Arapça:
فَأَتْبَعَ سَبَبًا
Çeviriyazı:
feetbe`a sebebâ.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Derken o da bu yollardan birini tutup gitti.
Diyanet İşleri:
O da bir yol tuttu.
Abdulbakî Gölpınarlı:
O, batıya doğru bir yol tutmuştu.
Şaban Piriş:
O da bir sebep/yol tuttu.
Edip Yüksel:
Nitekim, o bir yol izledi
Ali Bulaç:
O da, bir yol tuttu.
Suat Yıldırım:
Biz ona dünyada geniş imkânlar verdik ve onun ihtiyaç duyduğu her konuda sebep ve vasıtalar ihsan ettik. O da batıya doğru bir yol tuttu.
Ömer Nasuhi Bilmen:
Artık o, bir yol takibe başladı.
Yaşar Nuri Öztürk:
O da bir sebebi izledi.
Bekir Sadak:
Sonunda gunesin dogdugu yere ulasinca, gunesi, kendilerini elbise, bina gibi seylerle ortmedigimiz bir millet uzerine doguyor buldu.
İbni Kesir:
O da bir yol tuttu.
Adem Uğur:
O da bir yol tutup gitti.
İskender Ali Mihr:
Böylece bir sebebe tâbî oldu (yola koyuldu).
Celal Yıldırım:
O da bir sebebi (seçip ona göre) bir yol izledi.
Tefhim ul Kuran:
O da, bir yol tutmuş oldu.
Fransızca:
Il suivit donc une voie.
İspanyolca:
Siguió, pues, un camino
İtalyanca:
Egli seguì una via.
Almanca:
Dann folgte er einem Weg.
Çince:
他就遵循一条途径,
Hollandaca:
En hij vervolgde zijnen weg,
Rusça:
Он отправился в путь.
Somalice:
wuxuuna raacay waddo.
Swahilice:
Basi akaifuata njia.
Uygurca:
زۇلقەرنەين (اﷲ ئۇنىڭغا ئاسانلاشتۇرۇپ بەرگەن) يولغا ماڭدى
Japonca:
それでかれは,一つの道を辿った。
Arapça (Ürdün):
«فأتبع سببا» سلك طريقا نحو الغرب.
Hintçe:
वह एक सामान (सफर के) पीछे पड़ा
Tayca:
ดังนั้น เขาจึงมุ่งไปทางหนึ่ง (ทางทิศตะวันตก)
İbranice:
ואז הלך בדרך
Hırvatça:
I on pođe putem.
Rumence:
Şi urmă un drum
Transliteration:
FaatbaAAa sababan
Türkçe:
O da bir sebebi izledi.
Sahih International:
So he followed a way
İngilizce:
One (such) way he followed,
Azerbaycanca:
O, (məğribə çatmaq üçün) yola çıxdı. (Tövbə qapısı məğribdə olduğuna görə səfərini oradan başladı).
Süleyman Ateş:
O da (kendisini batı ülkelerine ulaştıracak) bir yol tuttu.
Diyanet Vakfı:
O da bir yol tutup gitti.
Erhan Aktaş:
Böylece bir sebebe tâbi oldu.
Kral Fahd:
O da bir yol tutup gitti.
Hasan Basri Çantay:
Oda (batıya doğru) bir yol tutdu.
Muhammed Esed:
Ve bu sayede o da (yaptığı her işde) doğru ve meşru araçlara başvurdu.
Gültekin Onan:
O da, bir yol tuttu.
Ali Fikri Yavuz:
O da (batıya ulaşmak için) bir yol tuttu.
Portekizce:
E seguiu um rumo,
İsveççe:
Och han valde en [sådan rak] väg
Farsça:
پس [با توسل به وسیله،] راهی را [برای سفر به غرب] دنبال کرد.
Kürtçe:
ئەویش کەڵکی لە ھۆکارەکان وەردەگرت (بۆ گەشتن بە مەبەست)
Özbekçe:
Бас, сабабга эргашди. (Яъни, ўзига осон қилинган йўлдан юрди.)
Malayca:
Lalu ia menurut jalan (yang menyampaikan maksudnya).
Arnavutça:
dhe, ai u nis në një rrugë.
Bulgarca:
И пое той по един път,
Sırpça:
И он је следио пут.
Çekçe:
A on za nebeským šel lanem,
Urduca:
اس نے (پہلے مغرب کی طرف ایک مہم کا) سر و سامان کیا
Tacikçe:
Ӯ низ, ба он роҳ раҳсипор шуд.
Tatarca:
Һәм җир өстендә йөрү сәбәбенә иярде.
Endonezyaca:
maka diapun menempuh suatu jalan.
Amharca:
መንገድንም (ወደ ምዕራብ) ተከተለ፡፡
Tamilce:
ஆக, அவர் (பூமியில்) ஒரு வழியைப் பின்தொடர்ந்(து அதில் ஓர் எல்லையை அடைந்)தார்.
Korece:
그리하여 그는 그길을 따랐 으니
Vietnamca:
Thế là Y dùng các phương tiện được ban cho ra đi (hướng về phía tây để thi hành điều công lý).
Ayet Linkleri: