Arapça:
بَلْ قَالُوا أَضْغَاثُ أَحْلَامٍ بَلِ افْتَرَاهُ بَلْ هُوَ شَاعِرٌ فَلْيَأْتِنَا بِآيَةٍ كَمَا أُرْسِلَ الْأَوَّلُونَ
Çeviriyazı:
bel ḳâlû aḍgâŝü aḥlâmim beli-fterâhü bel hüve şâ`ir. felye'tinâ biâyetin kemâ ürsile-l'evvelûn.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Onlar: "Hayır, bunlar karışık rüyalardır; yok, onu kendisi uydurdu, yok o bir şairdir. Böyle değilse önceki peygamberler gibi, o da bize bir mucize getirsin" dediler.
Diyanet İşleri:
Onlar: "Hayır; bunlar karışık rüyalardır", "Hayır; onu uydurmuştur", "Hayır; o şairdir", "Haydi önceki peygamberler gibi o da bize bir mucize getirsin" dediler.
Abdulbakî Gölpınarlı:
Hatta derler ki: Bu sözler, saçmasapan rüyadan ibaret, belki de kendisi uyduruyor bunları, hatta o, bir şair. Değilse neden evvelkilere gönderildiği gibi bize bir mucize gösteremiyor?
Şaban Piriş:
Hayır, dediler. Bunlar karma karışık rüyalardır. Hayır, onu o uydurmuştur. Hayır, O şairdir! Haydi, önceki peygamberler gibi bize bir ayet/mucize getirsin!
Edip Yüksel:
Hatta, "Boş hayallerdir," "Onu o uydurmuş," ve "O bir şairdir, daha önceki elçiler gibi o da bize mucizeler getirsin," dediler.
Ali Bulaç:
Hayır" dediler. (Bunlar) Karmakarışık düşlerdir; hayır, onu kendisi uydurmuştur; hayır o bir şairdir. Böyle değilse, öncekilere gönderildiği gibi bize de bir ayet (mucize) getirsin.
Suat Yıldırım:
(Kur'ân’ı kime mal edecekleri konusunda şaşırıp kaldılar, cevapları kendilerini bile tatmin etmeyip durmadan fikir değiştirdiler.) “Hayır!” dediler, “bu adğâsu ahlam: karışık karışık rüyalar.” “Yok yok, böyle değil, anlaşılan onu kendisi uydurmuş!” “Hayır! bu da değil, galiba o bir şair!”, “Öyleyse önceki peygamberlere verilen mûcizeler kabilinden istediğimiz mûcizeyi bize göstersin!” [17,59; 10,96-97]
Ömer Nasuhi Bilmen:
«Hayır,» dediler, «Karışık rüyâlardır, Hayır, onu iftira etmiştir, o belki bir şairdir. İmdi bize evvelkilerin gönderilmiş oldukları gibi bir âyet getiriversin.»
Yaşar Nuri Öztürk:
Şöyle de dediler: "Saçma sapan rüyalar bunlar! Belki de uydurduğu bir yalandır. Belki de bir şairdir o. Hadi bir mucize getirsin bize, öncekilere gönderildiği gibi..."
Bekir Sadak:
Halki zalim olan nice kasabalari kirip gecirdik ve onlardan sonra baska milletler varettik.
İbni Kesir:
Onlar: Hayır, bunlar saçma sapan rüyalardır. Hayır onu uydurmuştur, hayır o, şairdir. Haydi önceki peygamberler gibi o da bize bir mucize getirsin dediler.
Adem Uğur:
Hayır, dediler, (bunlar) saçma sapan rüyalardır
İskender Ali Mihr:
“Hayır, karışık rüyalardır. Hayır, belki onu uydurdu. Hayır, belki de o bir şairdir. Öyleyse evvelkilere gönderildiği gibi bize (de) âyet (mucize) getirsin.” dediler.
Celal Yıldırım:
Onlar, «hayır, (Kur´ân ve Muhammed´in dedikleri) olsa olsa (şuur altında biriken) rüya saçmalarıdır. Hayır, O bunları uydurmuştur
Tefhim ul Kuran:
«Hayır» dediler. (Bunlar) Karmakarışık düşlerdir
Fransızca:
Mais il dirent : "Voilà plutôt un amas de rêves ! Ou bien Il l'a inventé. Ou, c'est plutôt un poète. Qu'il nous apporte donc un signe [identique] à celui dont furent chargés les premiers envoyés".
İspanyolca:
Ellos, en cambio, dicen: «¡Amasijo de sueños! ¡No! ¡Él lo ha inventado! ¡No! Es un poeta! ¡Que nos traiga un signo como los antiguos enviados!»
İtalyanca:
Dissero: «Sono invece incubi confusi! O è lui che li ha inventati. Non è che un poeta! Ci mostri piuttosto un segno, come quelli che furono inviati agli antichi [profeti]».
Almanca:
Nein, sondern sie sagten: "Es ist ein Durcheinander von Träumen. Nein, sondern er hat es erdichtet. Nein, sondern er ist ein Dichter. Dann soll er uns eine Aya bringen, wie es mit den Früheren entsandt wurde."
Çince:
但他们说:这是痴人说梦呢?还是他捏造谎言呢?还是他是一个诗人呢?教他象古代的众使者那样昭示我们一种迹象吧。
Hollandaca:
Maar zij zeggen: De Koran is een weefsel van droomen; hij heeft dien uitgedacht; hij is een dichter; laat hem dus met een wonder tot ons komen, op dezelfde wijze als de vroegere profeten werden gezonden.
Rusça:
Они сказали: "Это - бессвязные сны! Нет, он сочинил это! Нет, он - поэт! Пусть он покажет нам знамение, подобное тем, с которыми были отправлены первые посланники".
Somalice:
Waxay Dheheen (Gaaladii) Saas ma aha ee waa Qarowyo saa ma aha ee wuu Been Abuurtay, Saas ma aha ee waa gabayaa ee ha noo keeno Aayad Sidii Lagu diray Kuwii hore.
Swahilice:
Lakini wao walisema: Hizo ni ndoto za ovyo ovyo, bali amezizua tu, bali huyo ni mtunga mashairi. Basi atuletee miujiza kama walivyo tumwa wale wa mwanzo.
Uygurca:
(كاپىرلار قۇرئان سېھرىدۇر دەپلا قالماستىن) بەلكى ئۇ شائىردۇر، ئىلگىرىكى پەيغەمبەرلەرگە ئوخشاش بىزگە بىرەر مۆجىزە كەلتۈرسۇن» دېيىشتى
Japonca:
かれらは,「いや,(それは)夢の寄せ集め。いや,かれの偽作です。いや,かれは詩人です。昔(の使徒に)下されたような印を,わたしたちに(有?)して下さい。」と言った。
Arapça (Ürdün):
«بل» للانتقال من غرض إلى آخر في المواضع الثلاثة «قالوا» فيما أتى به من القرآن هو «أضغاث أحلام» أخلاط رآها في النوم «بل افتراه» اختلقه «بل هو شاعر» فما أتى به شعر «فليأتنا بآية كما أرسل الأولون» كالناقة والعصا واليد قال تعالى:
Hintçe:
(उस पर भी उन लोगों ने इक्तिफ़ा न की) बल्कि कहने लगे (ये कुरान तो) ख़ाबहाय परीशाँ का मजमूआ है बल्कि उसने खुद अपने जी से झूट-मूट गढ़ लिया है बल्कि ये शख्स शायर है और अगर हक़ीकतन रसूल है) तो जिस तरह अगले पैग़म्बर मौजिज़ों के साथ भेजे गए थे
Tayca:
แต่ทว่าพวกเขากล่าวว่า “มันเป็นความฝันที่สับสน หากแต่ว่าเขาได้เสกสรรปั้นแต่งมันขึ้นหากแต่ว่าเขาเป็นกวี ถ้าเช่นนั้น ให้เขานำหลักฐานหนึ่งมาแสดงแก่เรา เช่นเดียวกับบุคคลในยุคก่อน ๆได้ถูกส่งมา”
İbranice:
אך הם אמרו: ' חלומות שווא, כי אם הוא בדה אותו, כי אם הוא משורר, שיביא לנו אות כפי שנשלחו הראשונים.' הנביאים
Hırvatça:
Oni čak, govore: "To su samo zbrkani snovi; on ga izmišlja; on je pjesnik; neka nam donese kakav znak kao što su i prijašnji poslanici s time slati!"
Rumence:
Ei spun: “Ba că sunt nişte vedenii încâlcite, ba că el le-a născocit, ba că este un poet! Să ne aducă un semn precum le-a fost trimis celor dintâi!”
Transliteration:
Bal qaloo adghathu ahlamin bali iftarahu bal huwa shaAAirun falyatina biayatin kama orsila alawwaloona
Türkçe:
Şöyle de dediler: "Saçma sapan rüyalar bunlar! Belki de uydurduğu bir yalandır. Belki de bir şairdir o. Hadi bir mucize getirsin bize, öncekilere gönderildiği gibi..."
Sahih International:
But they say, "[The revelation is but] a mixture of false dreams; rather, he has invented it; rather, he is a poet. So let him bring us a sign just as the previous [messengers] were sent [with miracles]."
İngilizce:
Nay, they say, "(these are) medleys of dream! - Nay, He forged it! - Nay, He is (but) a poet! Let him then bring us a Sign like the ones that were sent to (Prophets) of old!"
Azerbaycanca:
Onlar (müxtəlif fikirlərə düşərək) belə dedilər: “Xeyr, (bu Qur’an) qarmaqarışıq yuxulardır; xeyr, onu özü uydurmuşdur; xeyr, o, bir şairdir. (Əgər o, həqiqi peyğəmbərdirsə, bunu sübut etmək üçün) qoy əvvəlki peyğəmbərlərə göndərilən mö’cüzələr kimi bizə bir mö’cüzə gətirsin!”
Süleyman Ateş:
Hayır, dediler, (bu) karmakarışık hayallerdir; hayır onu uydurmuş; hayır o şa'irdir. (Eğer gerçekten peygamberse) öncekilerin, (mu'cizelerle) gönderildikleri gibi o da bize bir mu'cize getirsin.
Diyanet Vakfı:
"Hayır, dediler, (bunlar) saçma sapan rüyalardır; bilakis onu kendisi uydurmuştur; belki de o, şairdir. (Eğer öyle değilse) bize hemen, öncekilere gönderilenin benzeri bir ayet getirsin."
Erhan Aktaş:
“Hayır, bunlar karmakarışık düşlerdir. Hayır, belki onu uydurdu. Hayır, o bir şâirdir. Öyleyse öncekilere gönderildiği gibi bize bir âyet(1) getirsin.” dediler.
Kral Fahd:
«Hayır, dediler, (bunlar) saçma sapan rüyalardır; bilakis onu kendisi uydurmuştur; belki de o, şairdir. (Eğer öyle değilse) bize hemen, öncekilere gönderilenin benzeri bir mucize getirsin.»
Hasan Basri Çantay:
Dediler: «Hayır, (bunlar) saçma sapan rü´yâlardır. Hayır, onu kendisi uydurmuşdur. Hayır, o, bir şâirdir. (Bunlar değilse) o halde evvelki (peygamber) lere gönderildiği gibi o da bize bir mu´cize getirsin».
Muhammed Esed:
"Yoo", diyorlar, "(Muhammed´in bu söyledikleri) karmakarışık rüyalardan ibaret!" "Yok yok, bütün bunları kendisi uyduruyor!" "Hayır, o sadece bir şairdir!" "Peki, madem öyle, önceki (peygamberlerin mucizelerle) gönderildiği gibi o da bize bir mucize getirse ya!"
Gültekin Onan:
"
Ali Fikri Yavuz:
(Müşriklerden bir kısmı şöyle) dediler: “- Hz. Muhammed’in (a.s.) getirdiği bu ayetler, rüya saçmalarıdır, yok onu kendisi uydurdu, yok o bir şairdir. Böyle değilse, evvelki peygamberlerin getirdiği mucizeler gibi, o da bize bir mucize getirsin.”
Portekizce:
Porém, afirmam: É uma miscelânea de sonhos! Ele os forjou! Qual! É um poeta! Que nos apresente, então, algum sinal,como os enviados aos primeiros (mensageiros)!
İsveççe:
Och de går så långt att de säger: ["Detta är bara] ett virrvarr av drömmar" [eller] "nej, han har [själv] hittat på alltsammans" [eller] "nej, han är ju poet". - "Låt honom nu visa oss ett tecken liksom de tidigare [profeterna] sändes [med tecken]!".
Farsça:
[مشرکان] گفتند: [نه، قرآنْ سحر نیست] بلکه خواب هایی آشفته و پریشان است، [نه] بلکه آن را به دروغ بربافته، [نه] بلکه او شاعرِ [خیال پردازی] است، [اگر فرستاده خداست] باید برای ما معجزه ای بیاورد مانند معجزه هایی که پیامبران گذشته را [با آنها] فرستادند.
Kürtçe:
ئەوانە ووتیان: نەخێر (ئەوەی موحەممەد ھێناویەتی نیگا نیە) بەڵکو چەند خەو بینینێکی تێکەڵ و پێکەڵی (موحـەممەدە خۆیەتی) نا بەڵکو موحەممەد خۆی ئەم (قورئانە)ی ھەڵبەستووە نا بەڵکو ئەو (موحەممەدە) شاعیرە دەبا نیشانە وموعجیزەیەکمان بۆ بھێنێت وەک (ئەو موعجیزانەی) پێغەمبەرانی پێشووی پێ نێردرابوون
Özbekçe:
Улар: «Балки алғов-далғов тушлардир, балки ўзи уйдириб олгандир, балки у шоирдир. Бас, бизга аввалгилар юборилганидек, мўъжиза келтирсин», дедилар.
Malayca:
(Mereka bukan sahaja menyifatkan Al-Quran itu sihir) bahkan mereka menuduh dengan berkata: "Al-Quran itu perkara karut yang dimimpikan oleh Muhammad, bahkan perkara yang diada-adakan olehnya, bahkan Muhammad sendiri seorang penyair. (Kalaulah ia sebenarnya seorang Rasul) maka hendaklah ia membawa kepada kita satu mukjizat sebagaimana mukjizat-mukjizat yang dibawa oleh Rasul- rasul yang telah diutus dahulu".
Arnavutça:
Ata, madje thonë: “Këto janë vetëm ëndërra të turbullta, jo, ai e ka trilluar atë (Kur’anin); jo, ai është poet. Le të na sjellë ai neve një argument, ashtu si i kanë sjellë pejgamberët e parë!”
Bulgarca:
А те рекоха: “Объркани сънища. Той само си го е измислил. Той е само поет. И нека ни донесе знамение, както предишните бяха изпращани!”
Sırpça:
Они, чак, говоре: “То је само кошмар! Он га измишља! Он је песник! Нека нам донесе какво чудо као и претходни посланици!”
Çekçe:
Však naopak oni hovoří: 'To jsou jen sny popletené či spíše on sám si to vymyslil, ba věru on básníkem je! Ať tedy předloží znamení, s jakými byli vysláni proroci staří!'
Urduca:
وہ کہتے ہیں "بلکہ یہ پراگندہ خواب ہیں، بلکہ یہ اِس کی مَن گھڑت ہے، بلکہ یہ شخص شاعر ہے ورنہ یہ لائے کوئی نشانی جس طرح پرانے زمانے کے رسول نشانیوں کے ساتھ بھیجے گئے تھے"
Tacikçe:
Гуфтанд: «На Хобҳои парешон аст ё дурӯғест, ки мебофад ё шоирест. Пас барои мо аз он гуна, ки ба паёмбарони пешин дода шуда буд, мӯъҷизае биёварад».
Tatarca:
Кәферләр әйттеләр: "Ул Коръән Мухәммәднең төшендә саташып күргән нәрсәседер, бәлки ул Коръәнне үзеннән чыгарды да Аллаһудан дип ифтира кыйла, яки Мухәммәд шагыйрь булып Коръән дә аның шигыредер! Ул безгә пәйгамбәрлегенә могҗиза китерсен, әүвәлге пәйгамбәрләр китергән кеби".
Endonezyaca:
Bahkan mereka berkata (pula): "(Al Quran itu adalah) mimpi-mimpi yang kalut, malah diada-adakannya, bahkan dia sendiri seorang penyair, maka hendaknya ia mendatangkan kepada kita suatu mukjizat, sebagai-mana rasul-rasul yang telah lalu di-utus".
Amharca:
«በእውነቱ (ቁርኣኑ) የሕልሞች ቅዠቶች ነው፡፡ ይልቁንም ቀጠፈው እንዲያውም እርሱ ቅኔን ገጣሚ ነው፡፡ የቀድሞዎቹም እንደተላኩ (መልክተኛ ከኾነ) በተዓምር ይምጣብን» አሉ፡፡
Tamilce:
மாறாக, (அவர்களில் சிலர்) கூறினார்கள்: “(இது) பயமுறுத்துகின்ற கனவுகள்.” (மற்றும் சிலர் கூறினார்கள்:) “மாறாக, (முஹம்மத் இறைவன் மீது) இதை பொய்யாக இட்டுக்கட்டுகிறார்.” (வேறு சிலர் கூறினார்கள்): “மாறாக, இவர் ஒரு கவிஞர்.” “ஆகவே, முதலாமவர்கள் (முந்திய தூதர்கள்) அனுப்பப்பட்டது போன்று அவரும் எங்களிடம் ஓர் அத்தாட்சியைக் கொண்டு வரட்டும்.” (என்று அவர்கள் கூறுகிறார்கள்).
Korece:
보라 그들은 말하기를 그것은꿈의 착란에서 온 것으로 그가 그것을 날조한 것이며 그는 시인 이라 그렇다면 예언자들이 선조들 에게 보여주었던 것처럼 우리에게 예중을 보이라고 하더라
Vietnamca:
(Họ bối rối về những gì Thiên Sứ Muhammad mang đến, có lúc) họ bảo: “Toàn là những giấc mộng lộn xộn” (Có lúc họ bảo): “Không, hắn chỉ bịa đặt ra mà thôi” (Và có lúc họ lại bảo): “Không, hắn là một nhà thơ; chúng ta hãy bảo hắn mang đến cho chúng ta một phép lạ giống như những cái đã được ban cấp cho các vị Thiên Sứ trước kia (nếu như hắn nói thật).”
Ayet Linkleri: