Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

20

Sûredeki Ayet No: 

97

Ayet No: 

2445

Sayfa No: 

318

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

قَالَ فَاذْهَبْ فَإِنَّ لَكَ فِي الْحَيَاةِ أَن تَقُولَ لَا مِسَاسَ ۖ وَإِنَّ لَكَ مَوْعِدًا لَّن تُخْلَفَهُ ۖ وَانظُرْ إِلَىٰ إِلَٰهِكَ الَّذِي ظَلْتَ عَلَيْهِ عَاكِفًا ۖ لَّنُحَرِّقَنَّهُ ثُمَّ لَنَنسِفَنَّهُ فِي الْيَمِّ نَسْفًا

Çeviriyazı: 

ḳâle feẕheb feinne leke fi-lḥayâti en teḳûle lâ misâs. veinne leke mev`idel len tuḫlefeh. venżur ilâ ilâhike-lleẕî żalte `aleyhi `âkifâ. lenüḥarriḳannehû ŝümme lenensifennehû fi-lyemmi nesfâ.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

(Musa ona şöyle) dedi: "Haydi çekil git. Artık senin için hayat boyunca, 'benimle temas yok' diye söylemen var (bir vahşi gibi yapayalnız yaşamağa mahkum olacaksın). Hem senin için asla kaçamayacağın bir ceza daha vardır. Bir de ibadet edip durduğun ilâhına bak; elbette biz onu yakacağız, sonra da kül edip muhakkak onu denize savuracağız."

Diyanet İşleri: 

Musa: "Defol! Doğrusu artık hayatta, "Bana dokunmayın!" demenden başka yapacağın yoktur. Senin için asla kaçamayacağın bir ceza daha vardır. Durup üzerinde titrediğin tanrına bak, onu yakacağız, sonra denize dökeceğiz" dedi.

Abdulbakî Gölpınarlı: 

Git hadi dedi Musa, hiç şüphe yok ki hayatta cezan, rastladığına yaklaşma, dokunma bana demendir ve sana bir de azap vaadedilmiştir ki değişmesine imkan yok; kulluğunda bulunup durduğun mabuduna bak da gör, onu biz yakacağız, sonra da kaldırıp denize atacağız.

Şaban Piriş: 

Musa: Haydi, git. Artık (ceza olarak) hayatın boyunca bana dokunmayın diyeceksin. Bir de senin için hiç kaçamayacağın bir azap günü var. Üzerine sarılıp ibadet ettiğin ilahına bir bak, şimdi onu yakacağız sonra parça parça edip denize savuracağız, dedi.

Edip Yüksel: 

Dedi ki, "Defol! Hayatın boyunca yakına bile gelme. Sana söz verilen bir an var ki ondan kaçamıyacaksın. Tapmakta olduğun tanrına bak, biz onu yakıp denize savuracağız."

Ali Bulaç: 

Dedi ki: “Haydi çekip git, artık senin hayatta (hakettiğin ceza: "Bana dokunulmasın") deyip yerinmendir." Ve şüphesiz senin için kendisinden asla kaçınamayacağın (azap dolu) bir buluşma zamanı vardır. Üstüne kapanıp bel bükerek önünde eğildiğin ilahına bir bak; biz onu mutlaka yakacağız, sonra darmadağın edip denizde savuracağız."

Suat Yıldırım: 

“Defol!” dedi Mûsâ, artık ömür boyunca sen: “Bana dokunmayın, benden uzak durun!” diyeceksin, yalnız yaşamaya mahkûm olacaksın. Ayrıca senin asla kurtulamayacağın bir ceza günü var. Şimdi tapınıp durduğun tanrına bak! Biz onu yakacağız, sonra da ufalayıp denize savuracağız.” {KM, Tesniye 9,21}

Ömer Nasuhi Bilmen: 

(Hazreti Mûsa da) dedi ki: «Çık git. Çünkü artık sana hayatta (bulundukça mukadder olan) dokunma yok demektir. Ve muhakkak ki, senin için bir va´de mahalli de vardır ki, ondan asla ayrılmayacaksın. Ve kendisine tapınıp durduğun tanrına da bak. Biz onu elbette ki yakacağız, sonra da onu denizde parça parça edip savuracağız.»

Yaşar Nuri Öztürk: 

Mûsa dedi: "Defol, çünkü sen, hayatın boyunca 'Bana dokunmayın!' diyeceksin! Ve senin için asla kurtulamayacağın bir hesap zamanı da var. O başını bekleyip durduğun tanrına bir bak! Onu kesinlikle yakacağız, sonra da un-ufak edip denize dökeceğiz."

Bekir Sadak: 

&quot

İbni Kesir: 

Dedi ki: Haydi git, doğrusu hayatta artık

Adem Uğur: 

Musa: Defol! dedi, artık hayatın boyunca sen: &quot

İskender Ali Mihr: 

(Musa A.S): “Artık git! Senin için (söz konusu olan), bütün hayatın boyunca “(bana) dokunmayın” demendir. Muhakkak ki senin için asla vazgeçilmeyecek bir vaad (ceza) vardır. Ve ona, ısrarla kendini vakfettiğin (taptığın) ilâhına bak! Onu mutlaka yakacağız. Sonra da elbette onu, toz haline getirerek (küllerini) savurup denize atacağız.” dedi.

Celal Yıldırım: 

Musâ ona dedi ki: «Defol git

Tefhim ul Kuran: 

Dedi ki: «Haydi çekip git, artık senin hayatta (hakettiğin ceza: «Bana dokunulmasın») deyip yerinmendir.» Ve şüphesiz senin için kendisinden asla kaçınamayacağın (azab dolu) bir buluşma zamanı vardır. Üstüne kapanıp bel bükerek önünde eğildiğin ilahına bir bak

Fransızca: 

"Va-t-en, dit [Moïse]. Dans la vie, tu auras à dire (à tout le monde) : "Ne me touchez pas ! " Et il y aura pour toi un rendez-vous que tu ne pourras manquer. Regarde ta divinité que tu as adorée avec assiduité. Nous la brûlerons certes, et ensuite, nous disperserons [sa cendre] dans les flots.

İspanyolca: 

Dijo: «¡Vete de aquí! En esta vida irás gritando: '¡No me toquéis!' Se te ha fijado una cita a la que no faltarás. ¡Y mira a tu dios, a cuyo culto tanto te has entregado! ¡Hemos de quemarlo y dispersar sus cenizas por el mar!

İtalyanca: 

«Vattene - disse [Mosè] - Per [tutta] la vita dovrai avvertire: "Non toccatemi". Sei destinato ad un incontro cui non potrai mancare! Guarda il dio che hai adorato assiduamente: lo bruceremo e disperderemo [le ceneri] nel mare.

Almanca: 

Er sagte: "Geh! Denn dir ist in diesem Leben gewährt zu sagen: "Keine Berührung!" Und gewiß, für dich ist noch ein Versprechen bestimmt, das dir gegenüber nicht gebrochen wird. Und schau deinen Gott an, dem du ständig Zuwendung erwiesen hast, wir werden es zweifelsohne verbrennen, dann werden wir es gewiß in den Fluß streuen."

Çince: 

他说:你去吧!你这辈子必定常说:不要接触我。你确有一个(受刑的)约期,你绝不能避免它,你看你虔诚住守的神灵吧!我们必定要焚化它, 然后必把它撒在海里。

Hollandaca: 

Mozes zeide: Verwijder u; uwe straf in dit leven zal zijn, dat gij hen welke gij ontmoet, zult zeggen: Raak mij niet aan! en gij zijt met vreeselijker pijnen in het volgende leven bedreigd, welke gij nimmer zult ontkomen. Werp thans uw oog op uwen god, dien gij met zooveel onderwerping hebt aangebeden; waarlijk wij zullen dien verbranden, tot stof verkeeren en in de zee werpen.

Rusça: 

Он сказал: "Ступай! В этой жизни тебе придется говорить: "Я не касаюсь вас, а вы не касайтесь меня!" А затем наступит срок, которого тебе не удастся избежать. Смотри же на своего бога, которому ты предавался. Мы сожгем его и развеем его по морю.

Somalice: 

wuxuu yidhi (Muuse) tag, waxaa kuu sugnaaday nolosha inaad dhahdo taabasho ma jirto, waxaana kuu sugnaaday waqti aadan baajinayn, day ilaahaagii aad ahayd mid ku kor nagi (caabudi) waanu gubi markaas waxaana ku firdhin mowjadda (badda) firdhin.

Swahilice: 

(Musa) akasema: Basi ondoka! Na kwa yakini utakuwa katika maisha ukisema: Usiniguse. Na hakika una ahadi kwako isiyo vunjwa. Na mtazame huyo mungu wako uliye endelea kumuabudu - Sisi kwa hakika tutamchoma moto, kisha tutamtawanya baharini atawanyike.

Uygurca: 

مۇسا (سامىرىغا) ئېيتتى: «سەن بارغىن! سەن ئۆمۈرۋايەت (كۆرگەنلا كىشىگە) ماڭا يېقىنلاشماڭلار! دېگەيسەن (يەنى سېنىڭ كىشىگە يېقىنلاشماسلىقىڭ، كىشىنىڭ ساڭا يېقىنلاشماسلىقى بۇ دۇنيادا ساڭا بېرىلگەن جازادۇر)، شۈبھىسىزكى (ئاخىرەتتە جازالىنىدىغان) مۇئەييەن بىر ۋاقتىڭ بار، اﷲ ساڭا قىلغان بۇ ۋەدىسىگە خىلاپلىق قىلمايدۇ، سەن ھامان چوقۇنۇپ كېلىۋاتقان ئىلاھىڭغا قارىغىن، بىز ئۇنى چوقۇم (ئوتتا) كۆيدۈرىمىز، ئاندىن ئۇنىڭ (كۈلىنى) دېڭىزغا چېچىۋېتىمىز»

Japonca: 

かれ(ムーサー)は言った。「出ていきなさい。生きている限りは,誰とも接触がなくなる。決して破れない約束(処罰)があなたにはある。あなたがのめり込んで崇拝していた神々を見なさい。わたしたちはこんなものは焼いて海の中にまき散らすでしょう。

Arapça (Ürdün): 

«قال» له موسى «فاذهب» من بيننا «فإن لك في الحياة» أي مدة حياتك «أن تقول» لمن رأيته «لا مساس» أي لا تقربني فكان بهم في البرية وإذا مس أحدا أو مسه أحد حُمَّا جميعا «وإن لك موعدا» لعذابك «لن تخلفه» بكسر اللام: أي لن تغيب عنه، وبفتحها أي بل تبعث إليه «وانظر إلى إلهك الذي ظلْت» أصله ظللت بلامين أولاهما مكسورة حذفت تخفيفا أي دمت «عليه عاكفا» أي مقيما تعبده «لنحرقنه» بالنار «ثم لننسفنه في اليمّ نسفا» نذرينه في هواء البحر، وفعل موسى بعد ذبحه ما ذكره.

Hintçe: 

और उस वक्त मुझे मेरे नफ्स ने यही सुझाया मूसा ने कहा चल (दूर हो) तेरे लिए (इस दुनिया की) ज़िन्दगी में तो (ये सज़ा है) तू कहता फ़िरेगा कि मुझे न छूना (वरना बुख़ार चढ़ जाएगा) और (आख़िरत में भी) यक़ीनी तेरे लिए (अज़ाब का) वायदा है कि हरगिज़ तुझसे ख़िलाफ़ न किया जाएगा और तू अपने माबूद को तो देख जिस (की इबादत) पर तू डट बैठा था कि हम उसे यक़ीनन जलाकर (राख) कर डालेंगे फिर हम उसे तितिर बितिर करके दरिया में उड़ा देगें

Tayca: 

มูซากล่าวว่า “ท่านจงออกไป แท้จริงสำหรับท่านในชีวิตนี้จะได้รับการลงโทษโดยท่านกล่าวว่า อย่ามาแตะต้องฉัน และแท้จริงสำหรับท่านนั้นมีสัญญาหนึ่ง ท่านจะไม่ถูกทำให้ผิดสัญญาและจงดูพระเจ้าของท่านซึ่งท่านยึดถือบูชามันแน่นอนเราจะเผามัน แล้วเราจะโปรยมันลงในทะเลให้กระจาย”

İbranice: 

אמר (משה:) ' אם כן, לך! כל ימי חייך חייב תהיה להגיד: 'אין לגעת בי'! ויש לך מועד שלא יתחלף! הסתכל אל אלוהך (העגל) אשר היית עובד, כי אנו נשרוף אותו ואחר-כך נפזר אותו בים

Hırvatça: 

"E onda se gubi!", reče Musa, "čitavog svog života ćeš govoriti: 'Nema doticanja!', a čeka te još i Čas određeni koji te neće mimoići. Pogledaj samo ovoga tvog boga kojem si u obožavanju privržen bio: mi ćemo ga sigurno spaliti i po moru mu prah rasuti.

Rumence: 

Moise spuse: “Pleacă! Şi în viaţă îţi este dat să spui: ‘Nu mă atingeţi! Şi vei avea o întâlnire pe care nu o vei încălca. Uită-te la dumnezeul tău căruia i te-ai închinat, noi îl vom arde şi-i vom împrăştia rămăşiţele în mare!’”

Transliteration: 

Qala faithhab fainna laka fee alhayati an taqoola la misasa wainna laka mawAAidan lan tukhlafahu waonthur ila ilahika allathee thalta AAalayhi AAakifan lanuharriqannahu thumma lanansifannahu fee alyammi nasfan

Türkçe: 

Mûsa dedi: "Defol, çünkü sen, hayatın boyunca 'Bana dokunmayın!' diyeceksin! Ve senin için asla kurtulamayacağın bir hesap zamanı da var. O başını bekleyip durduğun tanrına bir bak! Onu kesinlikle yakacağız, sonra da un-ufak edip denize dökeceğiz."

Sahih International: 

[Moses] said, "Then go. And indeed, it is [decreed] for you in [this] life to say, 'No contact.' And indeed, you have an appointment [in the Hereafter] you will not fail to keep. And look at your 'god' to which you remained devoted. We will surely burn it and blow it into the sea with a blast.

İngilizce: 

(Moses) said: "Get thee gone! but thy (punishment) in this life will be that thou wilt say, 'touch me not'; and moreover (for a future penalty) thou hast a promise that will not fail: Now look at thy god, of whom thou hast become a devoted worshipper: We will certainly (melt) it in a blazing fire and scatter it broadcast in the sea!"

Azerbaycanca: 

(Musa) dedi: “Çıx get burdan. Həyatın boyu (cəza olaraq): “Bir kəs mənə toxunmasın (mən də bir kəsə toxunmayım)!” – deməli olacaqsan. (Heç kəs səni dindirməyəcək, süfrəsinə buraxmayacaq, səninlə alış-veriş etməyəcək. Heç kəslə ünsiyyət etməyib tamamailə təcrid olunmuş bir vəziyyətdə yaşayacaqsan. Dəhşət səni bürüyəcək). Hələ səni əsla qaçıb canını qurtara bilməyəcəyin daha bir və’də (qiyamət günü) gözləyir. İndi tapınıb durduğun tanrına (bütünə) bax. Biz onu yandıracaq, sonra da (külünü) dənizə atacağıq!

Süleyman Ateş: 

(Musa): "Git, dedi. Artık hayat boyunca sen: 'Bana dokunmayın!' diyeceksin (toplumdan refüze edilip yalnız başına kalacaksın), sana va'dedilen bir ceza var ki ondan asla şaşırılmayacaksın (mutlaka o cezanı tam zamanında bulacaksın). Şimdi durup taptığın tanrına bak. Biz onu yakacağız, sonra onu ufalayıp denize savuracağız."

Diyanet Vakfı: 

Musa: Defol! dedi, artık hayatın boyunca sen: "Bana dokunmayın!" diyeceksin. Ayrıca senin için, kurtulamayacağın bir ceza günü var. Tapmakta olduğun tanrına da bak! Yemin ederim, biz onu yakacağız; sonra da onu parça parça edip denize savuracağız!

Erhan Aktaş: 

Mûsâ: “Çek git karşımdan! Artık sen, hayatın boyunca toplumdan dışlanacaksın. Ayrıca senin için, asla kurtulamayacağın bir buluşma günü var. Bir de kendini adadığın ilâhına bak! Onu kesinlikle yakacağız. Sonra da savurup suya saçacağız.” dedi.

Kral Fahd: 

Musa: Defol! dedi, artık hayatın boyunca sen: «Bana dokunmayın!» diyeceksin. Ayrıca senin için, kurtulamayacağın bir ceza günü var. Tapmakta olduğun ilâhına da bak! Yemin ederim, biz onu yakacağız; sonra da onu parça parça edip denize savuracağız!

Hasan Basri Çantay: 

(Musa) dedi: «Haydi (defol) git. Çünkü senin hayaatın boyunca (nasıybin, benimle) temas etmeyin demendir. Sana, senin için şübhesiz asla vaz geçilemeyecek bir ceza günü dahi vardır. Üstüne düşüb tapdığın tanrına bak, biz onu (cayır cayır) yakacağız, sonra onu parça parça edib denize atacağız».

Muhammed Esed: 

(Musa:) "Git artık" dedi (ona), "ama şunu bil ki, bundan böyle hayat boyunca ´Bana dokunmayın! demekten ibaret olacaktır senin payına düşen! (Öte dünyada ise) hiç kuşkusuz, kaçıp kurtulamayacağın bir yazgı beklemektedir seni! Şimdi bak, kendini her şeyinle adayarak tapındığın şu düzmece tanrına: onu nasıl yakacağız ve sonra toza toprağa çevirip nasıl denize savuracağız!

Gültekin Onan: 

20:96

Ali Fikri Yavuz: 

(Hz. Mûsa ona şöyle) dedi: “- Haydi çekil git. Çünkü senin için hayat boyunca

Portekizce: 

Disse-lhe: Vai-te, pois! Estás condenado a dizer (isso) por toda vida: Não me toqueis! E terás um destino do qual nuncapoderás fugir. Olha para o teu deus, ao qual estás entregue; prontamente o incineraremos e então lançaremos as suas cinzasao mar.

İsveççe: 

[Moses] sade: ”Bort härifrån! Ditt [straff] i livet skall vara att [alltid] säga: 'rör mig inte!' Och du skall [en Dag] kallas till ett möte, från vilket du inte kan utebli. Se nu på din gud, som du inte vill upphöra att dyrka – jag svär att bilden skall smältas ned i eld och att [det som återstår] skall kastas i havet.

Farsça: 

[موسی] گفت: پس [از میان مردم] برو، یقیناً کیفر تو [به خاطر دور انداختن آثار رسالت و ساختن گوساله] در زندگی این است که [دچار بیماری مُسری ویژه ای شوی تا هر کس نزدیکت آید بگویی:] به من دست نزنید؛ و تو را وعده گاهی [از عذاب بسیار سخت قیامت] است که هرگز نسبت به تو از آن تخلف نخواهد شد، و [اکنون] به معبودت که همواره ملازمش بودی نگاه کن که حتماً آن را در آتش بسوزانیم، سپس سوخته اش را در دریا می پاشیم.

Kürtçe: 

(موسا) ووتی دەبڕۆ ئەوسا بێگومان تاماوی لەم ژیانەدا (ھەر کەس لێت نزیک بویەوە) دەبێ بڵێیت: نزیکم مەکەوەرەوە، ودەستم لێ مەدە وەبێگومان بەڵێنێکیشت ھەیە (لەڕۆژی دواییدا) ھەرگیز ڕزگار نابیت لێی وەسەیری پەرستراوەکەشت کە کەبەردەوام دەتپەرست دڵنیابە چاک دەیسوتێنین پاشان بێگومان (خۆڵەمێشەکەش) پرژو بڵاو دەکەینەوە بەدەریادا بەپرژو بڵاوێکی وەھا (کە شوێنەواریشی نەمێنێت)

Özbekçe: 

У: «Бас, жўна! Кет! Энди сенга бу ҳаётда «тегиш йўқ» дейишинг бор, холос. Албатта, сенга хилоф қилмайдиган ваъдамиз бор. Ўзинг ибодатида бардавом бўлган илоҳингга назар солиб қўй. Биз уни, албатта, куйдирурмиз, сўнгра денгизга сочиб юборурмиз. ( Бани Исроилда, «тегиш йўқ» номли қувғин жазоси бор эди. Ўша жазога маҳкум бўлган шахс билан ҳеч ким алоқа қилмас, ҳатто гаплашмас ҳам эди. У ёлғизлик азобида ўлиб кетар эди.)

Malayca: 

Nabi Musa berkata kepada Samiri: "Jika demikian, pergilah, (engkau adalah diusir dan dipulaukan), kerana sesungguhnya telah ditetapkan bagimu akan berkata dalam kehidupan dunia ini: ` Jangan sentuh daku ', dan sesungguhnya telah dijanjikan lagi untukmu satu balasan akhirat yang engkau tidak sekali- kali akan terlepas daripadanya. Dan (sekarang) lihatlah kepada tuhanmu yang engkau sekian lama menyembahnya, sesungguhnya kami akan membakarnya kemudian kami akan menghancur dan menaburkan serbuknya di laut sehingga hilang lenyap.

Arnavutça: 

(Musai) tha: “E, atëherë shko! – tërë jetën do të flasësh: “S’ka prekje (le të mos më prekë askush) dhe ty të është caktuar një premtim, i cili doemos do të zbatohet. Shiko në zotin tënd, të cilin ti e ke adhuruar vazhdimisht. Na, do ta djegim atë, e pastaj do ta hedhim atë në det – si pluhur.

Bulgarca: 

Рече [Муса]: “Върви! През целия си живот ще казваш: “Не ме докосвайте!” И за теб ще има непременно Ден, който ти не ще избегнеш. И погледни към твоя бог [-телеца], комуто продължаваш да служиш! Ще го изгорим, после ще го разпръснем всецяло в морето.”

Sırpça: 

“Губи се одавде!” Рече Мојсије. “Читавог свог живота говорићеш: ‘Нека ме нико не дотиче!’ – А чека те још и одређени час који те неће мимоићи. Погледај само ово твоје божанство које си обожавао; ми ћемо га, сигурно, спалити и по мору му прах расути.”

Çekçe: 

I pravil Mojžíš: 'Odejdi a nechť po celý život říkáš: Nedotýkejte se mne! A budiž ti určena lhůta, kterou neporušíš. Pohleď na božstvo své, jež jsi uctívat nepřestal - věru je spálíme a jako popel je do moře rozmetáme!

Urduca: 

موسیٰؑ نے کہا " اچھا تو جا، اب زندگی بھر تجھے یہی پکارتے رہنا ہے کہ مجھے نہ چھونا اور تیرے لیے بازپُرس کا ایک وقت مقرر ہے جو تجھ سے ہرگز نہ ٹلے گا اور دیکھ اپنے اِس خدا کو جس پر تو ریجھا ہُوا تھا، اب ہم اسے جلا ڈالیں گے اور ریزہ ریزہ کر کے دریا میں بہا دیں گے

Tacikçe: 

Гуфт: «Бирав, дар зиндагии ин дунё чунон шавӣ, ки пайваста бигӯй: «Ба ман наздик машав». Ва низ туро ваъдаест, ки! аз он раҳо нашавӣ ва инак ба худоят, ки пайваста ибодаташ мекардӣ, бингар, ки месӯзонемаш ва ба дарёаш меафшонем.

Tatarca: 

Муса Самиригә әйтте: "Бар, арабыздан кит, ләкин һичкемгә катнаша алмассың һәм сиңа һичкем килә алмас, дөньядагы ґәзабың өстенә ахирәттә дә сиңа газап вәгъдә ителгән ки, аннан котыла алмассың. Ий Самири, кара минем Илаһәм дигән бозавыңны утта яндырабыз, соңра көлен күккә очырабыз! (Муса Самирине ком сахрәсенә куып җибәрә, шунда зәхмәтләнеп йөреп һәлак була.)

Endonezyaca: 

Berkata Musa: "Pergilah kamu, maka sesungguhnya bagimu di dalam kehidupan di dunia ini (hanya dapat) mengatakan: "Janganlah menyentuh (aku)". Dan sesungguhnya bagimu hukuman (di akhirat) yang kamu sekali-kali tidak dapat menghindarinya, dan lihatlah tuhanmu itu yang kamu tetap menyembahnya. Sesungguhnya kami akan membakarnya, kemudian kami sungguh-sungguh akan menghamburkannya ke dalam laut (berupa abu yang berserakan).

Amharca: 

አለው «ኺድ፤ ላንተም በሕይወትህ (ለአየኸው ሰው ሁሉ) መነካካት የለም ማለት አለህ፡፡ ለአንተም ፈጽሞ የማትጣሰው ቀጠሮ አለህ፡፡ ወደዚያም በእርሱ ላይ ተገዢው ኾነህ ወደ ቆየህበት አምላክህ ተመልከት፡፡ በእርግጥ እናቃጥለዋለን፡፡ ከዚያም በባሕሩ ውስጥ መበተንን እንበትነዋለን፡፡»

Tamilce: 

(மூஸா) கூறினார்: ஆக, நீ சென்று விடு. இவ்வாழ்க்கையில் “லா மிஸாஸ்” (என்னைத்) தொடாதீர் என்று நீ (சதா) சொல்லியவனாக இருப்பதுதான் நிச்சயமாக உனக்கு நிகழும். இன்னும், உமக்கு ஒரு குறிப்பிட்ட நேரம் உண்டு. அதை நீ தவறவிடமாட்டாய். நீ எதை வணங்கியவனாக இருந்தாயோ அந்த உனது தெய்வத்தைப் பார். நிச்சயமாக நாம் அதை எரித்து விடுவோம். பிறகு, நிச்சயமாக அதை (-அதன் சாம்பலை) கடலில் பரப்பிவிடுவோம்.

Korece: 

모세가 사미리에게 물러가라 그대는 평생 동안 내게 손대지 말 라고 말할것이라 어김없는 약속 이 네게 올 것이라 네가 숭배했 던 너의 신을 보라 하나님이 그 것을 화염속에 불태워 산산히 바 다에 뿌릴 것이라

Vietnamca: 

(Musa) nói với (Samiri): “Ngươi hãy cút đi! Quả thật trong suốt cuộc đời này, ngươi sẽ nói “Chớ chạm đến mình tôi!”, (một hình phạt dành cho ngươi), và ngươi sẽ gặp một sự hứa hẹn (ở Ngày Sau về sự trừng phạt khủng khiếp) mà ngươi sẽ không bao giờ tránh khỏi. Và bây giờ ngươi hãy mở to mắt ra nhìn thần linh của ngươi, vật mà ngươi đã thờ cúng (ngoài Allah); chắc chắn bọn ta sẽ đốt nó thành tro rồi vãi tung nó xuống biển.”

Ayet Linkleri: 

Rubu tag: 

Hizb tag: