Arapça:
الَّذِينَ كَانَتْ أَعْيُنُهُمْ فِي غِطَاءٍ عَن ذِكْرِي وَكَانُوا لَا يَسْتَطِيعُونَ سَمْعًا
Çeviriyazı:
elleẕîne kânet a`yünühüm fî giṭâin `an ẕikrî vekânû lâ yesteṭî`ûne sem`â.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Onlar ki, beni hatırlatan âyetlerimden gözleri bir örtü içindeydi. İşitmeye de tahammül edemiyorlardı.
Diyanet İşleri:
Gözleri bizim öğüdümüze karşı kapalı olan ve öfkelerinden onu dinlemeye tahammül edemeyen kafirlere o gün cehennemi öyle bir gösteririz ki!
Abdulbakî Gölpınarlı:
Onların delillerimi görüp beni anmak hususunda gözleri perdelenmişti ve Kur'an'ı dinlemeye tahammülleri yoktu onların.
Şaban Piriş:
Onların gözleri öğütlerime/uyarılarıma karşı örtülü ve kulakları da duymuyordu.
Edip Yüksel:
Onlar ki mesajıma karşı gözleri perdeliydi, dinleyemezlerdi de...
Ali Bulaç:
Ki onlar, Beni zikretme (konusun)da gözleri bir perde içindeydi. (Kur'an'ı) dinlemeye katlanamazlardı.
Suat Yıldırım:
Gözleri Benim kitabım karşısında perdeli olup, Kur'ân’ı dinlemeye tahammül edemeyen kâfirlere, o gün cehennemi gösteririz, cehennemle karşı karşıya koyarız onları.
Ömer Nasuhi Bilmen:
18:100
Yaşar Nuri Öztürk:
Onlar, gözleri benim zikrim/Kur'anım karşısında perde içinde olan insanlardı. Dinlemeye dayanamıyorlardı.
Bekir Sadak:
Iste onlarin cezasi
İbni Kesir:
Onların gözleri Bizim öğüdümüze karşı kapalıdır ve öfkelerinden onu dinlemeye tahammül edemezler.
Adem Uğur:
18:100
İskender Ali Mihr:
Onlar, gözleri “Beni zikretmekten” perdeli olanlardır. Ve onlar, (Beni) işitmeye muktedir olamadılar.
Celal Yıldırım:
18:100
Tefhim ul Kuran:
Ki onlar, beni zikretme (konusun)da gözleri bir perde içindeydi, (Kur´an´ı) dinlemeye katlanamazlardı.
Fransızca:
dont les yeux étaient couverts d'un voile qui les empêchait de penser à Moi, et ils ne pouvaient rien entendre non plus.
İspanyolca:
cuyos ojos estaban cerrados a Mi recuerdo y que no podían oír.
İtalyanca:
che hanno avuto gli occhi velati di fronte al Mio Monito e che non potevano udire.
Almanca:
Es sind diejenigen, deren Augen mit 2 einer Blende gegen Meine Ermahnung umhüllt waren. Und sie vermochten nicht zu hören.
Çince:
他们的眼在翳子中,不能看到我的教诲,他们不能听从。
Hollandaca:
Wier oogen gesluierd waren voor mijne herinnering en die mijne woorden niet wilden hooren.
Rusça:
на глазах которых было покрывало, отделяющее их от поминания Меня, и которые не могли слышать.
Somalice:
waana kuway indhahoodu yihiin dabool dhexdiis xagga xuskayga mana aha kuwo kara (maqalka) xaqa.
Swahilice:
Wale ambao kwamba macho yao yalikuwa paziani hayanikumbuki, na wakawa hawawezi kusikia.
Uygurca:
ئۇلارنىڭ (بۇ دۇنيادىكى چاغلىرىدا دىللىرىنىڭ) كۆزلىرى مېنى ياد قىلىشتىن پەردىلەنگەن ئىدى، (ئۇلارنىڭ دىللىرىنى زۇلمەت باسقانلىقى ئۈچۈن كالامۇللانى) ئاڭلاشقا قادىر ئەمەس ئىدى
Japonca:
日に覆がされていた者は,われを念じることから(遠ざかり),聞くことも出来ないでいた。
Arapça (Ürdün):
«الذين كانت أعينهم» بدل من الكافرين «في غطاء عن ذكري» أي القرآن فهم عمي لا يهتدون به «وكانوا لا يستطيعون سمعا» أي لا يقدرون أن يسمعوا من النبي ما يتلو عليهم بغضا له فلا يؤمنون به.
Hintçe:
और उसी (रसूल की दुश्मनी की सच्ची बात) कुछ भी सुन ही न सकते थे
Tayca:
คือบรรดาผู้ที่ดวงตาของพวกเขาถูกปกปิดจากการรำลึกถึงข้า และพวกเขาไม่สามารถจะได้ยิน
İbranice:
אשר היו כעיוורים ולא ראו את האותות שלי, ולא יכלו לשמוע את הקריאה לאמונה
Hırvatça:
onima čije su oči bile koprenom zastrte od Moje Opomene, i koji nisu mogli da slušaju.
Rumence:
ai căror ochi au fost acoperiţi de un văl în faţa amintirii Mele şi nu au putut nici auzi.
Transliteration:
Allatheena kanat aAAyunuhum fee ghitain AAan thikree wakanoo la yastateeAAoona samAAan
Türkçe:
Onlar, gözleri benim zikrim/Kur'anım karşısında perde içinde olan insanlardı. Dinlemeye dayanamıyorlardı.
Sahih International:
Those whose eyes had been within a cover [removed] from My remembrance, and they were not able to hear.
İngilizce:
(Unbelievers) whose eyes had been under a veil from remembrance of Me, and who had been unable even to hear.
Azerbaycanca:
O kəslər ki, gözləri Məni anmaqdan qapalı (pərdəli) idi və eşitməyə də qadir deyildilər. (Onlar Qur’anın ülviyyətini, Mənim ayələrimi, qüdrətimə dəlalət edən əlamətləri görmür, öyüd-nəsihətlərimi də eşitmirdilər).
Süleyman Ateş:
Onlar ki beni anmağa karşı gözleri perde içinde idi ve (Kur'an'ı) dinlemeğe tahammül edemezlerdi.
Diyanet Vakfı:
Ve, gözleri beni görmeye kapalı bulunan, kulak vermeye de tahammül edemez olan kafirleri o gün cehennemle yüz yüze getirmişizdir.
Erhan Aktaş:
Ki onlar, bizim zikrimize(1) karşı gözleri kapalı ve işitmeye tahammülü olmayanlardır.
Kral Fahd:
Ve, gözleri beni görmeye kapalı bulunan, kulak vermeye de tahammül edemez olan
Hasan Basri Çantay:
18:100
Muhammed Esed:
O inkarcılar ki, (gerçeğin sesini) işitmeye katlanamadıklarından ötürü gözlerine Beni hatırlatıcı şeylere karşı perde çekilmişti.
Gültekin Onan:
Ki onlar, beni zikretme (konusun)da gözleri bir perde içindeydi. (Kuran´ı) dinlemeye katlanamazlardı.
Ali Fikri Yavuz:
Onlar, kâfirlerdir ki, gözleri beni hatırlatan âyetlerimden bir perde içinde idi ve (kelâmımı) işitmeğe de tahammül edemiyorlardı.
Portekizce:
Bem como àqueles cujos olhos estavam velados para se lembrarem de Mim, e que não foram capazes de escutar.
İsveççe:
[framför] dem vars ögon bundits för så att de inte kunde [se det som hjälper människor att] minnas Mig, de som inte kunde lyssna.
Farsça:
همان کسانی که دیده [بصیرت] شان از یاد من در پرده [غفلت] بود، و نمی توانستند [سخن خدا را] بشنوند.
Kürtçe:
ئەوانەی کە(لەم دونیایەدا) چاویان پەردەی بەسەردا ھاتبوو لەیادی من وە ئەوانە نەیان دەتوانی (قورئان) ببیستن
Özbekçe:
Улар кўзлари Менинг зикримдан пардада бўлган ва эшитишга қодир бўла олмайдиганлар эдилар.
Malayca:
(Iaitu) orang-orang yang matanya telah tertutup daripada melihat tanda-tanda yang membawa kepada mengingatiKu, dan mereka pula tidak dapat mendengar sama sekali.
Arnavutça:
atyre të cilët i kanë pasur sytë e mbuluar me perde kundër këshillave të Mia, dhe, të cilët, nuk mundën (nga inati) ta dëgjonin (Kur’anin).
Bulgarca:
на онези, върху чиито очи има покривало пред Моето напомняне и не могат да чуят.
Sırpça:
онима чије су очи биле копреном застрте, да о доказима Мојим размисле, онима који нису хтели ништа да чују.
Çekçe:
těm, jejichž oči se zavíraly před připomenutím Mým, a těm, kteří nebyli schopni slyšení.
Urduca:
اُن کافروں کے سامنے جو میری نصیحت کی طرف سے اندھے بنے ہوئے تھے اور کچھ سننے کے لیے تیار ہی نہ تھے
Tacikçe:
Он касон, ки дидагонашон аз ёди ман дар парда буда ва тавони шунидак надоштаанд.
Tatarca:
Дөньяда вакытта аларның күзләре Минем вәгазем булган Коръәннән пәрдәләнгән иде һәм хак булган Коръән сүзләрен ишетергә дә кадир түгел иделәр.
Endonezyaca:
yaitu orang-orang yang matanya dalam keadaan tertutup dari memperhatikan tanda-tanda kebesaran-Ku, dan adalah mereka tidak sanggup mendengar.
Amharca:
ለዚያ ዓይኖቻቸው ከግሳጼዬ በሺፋን ውስጥ ለነበሩትና መስማትንም የማይችሉ ለነበሩት (እናቀርባታለን)፡፡
Tamilce:
அவர்களுடைய கண்கள் என் நல்லுபதேசங்களை (பார்ப்பதை) விட்டு திரைக்குள் இருந்தன. இன்னும், அவர்கள் (நல்லுபதேசங்களைச்) செவியுற இயலாதவர்களாக இருந்தனர்.
Korece:
이때 그들의 눈들은 가리 워져 나를 염원하지 못하고 듣지 도 못하노라
Vietnamca:
Những kẻ mà cặp mắt của họ bị che khỏi Lời Nhắc Nhở của TA, và họ đã không thể nghe được (Nó).
Ayet Linkleri: