Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

18

Sûredeki Ayet No: 

85

Ayet No: 

2225

Sayfa No: 

303

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

فَأَتْبَعَ سَبَبًا

Çeviriyazı: 

feetbe`a sebebâ.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

Derken o da bu yollardan birini tutup gitti.

Diyanet İşleri: 

O da bir yol tuttu.

Abdulbakî Gölpınarlı: 

O, batıya doğru bir yol tutmuştu.

Şaban Piriş: 

O da bir sebep/yol tuttu.

Edip Yüksel: 

Nitekim, o bir yol izledi

Ali Bulaç: 

O da, bir yol tuttu.

Suat Yıldırım: 

Biz ona dünyada geniş imkânlar verdik ve onun ihtiyaç duyduğu her konuda sebep ve vasıtalar ihsan ettik. O da batıya doğru bir yol tuttu.

Ömer Nasuhi Bilmen: 

Artık o, bir yol takibe başladı.

Yaşar Nuri Öztürk: 

O da bir sebebi izledi.

Bekir Sadak: 

Sonunda gunesin dogdugu yere ulasinca, gunesi, kendilerini elbise, bina gibi seylerle ortmedigimiz bir millet uzerine doguyor buldu.

İbni Kesir: 

O da bir yol tuttu.

Adem Uğur: 

O da bir yol tutup gitti.

İskender Ali Mihr: 

Böylece bir sebebe tâbî oldu (yola koyuldu).

Celal Yıldırım: 

O da bir sebebi (seçip ona göre) bir yol izledi.

Tefhim ul Kuran: 

O da, bir yol tutmuş oldu.

Fransızca: 

Il suivit donc une voie.

İspanyolca: 

Siguió, pues, un camino

İtalyanca: 

Egli seguì una via.

Almanca: 

Dann folgte er einem Weg.

Çince: 

他就遵循一条途径,

Hollandaca: 

En hij vervolgde zijnen weg,

Rusça: 

Он отправился в путь.

Somalice: 

wuxuuna raacay waddo.

Swahilice: 

Basi akaifuata njia.

Uygurca: 

زۇلقەرنەين (اﷲ ئۇنىڭغا ئاسانلاشتۇرۇپ بەرگەن) يولغا ماڭدى

Japonca: 

それでかれは,一つの道を辿った。

Arapça (Ürdün): 

«فأتبع سببا» سلك طريقا نحو الغرب.

Hintçe: 

वह एक सामान (सफर के) पीछे पड़ा

Tayca: 

ดังนั้น เขาจึงมุ่งไปทางหนึ่ง (ทางทิศตะวันตก)

İbranice: 

ואז הלך בדרך

Hırvatça: 

I on pođe putem.

Rumence: 

Şi urmă un drum

Transliteration: 

FaatbaAAa sababan

Türkçe: 

O da bir sebebi izledi.

Sahih International: 

So he followed a way

İngilizce: 

One (such) way he followed,

Azerbaycanca: 

O, (məğribə çatmaq üçün) yola çıxdı. (Tövbə qapısı məğribdə olduğuna görə səfərini oradan başladı).

Süleyman Ateş: 

O da (kendisini batı ülkelerine ulaştıracak) bir yol tuttu.

Diyanet Vakfı: 

O da bir yol tutup gitti.

Erhan Aktaş: 

Böylece bir sebebe tâbi oldu.

Kral Fahd: 

O da bir yol tutup gitti.

Hasan Basri Çantay: 

Oda (batıya doğru) bir yol tutdu.

Muhammed Esed: 

Ve bu sayede o da (yaptığı her işde) doğru ve meşru araçlara başvurdu.

Gültekin Onan: 

O da, bir yol tuttu.

Ali Fikri Yavuz: 

O da (batıya ulaşmak için) bir yol tuttu.

Portekizce: 

E seguiu um rumo,

İsveççe: 

Och han valde en [sådan rak] väg

Farsça: 

پس [با توسل به وسیله،] راهی را [برای سفر به غرب] دنبال کرد.

Kürtçe: 

ئەویش کەڵکی لە ھۆکارەکان وەردەگرت (بۆ گەشتن بە مەبەست)

Özbekçe: 

Бас, сабабга эргашди. (Яъни, ўзига осон қилинган йўлдан юрди.)

Malayca: 

Lalu ia menurut jalan (yang menyampaikan maksudnya).

Arnavutça: 

dhe, ai u nis në një rrugë.

Bulgarca: 

И пое той по един път,

Sırpça: 

И он је следио пут.

Çekçe: 

A on za nebeským šel lanem,

Urduca: 

اس نے (پہلے مغرب کی طرف ایک مہم کا) سر و سامان کیا

Tacikçe: 

Ӯ низ, ба он роҳ раҳсипор шуд.

Tatarca: 

Һәм җир өстендә йөрү сәбәбенә иярде.

Endonezyaca: 

maka diapun menempuh suatu jalan.

Amharca: 

መንገድንም (ወደ ምዕራብ) ተከተለ፡፡

Tamilce: 

ஆக, அவர் (பூமியில்) ஒரு வழியைப் பின்தொடர்ந்(து அதில் ஓர் எல்லையை அடைந்)தார்.

Korece: 

그리하여 그는 그길을 따랐 으니

Vietnamca: 

Thế là Y dùng các phương tiện được ban cho ra đi (hướng về phía tây để thi hành điều công lý).