Arapça:
لَهُمْ فِيهَا زَفِيرٌ وَهُمْ فِيهَا لَا يَسْمَعُونَ
Çeviriyazı:
lehüm fîhâ zefîruv vehüm fîhâ lâ yesme`ûn.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Orada onların bir inlemeleri vardır. Bunlar orada (sağır olup) bir şey de işitemezler.
Diyanet İşleri:
Orada onlara ah etmek vardır; birşey de işitemezler.
Abdulbakî Gölpınarlı:
Orada şiddetle inleyerek nefes alacak onlar ve onlar, orada hiçbir şey duymayacaklar.
Şaban Piriş:
Onlar için bir inleme ve soluma vardır! Ve onlar orada (hiçbir şey) işitmezler.
Edip Yüksel:
Onlar için orada iç çekip inlemek vardır; hiç bir şey de işitemezler.
Ali Bulaç:
Orda kendileri için, 'kemikleri çatırdatan inlemeler' vardır. Onlar orda işitmezler de.
Suat Yıldırım:
Onlar orada inim inim inleyecekler, kendilerini sevindirecek hiçbir haber de işitmeyeceklerdir.
Ömer Nasuhi Bilmen:
Onlar için orada gayet şiddetli bir nefes alma vardır ve onlar orada (hiçbir şey) işitemezler.
Yaşar Nuri Öztürk:
Onlar için orada derin bir iç çekiş var. Ve onlar orada hiçbir şey işitmezler.
Bekir Sadak:
Dogrusu bu Kuran´da, kulluk eden kimeselere bildiri vardir.
İbni Kesir:
Orada inim inim inleyecekler ve bir şey de işitmeyeceklerdir.
Adem Uğur:
Orada onlara inim inim inlemek düşer. Yine onlar orada (hiçbir iyi haber) duymazlar.
İskender Ali Mihr:
Onlar, orada (ızdırap ile) inlerler. Ve onlar, orada (bir şey) işitmezler.
Celal Yıldırım:
Onlara, orada ah, vah edip inlemek vardır ve orada bir şey de işitmiyeceklerdir.
Tefhim ul Kuran:
Orda kendileri için, ´kemikleri çatırdatan inlemeler´ vardır. Onlar orda işitmezler de.
Fransızca:
Ils y pousseront des gémissements, et n'y entendront rien.
İspanyolca:
Gemirán en ella, pero no oirán en ella.
İtalyanca:
Colà gemeranno, ma nessuno li ascolterà».
Almanca:
Darin 2 stöhnen sie, und sie hören darin nicht.
Çince:
他们在其中将经常叹息,他们在其中将一无所闻。
Hollandaca:
Op die plaats zullen zij angstig zuchten, en zij zullen er niets hooren.
Rusça:
Там они будут стенать при выдохе, но ничего не услышат.
Somalice:
waxay ku Yeelan Dhexdeeda Qaylo, waxna Dhexdeeda kuma Maqlaan.
Swahilice:
Lao wao humo ni kupiga mayowe, na wala hawatasikia (jenginelo).
Uygurca:
ئۇلار دوزاختا ھەمىشە پەرياد چېكىدۇ، (ئازابنىڭ قاتتىقلىقىدىن) ئۇلار دوزاختا ھېچ نەرسىنى ئاڭلىمايدۇ
Japonca:
かれらはその中で呻く,そこでは(外に何も)聞こえないであろう。
Arapça (Ürdün):
«لهم» للعابدين «فيها زفير وهم فيها لا يسمعون» شيئاً لشدة غليانها. ونزل لما قال ابن الزبعري عبد عزير والمسيح والملائكة فهم في النار على مقتضى ما تقدم.
Hintçe:
उन लोगों की दोज़ख़ में चिंघाड़ होगी और ये लोग (अपने शोर व ग़ुल में) किसी की बात भी न सुन सकेंगे
Tayca:
สำหรับพวกเขาในนรกนั้นมีแต่เสียงครวญครางและพวกเขาในนรกนั้นจะไม่ได้ยินมันเลย
İbranice:
ושם להם אנקה, והם שם לא ישמעו דבר
Hırvatça:
U njemu će prigušeno uzdisati, u njemu ništa radosno neće čuti.
Rumence:
vor avea numai gemete şi nu vor auzi nimic (altceva).”
Transliteration:
Lahum feeha zafeerun wahum feeha la yasmaAAoona
Türkçe:
Onlar için orada derin bir iç çekiş var. Ve onlar orada hiçbir şey işitmezler.
Sahih International:
For them therein is heavy sighing, and they therein will not hear.
İngilizce:
There, sobbing will be their lot, nor will they there hear (aught else).
Azerbaycanca:
Onları orada inilti (ah-nalə) gözləyir. Onlar orada (heç bir xoş söz) eşitməzlər.
Süleyman Ateş:
Onlar için bir inleme ve soluma vardır! Ve onlar orada (azabın dehşeti içinde hiçbir şey) işitmezler.
Diyanet Vakfı:
Orada onlara inim inim inlemek düşer. Yine onlar orada (hiçbir iyi haber) duymazlar.
Erhan Aktaş:
Onlar için orada bir inleme vardır ve onlar orada kendi inlemelerinden başka bir şey işitmezler.
Kral Fahd:
Orada onlara inim inim inlemek düşer. Yine onlar orada (hiçbir iyi haber) duymazlar.
Hasan Basri Çantay:
Orada (hakları) inim inim inlemekdir onların (tapılanların). Bunlar orada da (sağır olub bir şey) duymayacaklardır.
Muhammed Esed:
Orada onların payına ah edip inlemek düşecek; ve orada (başka) bir şey işitmeyecekler.
Gültekin Onan:
Orda kendileri için ´kemikleri çatırdatan inlemeler´ vardır. Onlar orda işitmezler de.
Ali Fikri Yavuz:
Öyle ki, o putlara tapanların, orada iniltileri vardır, ve onlar orada hiç bir merhamet sesi duymazlar.
Portekizce:
Onde se lamentarão mas não serão ouvidos.
İsveççe:
I [helvetet] skall vara klagan och jämmer, men [själva] skall de inte höra något [av detta].
Farsça:
آنان در دوزخ، نعره های دردناکی دارند و در آنجا [سخنی امیدوار کننده] نمی شنوند.
Kürtçe:
بۆ ئەو (دۆزەخیانە) ھەیە لەدۆزەخدا ھەناسەی سارد ھەڵکێشان وەئەوان لەوێدا (لەدۆزەخدا) ھیچ نابیستن
Özbekçe:
У ерда уларга инграш бордир. Улар у ерда эшитмаслар.
Malayca:
Mereka mendayu-dayu (kesakitan) di dalam neraka, dan mereka pula di situ tidak dapat mendengar sesuatu yang menyenangkan.
Arnavutça:
Ata do të kenë në të (zjarr) gërhamë (frymënxjerrje me zë) dhe ata në të (zjarr) nuk do të dëgjojnë (asgjë).
Bulgarca:
В него ще стенат и не ще чуват.
Sırpça:
У њему ће да уздишу пригушено, у њему ништа неће чути.
Çekçe:
A bude tam pro ně jen sténání, však nebudou v něm slyšeni.
Urduca:
وہاں وہ پھنکارے ماریں گے اور حال یہ ہو گا کہ اس میں کان پڑی آواز نہ سنائی دے گی
Tacikçe:
Онон дар ҷаҳаннам фарёд мекашанд ва дар он ҷо ҳеҷ намешунаванд.
Tatarca:
Ут эчендә аларның сулаулары каты булыр, ләкин алар анда үзләренең сулышларын вә башка тавышны ишетмәсләр чөнки ут бик каты кайнар.
Endonezyaca:
Mereka merintih di dalam api dan mereka di dalamnya tidak bisa mendengar.
Amharca:
ለእነርሱ በእርሷ ውስጥ መንሰቅሰቅ አላቸው፡፡ እነርሱም በውስጧ (ምንንም) አይሰሙም፡፡
Tamilce:
அவர்களுக்கு அதில் கடுமையாக மூச்சு இறைத்தல் உண்டு. இன்னும், அவர்கள் அதில் (பிறரின் சத்தத்தை) செவியுற மாட்டார்கள்.
Korece:
그곳에 그들을 위한 번민 의 소리는 있으나 그들은 듣지 못 하니라
Vietnamca:
Trong đó, họ sẽ rên rỉ và sẽ không nghe thấy gì.
Ayet Linkleri: