאנו להם את האזהרה המיועדת להם, אך הם מתעלמים ממנה

Hırvatça: 

Da se Allah za hirovima njihovim povodi, sigurno bi nestalo poretka na nebesima i Zemlji i u onom što je na njima; Mi smo im dali Opomenu ali se oni od Opomene svoje okreću.

Rumence: 

Dacă Adevărul s-ar lua după poftele lor, atunci stricăciunea ar cuprinde cerurile, pământul şi ceea ce se află între ele. Noi le-am adus o amintire, însă ei întorc spatele amintirii.

Transliteration: 

Walawi ittabaAAa alhaqqu ahwaahum lafasadati alssamawatu waalardu waman feehinna bal ataynahum bithikrihim fahum AAan thikrihim muAAridoona

Türkçe: 

Eğer hak onların keyiflerine uysaydı, gökler de yer de bunların içindekiler de kesinlikle fesada uğrardı. Hayır, biz onlara zikirlerini/Kur'anlarını getirdik ama onlar zikirlerinden/Kur'anlarından yüz çeviriyorlar.

Sahih International: 

But if the Truth had followed their inclinations, the heavens and the earth and whoever is in them would have been ruined. Rather, We have brought them their message, but they, from their message, are turning away.

İngilizce: 

If the Truth had been in accord with their desires, truly the heavens and the earth, and all beings therein would have been in confusion and corruption! Nay, We have sent them their admonition, but they turn away from their admonition.

Azerbaycanca: 

Əgər haqq (Qur’an) onların nəfslərinin istəklərinə tabe olsaydı (və ya Allah onların istədikləri kimi hərəkət etsəydi), göylər, yer və onlarda olanlar (bütün məxluqat) korlanıb gedərdi (aləm bir-birinə qarışıb nizamı pozulardı). Xeyr, Biz (müşriklərə) onlar üçün öyüd-nəsihət (və Peyğəmbər öz qövmlərindən olduğu üçün şərəf olan Qur’anı) gətirdik, onlar isə özlərinə edilən öyüd-nəsihətdən (və şərəflərindən) üz döndərirlər.

Süleyman Ateş: 

Eğer hak, onların keyiflerine uysaydı, gökler, yer ve bunların içinde bulunan kimseler bozulur, giderdi. Biz onlara Zikir'lerini getirdik fakat onlar, Zikirlerinden yüz çeviriyorlar.

Diyanet Vakfı: 

Eğer hak, onların kötü arzu ve isteklerine uysaydı, mutlaka gökler ve yer ile bunlarda bulunanlar bozulur giderdi. Hayır, biz onlara şan ve şereflerini getirdik; fakat onlar kendi şereflerine sırt çevirdiIer.

Erhan Aktaş: 

Eğer Hakk(1) onların hevâlarına(2) göre belirlenseydi gökler, yer ve onların içindekiler bozguna uğrardı. Hayır, faydalarına olacak zikirlerini(3) getirdik. Ne var ki onlar faydalarına olan zikirden(3) yüz çevirenlerdir.

Kral Fahd: 

Eğer hak, onların hevâ ve heveslerine tâbi olsaydı, gökler, yer ve içindeki herkes, mutlaka bozguna uğrardı. Oysa biz onlara, şân ve şereflerini ihtiva eden Kur'ân'ı getirdik; fakat onlar, bundan yüz çevirmektedirler.

Hasan Basri Çantay: 

Eğer Hak onların hevâ (ve heves) lerine tâbi´ olsaydı göklerde, yerde ve bunların içinde bulunan kimseler muhakkak ki fesada uğrar (nizaamından çıkar) dı. Hayır, biz onlara (ancak) zikir (ve şeref) lerini getirdik. Onlarsa kendilerinin (bu) zikrinden yüz çeviricidirler.

Muhammed Esed: 

Fakat, gerçek onların arzu ve emellerine uyacak olsaydı, şüphesiz gökler ve yer içindekilerle beraber yıkılır giderdi! Oysa, Biz (bu ilahi mesajda) onlara akılda tutmaları gereken her şeyi ulaştırdık; ne var ki, kendilerine bahşedilen bu hatırlatıcı mesajdan (umursamazlıkla) yüz çevirdiler!

Gültekin Onan: 

Eğer hak, onların heva (istek ve tutku)larına uyacak olsaydı hiç tartışmasız, gökler, yer ve bunların içinde olan herkes (ve her şey) bozulmaya uğrardı. Hayır, biz onlara kendi ´şan ve şeref´ (zikir)lerini getirmiş bulunuyoruz, fakat onlar kendi zikirlerinden yüz çeviriyorlar.

Ali Fikri Yavuz: 

Eğer Allah, onların keyflerine tabi olsaydı, göklerle yer ve bunlarda bulunan kimseler muhakkak fesada uğrardı (âlem bozulurdu). Hayır, biz onlara, izzet ve şerefleri olan Kur’an’larını getirdik de onlar, şereflerinden yüz çeviriyorlar.

Portekizce: 

E se a verdade tivesse satisfeito os seus interesses, os céus e a terra, com tudo quanto enceram, transformar-se-iam numcaos. Qual! Enviamos-lhes a Mensagem e assim mesmo a desdenharam.

İsveççe: 

Men om sanningen hade varit sådan att den överensstämde med deras önskningar, skulle himlarna och jorden ha gått under och deras invånare med dem! Nej! Vi har nu gett dem den påminnelse [de behövde] men de vänder ryggen åt påminnelsen!

Farsça: 

و اگر حق از هواهای نفس آنان پیروی می کرد، بی تردید آسمان ها و زمین و هر که در آنهاست از هم می پاشید [و تباه می شد؛ چنین نیست که حق از هواهای نفس آنان پیروی کند] بلکه کتاب [ی را که مایه شرف و سربلندی] آنان [است] به آنان داده ایم، ولی آنان از مایه شرف و سربلندی خود روی گردانند.،

Kürtçe: 

وە ئەگەر ھەق و ڕاستی شوێن ھەوا و ئارەزوی ئەوان بکەوتایە ئاسمانەکان و زەوی و ھەموو ئەوانەی تیایاندایە دەشێوان و تێکدەچوون بەسەر یەکدا بەڵکو ئێمە قورئانێکمان بۆ ھێناون کەھۆی یادخستنەوە ( و سەربەرزی)یە بۆ ئەوان بەڵام ئەوان لەبیرخستنەوە (و سەربەرزی) خۆیان پشتێکەرن

Özbekçe: 

Агар ҳақ уларнинг ҳавойи нафсларига эргашса, албатта, осмонлару ер ва улардаги кимсалар фасодга учрар эди. Йўқ! Биз уларга ўз шарафларини келтирдик. Улар эса, шарафларидан юз ўгирмоқдалар. (Ҳақ битта, яъни, Аллоҳнинг динидир. Ҳамма ҳаққа эргашмоғи лозим. Чунки ҳақ битта, одамларнинг ҳавойи нафслари эса, чексиздир. Инчунин, ҳавойи нафс ила ҳақиқатга эришиб бўлмайди. Қачон ҳавойи нафснинг кўйига тушилса, фасодга учралади. Аллоҳдан келган ҳақ–Ислом одамларни йўлга солиши керак. Аммо одамлар у ҳақдан–Исломдан юз ўгирмоқдалар. Ҳақни–Исломни ҳавойи нафсларига эргаштиришни истайдилар. Биз келтирган Қуръон–Ислом–ҳақ улар учун шарафдир. Ким ҳаққа эргашса, амал қилса, шон-шарафга эга бўлади.)

Malayca: 

Dan kalaulah kebenaran itu tunduk menurut hawa nafsu mereka, nescaya rosak binasalah langit dan bumi serta segala yang adanya. (Bukan sahaja Kami memberikan ugama yang tetap benar) bahkan Kami memberi kepada mereka Al-Quran yang menjadi sebutan baik dan mendatangkan kemuliaan kepada mereka; maka Al- Quran yang demikian keadaannya, mereka tidak juga mahu menerimanya;

Arnavutça: 

E, sikur e Vërteta (Kur’ani) të pasonte sipas dëshirave të tyre, do të shkatërroheshin qiejt dhe Toka dhe gjithçka që gjendet në to. Jo, Na, atyre – u kemi dërguar përkujtimin (Kur’anin), pro ata shmangen nga ai.

Bulgarca: 

А ако истината следваше техните страсти, непременно щяха да се разрушат и небесата, и земята, и всички, които са по тях. Въпреки че им дадохме [Корана-] тяхното напомняне, те от своето напомняне се отдръпват.

Sırpça: 

Када би Аллах ствари усклађивао према прохтевима њиховим, сигурно би нестало поретка на небесима и на Земљи и у оном што је на њима. Ми смо им дали Кур’ан, славу њихову, али се они од славе своје окрећу.

Çekçe: 

Kdyby pravda následovala jejich učení scestná, věru by byla nebesa a země a vše, co mezi nimi je, zkaženo. Však nikoliv, My přinesli jsme jim napomenutí jejich, však oni od připomenutí svého se odvracejí.

Urduca: 

اور حق اگر کہیں اِن کی خواہشات کے پیچھے چلتا تو زمین اور آسمان اور ان کی ساری آبادی کا نظام درہم برہم ہو جاتا نہیں، بلکہ ہم ان کا اپنا ہی ذکر اُن کے پاس لائے ہیں اور وہ اپنے ذکر سے منہ موڑ رہے ہیں

Tacikçe: 

Агар ҳақ аз паи ҳавасҳояшон мерафт, осмонҳо- ву замин ва ҳар кӣ дар онҳост, ҳалок мешуд. Вале Мо пан; даш, он фиристодем ва онҳо аз пандашон рӯйгардон шуданд.

Tatarca: 

Коръән яки пәйгамбәр аларның теләгенә, нәфесләренә иярә торган булса иде, әлбәттә, җир вә күкләр һәм җир, күкләрдә булган һәрнәрсә бозылыр, яраксыз булыр иде. Бәлки Без аларга һәрнәрсәдән хәбәр бирүче хакыйкый вәгазь китабы Коръәнне бирдек, алар исә Коръәннән баш тартучылар.

Endonezyaca: 

Andaikata kebenaran itu menuruti hawa nafsu mereka, pasti binasalah langit dan bumi ini, dan semua yang ada di dalamnya. Sebenarnya Kami telah mendatangkan kepada mereka kebanggaan (Al Quran) mereka tetapi mereka berpaling dari kebanggaan itu.

Amharca: 

አላህም ዝንባሌዎቻቸውን በተከተለ ኖሮ ሰማያትና ምድር በውስጣቸውም ያለው ሁሉ በእርግጥ በተበላሸ ነበር፡፡ ይልቁንም ክብራቸው ያለበትን ቁርኣን አመጣንላቸው፡፡ እነርሱም ከክብራቸው ዘንጊዎች ናቸው፡፡

Tamilce: 

உண்மையாளன் (-அல்லாஹ்) அவர்களது விருப்பங்களை பின்பற்றி (காரியங்களை நடத்தி)னால் வானங்களும், பூமியும் இன்னும், அவற்றில் உள்ளவர்களும் நாசமடைந்து இருப்பார்கள். மாறாக, அவர்களுக்கு உரிய விளக்கத்தை நாம் அவர்களுக்கு விவரித்துவிட்டோம். ஆனால், அவர்கள் தங்களுக்கு கூறப்பட்ட விளக்கத்தை புறக்கணிக்கிறார்கள்.

Korece: 

아마도 그 진리가 그들의 욕망을 따랐다면 하늘과 땅과 그 리고 그 안에 있는 모든 것이 무 질서속에 있었으리라 하나님이 그들에게 교훈을 보냈는데도 그들 은 그 교훈에 등을 돌리더라

Vietnamca: 

Nếu Chân Lý hùa theo những điều ham muốn của họ thì các tầng trời, trái đất và vạn vật giữa trời đất chắc chắn sẽ sụp đổ. Không, TA đã ban cho họ Lời Nhắc Nhở nhưng họ quay lưng với Lời Nhắc Nhở dành cho họ.