Arapça:
فَجَعَلَهُمْ جُذَاذًا إِلَّا كَبِيرًا لَّهُمْ لَعَلَّهُمْ إِلَيْهِ يَرْجِعُونَ
Çeviriyazı:
fece`alehüm cüŝeŝen illâ kebîral lehüm le`allehüm ileyhi yerci`ûn.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Derken o, bunları parça parça etti. Yalnız kendisine başvursunlar diye onların büyüğünü sağlam bıraktı.
Diyanet İşleri:
Hepsini paramparça edip, içlerinden büyüğünü ona başvursunlar diye, sağlam bıraktı.
Abdulbakî Gölpınarlı:
Onları paramparça etti, yalnız, ona baş vursunlar diye büyüklerini bıraktı.
Şaban Piriş:
Sonunda İbrahim hepsini paramparça edip içlerinden büyüğünü ona müracaat ederler diye (sağlam) bıraktı.
Edip Yüksel:
Hepsini param parça etti; ancak belki ona danışırlar diye en büyüklerine dokunmadı.
Ali Bulaç:
Böylece o, yalnızca büyükleri hariç olmak üzere onları paramparça etti; belki ona başvururlar diye.
Suat Yıldırım:
Onların bütün putlarını paramparça etti, yalnız, halk, belki de olup biten olay hakkında kendisine sorarlar düşüncesiyle, onların büyüklerine dokunmadı.
Ömer Nasuhi Bilmen:
Artık onları parça parça etti. Ancak onların bir büyüğünü değil, belki kendisine müracaat ederler diye.
Yaşar Nuri Öztürk:
Sonunda onları parça parça etti. Yalnız en büyüklerini bıraktı ki, dönüp ona başvurabilsinler.
Bekir Sadak:
(64-65) Kendi kendilerine: «Dogrusu siz haksizsiniz"
İbni Kesir:
Derken hepsini paramparça edip içlerinden büyüğünü, ona başvursunlar diye sağlam bıraktı.
Adem Uğur:
Sonunda İbrahim onları paramparça etti. Yalnız onların büyüğünü bıraktı
İskender Ali Mihr:
Sonra onları (putları) cüz cüz (parça parça) yaptı. Onların büyük olanı hariç. Umulur ki böylece onlar, ona rücu ederler (dönerler).
Celal Yıldırım:
Derken İbrahim, onları parça parça etti
Tefhim ul Kuran:
Böylece o, yalnızca büyükleri hariç olmak üzere onları paramparça kıldı
Fransızca:
Il les mit en pièces, hormis [la statue] la plus grande. Peut-être qu'ils reviendraient vers elle.
İspanyolca:
Y los hizo pedazos, excepto a uno grande que les pertenecía. Quizás, así, volvieran a él.
İtalyanca:
E infatti li ridusse in briciole, eccetto il più grande, affinché si rivolgessero ad esso.
Almanca:
Dann demolierte er sie zu Stücken außer einer Großen von ihnen, damit sie sich dann an sie wenden.
Çince:
他把偶像打碎了,只留下一个最大的,以便他们转回来问他。
Hollandaca:
En gedurende de afwezigheid des volks ging hij in den tempel, waar de afgodsbeelden stonden, en hij brak die allen in stukken, behalve het grootste, opdat zij dit de schuld zouden toeschrijven van hetgeen er gebeurd was.
Rusça:
Затем он разнес на куски всех идолов, кроме главного из них, чтобы они могли обратиться к нему.
Somalice:
Wuxuuna ka Yeelay Burbur, Koodii waynaa mooye inay Xaggiisa u Noqdaan (Inuu Jajabiyey Isagu).
Swahilice:
Basi akayavunja vipande vipande, ila kubwa lao, ili wao walirudie.
Uygurca:
ئىبراھىم بۇتلارنى چېقىپ پارچە - پارچە قىلىۋەتتى، ئۇلارنىڭ قايتىپ كېلىپ (بۇتلارنى كىمنىڭ چاققانلىقىنى سورىشى ئۈچۈن) پەقەت چوڭ بۇتنى (چاقماي) قالدۇردى
Japonca:
こうしてかれは,必ずかれらがそこに返って来るであろうと(思って),唯一体の巨像を除きそれらを叩き壊した。
Arapça (Ürdün):
«فجعلهم» بعد ذهابهم إلى مجتمعهم في يوم عيد لهم «جُذاذاً» بضم الجيم وكسرها: فتاتاً بفأس «إلا كبيراً لهم» علق الفأس في عنقه «لعلهم إليه» أي إلى الكبير «يرجعون» فيرون ما فعل بغيره.
Hintçe:
चुनान्चे इबराहीम ने उन बुतों को (तोड़कर) चकनाचूर कर डाला मगर उनके बड़े बुत को (इसलिए रहने दिया) ताकि ये लोग ईद से पलटकर उसकी तरफ रूजू करें
Tayca:
ดังนั้น เขาได้ทำให้มันแหลกลาญ เหลือไว้เพียงรูปปั้นตัวใหญ่สำหรับพวกเขา หวังว่าพวกเขาจะได้กลับไปสอบถามมัน
İbranice:
ועשה אותם לגזרים, מלבד הגדול מביניהם , למען יוכלו לפנות אליו
Hırvatça:
I porazbija ih on u komade, osim onoga najvećeg, da bi se njemu obratili.
Rumence:
El îi va face fărâme pe toţi în afară de mai marele lor. Poate se vor întoarce la el!
Transliteration:
FajaAAalahum juthathan illa kabeeran lahum laAAallahum ilayhi yarjiAAoona
Türkçe:
Sonunda onları parça parça etti. Yalnız en büyüklerini bıraktı ki, dönüp ona başvurabilsinler.
Sahih International:
So he made them into fragments, except a large one among them, that they might return to it [and question].
İngilizce:
So he broke them to pieces, (all) but the biggest of them, that they might turn (and address themselves) to it.
Azerbaycanca:
(Onlar gedən kimi İbrahim bütləri) parça-parça edib yalnız onların böyüyünü saxladı ki, bəlkə, qayıdıb ona baş çəkdilər. (Qoy anlasınlar ki, bu dilsiz-ağılsız bütlər nəinki başqalarını, hətta özlərini belə qorumağa qadir deyillər. Buna görə də onlara ibadət etmək ən böyük günahdır).
Süleyman Ateş:
Nihayet (İbrahim) onları parça parça etti, yalnız onların büyüğünü bıraktı; belki ona müracaat ederler diye(!)
Diyanet Vakfı:
Sonunda İbrahim onları paramparça etti. Yalnız onların büyüğünü bıraktı; belki ona müracaat ederler diye.
Erhan Aktaş:
Sonra da kendisine sorsunlar diye, büyük olanı hariç diğerlerini parça parça etti.
Kral Fahd:
Sonunda İbrahim onları paramparça etti. Yalnız onların büyüğünü bıraktı belki ona müracaat ederler diye.
Hasan Basri Çantay:
Derken o, bunları parça parça etdi. Yalınız onların büyüğünü bırakdı, belki ona müracaat ederler diye.
Muhammed Esed:
Ve en büyükleri dışında (putların) hepsini paramparça etti; belki dönüp (bu olup biten için) ona başvururlar diye.
Gültekin Onan:
Böylece o, yalnızca büyükleri hariç olmak üzere onları paramparça etti
Ali Fikri Yavuz:
Nihayet o putları paramparça etti, yalnız bunların büyüğünü bıraktı ki, belki ona müracaat ederler (de hadiseyi sorarlar).
Portekizce:
E os reduziu a fragmentos, menos o maior deles, para que, quando voltassem, se recordassem dele.
İsveççe:
Och så slog han dem i stycken, alla utom den förnämste av dem, så att de skulle kunna vända sig till honom.
Farsça:
پس [همه] بت ها را قطعه قطعه کرد و شکست مگر بت بزرگشان را که [برای درک ناتوانی بت ها] به آن مراجعه کنند.
Kürtçe:
ئەمجا ئیبراھیم ھەموو بتەکانی وورد کرد جگە لە بتە زلەکەیان نەبێت بە ئومێدی ئەوەی بگەڕێنەوە بۆلای ئەو (بۆ لای ئیبراھیم ئەویش ڕاستیان پێ بڵێ، بەڵکو باوەڕبھێنن)
Özbekçe:
Бас, уларни парча-парча қилиб ташлади. Магар энг каттасини, шоядки унга қайтсалар, деб қолдирди. (Мушрик қавм йиллик байрамларида шаҳардан ташқарига чиқар эди. Улар навбатдаги йиллик байрамни нишонлаш учун кетганларида Иброҳим алайҳиссалом ҳамма бутларни парча-парча қилиб ташладилар ва энг катта бутга тегмасдан қолдириб қўйдилар.)
Malayca:
Lalu ia memecahkan semuanya berketul-ketul, kecuali sebuah berhala mereka yang besar (dibiarkannya), supaya mereka kembali kepadanya.
Arnavutça:
Dhe, i bëri ata copacopa, përpos idhullit të tyre më të madh. Ndoshta ata do t’i drejtohen atij.
Bulgarca:
И ги стори на отломки, освен най-големия от тях, за да се обърнат към него.
Sırpça:
И поразбија их он у комаде, осим оног највећег, да би се њему обратили.
Çekçe:
A rozbil je na kousky všechny kromě té největší z nich - snad oni sami se k ní navrátí.
Urduca:
چنانچہ اس نے اُن کو ٹکڑے ٹکڑے کر دیا اور صرف ان کے بڑے کو چھوڑ دیا تاکہ شاید وہ اس کی طرف رجوع کریں
Tacikçe:
Онҳоро пора-пора кард. Лекин бузургтаринашонро, пора накард, шояд бар он рӯй оранд.
Tatarca:
Мөшрикләр китеп беткәч, Ибраһим балта белән тәреләрен ваклады, мәгәр бер зур тәрене калдырды, мөшрикләр килгәч, кем ватканын шул тәредән сорасыннар өчен.
Endonezyaca:
Maka Ibrahim membuat berhala-berhala itu hancur berpotong-potong, kecuali yang terbesar (induk) dari patung-patung yang lain; agar mereka kembali (untuk bertanya) kepadanya.
Amharca:
(ዘወር ሲሉ) ስብርብሮችም አደረጋቸው፡፡ ለእነሱ የኾነ አንድ ታላቅ (ጣዖት) ብቻ ሲቀር ወደርሱ ይመለሱ ዘንድ (እርሱን ተወው)፡፡
Tamilce:
ஆக, அவர் அவற்றை (உடைக்கப்பட்ட) சிறுசிறு துண்டுகளாக ஆக்கிவிட்டார், அவர்களுடைய பெரிய சிலையைத் தவிர. அவர்கள் அதனளவில் திரும்ப வருவதற்காக (அதை மட்டும் உடைக்காமல் விட்டுவிட்டார்).
Korece:
그리하여 그는 가장 큰 우 상을 제외한 모든 것을 깨뜨렸노 라 아마도 그들이 그에게로 돌아 오리라
Vietnamca:
(Đúng như kế hoạch) Ibrahim đã đập phá chúng, chỉ chừa lại bức tượng lớn nhất, (Y làm thế) để mong họ trở lại (hỏi nó về những điều mà Y đã làm).
Ayet Linkleri: