Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

2

Sûredeki Ayet No: 

55

Ayet No: 

62

Sayfa No: 

8

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

وَإِذْ قُلْتُمْ يَا مُوسَىٰ لَن نُّؤْمِنَ لَكَ حَتَّىٰ نَرَى اللَّهَ جَهْرَةً فَأَخَذَتْكُمُ الصَّاعِقَةُ وَأَنتُمْ تَنظُرُونَ

Çeviriyazı: 

veiẕ ḳultüm yâ mûsâ len nü'mine leke ḥattâ nera-llâhe cehraten feeḫaẕetkümu-ṣṣâ`iḳatü veentüm tenżurûn.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

Hani bir zamanlar "Ey Musa biz Allah'ı açıkça görmedikçe senin sözünle asla inanmayacağız." demiştiniz de bunun üzerine sizi yıldırım çarpmıştı ve siz de bakakalmıştınız.

Diyanet İşleri: 

Ya Musa! Allah'ı apaçık görmedikçe sana inanmayacağız demiştiniz de gözleriniz göre göre sizi yıldırım çarpmıştı.

Abdulbakî Gölpınarlı: 

Bir zamanlar ya Musa demiştiniz, Allah'ı apaçık görmedikçe inanmayız sana. Derken bakınıp duruyordunuz, bir yıldırım düşmüş de sizi yakıvermişti.

Şaban Piriş: 

Ey Musa, Allah’ı apaçık görmedikçe sana inanmayacağız, demiştiniz de, gözünüz bakıp dururken sizi yıldırım çarpmıştı.

Edip Yüksel: 

Bir zamanlar, "Ey Musa, ALLAH'ı fiziksel olarak görmedikçe inanmayız," demiştiniz. Bakınıp dururken size yıldırım çarpmıştı.

Ali Bulaç: 

Ve demiştiniz ki: "Ey Musa, biz Allah'ı apaçık görünceye kadar sana inanmayız." Bunun üzerine yıldırım sizi (kendinizden) almıştı. Ve siz bakıp duruyordunuz.

Suat Yıldırım: 

Bir zaman da: “Ey Mûsâ! Biz Allah'ı açıkça görmedikçe sana inanmayız!” dediniz. Bunun üzerine derhal sizi yıldırım çarptı, siz de bakakaldınız.

Ömer Nasuhi Bilmen: 

Ve yâd ediniz ki siz: «Ya Mûsa! Sana imân etmeyiz. Allah Teâlâ´yı âşikâr sûrette görmedikçe,» demiştiniz de sizi yıldırım çarpmıştı. Siz ise bakıp duruyordunuz.

Yaşar Nuri Öztürk: 

Siz şunu da söylemiştiniz: "Ey Mûsa! Biz, Allah'ı apaçık görmedikçe sana asla inanmayacağız." Bunun üzerine sizi yıldırım çarpmıştı. Ve siz bakıp duruyordunuz.

Bekir Sadak: 

«Ya Musa! Allah´i apacik gormedikce sana inanmayacagiz» demistiniz de gozleriniz gore gore sizi yildirim carpmisti.

İbni Kesir: 

Bir de, hani siz: Ey Musa, biz Allah´ı apaşikar görünceye kadar sana inanmayacağız, demiştiniz de, bakıp dururken sizi yıldırım çarpmıştı.

Adem Uğur: 

Bir zamanlar: Ey Musa! Biz Allah´ı açıkça görmedikçe asla sana inanmayız, demiştiniz de bakıp durur olduğunuz halde hemen sizi yıldırım çarpmıştı.

İskender Ali Mihr: 

Ve: “Ya Musa! Biz, Allah´ı açıkça görmedikçe asla sana inanmayız.” demiştiniz. Sizi bunun üzerine yıldırım yakaladı. Ve siz de (bunu) görüyordunuz.

Celal Yıldırım: 

Ve hatırlayın ki (sizden temsilci olarak yetmiş kişi Musa ile Tûr´a çıktığınızda): «Ya Musa! Biz Allah´ı açıkça meydanda görmedikçe sana asla inanmıyacağız...» demiştiniz de yıldırım size çarpmıştı ve siz de bakıp duruyordunuz.

Tefhim ul Kuran: 

Ve (şöyle de) demiştiniz: «Ey Musa, biz Allah´ı apaçık görünceye kadar sana inanmayız.» Bunun üzerine siz bakınıp dururken sizi yıldırım çarpmıştı.

Fransızca: 

Et [rappelez-vous], lorsque vous dites : " ô Moïse, nous ne te croirons qu'après avoir vu Allah clairement" ! ... Alors la foudre vous saisit tandis que vous regardiez.

İspanyolca: 

Y cuando dijisteis: «¡Moisés! No creeremos en ti hasta que veamos a Alá claramente». Y el Rayo se os llevó, viéndolo vosotros venir.

İtalyanca: 

E quando diceste: "O Mosè, noi non ti crederemo finché non avremo visto Allah in maniera evidente ". E la folgore vi colpì mentre stavate guardando.

Almanca: 

Und (erinnere daran), als ihr zu Musa gesagt habt: "Wir werden dir nicht glauben, bis wir ALLAH offenkundig sehen." Dann traf euch der Blitz, während ihr zugeschaut habt.

Çince: 

当时,你们说:穆萨啊!我们绝不信你,直到我们亲眼看见真主。故疾雷袭击了你们,这是你们看著的。

Hollandaca: 

En toen gij tot Mozes zeidet: O Mozes, wij willen u niet eerder gelooven, dan na dat wij God met eigen oogen hebben gezien, toen kwam er straf over u, terwijl gij er naar zaagt.

Rusça: 

Вот вы сказали: "О Муса (Моисей)! Мы не поверим тебе, пока не увидим Аллаха открыто". Вас поразила молния (или постигла гибель), тогда как вы наблюдали за этим.

Somalice: 

xusa markaad dhahdeen muusow kuma rumaynayno intaan ka aragno Eebe si cadaan ah, markaasay idin qabatay qaylo iyo naar idinkoo eegi.

Swahilice: 

Na mlipo sema: Ewe Musa! Hatutakuamini mpaka tumwone Mwenyezi Mungu waziwazi. Ikakunyakueni radi nanyi mnaangalia.

Uygurca: 

ئۆز ۋاقتىدا: «ئى مۇسا! اﷲ نى ئوپئوچۇق كۆرمىگىچە ساڭا ھەرگىز ئىشەنمەيمىز» دېدىڭلار - دە، (سىلەرگە نازىل بولغان ئازابنى) كۆرۈپ تۇرغىنىڭلار ھالدا سىلەرنى چاقماق سوقتى

Japonca: 

あなたがたが,「ムーサーよ,わたしたちはアッラーをはっきりと見るまでは,あなたを信じないであろう。」と言った時を思い起せ。するとあなたがたが見ている前で,落雷があなたがたを襲った。

Arapça (Ürdün): 

«وإذ قلتم» وقد خرجتم مع موسى لتعتذروا إلى الله من عبادة العجل وسمعتم كلامه «يا موسى لن نؤمن لك حتى نرى الله جهرة» عيانا «فأخذتكم الصاعقة» الصيحة فمتم «وأنتم تنظرون» ما حل بكم.

Hintçe: 

और (वह वक्त भी याद करो) जब तुमने मूसा से कहा था कि ऐ मूसा हम तुम पर उस वक्त तक ईमान न लाएँगे जब तक हम खुदा को ज़ाहिर बज़ाहिर न देख ले उस पर तुम्हें बिजली ने ले डाला, और तुम तकते ही रह गए

Tayca: 

และจงรำลึกถึง ขณะที่พวกเจ้ากล่าวว่า โฮ้มูซา ! เราจะไม่ศรัทธาต่อท่านเป็นอันขาด จนกว่าเราจะได้เห็นอัลลอฮฺโดยเปิดเผย แล้วสายฟ้าฝ่าก็ได้คร่าพวกเจ้า ขณะที่พวกเจ้ามองดูกันอยู่

İbranice: 

וכאשר אמרתם':הוי משה! לא נאמין לך עד אשר נראה את אלוהים גלוי לעינינו,' אז הכתה בכם אש (מן השמים) בעודכם מביטים .

Hırvatça: 

I kada ste vi rekli: "Musa, mi ti nećemo vjerovati dok Allaha jasno ne vidimo!", pa vas je strašna kazna obuzela, a vi ste gledali.

Rumence: 

Voi aţi spus: “O, Moise! Noi nu te credem pe tine până ce nu-L vom vedea pe Dumnezeu aievea.” Şi trăsnetul v-a luat, pe când vă uitaţi.

Transliteration: 

Waith qultum ya moosa lan numina laka hatta nara Allaha jahratan faakhathatkumu alssaAAiqatu waantum tanthuroona

Türkçe: 

Siz şunu da söylemiştiniz: "Ey Mûsa! Biz, Allah'ı apaçık görmedikçe sana asla inanmayacağız." Bunun üzerine sizi yıldırım çarpmıştı. Ve siz bakıp duruyordunuz.

Sahih International: 

And [recall] when you said, "O Moses, we will never believe you until we see Allah outright"; so the thunderbolt took you while you were looking on.

İngilizce: 

And remember ye said: "O Moses! We shall never believe in thee until we see Allah manifestly," but ye were dazed with thunder and lighting even as ye looked on.

Azerbaycanca: 

(Və yadınıza salın ki) siz: “Ya Musa, Allahı aşkar surətdə görməyincə, heç vaxt sənə inanmayacağıq”,- dediyiniz zaman gözünüz görə- görə sizi ildırım vurmuşdu.

Süleyman Ateş: 

Bir zaman da: "Ey Musa, biz Allah'ı açıkça görmedikçe sana inanmayız," demiştiniz de derhal sizi yıldırım gürültüsü yakalamıştı; siz de bunu görüyordunuz.

Diyanet Vakfı: 

Bir zamanlar: Ey Musa! Biz Allah'ı açıkça görmedikçe asla sana inanmayız, demiştiniz de bakıp durur olduğunuz halde hemen sizi yıldırım çarpmıştı.

Erhan Aktaş: 

Hani siz: “Ey Mûsâ! Allah’ı açıkça görmedikçe sana asla inanmayız.” demiştiniz de o an, bakıp dururken, sizi yıldırım gürültüsü yakalamıştı.

Kral Fahd: 

(Bir zamanlar:) Siz Ey Musâ! Biz Allah'ı açıkça görmedikçe asla sana inanmayız, demiştiniz de bakıp durur olduğunuz halde hemen sizi yıldırım çarpmıştı.

Hasan Basri Çantay: 

Bir de hatırlayın o zamanı ki siz (Musa ile birlikde Allaha karşı özür dilemek, onun emirlerini dinlemek üzere çıkdığınız vakit) «Ey Musa, biz Allahı apâşikâr görünceye kadar sana kat´iyyen îman etmeyiz» demişdiniz de gözünüz bakıb dururken sizi o yıldırım (sayha) çarpmışdı.

Muhammed Esed: 

Ve (hatırlayın) (hani), "Ey Musa, doğrusu Allah´ı kendi gözümüzle görmedikçe sana asla inanmayacağız!" dediğinizde, (işte o an) siz daha (ne oluyor diye) çevrenize bakıp dururken ceza yıldırımı sizi yakalamıştı.

Gültekin Onan: 

Ve demiştiniz ki: &quot

Ali Fikri Yavuz: 

Ve bir vakit: “-Ey Mûsâ biz Allah’ı aşikâre görmedikçe (senin sözüne) asla inanmıyacağız.” demiştiniz. Bunun üzerine, sizi o yıldırım yakalayıverdi, bakınıp duruyordunuz.

Portekizce: 

E de quando dissestes: Ó Moisés, não creremos em ti até que vejamos Deus claramente! E a centelha vos fulminou,enquanto olháveis.

İsveççe: 

Och [minns] att ni sade: "Moses! Vi tror dig inte förrän vi med våra egna ögon får se Gud"; och så drabbades ni där ni stod av [straffets] blixtar.

Farsça: 

و [یاد کنید] آن گاه که گفتید: ای موسی! هرگز به تو ایمان نمی آوریم تا خدا را آشکارا [با چشم خود] ببینیم. پس صاعقه مرگبار شما را گرفت، در حالی که می دیدید.

Kürtçe: 

(بیربکەنەوە) کاتێ ووتتان ئەی مووسا بڕوات پێ ناھێنین تاخوانەبینین بەئاشکرا لەپڕ ھەورە تریشقەیەک لێ ی دان لەکاتێکدا ئێوە تەماشاتان دەکرد

Özbekçe: 

«Эй Мусо, Аллоҳни очиқ-равшан кўрмагунимизча сенга ишонмаймиз», деганингизни, шунда сизни ўзингиз назар солиб турганингизда яшин урганини эсланг. (Бани Исроилнинг бу шаккоклиги учун Аллоҳ таоло муносиб жазолади: ўзлари қараб турган ҳолда яшин уриб, ҳалок бўлдилар.)

Malayca: 

Dan (kenangkanlah) ketika kamu berkata: "Wahai Musa! Kami tidak akan beriman kepadamu sehingga kami dapat melihat Allah dengan terang (dengan mata kepala kami)". Maka kerana itu kamu disambar petir, sedang kamu semua melihatnya.

Arnavutça: 

dhe (kujtonie), kur i keni thënë Musait: “O Musa! Kurrsesi nuk të besojmë ty pa e parë Allahun për fushë!” – në atë çast ju përlau rrufeja, e ju e patë.

Bulgarca: 

И когато изрекохте: “О, Муса, не ще ти повярваме, докато не видим Аллах наяве”, мълнията ви порази, както гледахте.

Sırpça: 

И када сте ви рекли: "Мојсије, ми ти нећемо веровати док Аллаха јасно не видимо!" Па вас је страшна казна обузела, а ви сте гледали.

Çekçe: 

A hle, řekli jste: 'Mojžíši, neuvěříme ti, dokud nespatříme Boha zcela zřetelně!' A zasáhl vás blesk, zatímco jste se dívali.

Urduca: 

یاد کرو جب تم نے موسیٰؑ سے کہا تھا کہ ہم تمہارے کہنے کا ہرگز یقین نہ کریں گے، جب تک کہ اپنی آنکھوں سے علانیہ خدا کو (تم سے کلام کرتے) نہ دیکھ لیں اس وقت تمہارے دیکھتے دیکھتے ایک زبردست صاعقے نے تم کو آ لیا

Tacikçe: 

Ва он ҳамгонро, ки гуфтед: «Эй Мӯсо, мо то Худоро ба ошкор набинем, ба ту имон намеоварем». Ва ҳамчунон ки менигаристед, соӣиқа (оташак, барқ) шуморо фурӯ гирифт.

Tatarca: 

"Янә, ий Муса! Безгә Аллаһуны ачык итеп күрсәтмичә, сиңа ышанмыйбыз, Аллаһуны безгә күрсәт!" – дигәнегезне дә хәтерләгез! Аллаһуны күрергә теләгән вакытыгызда Аның нуры сезне тотты, ул нурга карап торган хәлегездә. (Муса Тур тавына Аллаһудан Тәүрат алырга барганда үзе белән бергә җитмеш кеше алды, ул кешеләрне тау итәгендә калдырып, үзе тау өстенә чыкты, анда Муса Аллаһ белән сөйләште һәм Аллаһ Мусага Тәүратны бирде. Муса Тәүратны алып, әлеге җитмеш кеше янына килгәч, ул кешеләр: "Ий Муса, син Аллаһуны күргәнсең, безгә дә күрсәт", – диделәр. Муса әйтте: "Мин күрергә теләгән идем Аллаһуны, Ул тауга карады һәм тау ярылды. Мин курыктым һәм тәүбә иттем", – диде. Алар һаман: "Аллаһуны күрмичә ышанмыйбыз", – диделәр. Шуннан соң Аллаһу тәгалә нурын иңдереп, шул җитмеш кешене көйдереп үтерде).

Endonezyaca: 

Dan (ingatlah), ketika kamu berkata: "Hai Musa, kami tidak akan beriman kepadamu sebelum kami melihat Allah dengan terang, karena itu kamu disambar halilintar, sedang kamu menyaksikannya".

Amharca: 

«ሙሳ ሆይ! አላህን በግልጽ እስከምናይ ድረስ ላንተ በፍጹም አናምንልህም» በላችሁም ጊዜ (አስታውሱ)፡፡ እናንተም እየተመለከታችሁ መብረቅ ያዘቻችሁ፡፡

Tamilce: 

இன்னும் மூஸாவே! “அல்லாஹ்வை நாம் கண்கூடாக காணும் வரை உம்மை நம்பிக்கை கொள்ளவே மாட்டோம்” என்று நீங்கள் கூறியதை நினைவு கூருங்கள். ஆக, நீங்கள் பார்க்கின்ற நிலையில் பெரும் சப்தம் உங்களைப் பிடித்தது. (நீங்கள் இறந்து விட்டீர்கள்.)

Korece: 

모세야 하나님의 형상을 볼 때까지는 믿을 수 없도다 라고 말한 것을 기억하라 그때 천등과 번개가 그들을 불태워 버렸음을 너 회는 지켜보지 아니했느뇨

Vietnamca: 

(Các ngươi hãy nhớ lại) việc các ngươi đã nói: “Này Musa, chúng tôi không thể nào tin vào Người cho đến khi chúng tôi tận mắt thấy được Allah xuất hiện.” Thế là tia sét đã trừng phạt các ngươi trong lúc các ngươi chỉ biết trơ mắt ra nhìn.