Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

27

Sûredeki Ayet No: 

35

Ayet No: 

3194

Sayfa No: 

379

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

وَإِنِّي مُرْسِلَةٌ إِلَيْهِم بِهَدِيَّةٍ فَنَاظِرَةٌ بِمَ يَرْجِعُ الْمُرْسَلُونَ

Çeviriyazı: 

veinnî mürsiletün ileyhim bihediyyetin fenâżiratüm bime yerci`u-lmürselûn.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

Ben (şimdi) onlara bir hediye göndereyim de, bakayım elçiler ne (gibi bir sonuç) ile dönecekler.

Diyanet İşleri: 

Melike: "Doğrusu hükümdarlar bir şehre girdikleri zaman orasını bozarlar, onurlu kimselerini aşağılık yaparlar. İşte böyle davranırlar. Ben onlara bir hediye göndereyim de, elçilerin ne ile döneceklerine bakayım" dedi.

Abdulbakî Gölpınarlı: 

Onlara bir armağan göndereyim de bakalım elçiler, dönüp ne cevap getirecekler?

Şaban Piriş: 

Ben, onlara bir hediye göndereceğim, bakalım elçiler neyle geri dönecekler?

Edip Yüksel: 

Onlara bir armağan göndereyim de, bakayım elçiler nasıl bir tepki ile dönecekler.

Ali Bulaç: 

Ben onlara bir hediye göndereyim de, bir bakayım elçiler neyle dönerler.

Suat Yıldırım: 

Bunun içindir ki, ben şimdi onlara bir hediye gönderip elçilerimin ne gibi bir cevap getireceklerini bekleyeceğim.”

Ömer Nasuhi Bilmen: 

«Ve muhakkak ki, ben onlara bir hediye ile (bir heyet) göndereceğim, artık gönderilenlerin ne ile dönüp geleceklerine bakacağım.»

Yaşar Nuri Öztürk: 

Şimdi ben onlara bir hediye göndereceğim ve bakacağım elçiler neyle geri dönecekler.

Bekir Sadak: 

Suleyman «Tahtini onun tanimiyacagi hale getirin, bakalim taniyabilecek mi yoksa tanimayacak mi?» dedi.

İbni Kesir: 

Ben, onlara bir hediyye göndereyim de elçilerin ne ile döneceklerine bakayım.

Adem Uğur: 

Ben (şimdi) onlara bir hediye göndereyim de, bakayım elçiler ne (gibi bir sonuç) ile dönecekler.

İskender Ali Mihr: 

Ve muhakkak ki ben onlara hediye ile resûller göndereceğim. Böylece bakalım resûller (elçiler) ne ile dönecekler?

Celal Yıldırım: 

«Doğrusu ben onlara bir he diye göndereyim de elçilerin ne (haber) ile döneceğine bir bakayım» dedi.

Tefhim ul Kuran: 

«Ben onlara bir hediye göndereyim de, bir bakayım elçiler neyle dönerler.»

Fransızca: 

Moi, je vais leur envoyer un présent, puis je verrai ce que les envoyés ramèneront".

İspanyolca: 

Yo, en cambio, voy a enviarles un regalo y ver con qué regresan los enviados».

İtalyanca: 

Io gli invierò un dono e valuterò cio che i messi riporteranno».

Almanca: 

Und ich werde ihnen ein Geschenk zukommen lassen, dann werde ich sehen, womit die Entsandten zurückkommen."

Çince: 

我必定要派人送礼物去给他们,然后,等待着看使臣带回什么消息来。

Hollandaca: 

Maar ik zal hun geschenken zenden, en ik zal wachten, om de nadere inlichtingen te vernemen, welke degenen zullen terugbrengen, die derwaarts worden afgezonden.

Rusça: 

Я пошлю им дары и посмотрю, с чем вернутся послы".

Somalice: 

Waxaanse u Diri Hadyad waxaana Eegi waxay La soo Noqdaan kuwa la Diray.

Swahilice: 

Lakini mimi nitawapelekea zawadi, nami nitangoja watakayo rudi nayo wajumbe.

Uygurca: 

مەن چوقۇم ئۇلارغا سوۋغا ئەۋەتىمەن، ئەلچىلەرنىڭ نېمە خەۋەر ئېلىپ كېلىدىغانلىقىغا قارايمەن»

Japonca: 

それでわたしは,かれらに贈物を届けましよう。そして使節がどんな(返事を)持ち帰るか見ましょう。」

Arapça (Ürdün): 

«وإني مرسلة إليهم بهدية فناظرة بم يرجع المرسلون» من قبول الهدية أو ردها إن كان ملكاً قبلها أو نبياً لم يقبلها فأرسلت خدماً ذكوراً وإناثاً ألفاً بالسوية وخمسمائة لبنة من الذهب وتاجاً مكللا بالجواهر ومسكاً وعنبراً وغير ذلك مع رسول بكتاب فأسرع الهدهد إلى سليمان يخبره الخبر فأمر أن تضرب لبنات الذهب والفضة وأن تبسط من موضعه إلى تسعة فراسخ ميداناً وأن يبنوا حوله حائطاً مشرفاً من الذهب والفضة وأن يؤتي بأحسن دواب البر والبحر مع أولاد الجن عن يمين الميدان وشماله.

Hintçe: 

और मैं उनके पास (एलचियों की माअरफ़त कुछ तोहफा भेजकर देखती हूँ कि एलची लोग क्या जवाब लाते हैं) ग़रज़ जब बिलक़ीस का एलची (तोहफा लेकर) सुलेमान के पास आया

Tayca: 

“และแท้จริงฉันจะส่งของกำนัลไปให้พวกเขา แล้วฉันจะเฝ้าคอยดูว่า ผู้ที่ถูกส่งไปนั้นจะกลับมาอย่างไร ?”

İbranice: 

והנה, אני שולחת להם מתנה, ואחכה לאשר ישיבו לשליחים

Hırvatça: 

"Poslat ću im jedan dar i vidjet ću sa čime će se izaslanici vratiti."

Rumence: 

Pe când eu, le voi trimite un dar şi voi aştepta ce-mi vor aduce înapoi solii.”

Transliteration: 

Wainnee mursilatun ilayhim bihadiyyatin fanathiratun bima yarjiAAu almursaloona

Türkçe: 

"Şimdi ben onlara bir hediye göndereceğim ve bakacağım elçiler neyle geri dönecekler."

Sahih International: 

But indeed, I will send to them a gift and see with what [reply] the messengers will return."

İngilizce: 

But I am going to send him a present, and (wait) to see with what (answer) return (my) ambassadors.

Azerbaycanca: 

Mən onlara bir hədiyyə göndərəcəyəm; görüm elçilər nə ilə qayıdacaqlar! (Əgər Süleyman peyğəmbərdirsə, onu rədd edər; yox, əgər ancaq bir padşahdırsa, qəbul edər).

Süleyman Ateş: 

Ben onlara bir hediye göndereyim de bakayım elçiler ne ile dönecekler.

Diyanet Vakfı: 

Ben (şimdi) onlara bir hediye göndereyim de, bakayım elçiler ne (gibi bir sonuç) ile dönecekler.

Erhan Aktaş: 

“Onlara hediyeler göndereyim. Bakalım elçiler nasıl bir cevapla dönecekler?”

Kral Fahd: 

Ben (şimdi) onlara bir hediye göndereyim de, bakayım elçiler ne (gibi bir sonuç) ile dönecekler.

Hasan Basri Çantay: 

«Ben onlara bir hediyye göndereyim de elçiler ne (cevab) ile dönecek, bakayım».

Muhammed Esed: 

Bunun içindir ki, bu (mektup sahiplerine) bir hediye gönderecek ve elçilerin nasıl bir tepkiyle döneceklerini bekleyeceğim."

Gültekin Onan: 

&quot

Ali Fikri Yavuz: 

Ben onlara (Süleyman’a) bir (heyetle) hediye göndereyim de bakayım, elçiler ne ile dönecekler (hediyem kabul mü edilecek, yoksa red mi edilecek)?” (*) Dikkat! Secde âyetidir.

Portekizce: 

Porém, eu lhes enviarei presente, e esperarei, para ver com que voltarão os emissários.

İsveççe: 

Men jag vill sända gåvor till [Salomo och hans hov] och avvakta det [svar] som sändebuden för med sig tillbaka."

Farsça: 

من به سوی آنان هدیه ای [قابل توجه] می فرستم، پس با تأمل می نگرم که فرستادگان با چه پاسخی بر می گردند؟

Kürtçe: 

جا من دیارییەکی بەنرخ و گەورەیان بۆ دەنێرم ئەمجا چاوەڕوان دەکەم کەنێردراوەکان بەچیەوە دەگەڕێنەوە

Özbekçe: 

Мен уларга бир ҳадя юборурман, кўрай-чи, элчилар нима билан қайтар эканлар», деди.

Malayca: 

"Dan bahawa aku hendak menghantarkan hadiah kepada mereka, kemudian aku akan menunggu, apakah balasan yang akan dibawa balik oleh utusan-utusan kita"

Arnavutça: 

Unë, do t’ju dërgoj atyre një dhuratë dhe do të shoh se me çka do të kthehen të deleguarit”.

Bulgarca: 

Ще им изпратя подарък и ще видя с какво ще се върнат пратениците.”

Sırpça: 

„Послаћу им један дар и видећу са чиме ће изасланици да се врате.“

Çekçe: 

Já však pošlu Šalomounovi dar a vyčkám, s čím navrátí se vyslanci moji.'

Urduca: 

میں اِن لوگوں کی طرف ایک ہدیہ بھیجتی ہوں، پھر دیکھتی ہوں کہ میرے ایلچی کیا جواب لے کر پلٹتے ہیں"

Tacikçe: 

Ман ҳадяе наздашон мефиристам ва менигарам, ки қосидон чӣ ҷавоб меоваранд».

Tatarca: 

Мин Сөләйманга бүләкләр белән илчеләр җибәрәмен, соңра карармын, илчеләр нәрсә белән кайтырлар, минем бүлегемне кабул итеп алырлармы, юкмы? Бәлкыйсның җибәргән бүләкләре: биш йөз кол, биш йөз җария, биш йөз алтын кирпече һәм башка бәяле нәрсәләр иде.

Endonezyaca: 

Dan sesungguhnya aku akan mengirim utusan kepada mereka dengan (membawa) hadiah, dan (aku akan) menunggu apa yang akan dibawa kembali oleh utusan-utusan itu".

Amharca: 

«እኔም ወደእነርሱ ገጸ በረከትን የምልክና መልክተኞቹ በምን እንደሚመለሱ የምጠባበቅ ነኝ፡፡»

Tamilce: 

“நிச்சயமாக நான் அவர்களிடம் (என் அரசவை தூதர்களுடன்) ஓர் அன்பளிப்பை அனுப்புகிறேன். (நான் அனுப்பிய அந்த) தூதர்கள் என்ன பதிலை திரும்பக் கொண்டு வருகிறார்கள் என்று பார்க்கிறேன். (அதன் பின்னர் முடிவு செய்கிறேன்.)”

Korece: 

그러므로 내가 그들에게 하 나의 선물을 보내리니 사신들이 어떤 응답을 가지고 오는지 기다 려 보자

Vietnamca: 

“Trẫm quyết định sai sứ thần mang lễ vật đi triều cống họ và đợi xem các sứ thần sẽ mang điều phúc đáp gì trở về.”