Arapça:
ثَانِيَ عِطْفِهِ لِيُضِلَّ عَن سَبِيلِ اللَّهِ ۖ لَهُ فِي الدُّنْيَا خِزْيٌ ۖ وَنُذِيقُهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ عَذَابَ الْحَرِيقِ
Çeviriyazı:
ŝâniye `iṭfihî liyüḍille `an sebîli-llâh. lehû fi-ddünyâ ḫizyüv venüẕîḳuhû yevme-lḳiyâmeti `aẕâbe-lḥarîḳ.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Allah yolundan şaşırtmak (saptırmak) için büyüklük taslayarak (tartışır). Dünyada ona bir rezillik vardır. Kıyamet gününde ise ona cehennem azabını tattıracağız
Diyanet İşleri:
Bilmeden, doğruya götüren bir rehberi olmadan, aydınlatıcı bir kitabı da bulunmadan Allah yolundan saptırmak için büyüklük taslayarak Allah hakkında tartışan insan vardır. Dünyada rezillik onadır; ona kıyamet günü yakıcı azabı tattırırız.
Abdulbakî Gölpınarlı:
Halkı Allah yolundan saptırmak için kendi kendine ululanır durur. Ona, dünyada aşağılık bir durum var ve kıyamet günü de yakıp kavurucu azabı tattırırız ona.
Şaban Piriş:
Bunu, Allah yolundan saptırmak için (gururla) yanın eğip, bükerek (yapar). Ona dünya hayatında rezillik vardır. Kıyamet günü de ona yakıcı azabı tattırırız.
Edip Yüksel:
ALLAH'ın yolundan saptırmak için kibirle kasılarak gayret eder. Bu dünya hayatında onun için rezillik vardır. Diriliş gününde de ona yakıcı azabı tattırırız.
Ali Bulaç:
Allah'ın yolundan saptırmak amacıyla 'gururla salınıp-kasılarak' (bunu yapar); dünyada onun için aşağılanma vardır, kıyamet günü de yakıcı azabı ona taddıracağız.
Suat Yıldırım:
Allah yolundan saptırmak için kibirle kabararak tartışmasını sürdürür. Onun hakkı dünyada bir rüsvaylık olduğu gibi, kıyamet günü de ona can yakıcı azap tattıracağız.
Ömer Nasuhi Bilmen:
Boynunu böbürlenip bükerek, Allah yolundan şaşırtmak için (öyle mücadelede bulunur). Onun için dünyada zillet vardır ve ona Kıyamet gününde yangın azabını tattırırız.
Yaşar Nuri Öztürk:
Yanını eğip bükerek uğraşır ki, Allah yolundan saptırıversin. Böyle kişiye dünyada bir yüz karası öngörülmüştür. Ve kıyamet günü biz ona, o kasıp kavuran yangının azabını tattıracağız.
Bekir Sadak:
Allah´in peygamber´e dunyada ve ahirette yardim etmeyecegini sanan kimse, yukari bagladigi bir ipe kendini asip, bogsun
İbni Kesir:
Allah yolundan saptırmak için, kibirlenerek, yanını eğip büker. Dünyada rüsvaylık onadır. Ve kıyamet günü ona yakıcı azabı tattırırız.
Adem Uğur:
Allah yolundan saptırmak için yanını eğip bükerek (kibir ve azamet içinde) Allah hakkında tartışmaya kalkar. Onun için dünyada bir rezillik vardır
İskender Ali Mihr:
Allah´ın yolundan saptırmak için onu (Allah´ın dînindeki esasları) eğip büker (değiştirir). Onun için dünyada rezillik vardır. Ve ona kıyâmet günü yakıcı bir azap tattıracağız.
Celal Yıldırım:
22:8
Tefhim ul Kuran:
Allah´ın yolundan saptırmak amacıyla ´gururla salınıp kasılarak´ (bunu yapar)
Fransızca:
affichant une attitude orgueilleuse pour égarer les gens du sentier d'Allah. A lui l'ignominie ici-bas; et Nous Lui ferons goûter le Jour de la Résurrection, le châtiment de la fournaise.
İspanyolca:
contoneándose para extraviar a otros del camino de Alá. Esos tales sufrirán la ignominia en la vida de acá y el día de la Resurrección les haremos gustar el castigo del fuego de la gehena:
İtalyanca:
Gireranno il collo per sviare dal sentiero di Allah. Li attende abominio in questa vita e, nel Giorno della Resurrezione, il castigo dell'Incendio.
Almanca:
(in Arroganz) mit dem Zur-Seite-drehen, damit er vom Weg ALLAHs ableitet. Für ihn ist im Diesseits Erniedrigung bestimmt, und WIR werden ihn am Tag der Auferstehung die Peinigung des Brandes erfahren lassen.
Çince:
他傲慢地走开,以便诱人叛离真主的大道。他在今世要受凌辱,复活日我要使他尝试烧灼的刑罚。
Hollandaca:
Hij wendt zich trotsch af, ten einde de menschen van Gods weg af te leiden. Schande zal hem in deze wereld wachten; en op den dag der opstanding zullen wij hem de marteling der verbranding doen ondergaan.
Rusça:
Он надменно поворачивает шею, чтобы сбить других с пути Аллаха. Ему уготован позор в этом мире, а в День воскресения Мы дадим ему вкусить мучения от обжигающего Огня.
Somalice:
oo Dadbi Luqunta (Iskibrin) inuu ka Dhumiyo Jidka Eebe, wuxuu Mudan Adduunyada Dulli waxaana Dhadhansiin Maalinta Qiyaame Cadaab wax Guba.
Swahilice:
Anaye geuza shingo yake ili kupoteza watu waache Njia ya Mwenyezi Mungu. Duniani atapata hizaya, na Siku ya Kiyama tutamwonjesha adhabu ya kuungua.
Uygurca:
ئۇ (كىشىلەرنى) اﷲ نىڭ يولىدىن ئازدۇرۇش ئۈچۈن مەغرۇرانە يۈرىدۇ، ئۇ دۇنيادا خارلىققا دۇچار بولىدۇ، ئاخىرەتتە ئۇنىڭغا كۆيدۈرگۈچى ئوتنىڭ ئازابىنى تېتىتىمىز
Japonca:
倣限な態度をとって,人びとをアッラーの道から迷わせようとする者がある。かれらは現世において,屈辱をなめ,またわれは審判の日に炎の懲罰を味わせる。
Arapça (Ürdün):
«ثانيَ عطفه» حال أي لاويَ عنقه تكبرا عن الإيمان والعطف الجانب عن يمين أو شمال «ليَضِلَّ» بفتح الياء وضمها «عن سبيل الله» أي دينه «له في الدنيا خزي» عذاب فقتل يوم بدر «ونذيقه يوم القيامة عذاب الحريق» أي الإحراق بالنار، ويقال له.
Hintçe:
(ख्वाहमख्वाह) खुदा के बारे में लड़ने मरने पर तैयार है ताकि (लोगों को) ख़ुदा की राह बहका दे ऐसे (नाबकार) के लिए दुनिया में (भी) रूसवाई है और क़यामत के दिन (भी) हम उसे जहन्नुम के अज़ाब (का मज़ा) चखाएँगे
Tayca:
เขาจะเอี้ยวตัวอของเขาไปอย่างหยิ่งยะโสเพื่อให้ผู้คนหลงจากทางอัลลอฮ์ สำหรับเขาจะไดรับความอัปยศในโลกนี้และเราจะให้เขาลิ้มรสการลงโทษที่มีไฟลุกไหม้ในวันกิยามะฮ์
İbranice:
והוא מושך בכתפיו בגאווה כדי להתעות אנשים מהשביל של אלוהים. לאדם כזה צפויה בושה בעולם הזה, וביום תחיית-המתים ניתן לו לטעום את עונש השריפה בגיהינום
Hırvatça:
savijajući svoj vrat da bi s Allahova Puta odvraćao. Njega na dunjaluku čeka poniženje, a na Kijametskom danu dat ćemo mu da iskusi patnju vatrom.
Rumence:
Ei o iau razna şi-i rătăcesc şi pe alţii. Vor avea parte de ruşine în Viaţa de Acum, iar în Ziua Învierii îi vom face să guste osânda Pârjolului:
Transliteration:
Thaniya AAitfihi liyudilla AAan sabeeli Allahi lahu fee alddunya khizyun wanutheequhu yawma alqiyamati AAathaba alhareeqi
Türkçe:
Yanını eğip bükerek uğraşır ki, Allah yolundan saptırıversin. Böyle kişiye dünyada bir yüz karası öngörülmüştür. Ve kıyamet günü biz ona, o kasıp kavuran yangının azabını tattıracağız.
Sahih International:
Twisting his neck [in arrogance] to mislead [people] from the way of Allah. For him in the world is disgrace, and We will make him taste on the Day of Resurrection the punishment of the Burning Fire [while it is said],
İngilizce:
(Disdainfully) bending his side, in order to lead (men) astray from the Path of Allah: for him there is disgrace in this life, and on the Day of Judgment We shall make him taste the Penalty of burning (Fire).
Azerbaycanca:
O, boynunu (təkəbbürlə sağa-sola) əyərək (insanları) Allahın yolundan çıxarmaq məqsədilə bunu edər. Onu dünyada rüsvayçılıq gözləyir, qiyamət günü isə ona cəhənnəm odunun əzabını daddıracağıq!
Süleyman Ateş:
Allah'ın yolundan şaşırtmak için boynunu öteye döndürerek (kabara kabara tartışmasını sürdürür), dünyada onun için bir kepazelik vardır. Kıyamet günü de ona yangın azabını taddıracağız:
Diyanet Vakfı:
Allah yolundan saptırmak için yanını eğip bükerek (kibir ve azamet içinde) Allah hakkında tartışmaya kalkar. Onun için dünyada bir rezillik vardır; kıyamet gününde ise ona yakıcı azabı tattıracağız.
Erhan Aktaş:
Allah’ın yolundan saptırmak için kıvırıp durur. Onun için dünyada rezillik vardır. Ve ona Kıyâmet günü yakıcı ateşin azâbını tattıracağız.
Kral Fahd:
Sırf Allah yolundan saptırmak için yanını eğip büker (kibir ve azamet içinde). Onun için dünyada bir rezillik vardır, kıyamet gününde ise ona yakıcı azabı tattıracağız.
Hasan Basri Çantay:
22:8
Muhammed Esed:
(başkalarını) Allah yolundan saptırmak için (hakka) sırt çevirmektedir. Böyle birinin bu dünyadaki payı (manen) gözden düşmedir; Kıyamet Günü´nde ise ona yakıcı azabı tattıracağız;
Gültekin Onan:
Tanrı´nın yolundan saptırmak amacıyla ´gururla salınıp kasılarak´ (bunu yapar)
Ali Fikri Yavuz:
Allah yolundan şaşırtmak için (azamet ve kibirle) boynunu bükerek de bunu yapar. Dünyada ona bir rüsvaylık vardır. Kıyamet günü ise, ona cehennem azabını taddıracağız.
Portekizce:
Desdenhoso, para assim desviar os demais da senda de Deus. Sofrerá aviltamento neste mundo e, no Dia da Ressurreição,fá-lo-emos experimentar a pena da chama infernal.
İsveççe:
och som i högmod vänder sig [ifrån sanningen] för att förmå [andra] att överge Guds väg. Förnedring väntar honom [redan] i detta liv och på Uppståndelsens dag skall Vi låta honom känna på Eldens [straff].
Farsça:
[آن هم] با حالتی متکبرانه و مغرورانه که سرانجام مردم را از راه خدا گمراه کند؛ برای او در دنیا رسوایی است و روز قیامت عذاب سوزان به وی می چشانیم.
Kürtçe:
(کەسێکە) ڕوو وەردەگێڕێت (وھەق وەرناگرێت) بۆ ئەوەی خەڵک لەڕێگەی خوا لادات ئەو کەسە لەدونیادا سەرشۆڕ دەبێت وە لە قیامەتیشدا پێی دەچێژین سزای سوتێنەر
Özbekçe:
Аллоҳнинг йўлидан адаштириш учун, бўйнини булқаб (тортишади). Унга дунёда расволик бор. Қиёмат куни унга куйдириш азобини тотдирамиз.
Malayca:
Ia membantah sambil memalingkan sebelah badannya dengan sombong angkuh sehingga menghalang dirinya dan orang lain dari jalan ugama Allah; ia akan beroleh kehinaan di dunia, dan Kami akan merasakannya azab yang membakar pada hari kiamat kelak;
Arnavutça:
duke e shtrembëruar kokën, që të shmanget nga rruga e Perëndisë, Ai në këtë botë ka poshtërim, e Ne, në Ditën e Kijametit do t’i japim atij që të shijojë dënimin e flakës.
Bulgarca:
извръщайки се надменно, за да отклонят от пътя на Аллах. За тях в земния живот има позор и ще ги накараме да вкусят мъчението на Огъня в Деня на възкресението.
Sırpça:
ходајући надмено, да би одвраћали од Аллаховог Пута, њих на овом свету чека понижење, а на Судњем дану даћемо им да искусе патњу у огњу.
Çekçe:
a kroutí krkem svým, aby svedl jiné z cesty Boží. Hanba mu na tomto světě! A v den zmrtvýchvstání mu dáme okusit trestu spalujícího.
Urduca:
خدا کے بارے میں جھگڑتے ہیں تاکہ لوگوں کو راہِ خدا سے بھٹکا دیں ایسے شخص کے لیے دُنیا میں رُسوائی ہے اور قیامت کے روز اُس کو ہم آگ کے عذاب کا مزا چکھائیں گے
Tacikçe:
Гарданро ба такаббур ба як сӯ мепечонад, то мардумро аз роҳи Худо гумроҳ созад. Насиби ӯ дар дунё хорист ва дар рӯзи қиёмат азоби оташро ба ӯ мечашонем.
Tatarca:
Тәкәбберләнеп Аллаһуның Коръән юлына чакыруын инкяр иткән хәлдә кешеләрне Аллаһ юлыннан адаштырырга тырышыр, ул кешегә дөньяда ләгънәт вә хурлыктыр, вә Без аны ахирәттә яндыручы ґәзабка тартырбыз.
Endonezyaca:
dengan memalingkan lambungnya untuk menyesatkan manusia dari jalan Allah. Ia mendapat kehinaan di dunia dan dihari kiamat Kami merasakan kepadanya azab neraka yang membakar.
Amharca:
ጎኑን ያጠፈ ሆኖ ከአላህ መንገድ ሊያሳስት (ይከራከራል)፡፡ በቅርቢቱ ዓለም ለእርሱ ውርደት አልለው፡፡ በትንሳኤ ቀንም አቃጣይን ቅጣት እናቀምሰዋለን፡፡
Tamilce:
(பெருமையுடன்) தனது கழுத்தைத் திருப்பிய(வனாக, இன்னும் புறக்கணித்த)வனாக அல்லாஹ்வின் மார்க்கத்திலிருந்து (நம்பிக்கையாளர்களை) தடுப்பதற்காக (அல்லாஹ்வின் விஷயத்தில் அவன் உங்களிடம் தர்க்கிக்கிறான்). அவனுக்கு இவ்வுலகத்தில் கேவலம் (நிறைந்த தண்டனை) உண்டு. இன்னும், மறுமை நாளில் எரித்து பொசுக்கக்கூடிய தண்டனையை நாம் அவனுக்கு சுவைக்க செய்வோம்.
Korece:
오만으로 타인을 하나님의 길 로부터 탈선케 하려한 자가 있나 니 그에게는 현세의 치욕이 있을것이며 심판의 날에는 그로 하여 금 화염의 응벌을 맛보게 하리라
Vietnamca:
Y quay người sang một bên (thể hiện sự tự cao tự đại) hầu làm cho (thiên hạ) lạc khỏi con đường của Allah. Y sẽ bị hạ nhục ở thế gian này; và vào Ngày Phục Sinh, TA sẽ cho y nếm hình phạt của lửa cháy bùng (nơi Hỏa Ngục).
Ayet Linkleri: