Arapça:
فَأَنجَيْنَاهُ وَأَهْلَهُ إِلَّا امْرَأَتَهُ قَدَّرْنَاهَا مِنَ الْغَابِرِينَ
Çeviriyazı:
feenceynâhü veehlehû ille-mraeteh. ḳaddernâhâ mine-lgâbirîn.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Bunun üzerine onu ve ailesini kurtardık. Yalnız karısı müstesna; onun geride (azaba uğrayanların içinde) kalmasını takdir ettik.
Diyanet İşleri:
Bunun üzerine onu ve ailesini kurtardık, yalnız karısının geride kalanlardan olmasını gerekli bulduk.
Abdulbakî Gölpınarlı:
Derken, onu ve ailesini kurtardık, ancak karısını kurtarmadık, onun, geri kalanlarla kalmasını takdir etmiştik.
Şaban Piriş:
O’nu ve ailesini kurtardık. Yalnız, geride kalanlardan olmasını takdir ettiğimiz karısı hariç.
Edip Yüksel:
Biz de onu ve ailesini kurtardık, yalnız karısı hariç; onu geride kalanlardan saydık.
Ali Bulaç:
Biz de, onu ve ailesini kurtardık, yalnızca karısı hariç; onu geride (azap içinde kalanlar arasında) takdir ettik.
Suat Yıldırım:
Biz onu, ailesini ve beraberinde olanları kurtardık.Yalnız eşinin geride kalıp azaba uğrayanlardan olmasını takdir etmiştik.
Ömer Nasuhi Bilmen:
Binaenaleyh O´nu ve bütün hanedanını necâta erdirdik, zevcesi müstesna. Onu takdirimizle azapta bâki kalanlardan kıldık.
Yaşar Nuri Öztürk:
Bunun üzerine onu ve ailesini kurtardık. Karısı hariç. Onu, arkada kalanlardan biri olarak takdir etmiştik.
Bekir Sadak:
Yoksa, karanin ve denizin karanliklarinda size yol bulduran, ruzgarlari rahmetinin onunde mujdeci gonderen mi? Allah´in yaninda baska bir tanri mi? Allah, kostuklari eslerden yucedir.
İbni Kesir:
Bunun üzerine onu ve ailesini kurtardık. Yalnız karısının geride kalanlardan olmasını takdir ettik.
Adem Uğur:
Bunun üzerine onu ve ailesini kurtardık. Yalnız karısı müstesna
İskender Ali Mihr:
Böylece onu ve ailesini, hanımı hariç (olmak üzere) kurtardık. Onu geride kalanlardan taktir ettik.
Celal Yıldırım:
Biz, Lût´u da, ailesini de kurtardık
Tefhim ul Kuran:
Biz de, onu ve ailesini kurtardık, yalnızca karısı hariç
Fransızca:
Nous le sauvâmes ainsi que sa famille, sauf sa femme pour qui Nous avions déterminé qu'elle serait du nombre des exterminés.
İspanyolca:
Les preservamos del castigo, a él y a su familia, salvo a su mujer. Determinamos que fuera de los que se rezagaran.
İtalyanca:
Lo salvammo insieme con sua famiglia, eccetto sua moglie, per la quale decidemmo che fosse tra coloro che sarebbero stati annientati.
Almanca:
Dann erretteten WIR ihn und seine Familie außer seiner Ehefrau, sie bestimmten WIR unter den Untergehenden.
Çince:
我就拯救了他和他的信徒,他的妻子除外,我已预定她和其余的人同受刑罚。
Hollandaca:
Daarom bevrijdden wij hem en zijn gezin, behalve zijne vrouw, omtrent welke wij besloten, dat zij een van hen zou zijn, die achter zouden blijven om verdelgd te worden.
Rusça:
Мы спасли его вместе с его семьей, кроме его жены. Мы предопределили ей оказаться в числе оставшихся позади.
Somalice:
Waana Korinay Isagii iyo Ehelkiisii Haweenaydiisii mooyee, waxaan ku Qaddarray (ka dhignay) kuwa Halaagsami.
Swahilice:
Basi tukamwokoa yeye na ahali zake, isipo kuwa mkewe; tukamkadiria katika walio baki nyuma.
Uygurca:
بىز ئۇنى ۋە خوتۇنىدىن باشقا تەۋەلىرىنى قۇتقۇزدۇق، تەقدىرىمىز بىلەن ئۇنى (يەنى خوتۇنىنى ئازابقا) قالغۇچىلاردىن قىلدۇق
Japonca:
だがわれは,かれ(ルート)の妻を除いてかれとかれの一家を救い,かの女を後に残すことにした。
Arapça (Ürdün):
«فأنجيناه وأهله إلا امرأته قدرناها» جعلناها بتقديرنا «من الغابرين» الباقين في العذاب.
Hintçe:
ग़रज हमने लूत को और उनके ख़ानदान को बचा लिया मगर उनकी बीवी कि हमने उसकी तक़दीर में पीछे रह जाने वालों में लिख दिया था
Tayca:
แล้วเราได้ช่วยเขาและบริวารของเขา ให้รอดพ้น เว้นแต่ภรรยาของเขา เราได้กำหนดให้นางอยู่ในหมู่ผู้ถูกทำลาย
İbranice:
ואז חילצנו אותו ואת משפחתו, מלבד אשתו (המרגלת) אשר פסקנו כי תהיה בין המוכחדים
Hırvatça:
Mi smo spasili njega i porodicu njegovu, osim žene njegove. Mi smo odredili da bude među onima koji su ostali i nastradali,
Rumence:
Noi l-am mântuit pe el şi pe ai săi în afară de femeia lui, căci am sortit-o să fie între cei rămaşi în urmă.
Transliteration:
Faanjaynahu waahlahu illa imraatahu qaddarnaha mina alghabireena
Türkçe:
Bunun üzerine onu ve ailesini kurtardık. Karısı hariç. Onu, arkada kalanlardan biri olarak takdir etmiştik.
Sahih International:
So We saved him and his family, except for his wife; We destined her to be of those who remained behind.
İngilizce:
But We saved him and his family, except his wife; her We destined to be of those who lagged behind.
Azerbaycanca:
Buna görə də Biz onu və ailəsini xilas etdik, yalnız övrətini (əzab içində) qalanlardan olmasını təqdir etdik. (Canında nə olduğunu bildiyimiz üçün onun barəsində əzəldən belə hökm verdik).
Süleyman Ateş:
Biz de onu ve ailesini kurtardık, yalnız karısının (azabda) kalanlardan olmasını takdir ettik.
Diyanet Vakfı:
Bunun üzerine onu ve ailesini kurtardık. Yalnız karısı müstesna; onun geride (azaba uğrayanların içinde) kalmasını takdir ettik.
Erhan Aktaş:
Bunun üzerine onu ve taraftarlarını kurtardık; karısı hariç. Onun geride kalanlardan olmasını uygun gördük.
Kral Fahd:
Bunun üzerine onu ve ailesini kurtardık. Yalnız karısı müstesna onun geride (azaba uğrayanların içinde) kalmasını takdir ettik.
Hasan Basri Çantay:
Bunun üzerine biz de hem onun, hem geri kalanlardan olmasını takdîr etdiğimiz karısından, başka bütün haanedânını kurtardık.
Muhammed Esed:
Ve bunun üzerine Biz de o´nu ve ailesini kurtardık, yalnızca karısının geride kalanlar arasında olmasını gerekli gördük.
Gültekin Onan:
Biz de, onu ve ehlini (ailesini) kurtardık, Yalnızca karısı hariç
Ali Fikri Yavuz:
Bunun üzerine biz de Lût’u ve âilesini kurtardık
Portekizce:
Mas o salvamos, juntamente com sua família, exceto sua mulher, que somamos ao número dos deixados para trás.
İsveççe:
Och Vi räddade honom och hela hans hus utom hans hustru, som enligt Vår vilja var en bland dem som stannade kvar;
Farsça:
پس او و خانواده اش را نجاتدادیم مگر همسرش را که مقدر کرده بودیم در باقی ماندگان [در شهر برای هلاکت بماند.]
Kürtçe:
ئەمجا ئێمە لوط و خێزانەکەیمان ڕزگار کرد جگە لەھاوسەرەکەی کەبڕیارمان دا ئەو(ھاوسەرەکەی) لەجێماوان بێت لەسزادائەمجا ئێمە خۆی وشوێنکەوتوانیمان ڕزگار کرد جگە لەخێزانەکەی کە لەتیاچووان بوو
Özbekçe:
Бас, Биз унга ва хотинидан бошқа аҳлига нажот бердик. У(хотин)нинг азобда қолгувчилар ичида бўлишини тақдир қилдик.
Malayca:
Lalu Kami selamatkan Nabi Lut dan keluarganya serta pengikut-pengikutnya, kecuali isterinya, Kami takdirkan dia menjadi dari golongan yang tertinggal dalam azab.
Arnavutça:
Dhe Ne, i kemi shpëtuar ata dhe familjen e tij (të gjithë), pos gruas së tij, që ajo të mbetet me të dënuarit.
Bulgarca:
И спасихме него и неговото семейство освен жена му. Отредихме тя да бъде от оставащите.
Sırpça:
И Ми смо спасили њега и његову породицу, осим његове жене. Ми смо одредили да она остане с онима који ће казну искусити.
Çekçe:
A zachránili jsme jej i jeho rodinu kromě ženy jeho, neboť jsme již určili, aby byla mezi těmi, kdož se opozdili.
Urduca:
آخر کار ہم نے بچا لیا اُس کو اور اُس کے گھر والوں کو، بجز اُس کی بیوی کے جس کا پیچھے رہ جانا ہم نے طے کر دیا تھا
Tacikçe:
Ӯ ва касонаш, ғайри занашро, наҷот додем. Чунон хостем, ки он зан аз бозмондагон бошад.
Tatarca:
Без Лутны вә аның әһелен коткардык, мәгәр хатынын коткармадык, бәлки ґәзабта калучылардан итеп тәкъдир иттек. Чөнки ул хатын азган кавемгә яшерен ярдәм итүче иде.
Endonezyaca:
Maka Kami selamatkan dia beserta keluarganya, kecuali isterinya. Kami telah mentakdirkan dia termasuk orang-orang yang tertinggal (dibinasakan).
Amharca:
እርሱንና ቤተሰቦቹንም አዳን፡፡ ሚስቱ፤ ብቻ ስትቀር፡፡ (በጥፋቱ ውስጥ) ከቀሪዎቹ አደረግናት፡፡
Tamilce:
ஆக, அவருடைய மனைவியைத் தவிர நாம் அவரையும் அவருடைய குடும்பத்தையும் பாதுகாத்தோம். (ஊரில்) மிஞ்சி இருப்பவர்களில் அவளை (இருக்க வைத்து நமது தண்டனை இறங்கும்போது அவள் அழிக்கப்படவேண்டும் என்று) முடிவு செய்தோம்.
Korece:
하나님은 그와 그의 추종자 들을 구하였으나 그의 부인은 제 외하여 벌을 내렸노라
Vietnamca:
Bởi thế, TA đã giải cứu (Lut) và gia đình của Y ngoại trừ vợ của Y. TA đã sắp đặt cho ả ở lại trong đám người bị tiêu diệt kia.
Ayet Linkleri: