Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

25

Sûredeki Ayet No: 

18

Ayet No: 

2873

Sayfa No: 

361

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

قَالُوا سُبْحَانَكَ مَا كَانَ يَنبَغِي لَنَا أَن نَّتَّخِذَ مِن دُونِكَ مِنْ أَوْلِيَاءَ وَلَٰكِن مَّتَّعْتَهُمْ وَآبَاءَهُمْ حَتَّىٰ نَسُوا الذِّكْرَ وَكَانُوا قَوْمًا بُورًا

Çeviriyazı: 

ḳâlû sübḥâneke mâ kâne yembegî lenâ en netteḫiẕe min dûnike min evliyâe velâkim metta`tehüm veâbâehüm ḥattâ nesü-ẕẕikr. vekânû ḳavmem bûrâ.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

Onlar: "Sübhansın seni tenzih ederiz. Seni bırakıp da senden başka dostlar edinmek bize yaraşmaz; fakat sen onlara ve atalarına o kadar nimet verdin ki, sonunda seni anmayı unuttular ve helaki hak eden bir kavim oldular." derler.

Diyanet İşleri: 

Onlar: "Haşa; Seni bırakıp başka dostlar edinmek bize yaraşmaz; fakat Sen onlara ve babalarına nimetler verdin de sonunda Seni anmayı unuttular ve helaki hak eden bir millet oldular" derler.

Abdulbakî Gölpınarlı: 

Diyecekler ki: Tenzih ederiz seni, senden başka dost ve yardımcı kabul etmek bize yaraşmaz; fakat sen, onları da, atalarını da nimetler vererek yaşattın, sonunda seni anmayı unuttular ve helake müstahak bir topluluk oldular.

Şaban Piriş: 

Onlar da derler ki: Seni tenzih ederiz, senden başka veliler edinmek bize yaraşmaz. Fakat sen, onlara da babalarına da bol nimetler verdin. O derece ki zikrini unuttular ve helakı hak eden bir toplum oldular.

Edip Yüksel: 

"Sen yücesin, senin yanında kimseyi veliler kabul etmek bize yakışmaz. Fakat, sen onlara ve atalarına nimetler bağışladın. Nihayet, onlar mesajı unutup yozlaşan bir toplum oldular," diye karşılık verdiler.

Ali Bulaç: 

Derler ki: "Sen Yücesin; Senin dışında başka veliler edinmemiz bize yakışmaz, ancak onları ve atalarını Sen meta verip yararlandırdın, öyle ki (Senin) zikri(ni) unuttular ve böylece yıkıma uğrayan bir kavim oldular."

Suat Yıldırım: 

Onlar şöyle cevap verirler: “Sübhansın! Yüceler Yücesisin! Senden başka dost edinmeyi düşünmek bize yaraşan şey değildir. Ne var ki Sen onları ve babalarını, nimetlerine mazhar edip ömür vererek yaşatınca onlar Sen'i anmayı unuttular ve helâke müstahak bir güruh haline geldiler.” [34,40-41; 46,5-6]

Ömer Nasuhi Bilmen: 

(O mabûd ittihaz edilenler de) derler ki: «Sen zât-ı ehâdiyetine layık olmayan şeylerden münezzehsin. Bizim için yaraşmaz ki, Sen´den başka velîler ittihaz edinelim. Fakat, onları ve babalarını nîmetlere nâil kıldın, tâ ki, zikri unuttular ve helâk olmuş bir kavim oldular.»

Yaşar Nuri Öztürk: 

Derler ki: "Tespih ederiz seni; seni bırakıp da başka dostlar edinmek bize yaraşmazdı. Ama sen onları ve atalarını öylesine nimetlendirdin ki, zikiri/Kur'an'ı unuttular ve helâke giden bir topluluk oldular."

Bekir Sadak: 

O gun, cennetliklerin kalacagi yer cok iyi, dinlenecekleri yer cok guzeldir.

İbni Kesir: 

Onlar da derler ki: Tenzih ederiz, Seni bırakır da başka dostlar edinmek bize yaraşmaz. Ama Sen, onlara ve babalarına nimetler verdin de, Seni anmayı unuttular ve helaki hak eden bir kavim oldular.

Adem Uğur: 

Onlar: Seni tenzih ederiz. Seni bırakıp da başka dostlar edinmek bize yaraşmaz

İskender Ali Mihr: 

(Putlar) dediler ki: “Sen Sübhan´sın (münezzehsin), Senden başka dostlar edinmemiz bize yakışmaz. Fakat Sen, onları ve onların babalarını metalandırdın. (Bu sebeple) öyle ki zikri unuttular ve helâkı hakeden bir kavim oldular.”

Celal Yıldırım: 

Onlar (tapılan şeyler), «seni tenzîh ederiz, bize senden başka dostlar ve sahip edinmeler yakışmaz

Tefhim ul Kuran: 

Derler ki: «Sen yücesin

Fransızca: 

Ils diront : "Gloire à Toi . ! Il ne nous convenait nullement de prendre en dehors de Toi des patrons protecteurs mais Tu les as comblés de jouissance ainsi que leurs ancêtres au point qu'ils en ont oublié le livre du rappel [le Coran]. Et ils ont été des gens perdus".

İspanyolca: 

Dirán: «¡Gloria a Ti! No nos estaba bien que tomáramos a otros como amigos, en lugar de tomarte a Ti. Pero les permitiste gozar tanto, a ellos y a sus padres, que olvidaron la Amonestación y fueron gente perdida».

İtalyanca: 

Risponderanno: «Gloria a Te! Che vantaggio avremmo avuto a scegliere alleati e protettori all'infuori di Te? Ma Tu colmasti loro e i loro avi di [tanta ricchezza di] beni, [che] dimenticarono il Ricordo [di Te] e furono uomini perduti».

Almanca: 

Sie sagten: "Gepriesen-erhaben bist DU! Uns gebührt nicht, daß wir uns anstelle von Dir irgendwelche Wali nehmen. Doch DU hast sie und ihre Ahnen vergnügen lassen, bis sie das Gedenken vergaßen und nutzlose Leute waren."

Çince: 

他们说:我们赞颂你超绝万物,我们不该舍你而敬事任何神灵。但你曾使他们及其祖先享乐,直到他们遗忘了记念,他们原是灭亡的民众。

Hollandaca: 

Zij zullen antwoorden: God verhoede! Het was ons onmogelijk, andere beschermers buiten u te kiezen, maar gij veroorloofdet hun en hunnen vaderen overvloed te genieten, waardoor zij uwe vermaning vergaten, en verloren gingen.

Rusça: 

Они скажут: "Пречист Ты! Не подобало нам брать покровителей и помощников вместо Тебя. Однако Ты позволил им и их отцам пользоваться благами, так что они забыли Напоминание. Они были пропащим народом".

Somalice: 

Waxayna Odhun Waad Nastahantahay Naguma Habboona Inaan Yeelanno Adi ka Sokow Awliyo (Gargaare), waadse u Raaxaysay iyaga iyo Aabayaalkood Intay ka Halmaamaan Waxyiga, waxayna Noqdeen kuwa Halaagsamay.

Swahilice: 

Watasema: Subhanak, Umetakasika na upungufu! Haikutupasia sisi kuchukulia walinzi badala yako, lakini Wewe uliwastarehesha wao na baba zao hata wakasahau kukumbuka, na wakawa watu walio angamia.

Uygurca: 

(ئىبادەت قىلىنغۇچىلار) ئېتىدۇ: «ئى اﷲ! سەن پاكتۇرسەن، سېنى قويۇپ باشقىلارنى دوست تۇتۇش (يەنى سەندىن باشقىغا چوقۇنۇش) بىزگە (ۋە سېنىڭ مەخلۇقاتىڭدىن ھېچ ئەھەدىگە) لايىق ئەمەس، لېكىن سەن ئۇلارنى ۋە ئۇلارنىڭ ئاتا – بوۋىلىرىنى شۇ قەدەر نېمەتكە چۈمدۈردۇڭكى، ئۇلار سېنى ياد ئېتىشىنى ئۇنتۇدى. ئۇلار ھالاك بولغۇچى قەۋم بولدى»

Japonca: 

かれらは言う。「あなたに讃えあれ,あなたの外に守護者を崇めることは,わたしたちに相応しくありません。だがあなたは,かれらとその祖先に(現世での)享楽を許され訓戒を忘れて破滅の民となりました。」

Arapça (Ürdün): 

«قالوا سبحانك» تنزيها لك عما لا يليق بك «ما كان ينبغي» يستقيم «لنا أن نتخذ من دونك» أي غيرك «من أولياء» مفعول أول ومن زائدة لتأكيد النفي وما قبله الثاني فكيف نأمر بعبادتنا؟ «ولكن متعتهم وآباءهم» من قبلهم بإطالة العمر وسعة الرزق «حتى نسوا الذكر» تركوا الموعظة والإيمان بالقرآن «وكانوا قوما بورا» هلكى، قال تعالى.

Hintçe: 

(उनके माबूद) अर्ज़ करेंगें- सुबहान अल्लाह (हम तो ख़ुद तेरे बन्दे थे) हमें ये किसी तरह ज़ेबा न था कि हम तुझे छोड़कर दूसरे को अपना सरपरस्त बनाते (फिर अपने को क्यों कर माबूद बनाते) मगर बात तो ये है कि तू ही ने इनको बाप दादाओं को चैन दिया-यहाँ तक कि इन लोगों ने (तेरी) याद भुला दी और ये ख़ुद हलाक होने वाले लोग थे

Tayca: 

พวกเขากล่าวว่า “มหาบริสุทธิ์พระองค์ท่านการบังควรแก่พวกเรา ที่พวกเราจะยึดถือผู้คุ้มครองอื่นๆนอกจากพระองค์ แต่ทว่าพระองค์ได้ทรงประทานปัจจุยให้แก่พวกเขา และบรรพบุรุษของพวกเขา จนกระทั่งพวกเขาได้ลืมต่อการรำลึก และพวกเขาได้เป็นหมู่ชนที่วิบัติ”

İbranice: 

יאמרו: 'ישתבח שמך! אין לנו סמכות לשמש כאדונים במקומך, אולם אתה נתת להם ולאבותיהם לחיות חיי רווחה עד אשר שכחו לזכור אותך, כי נבערים היו

Hırvatça: 

oni će reći: "Uzvišen nek si Ti, nezamislivo je da smo mi pored Tebe ikakve zaštitnike uzimali, nego, Ti si ovima i precima njihovim dao da uživaju, pa su zaboravili opomenu; oni su propast zaslužili!"

Rumence: 

Ei vor spune: “Mărire Ţie! N-ar fi trebuit să ne luăm alţi oblăduitori în afara Ta, însă Tu le-ai dăruit bucurii vremelnice lor şi taţilor lor, încât au uitat amintirea Numele Tău şi astfel au fost sortiţi pieirii.”

Transliteration: 

Qaloo subhanaka ma kana yanbaghee lana an nattakhitha min doonika min awliyaa walakin mattaAAtahum waabaahum hatta nasoo alththikra wakanoo qawman booran

Türkçe: 

Derler ki: "Tespih ederiz seni; seni bırakıp da başka dostlar edinmek bize yaraşmazdı. Ama sen onları ve atalarını öylesine nimetlendirdin ki, zikiri/Kur'an'ı unuttular ve helâke giden bir topluluk oldular."

Sahih International: 

They will say, "Exalted are You! It was not for us to take besides You any allies. But You provided comforts for them and their fathers until they forgot the message and became a people ruined."

İngilizce: 

They will say: "Glory to Thee! not meet was it for us that we should take for protectors others besides Thee: But Thou didst bestow, on them and their fathers, good things (in life), until they forgot the Message: for they were a people (worthless and) lost."

Azerbaycanca: 

(Bütlər) deyəcəklər: “Sən paksan, müqəddəssən! Səni qoyub (özümüzə) başqa dostlar (hamilər) qəbul etmək bizə yaraşmaz. Lakin sən onlara və atalarına o qədər ne’mət verdin ki, hətta (Sənin öyüd-nəsihətini, Qur’anı) xatırlamağı belə unutdular və (buna görə də) məhvə məhkum edilmiş bir tayfa oldular!”

Süleyman Ateş: 

Derler ki: "Senin şanın yücedir, senden başka veliler edinmek bize yaraşmaz. Fakat sen onları ve atalarını ni'met verip yaşattın, (bolluk içinde dünyaya daldılar da seni) anmayı unuttular ve helaki hak eden bir topluluk oldular.

Diyanet Vakfı: 

Onlar: Seni tenzih ederiz. Seni bırakıp da başka dostlar edinmek bize yaraşmaz; fakat sen onlara ve atalarına o kadar bol nimet verdin ki, sonunda (seni) anmayı unuttular ve helaki hak eden bir kavim oldular, derler.

Erhan Aktaş: 

Dediler ki: “Seni tenzih ederiz, Senden başka veliler(1) edinmek bize yakışmaz. Ancak Sen, onları ve atalarını bolca nimetlendirdin, nihâyet onlar öğüdüne uymayı boş verdiler. Ve helâk olmayı hak eden bir halk oldular.”

Kral Fahd: 

Onlar: Seni tenzih ederiz. Seni bırakıp da başka dostlar edinmek bize yaraşmaz; fakat sen onlara ve atalarına o kadar bol nimet verdin ki, sonunda (seni) anmayı unuttular ve helâki hak eden bir kavim oldular, derler.

Hasan Basri Çantay: 

(görürsün ki) onlar (şöyle) demişlerdir: «Seni tenzîh ederiz. Seni bırakıb da başka velîler edinmemiz bize yakışmaz. Fakat (gerek) onları (n) ve (gerek) ataları (nın azâb müddetlerini) kendin uzatdın da nihayet zikri unutdular ve helak (e mahkûm) bir kavm oldular».

Muhammed Esed: 

Onlar: "Sınırsız kudret ve yüceliğinle Seni tenzih ederiz!" diye cevap verecekler, "Senden başka dostlar, efendiler edinmek bize yakışmazdı! Fakat, (bunlara gelince) Sen bunlara ve babalarına dünya hayatının tadını çıkarmaları için fırsat verdin; öyle ki, onlar da sonunda (Seni) anmayı büsbütün unuttular; çünkü bunlar her türlü iyilikten yoksun kimselerdi".

Gültekin Onan: 

Derler ki: &quot

Ali Fikri Yavuz: 

Putlar şöyle derler: “- Seni tenzih ederiz. Senden başka veliler edinmemiz bize lâyık olmaz (böyle iken, biz başkasına nasıl mabud olabiliriz?) Fakat sen onları ve atalarını zevk içine daldırdın, nihayet zikri (tevhidi ve sana ibadeti) unuttular ve helâke düşen bir kavim oldular.”

Portekizce: 

Responderão: Glorificado sejas! Não nos era dado adotar outros protetores em vez de Ti! Porém, agraciaste-os (combens terrenos), bem como seus pais, até que se esqueceram da Mensagem e foram desventurados.

İsveççe: 

De skall svara: "Stor är Du i Din härlighet! Vi [själva] hade inte rätt att ta andra än Dig till beskyddare; Du lät dem och deras förfäder njuta av livets goda till dess de [helt] glömde att åkalla Dig; de var [som] förtorkat, obrukbart land."

Farsça: 

پاسخ می دهند: شگفتا! سزاوار ما نبود که در برابر تو دوستان و پیروانی برای [پرستش] خود بگیریم، ولی تو اینان و پدرانشان را [از نعمت ها] برخوردار کردی [و آنان به جای شکر نعمت ها چنان در شهوات غرق شدند] تا آنکه یاد تو را فراموش کردند و گروهی هلاکت یافته شدند.

Kürtçe: 

(پەرستراوەکان) دەڵێن پاک و بێگەردی بۆ تۆ بۆ ئێمە شایستە نەبووە کەبێجگە لەتۆ پەرستراوێک بۆ خۆمان دابنێین بەڵام نازو نیعمەتت دا بەئەوان و باو و باپیرانیان ھەتا (وایان لێھات) یادی تۆیان لەبیر چویەوە وە ئەوانە کۆمەڵێکی تیاچووی بێ خێر بوون

Özbekçe: 

Улар: «Эй пок Парвардигор, Сендан ўзгани дўст тутмоқ биз учун ярашмас. Лекин сен уларни ва ота-боболарини (шунчалик) ҳузурлантирдингки, ҳатто улар зикрингни унутдилар ва ҳалокат қавми бўлиб қолдилар», дерлар.

Malayca: 

Mereka menjawab: "Maha Suci Engkau (wahai Tuhan kami)! Sudah tentu tidak patut bagi kami mengambil sesiapa pun yang lain daripadaMu sebagai pelindung yang disembah (dan tidak patut juga kami menyeru orang menyembah kami); tetapi engkau (wahai Tuhan kami) telah melimpahkan kemewahan kepada mereka dan kepada datuk neneknya sehingga mereka lalai dan cuaikan ajaran ugamaMu, dan menjadilah mereka kaum yang binasa".

Arnavutça: 

ata thanë: “Lavdi qoftë për Ty! Nuk është e mundshme që ne të marrim mbrojtës tjetër, përpos Teje, por Ti u ke dhënë këtyre dhe të parëve të tyre – jetë të begatshme, e ata kanë harruar këshillimin. Dhe, ata kanë qenë popull i shkatërruar!”

Bulgarca: 

Ще кажат: “Пречист си Ти! Не ни подобава да приемаме други покровители освен Теб. Ала Ти им даде, на тях и на техните бащи, да се понасладят, докато забравиха споменаването и станаха хора погубени.”

Sırpça: 

Они ће да кажу: „Узвишен нек си Ти, незамисливо је да смо ми поред Тебе узимали икакве заштитнике, него, Ти си овима и њиховим прецима дао да уживају, па су заборавили опомену; они су заслужили пропаст!“

Çekçe: 

Odvětí: 'Sláva budiž Tobě! Nepříslušelo nám, abychom byli zváni místo Tebe jako ochránci, avšak Tys jim i otcům jich k užívání tolik bohatství dal, že na připomenutí zapomněli a lidmi ztracenými se stali.'

Urduca: 

وہ عرض کریں گے "پاک ہے آپ کی ذات، ہماری تو یہ بھی مجال نہ تھی کہ آپ کے سوا کسی کو اپنا مولا بنائیں مگر آپ نے اِن کو اور ان کے باپ دادا کو خوب سامانِ زندگی دیا حتیٰ کہ یہ سبق بھول گئے اور شامت زدہ ہو کر رہے"

Tacikçe: 

Гӯянд: «Покӣ Ту! Моро сазовор набудааст, ки ҷуз ту касеро ба ёрӣ гирем. Ту худ онҳо ва падаронашонро бархурдор сохтӣ, чунон ки ёди Туро фаромӯш карданд ва мардуме шуданд ба ҳалокат афтода.

Tatarca: 

Сынымнар гаҗәпсенеп әйтерләр: "Йә Рабби, без Сине кимчелектән пакь дип мактап тәсбих әйтәбез, Синнән башканы Илаһә тотмак безгә һич лаек булмады, без аларга безгә гыйбадәт кылыгыз, дип ничек әйтә алабыз, ләкин Син аларны вә аталарын төрле нигъмәтләр белен сыйладың, хәтта алар шәһвәткә чумып Синең зекреңне оныттылар, вә һәлак буласы кавем булдылар.

Endonezyaca: 

Mereka (yang disembah itu) menjawab: "Maha Suci Engkau, tidaklah patut bagi kami mengambil selain engkau (untuk jadi) pelindung, akan tetapi Engkau telah memberi mereka dan bapak-bapak mereka kenikmatan hidup, sampai mereka lupa mengingati (Engkau); dan mereka adalah kaum yang binasa".

Amharca: 

«ጥራት ይገባህ፤ ካንተ ሌላ ረዳቶችን ልንይዝ ለእኛ ተገቢያችን አልነበረም፡፡ ግን እነርሱንም አባቶቻቸውንም መገንዘብን እስከተዉ ድረስ አጣቀምካቸው፡፡ ጠፊ ሕዝቦችም ኾኑ» ይላሉ፡፡

Tamilce: 

அவர்கள் (-வானவர்களும் ஈஸாவும் உஸைரும்) கூறுவார்கள்: “நீ மிகப் பரிசுத்தமானவன். உன்னை அன்றி பாதுகாவலர்களை (தெய்வங்களை) எடுத்துக் கொள்வது எங்களுக்கு தகுதியானதாக (சரியானதாக) இல்லை. எனினும், நீ அவர்களுக்கும் அவர்களுடைய மூதாதைகளுக்கும் (உலகத்தில்) வசதியான வாழ்வளித்தாய். இறுதியாக, அவர்கள் (உனது) அறிவுரையை மறந்தனர். இன்னும், அழிந்து போகும் மக்களாக ஆகிவிட்டனர்.”

Korece: 

당신께 영광이 있으소서 우 리가 당신 외에 다른 것을 보호자 로 택한 것이 아니오며 당신께서 그들과 그들 선조들에게 현세의 즐거움을 주심으로 말미암아 그들 은 말씀을 망각하고 멸망한 백성 이 되었습니다 하더라

Vietnamca: 

(Những kẻ được thờ phượng ngoài Allah) nói: “Quang vinh và trong sạch thay Ngài! Bầy tôi (và cả bọn họ) không ai được phép nhận lấy ngoài Ngài bất kỳ ai (vật gì) làm đấng bảo hộ. Tuy nhiên, Ngài đã ban cho họ cũng như cha mẹ của họ mọi thứ tiện nghi (của thế gian) để rồi họ đã quên mất Lời Nhắc Nhở (của Ngài) và đã trở thành những kẻ suy đốn.