Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

2

Sûredeki Ayet No: 

3

Ayet No: 

10

Sayfa No: 

2

Nüzûl Yeri: 

Nüzûl Yılı: 

Arapça: 

الَّذِينَ يُؤْمِنُونَ بِالْغَيْبِ وَيُقِيمُونَ الصَّلَاةَ وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنفِقُونَ

Çeviriyazı: 

elleẕîne yü'minûne bilgaybi veyüḳîmûne-ṣṣalâte vemimmâ razaḳnâhüm yünfiḳûn.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

Onlar ki gaybe iman edip namazı dürüst kılarlar ve kendilerine verdiğimiz rızıktan (Allah yolunda) harcarlar.

Diyanet İşleri: 

Onlar, gaybe inanırlar, namazı kılarlar, kendilerine verdiğimiz rızıktan yerli yerince sarfederler.

Abdulbakî Gölpınarlı: 

Onlar, gaybe inanırlar, namaz kılarlar, rızıklandırdığımız şeylerin bir kısmını yoksullara harcarlar.

Şaban Piriş: 

Gayba inanan, namazı kılan ve kendilerine verdiğimiz rızıktan infak edenler için yol göstericidir.

Edip Yüksel: 

Onlar ki duyularıyla algılayamadıkları gerçeklere de inanırlar, namazı (salat) gözetirler, kendilerine verdiğimiz rızıktan muhtaçlara verirler

Ali Bulaç: 

Onlar, gaybe inanırlar, namazı dosdoğru kılarlar ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden infak ederler.

Suat Yıldırım: 

O müttakiler ki görünmeyen âleme inanırlar. Namazlarını tam dikkatle ifa ederler. Kendilerine ihsan ettiğimiz nimetlerden hayır yolunda harcarlar.

Ömer Nasuhi Bilmen: 

O müttakîler ki, gaybe inanırlar, namazı da doğruca kılarlar ve kendilerini merzûk ettiğimiz şeylerden de infakta bulunurlar.

Yaşar Nuri Öztürk: 

Ki onlar, gayba inananlar, namazı/duayı yerine getirenlerdir. Ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden, başkalarına pay çıkaranlardır.

Bekir Sadak: 

Onlar, gaybe inanirlar, namazi kilarlar, kendilerine verdigimiz riziktan yerli yerince sarfederler.

İbni Kesir: 

Onlar ki gayba inanırlar. Namazı kılarlar ve kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden de infak ederler.

Adem Uğur: 

Onlar gayba inanırlar, namaz kılarlar, kendilerine verdiğimiz mallardan Allah yolunda harcarlar.

İskender Ali Mihr: 

Onlar (takva sahipleridir) ki

Celal Yıldırım: 

O korunanlar ki gayb (fizik ötesinden verilen ilâhî haberler)e inanırlar

Tefhim ul Kuran: 

Ki onlar, gayba inanırlar, namazı dosdoğru kılarlar ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden infak ederler.

Fransızca: 

qui croient à l'invisible et accomplissent la Salat et dépensent [dans l'obéissance à Allah], de ce que Nous leur avons attribué

İspanyolca: 

que creen en lo oculto, hacen la azalá y dan limosna de lo que les hemos proveído.

İtalyanca: 

coloro che credono nell'invisibile, assolvono all'orazione e donano di ciò di cui Noi li abbiamo provvisti,

Almanca: 

Es sind diejenigen, die den Iman an das Verborgene verinnerlichen, das rituelle Gebet ordnungsgemäß verrichten und von dem, was WIR ihnen vom Rizq gewährten, geben,

Çince: 

他们确信幽玄,谨守拜功,并分舍我所给与他们的。

Hollandaca: 

Van hen, die de mysteriën gelooven, het gebed nauwlettend doen, en weldaden verspreiden van de bezittingen, die wij hun verleenen.

Rusça: 

которые веруют в сокровенное, совершают намаз и расходуют из того, чем Мы их наделили,

Somalice: 

ee ah kuwa rumeeya waxan la arkayn (ee xaq ah) oogana Salaadda, waxaan ku arzaaqnayna wax ka bixiya.

Swahilice: 

Ambao huyaamini ya ghaibu na hushika Sala, na hutoa katika tuliyo wapa.

Uygurca: 

ئۇلار غەيبكە ئىشىنىدۇ، نامازنى ئادا قىلىدۇ، ئۇلار بىز بەرگەن مال - مۈلۈكتىن (خۇدا يولىغا) سەرپ قىلىدۇ

Japonca: 

主を畏れる者たちとは,幽玄界を信じ,礼拝の務めを守り,またわれが授けたものを施す者,

Arapça (Ürdün): 

«الذين يؤمنون» يصدِّقون «بالغيب» بما غاب عنهم من البعث والجنة والنار «ويقيمون الصلاة» أي يأتون بها بحقوقها «ومما رزقناهم» أعطيناهم «ينفقون» في طاعة الله.

Hintçe: 

जो ग़ैब पर ईमान लाते हैं और (पाबन्दी से) नमाज़ अदा करते हैं और जो कुछ हमने उनको दिया है उसमें से (राहे खुदा में) ख़र्च करते हैं

Tayca: 

คือบรรดาผู้ศรัทธาต่อสิ่งเร้นลับ และดำรงไว้ซึ่งการละหมาด และส่วนหนึ่งจากสิ่งที่เราได้ให้เป็นปัจจัยยังชีพแก่พวกเขานั้น พวกเขาก็บริจาค

İbranice: 

אלה אשר מאמינים בנסתר, ומקיימים את התפילה, וממה שפרנסנו אותם הם חולקים (לצדקה)

Hırvatça: 

onima koji u ono što je čulima nedokučivo vjeruju i koji namaz obavljaju i dijele od onoga čime smo ih Mi opskrbili,

Rumence: 

celor care cred în Taină, celor care îşi săvârşesc rugăciunea, celor care dau milostenie din ceea ce le-am dăruit,

Transliteration: 

Allatheena yuminoona bialghaybi wayuqeemoona alssalata wamimma razaqnahum yunfiqoona

Türkçe: 

Ki onlar, gayba inananlar, namazı/duayı yerine getirenlerdir. Ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden, başkalarına pay çıkaranlardır.

Sahih International: 

Who believe in the unseen, establish prayer, and spend out of what We have provided for them,

İngilizce: 

Who believe in the Unseen, are steadfast in prayer, and spend out of what We have provided for them;

Azerbaycanca: 

O kəslərki, qeybə (Allaha, mələklərə, qiyamətə, qəza və qədərə) inanır, (lazımınca) namaz qılır və onlara verdiyimiz ruzidən (ailələrinə, qohum-qonşularına və digər haqq sahiblərinə) sərf edirlər.

Süleyman Ateş: 

Onlar ki gaybde(gizlide, içtenlikle) inanıp namazlarını kılarlar ve kendilerine verdiğimiz rızıktan (Allah rızası için) harcarlar.

Diyanet Vakfı: 

Onlar gayba inanırlar, namaz kılarlar, kendilerine verdiğimiz mallardan Allah yolunda harcarlar.

Erhan Aktaş: 

Onlar; gayba1- Yaratılmış varlıkların idraklerini aşan, gizli, görünmeyen, bilinmez olan ve duyularla kavranamayan şeyler. Gelecekte olacak şeyler. Âhiret hayatına dair bilgiler. îmân ederler, salâtı ikâme ederler2- Salât, ibadete layık yegâne ilâhın yalnızca Allah olduğuna inanmak, şirkten arınmış bir bilinçle Allah’a yönelmektir. Bu yönelme: Sürekli destek olmayı, dayanışmayı, ilgi duymayı, duyarlı olmayı, izleyici kalmamayı ve Allah’a çağıranların yanında yer almayı canlı ve diri tutmaktır. Bu yönelmede ritüel salât (namaz) ve dûa çok önemli bir yer tutmaktadır. Salâtın birçok anlamı bulunmaktadır. Salâtın hangi anlamı ifade ettiği, içinde yer aldığı âyet ve konu bağlamından rahatlıkla anlaşılabilir. Namaz, Farsça bir kelime olup Kur’an’da geçmez. Salâtın zıddı tevellâdır. Tevellâ süreklilik ifade etmektedir: Sürekli karşı çıkmak, ilgisiz ve duyarsız kalmak, köstek olmak, engellemeye çalışmak demektir. ve verdiğimiz rızıktan infak3- İhtiyacı olanlara yardım etmek. ederler.

Kral Fahd: 

Onlar gayba inanırlar, namazı dosdoğru kılarlar, kendilerine verdiğimiz rızıktan infak ederler.

Hasan Basri Çantay: 

(O takvaa saahibleri ki) onlar gaybe inanırlar, namazı dosdoğru kılarlar, kendilerine rızk olarak verdiğimizden de (Allah yolunda) harcarlar.

Muhammed Esed: 

Onlar ki, insan idrakini aşa(n olguların varlığı)na inanırlar ve namazlarında dikkatli ve devamlıdırlar; kendilerine verdiğimiz rızıktan başkaları için harcarlar,

Gültekin Onan: 

Onlar ki gayba inanırlar, namazı gözetirler, kendilerini rızıklandırdıklarımızdan infak ederler.

Ali Fikri Yavuz: 

O kimseler (takvâ sahipleri) ki, onlar gaybe (Cenâb-ı Allah’a, meleklere, kıyamete, kaza ve kadere, görmeksizin) inanırlar

Portekizce: 

Que crêem no incognoscível, observam a oração e gastam daquilo com que os agraciamos;

İsveççe: 

dem som tror på [existensen av] det som är dolt för människor, dem som förrättar bönen och som ger åt andra av vad Vi har skänkt dem för deras försörjning

Farsça: 

آنان که به غیب ایمان دارند و نماز را بر پا می دارند و از آنچه به آنان روزی داده ایم، انفاق می کنند.

Kürtçe: 

ئەوانەی کەبڕوا دەھێنن بەشتە پەنھان ونادیارەکان (ئەو شتە پەنھانەی کە بە حەواس وعەقڵی مرۆڤ ھەستیان پێ ناکرێت، لە ڕێگەی وەحیەوە نەبێت، وەک باوەڕ بەفریشتەکان وبەھەشت ودۆزەخ وزۆر شتی تریش...) وە نوێژ دەکەن (بەڕێک وپێکی ولەکاتی خۆیدا ئەنجامی ئەدەن) و لەوەی کردوومانە بەڕزق وڕۆزیان دەیبەخشن (لەبەر ڕەزامەندی خوای گەورە)

Özbekçe: 

Улар Ғайбга иймон келтирурлар, намоз ўқирлар ва Биз уларга берган ризқдан нафақа қилурлар. (Ушбу оятда Қуръон ҳидоятидан баҳраманд бўла оладиган тақводорларнинг сифатларидан учтаси саналган: Биринчиси-"ғайбга иймон келтирурлар". Абул Олия ғайбга иймон келтиришнинг тафсирида: "Аллоҳга, Унинг фаришталарига, китобларига, Пайғамбарларига, қиёмат кунига, жаннатига, дўзахига, мулоқотига, ўлимдан кейинги ҳаётга ва қайта тирилишга ишонишдир", деган эканлар. Иккинчиси-"намоз ўқирлар". Яъни, Аллоҳга ибодат қиладилар. Бандага қул бўлишдан озод бўлиб, бандаларнинг Парвардигорига қул бўладилар. Намоз орқали банда Аллоҳ таолога боғланади. Ҳаётида ерга қапишиб юришдан юқори нарсани топади. Шунингдек, бошқа улкан яхшиликларга эришади. Учинчиси-"Биз уларга берган ризқдан нафақа қилурлар". Мўмин-мусулмоннинг, тақводор одамнинг эътиқоди бўйича, унинг қўлидаги мол-дунё Аллоҳ берган ризқ, ўзи яратган нарса эмас. Шунинг учун ҳам тақводор инсон Аллоҳ берган ризқдан ўзининг заифҳол, муҳтож биродарларига садақа қилади. "Садақа" сўзини тасдиқ маъноси бор, мол-дунёсини сарфлаб садақа қилишда эътиқоддаги маънонинг, яъни, яхшилик қилиш маъносининг тасдиғи бор. "Нафақа" ўзи умумий сўз бўлиб, закот, хайр-эҳсон, садақа каби маъноларни англатади.);

Malayca: 

Iaitu orang-orang yang beriman kepada perkara-perkara yang ghaib, dan mendirikan (mengerjakan) sembahyang serta membelanjakan (mendermakan) sebahagian dari rezeki yang Kami berikan kepada mereka.

Arnavutça: 

të cilët u besojnë gjërave të padukshme (në bazë të argumenteve mendore) dhe bëjnë namaz dhe japin nga ajo që Ju kemi dhënë;

Bulgarca: 

които вярват в неведомото и отслужват молитвата, и раздават от онова, което сме им дали за препитание,

Sırpça: 

онима који у свет невидљиви верују и који молитву обављају и удељују од онога чиме смо их Ми опскрбили,

Çekçe: 

kteří v nepoznatelné věří, modlitbu dodržují a z toho, co jsme jim uštědřili, rozdávají,

Urduca: 

جو غیب پر ایمان لاتے ہیں، نماز قائم کرتے ہیں، جو رزق ہم نے اُن کو دیا ہے، اُس میں سے خرچ کرتے ہیں

Tacikçe: 

«онон, ки ба ғайб имон меоваранд ва намоз мегузоранд ва аз он чи рӯзияшон додаем, инфоқ (харҷ) мекунанд».

Tatarca: 

Ул тәкъвә мөэминнәр күрмичә күргән кеби Аллаһуга ышаналар. Һәм йөкләтелгән намазларны вакытында укыйлар, һәм Без биргән байлыктан садакалар бирәләр.

Endonezyaca: 

(yaitu) mereka yang beriman kepada yang ghaib, yang mendirikan shalat, dan menafkahkan sebahagian rezeki yang Kami anugerahkan kepada mereka.

Amharca: 

ለነዚያ በሩቁ ነገር የሚያምኑ ሶላትንም ደንቡን ጠብቀው የሚሰግዱ ከሰጠናቸውም ሲሳይ የሚቸሩ ለኾኑት፤

Tamilce: 

அவர்கள் (இந்த மார்க்கத்தில் கூறப்பட்ட) மறைவானதை நம்பிக்கை கொள்வார்கள். இன்னும், தொழுகையை நிலை நிறுத்துவார்கள். இன்னும், நாம் அவர்களுக்கு வழங்கியதிலிருந்து தர்மம் செய்வார்கள்.

Korece: 

보이지 않는 하나님의 영역을믿고 예배를 드리며 그들에게 베 풀어 준 양식을 선용하는 사람들 의 이정표이며

Vietnamca: 

Những người mà họ có đức tin vào điều vô hình, duy trì lễ nguyện Salah và chi dùng bổng lộc đã được TA ban cấp (cho con đường chính nghĩa của TA).