Sayfa 333

ẕâlike bienne-llâhe hüve-lḥaḳḳu veennehû yuḥyi-lmevtâ veennehû `alâ külli şey'in ḳadîr.

Türkçe:
Bu böyledir, çünkü Allah hakkın ta kendisidir. O, ölüleri diriltiyor ve O, herşey üzerinde kudretiyle egemendir.
İngilizce:
This is so, because Allah is the Reality: it is He Who gives life to the dead, and it is He Who has power over all things.
Fransızca:
Il en est ainsi parce qu'Allah est la vérité; et c'est Lui qui rend la vie aux morts; et c'est Lui qui est Omnipotent.
Almanca:
Dies (bezeugt), daß ALLAH gewiß Der Wahre ist, daß ER die Toten zweifelsohne lebendig macht und daß ER doch über alles allmächtig ist,
Rusça:
Это происходит, потому что Аллах является Истиной, оживляет мертвых и способен на всякую вещь,
Arapça:
ذَٰلِكَ بِأَنَّ اللَّهَ هُوَ الْحَقُّ وَأَنَّهُ يُحْيِي الْمَوْتَىٰ وَأَنَّهُ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
İşte bunlar gösteriyor ki, Allah şüphesiz haktır. Şüphesiz ölüleri o diriltir ve o her şeye kadirdir.
Diyanet Vakfı:
Çünkü Allah hakkın ta kendisidir; O, ölüleri diriltir; yine O, her şeye hakkıyla kadirdir.

veenne-ssâ`ate âtiyetül lâ raybe fîhâ veenne-llâhe yeb`aŝü men fi-lḳubûr.

Türkçe:
Ve saat mutlaka gelecektir. Kuşku yok onda. Ve Allah kabirlerdeki şuurlu varlıkları diriltecektir.
İngilizce:
And verily the Hour will come: there can be no doubt about it, or about (the fact) that Allah will raise up all who are in the graves.
Fransızca:
Et que l'Heure arrivera; pas de doute à son sujet, et qu'Allah ressuscitera ceux qui sont dans les tombeaux.
Almanca:
und daß die Stunde unweigerlich kommen wird, über die es keine Zweifel gibt, und daß ALLAH doch diejenigen erwecken wird, die in den Gräbern sind.
Rusça:
потому что Час, в котором нет сомнения, непременно наступит и потому что Аллах воскресит тех, кто в могилах.
Arapça:
وَأَنَّ السَّاعَةَ آتِيَةٌ لَّا رَيْبَ فِيهَا وَأَنَّ اللَّهَ يَبْعَثُ مَن فِي الْقُبُورِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Kıyamet ise şüphesiz gelecek ve muhakkak ki Allah bütün kabirlerde olan kimseleri tekrar diriltecektir.
Diyanet Vakfı:
Kıyamet vakti de gelecektir; bunda şüphe yoktur. Ve Allah kabirlerdeki kimseleri diriltip kaldıracaktır.

vemine-nnâsi mey yücâdilü fi-llâhi bigayri `ilmiv velâ hüdev velâ kitâbim münîr.

Türkçe:
İnsanlar içinde öylesi vardır ki, Allah konusunda ilimsiz, kılavuzsuz ve aydınlık getiren bir kitaba sahip olmaksızın mücadele edip durur.
İngilizce:
Yet there is among men such a one as disputes about Allah, without Knowledge, without Guidance, and without a Book of Enlightenment,-
Fransızca:
Or, il y a des gens qui discutent au sujet d'Allah sans aucune science, ni guide, ni Livre pour les éclairer,
Almanca:
Und unter den Menschen ist manch einer, der über ALLAH disputiert ohne Wissen, ohne Rechtleitung und ohne erleuchtende Schrift -
Rusça:
Среди людей есть такой, который спорит об Аллахе, не имея ни знаний, ни верного руководства, ни освещающего Писания.
Arapça:
وَمِنَ النَّاسِ مَن يُجَادِلُ فِي اللَّهِ بِغَيْرِ عِلْمٍ وَلَا هُدًى وَلَا كِتَابٍ مُّنِيرٍ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
İnsanlardan kimi de vardır ki ne bir bilgiye, ne bir delile, ne de aydınlatıcı bir kitaba dayanmaksızın Allah hakkında tartışır.
Diyanet Vakfı:
İnsanlardan bazısı, bir bilgisi, bir rehberi ve (vahye dayanan) aydınlatıcı bir kitaba dayanmaksızın, Allah hakkında tartışır.

ŝâniye `iṭfihî liyüḍille `an sebîli-llâh. lehû fi-ddünyâ ḫizyüv venüẕîḳuhû yevme-lḳiyâmeti `aẕâbe-lḥarîḳ.

Türkçe:
Yanını eğip bükerek uğraşır ki, Allah yolundan saptırıversin. Böyle kişiye dünyada bir yüz karası öngörülmüştür. Ve kıyamet günü biz ona, o kasıp kavuran yangının azabını tattıracağız.
İngilizce:
(Disdainfully) bending his side, in order to lead (men) astray from the Path of Allah: for him there is disgrace in this life, and on the Day of Judgment We shall make him taste the Penalty of burning (Fire).
Fransızca:
affichant une attitude orgueilleuse pour égarer les gens du sentier d'Allah. A lui l'ignominie ici-bas; et Nous Lui ferons goûter le Jour de la Résurrection, le châtiment de la fournaise.
Almanca:
(in Arroganz) mit dem Zur-Seite-drehen, damit er vom Weg ALLAHs ableitet. Für ihn ist im Diesseits Erniedrigung bestimmt, und WIR werden ihn am Tag der Auferstehung die Peinigung des Brandes erfahren lassen.
Rusça:
Он надменно поворачивает шею, чтобы сбить других с пути Аллаха. Ему уготован позор в этом мире, а в День воскресения Мы дадим ему вкусить мучения от обжигающего Огня.
Arapça:
ثَانِيَ عِطْفِهِ لِيُضِلَّ عَن سَبِيلِ اللَّهِ ۖ لَهُ فِي الدُّنْيَا خِزْيٌ ۖ وَنُذِيقُهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ عَذَابَ الْحَرِيقِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Allah yolundan şaşırtmak (saptırmak) için büyüklük taslayarak (tartışır). Dünyada ona bir rezillik vardır. Kıyamet gününde ise ona cehennem azabını tattıracağız
Diyanet Vakfı:
Allah yolundan saptırmak için yanını eğip bükerek (kibir ve azamet içinde) Allah hakkında tartışmaya kalkar. Onun için dünyada bir rezillik vardır; kıyamet gününde ise ona yakıcı azabı tattıracağız.

ẕâlike bimâ ḳaddemet yedâke veenne-llâhe leyse biżallâmil lil`abîd.

Türkçe:
"Al, işte bu, iki elinin önden gönderdiğidir. Şu bir gerçek ki, Allah, kullara asla zulmedici değildir."
İngilizce:
(It will be said): "This is because of the deeds which thy hands sent forth, for verily Allah is not unjust to His servants.
Fransızca:
Voilà, pour ce que tes deux mains ont préparé (ici-bas) ! Cependant, Allah n'est point injuste envers Ses serviteurs.
Almanca:
Dies ist für das, was du eigenhändig erworben hast. Und ALLAH ist gewiß den Dienern gegenüber niemals ungerecht.
Rusça:
Ему будет сказано: "Это - за то, что приготовили твои руки, ведь Аллах не поступает несправедливо с рабами".
Arapça:
ذَٰلِكَ بِمَا قَدَّمَتْ يَدَاكَ وَأَنَّ اللَّهَ لَيْسَ بِظَلَّامٍ لِّلْعَبِيدِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ona "Bunlar, senin ellerinle kazandığın günahlar sebebiyledir" denir. Şüphesiz Allah kullarına zulmeden değildir.
Diyanet Vakfı:
İşte bu, önceden yapıp ettiklerin yüzündendir (denilir). Elbette Allah kullarına haksızlık edici değildir.

vemine-nnâsi mey ya`büdü-llâhe `alâ ḥarf. fein eṣâbehû ḫayrun-ṭmeenne bih. vein eṣâbethü fitnetün-nḳalebe `alâ vechih. ḫasira-ddünyâ vel'âḫirah. ẕâlike hüve-lḫusrânü-lmübîn.

Türkçe:
İnsanlardan bazısı da Allah'a kıyıdan kıyıya ibadet eder. Kendisine bir hayır isabet ettiğinde, onunla tatmin bulup yatışır; kendisine bir fitne, bir deneme gelip çattığında yüzüstü geri dönüverir. Dünyada da kayba uğramıştır böylesi, âhirette de. Apaçık hüsranın ta kendisi işte budur.
İngilizce:
There are among men some who serve Allah, as it were, on the verge: if good befalls them, they are, therewith, well content; but if a trial comes to them, they turn on their faces: they lose both this world and the Hereafter: that is loss for all to see!
Fransızca:
Il en est parmi les gens qui adorent Allah marginalement . S'il leur arrive un bien, ils s'en tranquillisent, et s'il leur arrive une épreuve, ils détournent leur visage, perdant ainsi (le bien) de l'ici-bas et de l'au-delà. Telle est la perte évidente !
Almanca:
Und unter den Menschen ist manch einer, der mit dem Dienen ALLAHs auf der Kippe steht, wenn ihn Gutes trifft, findet er Ruhe dabei, und wenn ihn Fitna trifft, wendet er sich in die Gegenrichtung ab. ER verliert dann das Diesseits und auch das Jenseits. Dies ist gewiß der eindeutige Verlust.
Rusça:
Среди людей есть и такой, который поклоняется Аллаху, находясь на грани между верой и неверием. Если ему достается добро, то благодаря этому он чувствует себя уверенно; если же его постигает искушение, то он оборачивается вспять. Он теряет как этот мир, так и Последнюю жизнь. Это и есть очевидный убыток!
Arapça:
وَمِنَ النَّاسِ مَن يَعْبُدُ اللَّهَ عَلَىٰ حَرْفٍ ۖ فَإِنْ أَصَابَهُ خَيْرٌ اطْمَأَنَّ بِهِ ۖ وَإِنْ أَصَابَتْهُ فِتْنَةٌ انقَلَبَ عَلَىٰ وَجْهِهِ خَسِرَ الدُّنْيَا وَالْآخِرَةَ ۚ ذَٰلِكَ هُوَ الْخُسْرَانُ الْمُبِينُ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
İnsanlardan kimi de Allah'a bir yar kenarındaymış gibi ibadet eder, eğer kendisine bir iyilik gelirse ona gönlü yatışır ve eğer başına bir bela gelirse yüzüstü dönüverir. Dünyayı da ahireti de kaybeder. İşte apaçık kayıp budur.
Diyanet Vakfı:
İnsanlardan kimi Allah'a yalnız bir yönden kulluk eder. Şöyle ki: Kendisine bir iyilik dokunursa buna pek memnun olur, bir de musibete uğrarsa çehresi değişir (dinden yüz çevirir). O, dünyasını da, ahiretini de kaybetmiştir. İşte bu, apaçık ziyanın ta kendisidir.

yed`û min dûni-llâhi mâ lâ yeḍurruhû vemâ lâ yenfe`uh. ẕâlike hüve-ḍḍalâlü-lbe`îd.

Türkçe:
Allah'ın berisinden, kendisine zarar veremeyecek, yarar sağlamayacak şeye dua/davet eder. Dönüşü olmayan sapıklığın ta kendisidir bu.
İngilizce:
They call on such deities, besides Allah, as can neither hurt nor profit them: that is straying far indeed (from the Way)!
Fransızca:
Ils invoquent en dehors d'Allah, ce qui ne peut ni leur nuire ni leur profiter. Tel est l'égarement profond !
Almanca:
Er richtet Bittgebete an das, was ihm weder schadet noch nützt. Dies ist das weite Irregehen.
Rusça:
Вместо Аллаха он взывает к тому, что не приносит ему ни вреда, ни пользы. Это и есть глубокое заблуждение!
Arapça:
يَدْعُو مِن دُونِ اللَّهِ مَا لَا يَضُرُّهُ وَمَا لَا يَنفَعُهُ ۚ ذَٰلِكَ هُوَ الضَّلَالُ الْبَعِيدُ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Allah'ı bırakır da kendine ne zarar, ne menfaat veremeyecek şeylere yalvarır. İşte derin sapıklık budur.
Diyanet Vakfı:
O, Allah'ı bırakıp, kendisine ne faydası, ne de zararı dokunacak olan şeylere yalvarır. Bu, (haktan) büsbütün uzak olan sapıklığın ta kendisidir.

yed`û lemen ḍarruhû aḳrabü min nef`ih. lebi'se-lmevlâ velebi'se-l`aşîr.

Türkçe:
Zararı yararından daha yakın olan kişiye yalvarır/davet eder. Ne kötü bir destekçidir o, ne kötü bir efendidir!
İngilizce:
(Perhaps) they call on one whose hurt is nearer than his profit: evil, indeed, is the patron, and evil the companion (or help)!
Fransızca:
Ils invoquent ce dont le mal est certainement plus proche que l'utilité. Quel mauvais allié, et quel mauvais compagnon !
Almanca:
Er richtet Bittgebete an das, dessen Schaden näher liegt als dessen Nutzen. Doch erbärmlich ist der Maula und doch erbärmlich ist der Umgang-Pflegende.
Rusça:
Он взывает к тому, кто может быстрее навредить, чем принести пользу. Плох такой господин! Плох такой товарищ!
Arapça:
يَدْعُو لَمَن ضَرُّهُ أَقْرَبُ مِن نَّفْعِهِ ۚ لَبِئْسَ الْمَوْلَىٰ وَلَبِئْسَ الْعَشِيرُ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Herhalde o, zararı faydasından daha yakın olana yalvarıyor. Yalvardığı şey ne kötü yardımcı ve ne kötü yoldaştır.
Diyanet Vakfı:
O, zararı faydasından daha (akla) yakın olan bir varlığa yalvarır. O (yalvardığı), ne kötü bir yardımcı, ne kötü bir dosttur!

inne-llâhe yüdḫilü-lleẕîne âmenû ve`amilu-ṣṣâliḥâti cennâtin tecrî min taḥtihe-l'enhâr. inne-llâhe yef`alü mâ yürîd.

Türkçe:
Allah, iman edip hayra ve barışa yönelik işler yapanları altlarından ırmaklar akan cennetlere koyacaktır. Allah, dilediğini yapar.
İngilizce:
Verily Allah will admit those who believe and work righteous deeds, to Gardens, beneath which rivers flow: for Allah carries out all that He plans.
Fransızca:
Ceux qui croient et font de bonnes oeuvres, Allah les fait entrer aux Jardins sous lesquels coulent les ruisseaux, car Allah fait certes ce qu'Il veut.
Almanca:
Gewiß, ALLAH läßt diejenigen, die den Iman verinnerlicht und das gottgefällig Gute getan haben, in Dschannat eintreten, die von Flüssen durchflossen sind. Gewiß, ALLAH macht, was ER will.
Rusça:
А тех, которые уверовали и совершали праведные деяния, Аллах введет в Райские сады, в которых текут реки. Воистину, Аллах поступает так, как пожелает.
Arapça:
إِنَّ اللَّهَ يُدْخِلُ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ ۚ إِنَّ اللَّهَ يَفْعَلُ مَا يُرِيدُ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Şüphe yok ki Allah, iman edip salih amelleri işleyenleri altından ırmaklar akan cennetlere koyacak. Şüphesiz Allah dilediğini yapar.
Diyanet Vakfı:
Muhakkak ki Allah, iman edip iyi davranışlarda bulunan kimseleri, zemininden ırmaklar akan cennetlere kabul eder. Şüphesiz Allah dilediği şeyi yapar.

men kâne yeżunnü el ley yenṣurahü-llâhü fi-ddünyâ vel'âḫirati felyemdüd bisebebin ile-ssemâi ŝümme liyaḳṭa` felyenżur hel yüẕhibenne keydühû mâ yegîż.

Türkçe:
Kim Allah'ın dünyada ve âhirette kendisine yardım etmeyeceğini sanıyorsa; bir sebeple göğe uzansın, sonra öteki ilişkilerini kessin de bakıversin: Oyunu, öfkelendiği şeyleri gerçekten giderecek mi?"
İngilizce:
If any think that Allah will not help him (His Messenger) in this world and the Hereafter, let him stretch out a rope to the ceiling and cut (himself) off: then let him see whether his plan will remove that which enrages (him)!
Fransızca:
Celui qui pense qu'Allah ne le secourra pas dans l'ici-bas et dans l'au-delà, qu'il tende une corde jusqu'au ciel, puis qu'il la coupe, et qu'il voie si sa ruse va faire disparaître ce qui l'enrage .
Almanca:
Wer pflegte zu denken, daß ALLAH ihn (den Gesandten) im Diesseits und im Jenseits nicht unterstützen wird, so soll er ein Seil an der Decke anbringen, dann soll er sich erhängen, dann soll er sehen, ob seine List etwa das vergehen läßt, was er an Zorn hat.
Rusça:
Кто полагает, что Аллах не окажет ему (Мухаммаду) помощи в этом мире и в Последней жизни, пусть подвяжет веревку к небу (или потолку), а затем перережет ее и посмотрит, устранит ли его хитрость то, что вызывает его ярость.
Arapça:
مَن كَانَ يَظُنُّ أَن لَّن يَنصُرَهُ اللَّهُ فِي الدُّنْيَا وَالْآخِرَةِ فَلْيَمْدُدْ بِسَبَبٍ إِلَى السَّمَاءِ ثُمَّ لْيَقْطَعْ فَلْيَنظُرْ هَلْ يُذْهِبَنَّ كَيْدُهُ مَا يَغِيظُ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Allah'ın ona (peygambere) dünyada ve ahirette yardım etmeyeceğini sanan kimse hemen yukarıya bir ip uzatsın, sonra (kendini intihar edip) boğsun da baksın bu hilesi kendisini öfkelendiren şeyi giderecek mi?
Diyanet Vakfı:
Her kim, Allah'ın, dünya ve ahirette ona (Resulüne) asla yardım etmeyeceğini zannetmekte ise, (Allah ona yardım ettiğine göre) artık o kimse tavana bir ip atsın; (boğazına geçirsin); sonra da (ayağını yerden) kessin! Şimdi bu kimse baksın! Acaba, hilesi (bu yaptığı), öfke duyduğu şeyi (Allah'ın Peygamber'e yardımını) gerçekten engelleyecek mi?
Sayfa 333 beslemesine abone olun.